Ramazan ayın kaçında başlıyor? Ramazan başlangıcı hangi gün?

Ramazan’ı ne zaman başlayacağı merak konusu oldu. Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı, İslam alemi için büyük önem arz etmektedir. Kadir Gecesi’nin de içinde bulunduğu Ramazana ayında ibadetler artarken günahlar da azalmaktadır. Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedi mutluluğun kapısını açar. Oruç ibadetinin de gerçekleştirildiği Ramazan ayında yapılan ibadetlerin de birçok fazileti bulunmaktadır. Ramazan ayının ne zaman başladığı haberimizin detaylarında…

Ramazan’ın ne zaman başlayacağı merak edilen konuların başında yer alıyor.  Şaban ayının da sonuna gelinmesiyle birlikte Ramazan ayına çok az bir süre kaldı. Ramazan ayı, İslam alemi ve Müslümanlar için çok önemli olan bir zaman dilimidir. İbadetlerin arttığı bu ayda oruç ibadeti de gerçekleştirilmektedir. 30 gün sürecek olan Ramazan ayında yapılan ibadetlerin sayısız fazileti bulunacaktır. Ramazan ayının ne zaman başlayacağını haberimizin detaylarında bulabilirsiniz…

RAMAZAN AYI BAŞLANGICI HANGİ GÜN?

2019 yılında 6 Mayıs Pazar günü sahura kalkılacak ve ilk oruçlara niyet edilecek. 3 Haziran Pazartesi günü ise son oruçlar tutulacak ve bayrama kavuşmuş olacağız.

2019 RAMAZAN BAYRAMI TATİLİ 9 GÜN OLDU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, kamu kurum ve kuruluşlarında tüm çalışanların Ramazan Bayramı dolayısıyla 3 Haziran Pazartesi yarım gün, 7 Haziran Cuma tam gün idari izinli sayılmalarının uygun görüldüğü bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanlığı tarafından bütün kamu kurum ve kuruluşlarına Ramazan Bayramı tatiline ilişkin idari izin yazısı gönderildiği belirtildi.

SAHURA KALKMADAN ORUÇ TUTULUR MU?

Diyanet Ramazan ayında sahura kalkmak ile ilgili merak edilenlere açıklık getirdi:
"Sahura kalkmamak 'günah' değil. Ama sahur'a kalkmak ve sahur yapmak çok büyük sevap" denildi. Sahur'da bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkmanın iyi olacağı söyleniyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Sahur yemeği mübarektir. Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selam ederler. Yani Allahü teâlâ, sahura kalkanları mağfiret eder, melekler de onlar için dua eder."

ORUCUN RUH SAĞLIĞINA FAYDALARI NELERDİR?
Orucun, insanın ruh sağlığına ve mânevî hayatına verdiği bâzı faydaları şöylece sıralayabiliriz:
* Oruç, insan için maddî bir perhiz olduğu kadar mânevî bir perhizdir de... Çünkü insan nefsi, yeme, içme konusunda dilediği şekilde hareket ettikçe, kişinin beden sağlığına zarar verdiği gibi helâl-haram demeyip rastgelen şey'e saldırmak ve bulduğunu yutmakla da mânevî hayatını zehirler, ruh sağlığını tehlikeye düşürür. Artık kalb ve ruhun emrettiklerini yapmak, gösterdiği yolda gitmek, o nefse zor gelir. İnsanı kendi istediği, canının çektiği istikamete doğru sürükleyip götürmeye başlar.
İşte Ramazan-ı şerîf'te oruç vasıtasıyla, nefis, bir nevi perhiz ve riyazete alışır ve emir dinlemeyi öğrenir. İlâhî emre boyun eğerek helâl işleri bile terk ettiğinden, haramlardan çekinmek hususunda da tam bir meleke ve kabiliyet kazanır. Böylelikle bedenî olduğu kadar mânevî ve ruhî sıhhat ve âfiyete de kavuşur.
* İnsan midesi, vücuttaki bütün duygu ve cihazlarla alâkalı bir şekilde yaratılmıştır. Âdeta mide büyük bir fabrika, vücuttaki bütün duygu ve cihazlar da o fabrikanın hademesi, işçisi, yardımcısı hükmündedir. Bu mide fabrikası, bütün sene boyunca hiç tatil ettirilmeden çalıştırılırsa, nefis, mideye yardımcı durumunda olan bütün duygu ve cihazları, devamlı mide ile meşgul ettirir; onların kendilerine mahsus ibâdetlerini ve ulvî vazifelerini insana unutturur. İnsanoğlu sanki dünyaya sadece yiyip içmek için gelmiş gibi, kalbi, ruhu, aklı, fikri ve sair bütün duyguları ile midenin ihtiyacını te'min, rızkını bulmak için seferber olur. Bütün duygularıyla midesini düşünür hâle gelmesi ise, insanı mânen alçaltır, hayvancasına bir hayatın sâhibi kılar.
İşte Ramazan-ı şerîf orucuyla, her müslüman, bu dünyadaki vazifesinin, sırf mideyi beslemek onun ihtiyaçlarını te'min etmek olmadığını anlar. Her bir duygu ve cihazını, kendine mahsus ibâdet ve ulvî vazifelerinde istihdam eder. Bu sebeble, Ramazan-ı şerîf'te mü'minler, derecelerine göre, ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sevinçlere mazhar olurlar. Kalb ve ruh, akıl ve sır gibi lâtifeler, o mübarek ayda oruç vasıtasıyla çok terakki ve tefeyyüzde bulunur. Midenin ağlamasına bedel, sair duygular mâsumâne gülerler…

RAMAZAN AYININ ÖNEMİ
Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedi mutluluğun kapısını açar. Cehennemden kurtuluş beratını alarak zaman ve mekân cennetine doğru yol alır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Ramazan Ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar”
3 Aylar’ı uğurladığımız Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlarıyla Kur’an ayıdır. Ramazanın diriltici özelliği, bütün insanlığı hidayete ve mutluluğa ulaştırmak için insanlığa gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca İslam’ın temel esaslarından biri olan oruç ibadetinin bu ayda yerine getirilmesinden dolayıdır.

RAMAZAN AYI İLE İLGİLİ HADİS VE AYETLER
“İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah’ın evi Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”(Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22)
Ebû Ümâme Sudayy İbni Aclân el-Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Vedâ hutbesi’nde şöyle buyururken dinledim demiştir:
“Allah’tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca)Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Tirmizî, Cum’a 80)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim” buyurmuştur.


Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.
Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)
Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:
“Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse  girmez.” (Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166.)
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ,  bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yemiş yıl uzak tutar.” (Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167-168.)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallalllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 28, Savm 6)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ‘ben oruçluyum desin’” (Buhârî, Savm 9)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:
“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:
“Sizden biriniz bir-iki gün öncesinden oruç tutarak ramazanı karşılamaya kalkmasın. Ancak belli günlerde oruç tutmayı âdet edinmiş olan kimse, o gün orucunu tutsun.” (Buhârî, Savm 5, 14; Müslim, Sıyâm 21)
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)