Suudi Arabistan'daki veliaht değişikliğinin Körfez krizine muhtemel etkileri

Suudi Arabistan Kralı Selman'ın oğlu Muhammed bin Selman'ın dün akşam sürpriz bir kararla birinci veliahtlığa atanması, halihazırdaki Körfez krizine ilişkin çeşitli senaryoları gündeme getiriyor.

Kral Selman'ın oğlu Muhammed bin Selman'ın (32) dün akşam sürpriz bir kararla birinci veliahtlığa atanması, halihazırdaki Körfez krizine ilişkin çeşitli senaryoları gündeme getiriyor.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn'in 5 Haziran'da Katar'la diplomatik ilişkileri kestiklerini duyurmasıyla başlayan krize yansımaları çerçevesinde farklı senaryolar öngörülüyor. Bu bağlamda "krizde herhangi bir değişikliğin gerçekleşmemesi", "krizin tırmanması" veya "çözümünün hızlandırılması" şeklinde 3 senaryo dile getiriliyor.

KRİZİN YERİNDE SAYMASI

Muhammed bin Selman'ın birinci veliahtlığa atanması Körfez'de yaşanan krizde herhangi bir değişiklik meydana getirmesi beklenmiyor. Sosyal medyada yer alan Bin Selman'ın bölgede sözü geçen Al Merra kabilesinin bazı liderleriyle bir araya geldiği ve Körfez krizi hattına bizzat dahil olduğunu gösteren görüntüler, bunun en muhtemel senaryo olduğunu destekler nitelikte.

Bu görüntüler, ülkede yayımlanan Ukkaz gazetesinin pazar sayısında "kabile liderlerinin görüşmede Katar boykotunda ülkelerinin yanında yer aldıkları ve Katar hükümetinin yaptıklarını kınadıkları" şeklinde değerlendirildi.

Öte yandan Twitter'daki "mujtahidd" isimli fenomen, iktidardaki aileden "Muhammed bin Selman'ın çağırdığı söz konusu Al Merra liderlerinin Katar'a karşı bir bildiri yayınlamayı kabul etmediği" bilgisini sızdırdı.

Buna karşı Katar'daki Al Merra kabilesi ise Suudi Arabistan'da yaşayan kabile şeyhlerinden bazılarının Katar'a yönelik ambargoyu destekleyen sözlerinin yer aldığı birtakım kayıtların internette yayınlanması üzerine Katar Emiri Şeyh Temim'e tam bir bağlılık içerisinde oldukları yönünde açıklama yaptı.

Katar, Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt ve Bahrey'nde bulunan Yam kabilesinin bir kolu olan Al Merra'nın bazı mensupları, babasına karşı gerçekleştirdiği kansız bir saray darbesiyle göreve gelen eski Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife'ye 1996'da başarısız bir darbe girişiminde bulunmakla suçlanmıştı. Bu suçlama nedeniyle haklarında idam kararı çıkarılan kabile mensupları, Suudi Arabistan'ın eski Kralı Abdullah'ın talebi üzerine affedilmişlerdi.

Bin Selman’ın veliaht olarak atanmasından sonra krizin normal seyrinde ilerleyeceği görüşü ağır basıyor.

Katar’a ambargo uygulayan ülkelerin sorunlarını dile getirmesi ve Doha’nın da buna Kuveyt aracılığı ile uluslararası baskı kurarak karşılık vermesi bekleniyor. Bu da krizin çözümü için kademeli de olsa bir ufuk veriyor.

KRİZİN TIRMANMASI

İkinci senaryo ise krizin önümüzdeki dönemde özellikle oğul Selman’ın veliahtlığa tayin edilmesiyle daha da büyümesi. Bu senaryo, iç ve dış faktörler nedeniyle uzak bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. Bu faktörlerin başında genç yaşına rağmen veliaht olarak atanan Bin Selman’ın, "ülkesini daha girift bir krize sokmaktan kaçınma, yeni makamını sağlamlaştırma ve zihinlerde olumsuz bir imaj çizmekten imtina etmesi" geliyor.

KRİZİN ÇÖZÜMÜNÜN HIZLANDIRILMASI

Üçüncü senaryo ise krizin çözümünün hızlandırılması. İhtimal dahilinde olan bu senaryo için tüm tarafların ödün vermesi gerektiği öngörülüyor. Bu durumda ambargo uygulayan ülkelerin taleplerinin çıtasını aşağıya çekmesi gerekirken, Doha’nın da yetkililerinin vurguladığı gibi "egemenliği ile ulusal kararlarına zarar vermeyen" tavizler vermesi bekleniyor.

Suudi Arabistan’ın Körfez krizindeki tutumunda radikal bir değişim anlamına gelecek olan bu senaryonun uygulanması pek muhtemel görülmüyor. Ayrıca çiçeği burnunda veliaht Bin Selman'ın ikinci veliaht iken ülkesinin Körfez krizindeki tutumunu şiddetle savunduğu da biliniyor.

Bu senaryo, krizin çözümünde ABD'nin ciddi bir şekilde tavrını ortaya koyması ve uluslararası baskılar ekseninde şekilleniyor. Dün akşam ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklama bunun bir örneğini teşkil ediyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, basın toplantısında Körfez krizine işaret ederek, "Ambargoyu uygulamaya iki haftadan fazla bir zaman önce başladılar. Körfez ülkelerinin Katar hakkındaki iddialarının detaylarını henüz kamuoyu ile paylaşmamasına karşı şaşırmış durumdayız. Bu zaman dilimi arttıkça Suudi Arabistan ve BAE'nin yaptıkları karşısında şüpheler artıyor." ifadelerini kullanmıştı.

Nauert, "Bu aşamada basit bir soruyla karşı karşıyayız: Atılan adımlar gerçekten Katar'ın terörizmi desteklediği yönündeki iddiaların sonucu muydu, yoksa Körfez ülkeleri arasında uzun zamandan beri var olan sorunlarla mı ilgiliydi?" diye konuşmuştu.

Bu ifadeleri, bazı Arap ülkelerin Katar'a karşı ambargo başlattığı 5 Haziran'dan bu yana ABD'nin sergilediği en güçlü duruş olarak değerlendiriliyor.

Sonuç itibariyle senaryolar arasından birinin öne çıkabilmesi için, bazı faktörlerin gerçekleşmesi gerekiyor.

Bu faktörler, "Katar'ı boykot eden ülkelerin sunacağı istek ve şikayetlerin güçlü delillere dayanıp dayanmayacağı, Katar'ın bu istek ve şikayetlere vereceği tepki, Doha'nın, Riyad'taki yeni gelişmeler karşısında takınacağı tutum, krizin çözümü için ABD ve uluslararası güçlerden ciddi anlamda baskı uygulanması ve Katar ile ilişkilerini kesen ülkelerin çözüme istekli olması" olarak sıralanabilir.