TM Dijital Haber Merkezi
Yönetimsel hatalardan dolayı borçlarını ödeyemeyecek duruma gelen İstanbul Şehir Üniversitesi’nin mağduriyet algısı deşifre edildi. Üniversite yönetimi Halkbank’ın alacaklarını istemesini siyasi bir zemine çekerek, algı oluşturmaya çalıştı.
“ÜNİVERSİTEYE ÇÖZÜM ÖNERDİK, ALGIYI TERCİH ETTİ”
Şehir Üniversitesi yetkilileriyle gecikmeden iletişime geçildiğini belirten Yükseköğretim Kurulu (YÖK), konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"Yükseköğretim Kurulu, üniversitenin yetkilileriyle bir gecikmeye yol açmadan iletişime geçmiş, yaşadığı sorunlara çözüm olabilecek bütün imkânları ve yolları kullanması beklentisini kendilerine iletmiştir. Diğer taraftan, bir vakıf üniversitesinin kendi yetkileri dâhilinde ve özerk yapıları gereği mali konularda almış olduğu kararların sonucunda karşılaştığı yasal süreçlerden Yükseköğretim Kurulu'nun mesul tutulamayacağı açıktır."
“HOLDİNG OLARAK SÖZ VERDİĞİMİZ TAAHHÜTLERİ YERİNE GETİRDİK”
Şehir Üniversitesi’nin ana bağışçısı konumundan çekilen Murat Ülker, üniversite yönetiminin ortaya attığı iddialarının gerçek dışı olduğunu belirtti. Ülker, “Oysaki İstanbul Şehir Üniversitesi’nin kuruluşundan itibaren holding olarak söz verdiğimiz bütün maddi taahhütlerimizi yerine getirdik. Ayrıca üniversite mütevelli heyetinden ayrılmadan önce holdingimiz vakıf yöneticileri ile maddi anlamda son olarak yapılabilecekleri konuştu, ardından bu taahhütlerimizi de yerine getirdik.” ifadelerini kullandı.
“YÖNETİM MAĞDURİYET OLUŞTURMAYA ÇALIŞTI”
Üniversite yönetimi Halkbank’ın alacaklarını istemesini siyasi bir zemine çekerek algı oluşturmaya çalışmıştı. Konuyla ilgili açıklama yayınlayan Halkbank, üniversite yönetiminin mağduriyet izlenimi yaratmaya çalıştığını belirtti.
HalkBank açıklamasında: “Haksız ve mesnetsiz olarak ifade edildiği şekilde Üniversite’nin faaliyetlerinin önlenmesine çalışılması gibi bir misyonun tarafımıza yüklenemeyeceği açıktır. Bankamızın alacağını ne şekilde tahsil edeceğine yönelik gerçekçi bir projeksiyon ve teminat açığını gidermeye yönelik bir çözüm ortaya konulmamışken, bu konuyu farklı alanlara çekerek, bir grubun, bir kişinin yada bir zümrenin mağduriyetine yol açıldığı izlenimi oluşturma girişimleri boşunadır.” ifadelerine yer verdi.
“ÜNİVERSİTEYE BEDELSİZ SEKİZ PARSEL VERİLDİ”
SüperHaber yazarı Merve Şebnem Oruç, “İstanbul Şehir Üniversitesi nasıl bu hale geldi?” yazısında Şehir Üniversitesi'ne bedelsiz verilen Kartal/Dragos’taki sekiz parsel arazinin Danıştay tarafından iptal maddesini paylaştı.
Oruç, “Vakıf yükseköğretim kurumlarına taşınmazın mülkiyetinin bedelsiz olarak devredilmesi konusunda davalı idarenin takdir yetkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu taşınmazın mülkiyetinin bir vakıf yükseköğretim kurumu olan müdahil üniversiteye ‘bedelsiz olarak’ devredilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu yönüyle 4046 sayılı Kanuna uygunluk bulunmamaktadır.”
“ÜNİVERSİTE BORCUNU BİLE ÖDEYEMEYEN YÜZLERCE KURUMU NASIL YÖNETECEK?”
Üniversite yönetiminin iddialarını sert dille eleştiren Yeni Akit Yazarı, A. İhsan Karahasanoğlu, kaleme aldığı yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Buyursun, Sayın Davutoğlu, Erdoğan’sız yaptığı işleri göstererek, bize kendisini ispatlasın… Haydi diyelim, öncesinde akademik çalışmaları vardı… Buyur başbakanlıktan ayrıldıktan sonraki 3 yıllık dönem için göster, başarılarını… Yakından ilgilendiğin bir üniversite faaliyetin var... Samimi olarak söyle, eline yüzüne bulaştırmadın mı, İstanbul Şehir Üniversitesi’ni... Arsayı zaten devletten almışsın... Diyelim, tüm vakıf üniversitelerine verildiği gibi, sana da devlet verdi... Orada bir sorun yok... İyi de... Bir kamu bankasından, kampüs yapımı için kredi almış, ama ödememişsiniz... 'Vakıf üniversiteleri, kendi imkânları ile kurulmalı, yönetilmeli' fikrini haydi bir kenara bırakalım… 'Diğerleri de öyle yapıyor' diyerek, Davutoğlu’na haksızlık etmeyelim… Borçla da bir şeyler yapabileceğini kabul edelim… Ama lütfen… Üniversite olarak desteklediğin bir kuruma aldığınız borcu bile ödeyemiyorsanız, o üniversite gibi 200 tanesini birden, onlarla birlikte daha başka onlarca, yüzlerce kurumu birden, nasıl yöneteceksiniz?"
“DEVLETİN ARAZİSİNİ İPOTEK GÖSTERİP KREDİ ÇEKMEK NORMAL MİDİR?
Star Gazetesi yazarı Ersoy Dede, "Şehir Üniversitesi üzerinden siyasi hesaplaşma yapılmıyor” başlığıyla kaleme aldığı yazısında, Halkbank'ın tedbir kararı koymadan önce Şehir Üniversitesi'ne Nisan ayında ilk ihtarı çektiğini dile getirdi.
“Bu özelleştirmenin altındaki imza, vaktin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na ait. Üniversite olarak eğitime hizmet etsin diye bu araziler, bedelsiz ve süresiz olarak üniversiteye tahsis edilmiş. Fakat üniversite, söz konusu pırlanta kıymetindeki arazileri ipotek olarak gösterip bankadan kredi çekmiş. Neticede her şeyden önce ortada ciddi bir etik sorun var aslında. Hukuki olarak banka bu arazileri kabul etmiş ama etik olarak, devletin arazisini ipotek gösterip kredi çekmek, normal midir, bilemedim.” ifadelerine yer verdi.
“BANKA, AKSAYAN TAKSİT ÖDEMELERİNDE KOLAYLIK SAĞLADI”
Yeni Şafak yazarı Levent Yılmaz, “Üniversite, finansman ve yersiz polemikler” başlığıyla kaleme aldığı yazısında, devlet ile vakıf üniversitelerinin arasındaki farklara değindi. Yılmaz, “Şehir Üniversitesi 2016-2018 yıllarında kampüs inşaatında kullanmak üzere Halkbank’tan kredi almış. Yani kurucu vakfın yeni bir kampüs inşaatı için ya yeterli parayı vermemesi ya da verememesi yüzünden krediye ihtiyaç duyulmuş. Böylelikle iki tüzel kişi arasında hukuki ilişki başlamış ve Halkbank, üniversitenin inşaatının finansmanını kredilendirmiş.
Banka üniversiteye kredi kullandırırken her kredide yapmak zorunda olduğu üzere teminat istemiş, üniversitenin gelirleri ve öngörülen öğrenci sayıları üzerinden ciro tahminlerini yapmış. Ancak nihai aşamada, üniversitenin ana bağışçısının çekilmesi, öngörülen öğrenci sayılarına üniversitenin ulaşamaması ve nihayet tahmin edilen ciroların elde edilememesi kredi ödemelerinde aksamalara neden olmuş. Bu noktada ise bankanın aksayan taksit ödemelerinde vade ötelemesi dâhil pek çok kolaylığı üniversiteye sağladığı da biliniyor.”
“ÜNİVERSİTENİN KADROSU GEZİCİ VE SOLCU”
Star Gazetesi Yazarı Ahmet Kekeç ise “Şehir Üniversitesi’nin eğitim kadrosuna baktığımızda bu iddianın, daha doğrusu bu vaadin boş olduğunu görüyoruz. Çünkü bilumum Gezi’ci solcu, yeminli ‘Erdoğan düşmanı’ akademisyen bu okulun kadrolarına doldurulmuş durumda. Bu Gezi’ci, solcu akademik kadronun sosyal medyadaki sözlerine bakarsanız görürsünüz; neredeyse CHP’den sufle alıyorlar.” dedi.
“ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ UCUZ SİYASİ KURNAZLIK YAPIYOR”
Türkiye Gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Ahmet Davutoğlu'na yakın olan üniversite yönetiminin ucuz siyasi kurnazlıklar yaptığını belirtti. Özışık, “Devletin arazisine tek kuruş para ödemeden konan üniversite yönetimi şimdi de ‘Bizim çektiğimiz 370 milyon liralık borcu da devlet ödesin’ diye ayak oyunları yapıyor.
Her şeyden önce bu işin Erdoğan tarafından yapılan bir siyasi operasyon olduğunu söylemek basitlikten başka bir şey değil. Erdoğan nefreti nedeniyle gerektiğinde PKK'yı bile savunur duruma gelen Türkiye Mimarlar Odası, Erdoğan'a yakın bir oda mı? Bu oda, vakti zamanında Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılmasın diye, Yeni İstanbul Havaalanı yapılmasın diye mahkemelere koşmadı mı? Bu odayı iktidara yakın gibi göstermeye çalışmak nasıl bir akıl tutulmasıdır?”
“TUHAF İTTİFAKI NETLEŞTİRMEK LAZIM”
Konuyla ilgili yazı kaleme alan Takvim Gazetesi yazarı Zafer Şahin, “Üniversite rektörü kendisine destek ziyaretine gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve milletvekillerini karşısında görünce pek bir duygulanır. Önce yaşadıkları büyük mağduriyeti anlatır, sonra bu süreçte hep yanlarında olduğunu vurguladığı Kemal Kılıçdaroğlu'na teşekkürlerini iletmelerini rica eder! Bu aşırı tuhaf ittifakı daha da netleştirmek için bir toparlama yaparak devam edelim…” ifadelerine yer verdi.