Sosyal medya zihnimizi nasıl dağıtıyor?

Bugünlerde ABD'de bir nev-i 'bulunduğunuz andan soyutlanma' hali olan Dissosiasyona yol açan sosyal medya kullanımı tartışılıyor. Dr. Sevda Sarıkaya zihnimizde ileri derecede dağınıklık ve unutkanlığa yol açan sosyal medya alışkanlıklarını konu alan tartışmayı yazdı.

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Sosyal medyada gezinirken şunu söylemeyen kaç kişiyiz? 'Ben ne okudum az evvel, hatırlamıyorum!' Korkmayın demans değilsiniz. Değerlendirmeden net olarak bilemesem de yüksek ihtimalle değilsiniz yani. Ama bir tür dissosiasyon yaşıyorsunuz. Dissosiasyon psikolojide kullanılan bir terimdir. Birçok türü vardır. Burada bahsedeceğim haliyle bir nev-i 'bulunduğunuz andan soyutlanma' halidir. Bu bakış açısı çok yeni ortaya atıldı. Bunu ortaya atan University of Washington'ın insan-bilgisayar arayüzü üzerine çalışmaları bulunan araştırma ekibi. Ekip bu görüşlerine kanıt olarak, bu yıl nisan ayında ACM CHI Conference on Human Factors in Computing Systems'da yaptıkları sunumdaki yeni araştırmalarını gösterdiler. Bu konu o kadar dikkat çekti ki bu ay Scientific American Mind dergisine konu oldu. Araştırmanın yürütücüsü Alexis Hiniker sosyal medya bağımlılığına odaklanmak yerine sosyal medya kullanımının sebep olduğu dissosiyatif durumun önemini kavramak ve çözümler üretmek gerektiğini savunuyor.

Çok basit olarak gelişen dissosiyatif durumu şöyle açıklayayım; Düşünün ki bulaşık yıkıyorsunuz ya da yemek yapıyorsunuz. O arada hayaller kuruyorsunuz(daydreaming) ve vaktin nasıl geçtiğini anlamayıp arada geçen zamanda yaptıklarınızı detaylı hatırlamıyorsunuz. Hatta yemeğe tuz koyup koymadığınızı bile hatırlamayıp tadına bakarak test ediyorsunuz. Bu pasif normatif dissosiasyondur. Ya da çok sevdiğiniz bir filmi izlediğinizi/kitabı okuduğunuzu düşünün. Kendinizi o kadar kaptırıyorsunuz ki çevrenizde olan biten hiçbir şeyin farkında değilsiniz. Bu da aktif normatif dissosiasyon. Sosyal medyada sayfa kaydırırken de aynı şekilde oluyor. Zaman kavramını kaybettiğiniz gibi, birkaç saniye önce yukarıda okuduğunuz tiviti/gönderiyi de unutuyorsunuz. Aşağıya doğru kaydırdıkça, aynı ilk-insanın yemek bulmayı beklemesi ya da süper lotodan ikramiye kazanmayı umması gibi beynin ödül sistemi aktive oluyor. Dr. Hiniker, tüm sosyal medya uygulamalarının bu sistemi aktive etmek üzere geliştirildiğini söylüyor. İnsanlar aslında bunu yaparken aynı zamanda rahatsızlık da duyuyorlar. Bunu da '30-Minute Ick Factor' olarak tanımlamışlar. Bu tanımın açıklaması şu; sosyal medyada gezindikten 30 dakika sonra bunu fark ettiğimizde, ne kadar çok zaman harcadığımız ve anlamlı hiçbir şey yapmadığımız için pişmanlık duyuyoruz.

Zihnimizde ileri derecede dağınıklık ve unutkanlığa yol açan bu sosyal medya alışkanlıklarından vazgeçmenin tek yolu sosyal medyayı bırakmak mı? Dr. Hiniker öyle düşünmüyor. Sosyal medyayı akılcı kullanmanın mümkün olduğu ve bunun kullanıcının sorumluluğunda değil sosyal medya şirketlerinin sorumluluğunda olduğunu dile getiriyor. Yaptıkları araştırmada Twitter kullanımı üzerine çalışmışlar. 43 katılımcının Twitter kullanımını takip eden Chirp adında bir program geliştirmişler. Twitter kullanımı sırasında belli aralıklarla katılımcılara 'Şu anda sosyal medyayı gerçekten ne yaptığımın farkında olmadan kullanıyorum' cümlesine 1-5 arası puan vermeleri istenmiş. 1 puan; 'hayır şu anda bir amaca yönelik olarak, okumak istediğim bir konu/haber üzerinde kullanıyorum', 5 puan; 'şu anda belli bir amacım yok. Birbiri ile alakasız tivitleri okuyorum', aradaki puanlar da bu durumların ara derecesini gösteriyormuş. Katılımcılara Twitter'da bulunan konulara göre akışı listeleme özelliğini kullanmaları öğütlenmiş. Böylece spor, bilim, siyaset, sinema gibi başlıklar oluşturarak tek bir konuya odaklanmaları, zihin dağınıklığının önlenmesi amaçlanmış. Ayrıca Chirp programı vasıtasıyla oluşturduğu listelerin dışına çıkıp rasgele tivitleri okumaya başlayan katılımcılar uyarılmış ve konuya geri dönmeleri sağlanmış. Sonrasında katılımcılarla yapılan görüşmelerde, katılımcıların twitterı bu şekilde kullandıklarında daha güvende ve iyi hissettiklerini, daha az zihin dağınıklığı yaşadıklarını ve zamanlarını daha anlamlı geçiriyor düşüncesi taşıdıklarını belirtmişler. Dr. Hiniker bu konuda sosyal medya şirketlerine uyarıda bulunuyor. Yapılabilecek düzenlemelerle insanlarda gelişen bu dissosiasyonun önüne geçilebileceğini vurguluyor. Mevcut şirket politikaları bunun tam tersi yönünde. İnsanlarda gelişen bu zihin dağınıklığı hayatın her alanına yansıyor ve giderek her işin savsaklandığı, geri kalan her şeyin önemi yitirdiği bir dünyaya evriliyoruz.