Reisi'nin ölümü üzerine mantıklı şüpheler

İnsanların siyasilerin ölümünün ardında farklı bir neden araması, gerçeklerin kamuoyundan gizlendiğine ilişkin toplumda var olan güçlü inançtan kaynaklanıyor. Reisi'nin ölümünden sonra da bu arayışta üç şüphe öne çıktı: İran-Azerbaycan yakınlaşması, İsrail'in intikamı ve iç iktidar mücadelesi.

Star/AçıkGörüş

Prof. Dr. İsmail Şahin

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ı taşıyan helikopterin kötü hava koşulları nedeniyle kaza yapması ve başta Reisi olmak üzere beraberindeki heyetin kazada hayatını kaybetmesi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. İbrahim Reisi, Haziran 2021'de yapılan seçimlerde oyların yüzde 62'sini alarak ilk turda cumhurbaşkanı seçilmişti. Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani'den koltuğu devralan Reisi, insan hakları, konut, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele gibi önemli konularda ülkesine umut vaat ediyordu. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump döneminde uygulanan sert yaptırımlar, İran ekonomisini iyice zayıflatmıştı. Ekonomiyi felce uğratan,İran'ın nükleer programı dolayısıyla ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımlardı. Reisi bu yüzden dış politika için de yapıcı sözler sarf ediyordu. Seçim kampanyası boyunca,kazanması halinde nükleer anlaşmayı destekleyeceğini söylüyordu. İran dış politikasının ana hatları, 1989'dan bu yana ülkenin dini lideri olan Ayetullah Ali Hamaney tarafından belirlense de Reisi'nin Hamaney'i etkileme şansı bir hayli yüksekti. Zira bu vaziyet, 2016 yılında kopan İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin Mart 2023'te yeniden tamir edilmesinde kendisini gösterdi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD ile Almanya'dan oluşan P5+1 olarak adlandırılan ülkeler, İran ile uranyum zenginleştirmeyi azaltması karşılığında bazı ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngören nükleer anlaşmayı Temmuz 2015'te imzalamıştı. Anlaşmaya göre İran, uranyum zenginleştirdiği santrifüjleri üçte iki oranında azaltacaktı. Bir başka ifadeyle İran, nükleer silah yapmaya yetecek düzeyde uranyum üretmeyecekti. Trump'ın 2018'de bu anlaşmadan ülkesini çekmesi ve beraberinde yaptırımları yürürlüğe koyması, İran'ın ekonomisine ciddi zararlar vermişti.Antlaşma sağlıklı bir şekilde devam etseydi, finans, havacılık,petrol, doğal gaz ve taşımacılık alanlarında İran'a uygulanan yaptırımlar sona erecek ve belki bunlardan daha önemlisi İran'ın yurtdışındaki milyarlarca dolarlık varlığına erişebilmesine izin verilecekti. ABD-İran ilişkilerindeki yumuşama, bölgede Suudi Arabistan'ı, Körfez ülkelerini ve İsrail'i ziyadesiyle rahatsız etmişti. Nihayetinde yaptırımların kaldırılmasıyla İran'ın elde edeceği ekonomik gücün bölgesel siyasi dengeleri değiştirmesinden endişe ediliyordu.

GÜÇLÜ BİR HALEFTİ

Bu trajik kazanın İran ve bölge siyasetinde derin etkiler yaratma potansiyeli oldukça yüksektir. İbrahim Reisi'nin ülkenin dış politikasında önemli değişiklikler yapma olasılığı bulunuyordu. Kazanın sonuçlarının İran'ın siyasi geleceğini etkileyip etkilemeyeceğini söyleyebilmek için biraz daha beklemek gerekecektir. Reisi, İran'da hem dini lider Ayetullah Hamaney'in yakın bir müttefiki hem de muhafazakâr siyasi kanadın önde gelen isimlerinden biriydi. Dahası Hamaney'in en güçlü halefiydi. Bu yüzden onun ani ölümü, İran siyasetinde bir boşluk yarattı ve ülkede olduğu gibi bölgede desiyasi istikrarsızlık endişelerini artırdı.

ŞÜPHE 1: İRAN-AZERBAYCAN YAKINLAŞMASI

Cumhurbaşkanı Reisi, helikopterle, İran ile Azerbaycan'ı birbirinden ayıran Aras Nehri üzerine inşa edilen Kız Kalesi ve Hudaferin barajlarının açılış törenine katılmıştı. Her iki lider törende yaptıkları konuşmalarda, birlik, beraberlik, dostluk ve iş birliği mesajları vermeyi ihmal etmemişti. Reisi konuşmasında şöyle diyordu: "Bazıları bizim bir araya gelmemizi ve ortak başarılarımızı hoş karşılamıyor fakat bunlar bizim için önemli değil. Önemli olan ülkelerimiz, devletlerimiz ve halklarımız için iyi olanı hep birlikte hayata geçirmiş olmamız." Benzer içerikte bir açıklamayı Aliyev de yaptı. İki ülkenin yumuşamaya dönük beklenmedik bir adım atması, bazı güçleri rahatsız etmiş olabilir. Seçildiği günden itibaren Reisi'nin ölçülü ve ihtiyatlı bir dış politika izlediği söylenebilir. Komşu ülkelerle ilişkileri geliştirme, sorunları diplomasiyle çözme ve ideoloji temelli dış politika anlayışını yumuşatma gibi girişimler, Reisi'nin takdir topladığı adımlardı. Reisi'nin İran'ın dış politikasında artan ilişkilere odaklandığı biliniyor.

Özellikle, bölge ülkeleriyle ekonomik ve stratejik iş birliğini artırmaya çalışması, İran'ın uluslararası ve bölgesel izolasyonunu azaltma çabalarının bir parçasıydı. 2020'de patlak veren Karabağ Savaşı'nda iki ülke arasındaki ilişkiler iyice gerilmişti. Bilindiği üzere İran ile Ermenistan arasında sıkı bir diyalog söz konusu. Buna karşılık Azerbaycan ile İsrail arasındaki ilişkiler ileri bir seviyede yürüyor. Bu konuda tehditkâr bir pozisyon takınan İsrailli makamlar her fırsatta,Azerbaycan'la stratejik ortak olduklarını ve ortak tehdit İran'a karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğinden söz ediyor. İran, İsrail ile Azerbaycan arasındaki ilişkiyi, Kafkasya'daki jeopolitik statüyü kendi aleyhine değiştirmesinden dolayı tehlikeli buluyor. Bu yüzden iki liderin Aras Nehri üzerinde yaptıkları müspet ve iş birliğini teşvik edici açıklamalar önemliydi. İran'ı yasa boğan kazanın bu açıklamalardan sonra gelmesi, suikast şüphelerine ilişkin perdenin aralanmasına yol açtı.

ŞÜPHE 2: İSRAİL'İN İNTİKAMI

İnsanlar neden bu tip kazaların altında farklı nedenler arıyor? Bunun başlıca nedeni, siyasi olayların ve kazaların gerçek nedenlerinin kamuoyundan gizlendiğine ilişkin toplumda var olan güçlü inançtır. Bundan dolayı, bu tür olayların arkasında başka faktörlerin olabileceğine dair kamuoyunda yaygın bir şüphe vardır. Medyada yapılan tartışmalar ve kamuoyunda dolaşan söylentiler, insanların resmi açıklamalara karşı şüpheci olmalarını sağlıyor. Ayrıca İran'da İsrail ve ABD gibi ülkelerin sık sık suikastlar düzenlediği ve İran'ı zayıflatmak veya itibarsızlaştırmak için çeşitli olayları organize ettiğine dair yaygın bir kanaat vardır. Dahası İran ve İsrail arasındaki gerilimler sık sık karşılıklı misilleme eylemlerine yol açar. Bu nedenle, İran'da meydana gelen bir olayın, özellikle de üst düzey bir yetkilinin ölümü gibi bir olayın İsrail ile ilişkili bir tepkinin bir parçası olabileceği düşünülür. Hatırlanacağı üzere, İsrail 1 Nisan'da Suriye'nin başkenti Şam'daki İran Konsolosluk binasına düzenlediği hava saldırısıyla aralarında Kudüs Gücü'nün üst düzey komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi ve yardımcısı Tuğgeneral Muhammed Hadi Hacı Rahimi olmak üzere İranlı yedi subayı öldürmüştü. Bunun üzerine Tahran yönetimi, 13 Nisan Cumartesi akşamı misillemede bulunarak İsrail'i vurdu. Beklenmedik bu saldırının ardından İsrail medyası, İran'ın hava saldırısına karşı İsrail hükümetinin "acı verici bir misilleme" yapacağını duyurmuştu. Helikopter kazasının İran ve İsrail arasındaki gerilimlerin tehlikeli bir şekilde tırmandığı bir dönemde meydana gelmesi, ister istemez insanların aklına İsrail'i getiriyor.

ŞÜPHE 3: İÇ İKTİDAR MÜCADELESİ

İç iktidar mücadelesi, bazı durumlarda bir ülkede meydana gelen olayların arkasındaki nedenlerden biri olabilir. Ancak, bu tür bir iddiayı doğrulamak veya çürütmek için sağlam kanıtlara ihtiyaç vardır. İç iktidar mücadeleleri genellikle siyasi, askeri veya ekonomik güçle ilgili olabilir ve belirli bir grubun veya kişinin diğerlerini etkisizleştirmek veya kontrolü ele geçirmek için farklı yöntemler kullanmasını içerebilir. Bu tür bir iddia ciddiye alındığında, olayın arkasındaki nedenlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi önemlidir. Olayın meydana geldiği zamanlama ve bağlam oldukça önemlidir. Bu çerçevede kazanın önemli bir siyasi dönemde gerçekleştiği görülüyor. İbrahim Reisi'nin komşularla iyi ilişkiler kurma ve ideolojik olmayan bir dış politika izleme eğilimi, İran'daki bazı yapıları rahatsız etmiş olabilir. Bunlar arasında en etkili olanlar, askeri ve istihbarat kurumlarıdır. İran'daki bu yapıların Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasından ve de İsrail'e karşı temkinli ve dikkatli bir politika yürütülmesinden rahatsızlık duydukları bilinen bir gerçek. Bu gruplar dış politikada daha sert ve ideolojik bir yaklaşımdan yanadırlar. İran'ın ideolojik olarak yakın olduğu ülkelerle güçlü ilişkiler kurulması bunun dışındakilerle mesafeli olunması gerektiğini savunan bu güçler, özellikle İsrail'le yakın ilişkileri olan ülkelerden ülkenin güvenliğini sağlamak ve İslam Devrimi'nin değerlerini korumak amacıyla uzak durulması gerektiği görüşündedir.

Reisi'nin ölümü, görünen gerçeklikle görünmeyen hakikat arasındaki spekülasyonların uzun süre devam edeceğini gösteriyor. Bu süreçte, bazıları kaza olduğunu düşünmeye devam ederken, bazıları kaza olmadığını savunacak. Görünen ve açıklanan bilgilere dayanarak, olayın kötü hava koşulları ve eski model bir helikopterden kaynaklandığı sonucuna varılsa da önemli birçok ismin kötü hava koşullarında tek bir helikoptere bindirilmesi büyük bir ihmali akla getiriyor.