Siyasi Analist Serdar Sement'ten İdlib yorumu! 'Teröristler Suud-BAE'nin desteğini görüyor'

Siyasi Analist Serdar Sement, Suriye’nin İdlib bölgesinde yaşanan gerginliğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sement, “Türkiye-TSK İdlib’de girdiği çıkmazdan, sahada eşanlı uygulamayla ASTANA’da attığı imzaya sahip çıkarak ve askerine defalarca ateş eden Esed rejim unsurlarını bundan men ederek çıkabilir.” dedi.

Türk Medya Dijital Haber Merkezi

Aksam.com.tr’ye konuşan Siyasi Analist Serdar Sement, TSK’nin bölgede sivillerin arasına karışmış teröristlerle karşı karşıya kaldığını vurguladı. Sement, “Mahreç ülke-devletler, barındırdıkları DAEŞ ya da radikal İslamcı unsurları Suriye’ye zamanında sifonlamış, kazanımlarını yitirmek istememektedir. Mahreç ülke/devletlerden bazısı teröristleri kabul etse dahi idam edecekleri açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasal düzeninde idam yok ama idam uygulanan ülkeye suçlu iadesi yapabilmekte, istisnai/nadir örnek Eylül 2018’de Irak’a iade S. El-İtavi gibi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasal standartlarını İdlib’de uygulatmak zorunda değil, eklenmelidir.” ifadelerini kullandı.

“İDLİB’İN ETRAFI TAM DENETLEMEDİĞİ İÇİN BÖLGEYE GİRİŞLER ENGELLENEMEDİ”

Suriye-İdlib’de TSK üslerinin ASTANA sürecinin bileşeni olarak teşkil maksadıyla işletilmesinin farklılaştırdığını söyleyen Serdar Sement, “TSK üsleri, bölgede yapacağım dediği işleri yapamamıştır. Bunun ana-nedeni İdlib’deki teröristlerin mahreç ülkelere geri-gönderilememeleridir. Mahreç ülke-devletler, uyrukları teröristleri kabul etmemişlerdir. Daha düşük ölçekte benzer problem Suriye kuzeyinde ABD cihetinden söz konusu, Trump’ın fasılda Batı devletlerini tehditleri malumdur.” şeklinde konuştu.

Teröristlerden başka Esed zulmünden kaçan milyonlarca sivilin İdlib’e hücum ettiğini belirten Sement, “Türkiye, teröristleri İdlib’den mahreç ülkelere gönderemediği gibi sivillerden ayrıştıramamıştır. Rusya mahreç ülkelere baskı yaparak uyruklarınızı kabul edin diyor mu? Hayır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ağustos 2018’de HTŞ’yi terörist örgüt olarak kabul ve Resmî Gazete’de ilan etmiştir. ABD-CENTCOM Rakka ve Deyrezor’dan DAEŞ bir kısım unsurunun İdlib’de HTŞ uhdesine geçmesine bigâne kalmıştır. İdlib etrafı tam denetlenemediğinden bölgeye girişler engellenememiştir.” dedi.

“SUUD VE BAE’DEN SİLAH VE PARA DESTEĞİ GÖRÜYORLAR”

TSK’nın bölgede sivillerin arasına karışmış teröristlerle karşı karşıya kaldığını ifade eden Serdar Sement, “Hacim kazanan sivillerin yanında ölçek kazanan teröristler, TC ve TSK ile sahada karşı karşıya kalmıştır. Tıkanıklık iki türlü çözümlenebilir; teröristlerden bazısı idam edilmemek şartıyla yargılanmak, bazısı affedilmek, bazısı Suriye-Esed’ce affedilmek ya da hafif cezayla yargılanmak suretiyle izale edilebilirdir. İdam ya da ağır cezalandırılmak durumunda kalacağını kestiren teröristlerin TSK’ya teslim olacağını beklemek saflıktır. Suud-BAE silah, mühimmat, para, lojistik kesintisiz desteğini gören teröristlerin sahadan çekilmeleri beklenemez.”

“ULUSLARASI ANLAMDA TÜRKİYE’YE KİMSE SES ÇIKARAMAZ”

TSK’nin İdlib bölgesinde çıkmaza girdiğini söyleyen Sement, “TC-TSK İdlib’de girdiği çıkmazdan, sahada eşanlı uygulamayla ASTANA’da attığı imzaya sahip çıkarak ve askerine defalarca ateş eden Esed rejim unsurlarını bundan men ederek çıkabilir. TSK, hem terörist ve sahada sinsice hareket ederek askerimizi zorda bırakan HTŞ hem de Esed’e dur demelidir. Bu durumda uluslararası denklemde kimse ne TC ne de TSK’ya ses çıkartamaz. Kritik dönemde Halep ve Doğu Guta'da canımızı koyarak yaptıklarımız, teşkil ettirdiğimiz güvenlik ve tehdit transferlerimiz, Suriye'de ürettiğimiz barış ve güvenlik Esed'in yanına kâr kalmıştır. Esed, TC sayesinde zamanında devşirdiği gücü şimdi üstümüze kusmaktadır. ” şeklinde konuştu.

“BU GÖRÜŞLER BÜYÜK ÖLÇÜDE HATALIDIR”

Esed’in ne şimdi ne de ileride doğrudan işbirliği yapılacak aktör olmadığına dikkat çeken Sement, “Gerçekçilik hatta meşruiyet adına Suriye’de Esed ile işbirliği müzakere ve işbirliği öneren görüşler revaç bulmakta, büyük ölçüde hatalı, büyük ölçüde aksi caridir. Esed ile işbirliği TC-TSK’nın kesin üstün olduğu ve bunu Esed’e kabul ettirdiği hallerde caridir. Kimse ayrıca işler düzeldiğinde Esed’in PKK/YPG’yi Türkiye’ye saldırmama bakımından ABD-CENTCOM’dan daha fazla dizginleyeceği hayallerine kapılmasın.” 

 “TÜRKİYE KENDİSİNDEN KORKULDUĞUNDA GÜVENDEDİR”

Siyasi Analist Serdar Sement, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Türkiye, Rusya ve İran’la Ankara’da 16 Eylül’de zirve formatta temas yürütme gayretinde, henüz kesinlik kazanmamıştır. Türkiye bu tarihe dek İdlib problemini dondurma gayretindedir. Bu yanlıştır; Türkiye bu tarihe dek HTŞ ve Esed karşısında sahada gerekli hamleyi ifa etmiş olmalıdır. 

Aksi takdirde ASTANA süreci geriletilmiş değil yıkılmış olacaktır. Katileşmemiş temrin 16 Eylül’e dek Morek hatta Surman üssümüzü, Mar’at El Numan’daki geçici üslenme bölgemizi Esed’e dövdürtmemeliyiz. Sahada askerimiz kuşatılmış ya da ateş altında tutulmuşken ASTANA’da müzakere masası ayrıca kabul edilemezdir. 

Sınırımızdan Suriyeli sığınmacı akını tehdidi nispi düşük, duvar ve güvenlik tedbirlerimiz tatminkârdır. İdlib’den kaynaklanabilecek sığınmacı akınları sınır dışında göğüslenebilir eşiktedir. Öte yandan Esed/rejim güçleri TSK bazı üsleri etrafındaki sivillerin çatışma bölgelerinden uzaklaşmalarını da bloke etmiştir. 

Türkiye aynı zamanda Ağustos 2019 sonuna dek Suriye kuzeyine harekât yürütme güçlü eğilimindedir. Farklı yönde risklerimizin eşanlı yükseldiği dönemdeyiz. Suriye’de Rusya ve ABD ayrışmasını ya da arka kapı diplomasisini bilemez ve öngöremeyiz. Suriye’de bundan medet ummamalıyız.  

‘Güvenlik savaşmamaktır. Güvenlik savaş zorunda kalmamaktır. Güvenlik savaş zorunda kalındığında yenilgiye uğratılmama yüksek ihtimalidir. Güvenlik başkalarınca korkulmaktır’. Gelinen evrede Türkiye kendisinden korkulduğunda ancak güvendedir, sevildiği ya da güvenildiğinde değil.”