İŞTE TOSUN'UN KÖŞE YAZISI
Hz. Âdem’den beri insanlığın bir imtihanı kurban. Kuran-ı Kerim, Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ile Kâbil’in kurban diyaloğunu nakleder bize. İkisi de Allah’a birer kurban sunmuşlar. Hâbil’inki kabul edilmiş Kabil’inki edilmemiş. Hâbil sadece muttakilerden kabul edileceğini(Maide 27) söyleyerek kurbanın mâlî fedakarlıktan ibaret olmadığını hatırlatmıştır. Bir başka ayette ise kurbanın etinin ve kanının Allaha ulaşmayacağı Allah’a takvanın ulaşacağı (Hacc 37) açıkça belirtilmiştir.
***
Dolayısıyla yakınlaşmak anlamına gelen kurbanı, müminler Allah’a yakınlaşmak için, fedakârlık ederek keserler/kesmeliler. Ama bu fedakârlığa çıkar ve riyanın karışmaması lazım. Kurbanın takva üzere, yani Allah’a karşı sorumluluk duygusuyla sırf onun rızasını kazanmak niyetiyle ihlas ile kesmek lazım. Allah şekillere ve mallara bakmaz, kalplere bakar, kalplerdekini en iyi bilendir.
Eti derisi ondan sonra gelir.
***
Oysa bugün kurbanın takva yönünden ziyade etinin ve derisinin nerelere gideceği üzerinde şiddetli bir rekabete şahit oluyoruz.
Kimi cemaatler/tarikatlerin ve hayır kurumlarının yanı sıra helal haram kaygısı olmayan kimi kuruluşlar da vatandaşın kurbanını ya da kurban derisini elde etmenin rekabeti içindeler.
FETÖ’nün dini hizmet yapısıyla yabancı istihbaratların kuklası olduğu ve kendisine yapılan bağışları da yerinde kullanmadığı ortaya çıkınca bütün cemaatler töhmet altında kaldı.
FETÖ sırf bu yönüyle bile İslami faaliyetlere en ağır darbeyi indirmiş oldu.
Hem dindarlar her cemaata şüpheyle bakar oldu, hem de din karşıtları arasalar bulamayacakları bir argümana kavuştular.