Türkiye’nin koronavirüs mücadelesine değinen Mustafa Şentop, “Türkiye çok başarılı mücadeleyi haziran ayına getirdi. Önümüzde çok basit üç tedbir var: Hijyene uymak, maskeyi belirtildiği gibi kullanmak ve sosyal mesafeye uymak. Son zamanlarda bu tedbirlerin gevşemesini salgın öncesi döneme dönmüşüz gibi algılayanlar var ancak öyle değil. Kurallara riayet ederek devam etmek gerekir. Aksi halde tedbirleri artırmak mecburiyetinde kalabiliriz.”
Ayasofya’nın durumuna ilişkin açıklama bulunan Şentop, “Milletimizin gönlünde cami arzusu var.” dedi.
“HERKES KONUNUN NE OLDUĞUNU BİLİYOR”
Meclis içindeki tartışmalara değinen Şentop, şöyle konuştu:
“Haklarında kesim hüküm meclis başkanlığına intikal edilen milletvekillerinin, haklarındaki kesin hükmün iletilmesi ile vekilliklerinin düşürülmesi olayıdır. Bu yeni bir uygulama değildir. 1982 anayasasında buna dair bir hüküm var. 1995'te değişiklik yapılmış ve 24. dönem, 25. dönem, 26. dönem, 27. dönem içerisinde kesin hükümlerin meclis başkanlığına intikali ile beraber milletvekilliklerinin düşürüldüğünü görüyoruz. 26. dönemde, 2015'ten 2018'e kadar olan dönemde 8 milletvekilinin vekilliği haklarındaki kesin hüküm sebebiyle düşürülmüş. Ben o zaman şu anki gibi siyasi istismar tartışmalarının yapılmadığını görüyorum. Çünkü herkes aslında bu konunun ne olduğunu biliyor.”
İŞTE ŞENTOP'UN AÇIKLAMALARINDAN ÖNE ÇIKANLAR...
27 Mayıs askeri darbesi Türkiye'nin siyasi, idari kimyasını bozan bir süreçtir. Toplumsal ve siyasi psikolojiyi de ortadan kaldıran, bozan bir harekettir. Darbenin yapılmasından kısa süre sonra da bu adım düşünülmüş mağdurlara yönelik... Önce 2013 yılında buranın ismi değiştirildi, ardından genel olarak Demokrasi Adası görüntüsüne de çevirecek açılış yapmıştık. Az önce de ifade ettim 27 Mayıs'ın siyasi psikolojimizde etkisi olan kareleri var. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Biz kefenimizi giyerek yola çıktık" sözü aslında Menderes'in o fotoğrafına bir atıftır, darbeci zihniyete karşı.
Şimdi burada alınan kararlar ve bunun sonuçları var. Bir başbakan idam edilmiş, 2 bakan idam edilmiş. Bütün davaları aldığımızda 192 kişi ve bunların kendileri, aileleri, bugünlere kadar sarkan bir süreç içerisinde mağduriyetleri var. Ama burada TBMM olarak tutumumuzu, tavrımızı tescil edecek adım atma imkanımız var. O da şudur: Bunu çok dikkatli olarak ifade etmek istiyorum, burada söz konusu bir mahkemenin kararlarının yok sayılması değil söz konusu olan. Aslında mahkeme olmayan bir yapının, bir infaz timinin karar diye vermiş olduğu ve birtakım sonuçlar doğuran işlemleri, o yapıyı ortadan kaldırarak, daha önce hiç var olmamış gibi hale getirerek hukuk tarihinden temizlemektir. Biz de bunların yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu yapıyı ortadan kaldırarak onun iş ve işlemlerinin, kararlarının yok sayarak hukuki bir işlemi ortaya atıyoruz.
Darbe döneminde şüphesiz haksızlıklar, zulümler olmuş. Bunları kişi bazlı somut örnekler üzerinden söylemek istemiyorum. Ama genel olarak bunu rahatlıkla ifade edebiliriz. 12 Mart'ta olmuştur, 12 Eylül'de olmuştur, 28 Şubat'ta olmuştur. Bu haksızlıkların giderilmesi için bazı adımlar da atılmıştır, bazı adımlar atılabilir de... Fakat burada önemli bir fark var. Biz burada bir mahkeme kararının bir yasama organı eliyle yok sayılması şeklinde bir adım atmıyoruz. Bu yolu açtığımız takdirde o zaman bizim bu yasama, yürütme yargı arasındaki ayrım ve mahkeme kararlarının geçerliliği konusunda birçok başka tartışmaya yol açabilir. Burada bizim attığımız adım mahkeme kararlarının yok sayılması değil, adı mahkeme olarak takdim edilen bir yapının ortadan kaldırılması ki az önce de ifade ettim en temel mesela şudur: bir suç işlendiği zaman o suçun işlendiği takdirde hangi mahkeme varsa, o suçu işlediği iddia edilenler orada yargılanırlar. Buna tabiî hâkim, kanuni hakim ilkesi diyoruz. Halbuki Yassıada'da kurulan yapı insanlık tarihinin, hukuk tarihinin en temel ilkelerinden birisi olan tabiî hâkim, kanuni hakim ilkesine aykırıdır. Özel olarak belli kişileri yargılamak üzere bir yer olmuş, bir merci kurulmuş. Bide ayrıca buna yeni usul getirilmiş, şöyle yargılayacaksınız bunları diye... Bu bakımdan burası bizim tarihimizde benzeri olmayan bir yapı. Biz bu kararları yok saymak değil böyle bir hukukun temel ilkelerine aykırı bir yapıyı ortadan kaldırıyoruz.
15 TEMMUZ VE SONRASI
Bir daha Türkiye'de askeri darbenin olabileceğine inanmıyorum. Fakat kafasında bu tür düşünceler taşıyan, organizasyonlar oluşturan yapılar, zihniyetler olabilir. Yani teşebbüsler olabilir ama başarı şansı bundan sonra sıfırdır. Bunu iki bakımdan söylüyorum. Birincisi Türkiye daha önce birçok darbe teşebbüsü yaşadı. Ama 15 Temmuz'da ilk defa halkımız sokaklara indi, seçimle gelen siyasi iktidara sahip çıktı. Bu ülkede siyasi iktidarda değişiklik olacaksa bunun usulü bellidir. Ama birtakım çetelerin örgütlü yapıları yurt dışındaki çeşitli ülkelerin istihbarat örgütlerinin maşası olan kuruluşların Türkiye'de siyasi iktidar değiştirmesi, devirmesi falan biz millet olarak vatandaş olarak müsaade etmeyiz.