Tarihin kara lekesi 27 Mayıs darbesinin üzerinden 63 yıl geçti! Türkiye demokrasi için büyük bedeller ödedi

Türkiye seçimle gelen Demokrat Parti iktidarının darbe ile devrildiği günün yıldönümünden bir gün sonra sandığa gidiyor. Türk milleti, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuzları yaşayarak bugünlere geldi.

7 Ocak 1946'da kurulan Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950'de yapılan milletvekili seçimleriyle tek başına iktidara geldi. Ekonomi, dış politika ve özgürlükler alanında önemli adımların atıldığı ilk 4 yılın ardından Adnan Menderes'in liderliğinde Demokrat Parti büyük bir seçim zaferine daha imza attı. 2 Mayıs 1954'te yapılan genel seçimlere katılım, hiçbir kanuni zorlama olmamasına rağmen yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek oranda gerçekleşti. DP, yüzde 56 oy oranıyla cumhuriyet tarihinin en yüksek oyunu aldı ve Meclis'teki milletvekili sandalyelerinin yüzde 93'ünü kazandı.

DARBENİN AYAK SESLERİ

Demokrat Parti'nin ikinci seçim zaferinin ardından, Kıbrıs'ta yaşanan sorunlar ağırlığını hissettirdi. Kıbrıs konusunda 29 Ağustos 1955'te gerçekleştirilen Londra Konferansı'ndan, Türkiye'de yaşanan '6-7 Eylül olayları' nedeniyle bir sonuç alınamadı.

"Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı"na ilişkin haberlerle başlayan "6-7 Eylül Olayları", sıkıyönetim ilan edilerek bastırılabildi. Olaylar bastırılana kadar İstanbul'da Rumlara ait çok sayıda kilise, okul, işyeri yağmalandı, yakıldı. Binlerce Rum, Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldı.

Kıbrıs konusunda 11 Şubat 1959'da imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları ile bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından garanti edilmesi ilkelerine dayandırıldı. Bu da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 16 Ağustos 1960'ta kurulmasını sağlayan sürecin en önemli adımı oldu. Bu süreçte Başbakan Menderes'in yanı sıra Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu etkin rol üstlendi.

Bu gelişmelerin yaşandığı süreçte üçüncü seçim zaferine imza atan DP, 27 Ekim 1957'de yapılan genel seçimlerde yüzde 9,3'lük kayıpla yüzde 47,30 oy aldı. Menderes, seçimlerin ardından seçim sonuçlarını teşkilatın yeterince çalışmamasına, basında yer alan yalan haberlere bağladı. Ancak, Menderes'in üç seçimi de ezici çoğunlukla kazanması dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün şiddet siyasetine ve antidemokratik yollara müracaat etmesine neden odu. Özellikle 1957 seçimlerinden sonra İnönü ve CHP, darbeye zemin hazırlamaya, orduyu kışkırtmaya, kendine yakın basını ve üniversiteleri, DP'ye karşı tahrik etmeye başladı.

'SİZİ BEN DE KURTARAMAM'

İnönü, 1959 Nisan ayında "Büyük Taarruz" adı verilen ziyaretlere Uşak'ta provokasyonlarla başladı. CHP'ye yakın gazeteler ilde yaşanan olayları "İnönü'ye saldırı" diye lanse etti. Darbe hazırlıklarını hisseden Demokrat Parti 18 Nisan 1960'ta, CHP'nin seçim dışı yollar ile iktidara gelme çabasının araştırılması için Tahkikat Komisyonu kurulmasını istedi, önerge kabul edildi. Bu adım atılırken İnönü'nün "Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru bir haktır. Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam" ifadeleri 27 Mayıs'a giden yolun işaretlerinden biri oldu. Üniversiteler kışkırtıldı. Öğrenciler sokağa çıktı. "Yüzlerce öğrencinin öldüğü, kuyulara atıldığı, kıyma yapıldığı yalanları ortaya atıldı.

TEK YOL DEMOKRASİ

Menderes, son mitingini 26 Mayıs 1960'ta Eşkişehir'de yaptı. 27 Mayıs'tan bir gün önce, "Şayet büyük Türk milletinin olgunluğuna ve demokrasinin faziletine inanmakta isek iktidara gelmenin ve iktidardan gitmenin, seçimden başka bir yolu olmadığını kabul etmemiz lazım" diyerek demokrasi çağrısı yapmıştı, ancak şartlar olgunlaştırılmıştı. Türkiye, 27 Mayıs 1960 sabahı dış destekli darbeye uyandı. 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, yönetime el koydu. Genç Türkiye Cumhuriyeti ilk kez darbe ile tanıştı. Ardından 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat postmodern darbe, 27 Nisan E-muhtırası ve 15 Temmuz FETÖ'cü darbe teşebbüsü geldi.

EZAN ASLINA DÖNDÜRÜLDÜ

Menderes'in 10 yıllık başbakanlığı döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. Menderes Hükümeti'nin ilk icraatı 'fazla masraf olduğu' gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Atatürk'ün resimleri tekrar paralara basılmaya başlandı. Tek parti CHP'sinin Arapça ezan okuma yasağını kaldırılarak dini özgürlüklerin önü açıldıı. Eğitim ve öğretim kurumlarından kaldırılan din eğitimi de dördüncü sınıftan itibaren velinin isteğine bağlı olarak yeniden verilmeye başlandı.

ALLAH MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN

Yassıada Mahkemeleri, iftira, yalan ve düzmece suçlamalardan oluşan sözde yargılamalar sonrası DP'nin önde gelen isimlerinden 14 kişiyi idama mahkûm etti. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, merhum Başbakan Adnan Menderes, bakanlar Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı idam edildi. Menderes ise 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu alınmasının ardından, İmralı Adası'na götürüldü. İlk durak, komutanın odası oldu. İdam kararı yüzüne okundu. Menderes'in dilinden "Allah milletimize zeval vermesin." cümlesi döküldü. İdam sehpasına gitmeden önce din görevlisi ile birkaç dakika konuştu. Ardından beyaz gömlek giydirildi.

Menderes'in 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda idam sehpasına çıkarıldıktan sonraki son sözleri, "Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..." oldu. On yıl boyunca Türkiye'de Başbakanlık yapmış olan Adnan Menderes'in idamı milletin yüreğinde derin yaralar açtı.

11 YIL SONRA SİVİL İRADEYE BİR DARBE DAHA VURULDU

1960 darbesinden sonra sivil siyasete 'ikinci müdahale' 12 Mart 1971'de geldi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ile kuvvet komutanlarının imzasını taşıyan muhtıra, TRT radyolarından okundu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a, Başbakan Süleyman Demirel'e, TBMM'ye ve Cumhuriyet Senatosu'na yazılı gönderilen 3 maddeli muhtırada, Demirel istifa etmez ve yerine askerlerin onaylayacağı bir hükümet kurulmazsa, ordunun idareyi doğrudan üzerine alacağı bildirildi. Başbakan Süleyman Demirel'in istifa etmek zorunda kaldığı bu süreçte Türkiye, "ara rejim" dönemine girdi. Çok sayıda işkence ve kötü muamele iddiasının ortaya atıldığı, demokrasinin kaybedildiği bu dönemde, temel hak ve özgürlükler de ağır yara aldı. Muhtıra sonrasında başlayan operasyonlarda birçok kişi gözaltına alınıp hapse atıldı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 6 Mayıs 1972'de idam edildi.

DARBECİLER 9 YIL SONRA YİNE SAHNEYE ÇIKTI

Kenan Evren'in başrolde olduğu 12 Eylül 1980 darbesi sürecinde, 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için idam cezası istendi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte, 50 kişi darağacına gönderildi. 9 Ekim 1980'de sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren ise yaşı büyütülerek idam edildi.14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi ise sakıncalı olduğu iddiasıyla işinden edildi.

12 EYLÜL 1980'İN ARDINDAN BU KEZ 28 ŞUBAT CUNTASI

27 Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Necmettin Erbakan'ın genel başkanı olduğu Refah Partisi, tüm medya baskısına rağmen 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini Erbakan'a vermemek için çok uğraşsa da sonunda mecbur kaldı. Refah'ın hükümeti kurması ve Erbakan'ın Başbakan olmasıyla birlikte Türkiye'de toplu bir cinnet senaryosu sahneye kondu. Başörtülü kızların eğitim hakkı engellendi, milyonlar ötekileştirildi, onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca dolar zarara uğratıldı. Gayrı safi milli hasılanın üçte biri buharlaştırıldı.

VE 15 TEMMUZ; MİLLET İRADESİNE SAHİP ÇIKTI

15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün kanlı darbe girişiminde 251 vatandaşımız şehit oldu. Tank ve zırhlı araçların kışla dışına çıktığı gecede, FETÖ üyesi pilotların kullandığı savaş uçakları TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Emniyet ve TÜRKSAT'ı bombaladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine Türkiye'nin dört bir tarafında demokrasiye sahip çıkmak adına meydanları dolduran vatandaşların desteğiyle bertaraf edildi. Ertesi gün öğle saatlerine kadar süren olaylara vatandaşlar kahramanca direndi.