Ali Demirtaş
Bu yıl 2-6 Ekim tarihleri arasında Adana'da düzenlenen TEKNOFEST Akdeniz her yıl olduğu gibi birbirinden önemli yarışmalara ve gösterilere ev sahipliği yaptı. Binlerce insan festival havasını solumak; teknoloji, bilim, askeri, havacılık ve yapay zekâ konularındaki meraklarını gidermek ve son gelişmeleri takip etmek amacıyla Adana Şakirpaşa Havalimanı'na akın etti. 7'den 70'e binlerce insanı ağırlayan TEKNOFEST bu yıl aynı zamanda çeşitli sanat etkinliklerine de sahne oldu. Teknoloji ve bilimin yanı sıra kültür sanat etkinlikleriyle de bir araya gelen katılımcılar "Bu iş hep birlikte güzel" dedi. Festivalde yer alan kültür sanat vakıflarından biri de Kültür ve Medeniyet Vakfı (KÜME) idi. TürkMedya standını ziyaret eden vakfın genel müdürü Serhat Kula, TürkMedya Dijital'den Ali Demirtaş'ın sorularını yanıtladı. Kula, kültür sanata, sanatçıya ve vakfa dair önemli açıklamalarda bulundu.
KÜLTÜR VE MEDENİYET BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İKİ ALAN
Kültür ve sanatı da teknoloji, bilim veya yapay zekâ gibi konulardan bağımsız düşünemeyiz. Bu yıl TEKNOFEST'te de bunu görüyoruz. Peki, sizin kültür ve sanata bakışınız nedir?
Kesinlikle, artık yeni düzende, yeni gelişmelerle birlikte teknolojisiz bir sanat gündeme alınamaz. Tabii ki el emeği, insanın duygusu, fikri ve geleneksel sanat dediğimiz alanlar o güçlülüğünü devam ettirecek ama teknoloji ve sanat artık ya paydaş ya da iletişim halinde. Bizler de Kültür ve Medeniyet Vakfı olarak kültür sanatta üretim aşamalarını çok önemseyen bir vakıfız. Kültür ve sanatta genellikle üretimlerin desteklenme kısmı dönemlere göre değişkenlik gösterebiliyor. Genellikle sanatçılar ya Bakanlık destekleriyle ayakta durabiliyorlar ya da bireysel olarak markalaştıklarında yol alabiliyorlar. Bizler ise aynı teknolojide olduğu gibi bu işlerle ilgili olarak da başlangıcından itibaren bir süreç takibi oluşturmak istiyoruz. Tabii bir de medeniyet ismimiz var. Bu da bizim için çok önemli çünkü sosyal bilimler vazgeçemeyeceğimiz konu. Bunlara da kesişim kümesi diyoruz. Kültür ve medeniyet birbirini tamamlayan iki alan. İşin soyut ve somut tarafları... Medeniyetin anlattığını kültür kurgulayacak, kültürün yaptığından feyz alan medeniyet de konuşacak. Dolayısıyla bizler bu iki bağlamı ele alarak hem sosyal bilimlerde ve hem de görsel sanatlarda Türkiye'de genç nüfusun, yetişkinlerin ve sanatseverlerin ilgileneceği alanlar oluşturmak istiyoruz.
GÜZEL SANATLARI KARİYER TERCİHİ YAPAN PROFESYONEL SANATÇIMIZIN ARTMASI GEREKİYOR
Vakıf olarak hedef kitleniz kimdir peki?
TEKNOFEST'te gördüğünüz gibi gençler... Güzel sanatların üniversite tercihlerinde daha fazla duyuruya ve zemine ihtiyacı var. Çünkü Türkiye'de, bu kadar gencin olduğu gibi bir yerde mezun güzel sanatlar öğrencisi yetersiz. Tabii bu alaylılığı da ortadan kaldıran bir durum. Eskiden insanlar önemli ustaların yanında yetişebiliyordu ama artık insanlarla böyle usta-çıraklık ilişkisi oluşturmak çok zor. O yüzden bu aktarımların mümkün olabildiği tek yer akademiler oldu. Ama akademiler de bunlar için yetersiz. Biz biraz daha talep arttırıcı bir alan oluşturarak lise döneminden üniversite ve daha sonraki süreçlere kadar bunu bir kariyer tercihi olarak görmek ve göstermek istiyoruz. Çünkü hobi olarak ilgilenmek veya bir sanatsever olarak ilgilenmek önemli ama üretim yapılmadıktan sonra bunun bilinirliliğini ve gereksinimi anlamak çok zor. Bu yüzden güzel sanatları kariyer tercihi yapan profesyonel sanatçılarımızın artması gerekiyor.
TÜRKİYE SANAT ORTAMINDAKİ GRİ ALANI RENKLENDİRMEK İSTİYORUZ
KÜME Vakfı Genel Müdürü olarak Türkiye kültür sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kültür sanat hiçbir zaman ideal noktaya ulaşmaz. Bu, dünyanın hemen her yerinde böyle. Çünkü sanatçı profil olarak düzen bozan bir karakterdir. Kültürün ritimleri bazen lüks tüketim olarak görülebiliyor. Temel ihtiyaç dışında kalan bir konu olarak algılanabiliyor. Aslında çok elzem bir alan ama genel bakış bu yönde. Biz de bunun farkındayız ve sorunlu bir alan olarak görüyoruz; gri bir alan. Biz de o gri alanları renklendirmek istiyoruz. Kimsenin belki bugüne kadar işaret etmediği boşlukları doldurmak önemli bir vazife bizim için. Sayma kısmını çok önemsiyoruz mesela. Kültür ve sanatta istatistik kısmı bizim için önemli bir alan. Çünkü hiçbir şeyin sayısı bilinmiyor. Hem adet hem de nicelik olarak net bir bilgimiz yok. Aritmetiği ve analitiği olmayan bir alan. Bu sanat eserlerinin üretim fiyatlarına da yansıyor; alıcının alımına da sanatçının beklentilerine de yansıyor. Böyle bir eksik var ortamda.
TASARIMDA KENDİ ÇİZGİMİZİ VAR ETMEK İSTİYORUZ
KÜME Vakfı'nda hangi sanat disiplinleri öne çıkıyor?
Esas alanımız plastik sanatlar olacak. Ama tabii bunu sahne sanatları ve edebiyat da tamamlayacak. Plastik sanatların daha çok üretim tarafını değerlendirmek, atölyeler oluşturmak istiyoruz örneğin. Ve bir de tasarım konusu. Bu kısım çok önemli bizim için. Milli ve yerli, bu topraklardan beslenerek tasarlanan çizgi çok zayıf Türkiye'de. Genellikle kopyalama üzerine ilerliyor çalışmalar. Yapay zekâ ve teknoloji derken üreticinin çizgiyle arası açıldı. Biz onunla barıştırmak ve özgüven oluşturmak istiyoruz; kendi çizgimizi var etmek için. Hem endüstriyel, hem grafik tasarım hem de moda tasarımı, fark etmez. Kısaca tasarım KÜME'nin vazgeçilmez bir alanı olacak.
BİR SANATÇININ SÖYLEYECEĞİ ŞEYİ GÜÇLÜ SÖYLEMESİ VE NET OLMASI LÂZIM
Bir şeyi üretirken onun altını doldurmak, alt metninin kuvvetli olması da çok önemli. Özellikle Türkiye'de kültür sanat ortamında bazı şeyler sadece yüzeysel. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Hikâyesi olmayan, sonunda da söyleyeceği bir şey olmayan şeyler zaten ömürsüz oluyor. Daha hızlı tüketiliyor ve sonra da yok oluyor. Popüler kültür bir canavar gibi onu hemen yok edilebiliyor. İşte bu güce karşı durabilmek için öncelikle ilham aldığı noktanın bir hikâyeye sahip olması gerekiyor. Bir sanatçının söyleyeceği şeyi güçlü söylemesi ve net olması lâzım. Flu bir iletişim doğru değil. Söylediğin şeyin kalıcı olabilmesi için gündemi de yakalaması gerekir. Çünkü bir sanatçının misyonu aynı zamanda o anla da alâkalı bir gündem oluşturmak. Buna ilk çıkış noktalarında 'modern sanat' denildi. Sonra 'contemporary' dediğimiz çağdaş sanat fikri oluştu. Bugünün ortak çağ sahipleri olarak hayata ve estetiğe nasıl bakıyoruz diye sorgulandı ama bence yanlış yerden bakıldı. Çağdaş veya modern kelimesi bunu tam doğrulamıyor. Bence doğru olan gündemi yakalayan ve bugün hakkında bir şey söyleyendir. Güncel sanat çok daha doğru bir tanım. Bugüne dair bir şey söylemezseniz olmaz. O halde ya Protestan ya da uzay boşluğuna bir şey bırakıyor olursunuz sadece. 2024 yılında yaşayan bir sanatçının gündeminde şu X konusu varsa ben onu sanat eserinde de görmek isterim. Çünkü onu en iyi o yansıtır. Bugün gündeminde Gazze olmayan bir sanatçı ütopik bir dünyada yaşıyor demektir. Ya da çevre sorunlarını konuşmayan bir sanatçı da Pollyanna'dır.
BATI SANATI KENDİ GELENEĞİNİ DÜNYANIN EVRENSELİ HALİNE GETİRDİ
Sanatta Doğu ve Batı arasında hep Batı ön plana çıkıyor veya böyle bir algı var. Bunun nedeni nedir sizce? Batı sanatçılarını veya sanatını daha iyi muhafaza ediyor veya yansıtıyor olabilir mi?
Batı sanatı kendi geleneğini dünyanın evrenseli haline getirdi. Geleneksel olan yerel ve kimlikli olandır. Fakat evrensele bir şey üretirseniz kimliğiniz ortaya çıkmaz, tüm insanlara hitap etmiş olursunuz. Batı kırılım sürecinde enteresan bir gayretle kendi geleneğini yerleştirmeye çalıştı. Geleneksel bakışlarını dünyaya emperyal bir bakışla ihraç etti. Hâl böyle olunca bütün dünya, sanatın mihenk taşının Avrupa/Batı sanatı olduğuna inandırıldı. Bunun dışında kalan ve geleneksel sanatlar yapmaya çalışanlar da küçük bir ölçeğe hapsedildi. Örneğin geleneksel el sanatları gibi bir ifade kullanıldı ve ötekileştirildi. Türkiye'de de bu ihracatı ithal eden alıcılar var. Vakıflar veya kişiler... Bu doğal bir şey çünkü bunun ekonomisi var. Ama o kadar başarılı bir ithalat yapıldı ki alıcılar da tüketiciler de bundan başka bir sanat olmadığını düşündüler. Türkiye'de de özellikle doğu sanatı veya geleneksel sanat, yerel sanatı korumak ve konuşmak da sanki yüzünü Batı'dan çevirmek olarak algılandı. Bunu yapanlar gelişime, refaha kapalı olarak görüldü. Ve benzeri kodlar oluşturuldu. Fakat en nihayetinde sanatçı ithal bir sanat üzerinden kendini ifade edemez.
GENÇLİĞİMİZİN KÜLTÜR VE SANATTA ÇALIŞACAĞI ÇOK KONU VAR
Son olarak kaygınız ve isteğiniz nedir bundan sonrası için?
Türkiye'nin kültür politikalarında hem devletin hem sivil toplumun hem de özel sektörün işin içinde olması gerekiyor. Bu üç alanda da insanları teşvik etmek istiyoruz. Başta Selçuk Bey'in domino etkisi oluşturan bir tavrı ve vizyonu var. Kültür ve sanat da bu ihtiyacı oluşturmuş bir zemin. Yine Selçuk Bey'in bu alandaki ihtiyaçları karşılatmak üzere işaret edeceği noktaları kapatarak bu bahsettiğim üç farklı ayaktan destekler de alarak ilerlemek istiyoruz. Gençliğimizin kültür sanat ve medeniyet üzerine çalışacakları çok fazla konu var. Aynı T3 Vakfı'nda gençlerin teknolojideki yeteneklerini ortaya çıkarmakta olduğu gibi KÜME Vakfı da gençliğimizin kültür sanat alanını değerlendirmek ve yüceltmek istiyor. Bizim 5-7 ve 10 yıllık periyodlarımız var. Dünyanın birçok yerinde teşkilatlanmış, çok büyük sanatçıları olan, üretim atölyesi bulunan ve büyük başyapıtlar üretmiş bir vakıf olmayı hayal ediyoruz.