Prof. Dr. İlber Ortaylı: Rusya Türkiye'ye muhtaç

Türk-Rus ilişkilerini tarihsel açıdan değerlendiren Prof. Dr. İlber Ortaylı iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirerek önemli tespitlerde bulundu.

1

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye ve Rusya'nın iyi ilişkiler temin etmek zorunda olduğunu belirterek, "Rusya bugün hammadde ile geçinen bir ülkedir. Gittikçe eskiyen teknoloji ile devam eden bir silah sanayisi vardır. Dolayısıyla böyle bir ülke yanı başında hayati ihtiyaçlarını karşılayan bir endüstriye sahip ülkeye muhtaçtır" dedi.

İstanbul Şehir Üniversitesi Konferans Salonu'nda düzenlenen panelde, Türk-Rus ilişkilerini tarihsel açıdan değerlendiren Ortaylı, Rusya'nın 17. asırdan bu yana dünyanın en genç ülkesi olduğunu ifade ederek, Rusya'nın üç asırdır yeryüzünün en büyük coğrafyasına sahiplik yaptığını söyledi.

Ortaylı, Rusya'da nüfusun değişik milletlerden oluştuğunu ve "Rusya, milletler hapishanesidir" diye bir söylem bulunduğunu hatırlatarak, "Bana sorarsanız, Rusya milletler açısından bir çöplüktür. Nasıl ki bir çöplükte elmasla çöp bir arada bulunuyorsa, böyle kaba bir benzetme yapmak istemem ama dünyanın en eğitimli topluluklarıyla taş devrine yakın insanlar bir arada yaşıyor. Onların arasında birtakım kap kaç devletler vardır. 70'e yakın etnik grup sayabilirsiniz. Aklına gelen, kendini millet olarak takdim ediyor" diye konuştu.

Rusya tarihinin Türkiye için çok önemli bir uzmanlık dalı olduğuna dikkati çeken Ortaylı, Rusya, Ortadoğu ve İran tarihi gibi dalları öğrenmek için mutlaka lisan bilinmesi gerektiğini, Amerikan kökenli kitaplar okuyarak bir şey elde edilemeyeceğini dile getirdi.

Ortaylı, tarihçi olmak isteyen bir öğrencinin Rusya'nın coğrafyasını çok iyi bilmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Büyük Rusya dediğimiz zaman, Rusları, Küçük Rusya dediğimiz zaman Ukrayna'yı, Belarus dediğimiz zaman, Beyaz Rusları ve Moskof dediğimiz zaman ise Büyük Rusya'yı anlarız. Bu tabirler çok önemlidir. Rusya ile bizim ilişkimiz 15. asırda başlıyor. 1495'te diplomatik teati yaptık. 500. yılı kutlandı bu ilişkilerin. İstanbul ve Moskova arasında sefir değişimi yoktu. Sefirler daha çok Kırım Hanlığı'na giderdi. İstanbul'da sefir bulunması 1700'lü yıllara dayanır. İlk gelip yerleşen sefir de büyük yazar Tolstoy'un büyük büyük dedesidir. Rusya hiçbir zaman denizci bir millet olmamıştır. Hatta nükleer güçlü donanma kullanmasına rağmen, bu konuda çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Donanması için de zaten açık limanları yoktur. En önemli limanı Kırım'dadır. Kırım'ı neden istediği buradan anlaşılıyor. Eğer o kocaman ülke bir donanması olacaksa Kırım'ı yutar ve kimseye bırakmaz. Ukrayna, Kırım'ı tarihten devralmış değil. Zaten tarihte Ukrayna devleti diye bir şey yoktu. 1953'te Ukrayna'ya hediye edildi. Kırım'ın hediye edilmesinin nedeni angaryadan kurtulmak içindir. Çünkü Kırım'ın elektrik ve suyu Ukrayna'dan geliyor. Yani Rusya 'Elektriği ve suyu veriyoruz diye yakınmayın biz de size Kırım'ı hediye ettik' dedi. Çok zordur Kırım'ın elektrik ve suyunu temin etmek. Bereketli toprak ama su fakiridir bizim Kıbrıs gibi. Şimdi de Rusya Kırım'ı istiyor çünkü donanmasını güvende hissetmiyor, Ukrayna Batı ile birleşerek bunlara kafa tutmaya başladı. Onun için Rusya Kırım'ı bırakmaz. Bu konuda mücadele ederek, karşı çıkarak Ruslara bir şey yaptıramazsınız ama diplomatik yol açıktır."

RUSYA TÜRKİYE’YE MUHTAÇ

Ortaylı, Türkiye ve Rusya'nın iyi ilişkiler temin etmek zorunda olduğunu aktararak, "Rusya bugün hammadde ile geçinen bir ülkedir. Gittikçe eskiyen teknoloji ile devam eden bir silah sanayi vardır. Dolayısıyla böyle bir ülke yanı başında hayatı ihtiyaçlarını karşılaya bir endüstriye sahip ülkeye muhtaçtır. Zaten Rusya'ya Türk iş adamları büyük yatırım yapıyor. Bu durum, her iki ülkeyi de birbirine bağımlı yapıyor. Rusya tabii ki size muhtaçtır fakat siz de ona muhtaçsınız. İhtiyatlı olmak zorundasınız. Bugünkü durumda bütün devletler birbirine bağımlıdır. Zengin ülkeler daha çok bağımlıdır hatta. Bağımlı olmak sadece az gelişmiş ülkelere has değildir. Onun için Sovyetler Birliği'nin varisi olan Rusya ile geçinme kapasitemizde her şeyden evvel uzlaşma söz konusudur. Kırım konusunda bu ihtiyatı koruyamadık" değerlendirmesinde bulundu.

Suriyeli sığınmacılar konusuna da değinen Ortaylı, Türkiye'ye 2,5 milyon sığınmacı geldiğini belirterek, "Bunların 1 milyonu Avrupa merkezlerine geçecek. Geri kalan ise Türkiye'ye yerleşecek ve bir daha Suriye'ye dönmeyecek. Çünkü Suriye olmayacak. Zaten tarihte böyle bir Suriye yoktu. Suriye ve Irak, tarihte hiçbir zaman olmamıştır. Suriye, bizim imparatorluğumuzda Şam eyaletiydi. Bu mültecilerin çocukları, burada eğitim görmeye başladılar. Bunların içinde milyonda bir tanesi tarihçi olsa 25-30 tarihçi çıkacak ki her biri 4-5 dil bilecek. Arapça, Kürtçe Türkçe, üstüne Almanca gibi batı dilleri de eklenince birçok dil bilecekler. O yüzden sizin gibi tarihçi olmak isteyen öğrenciler, çok zorluk çeker. Bir İngilizce ya da Osmanlıca bilerek bir şey yapamazsınız. Özellikle Amerikalıların yazdığı tarih kitaplarından tarih öğrenemezsiniz. Bir tarih hocası olarak göçün bu tür etkileri üzerinde özellikle duruyorum" şeklinde konuştu.

AA