Orhan Veli Kanık şiirleri ve sözleri!

Edebiyatımızın usta şairlerinden olan Orhan Veli denince akıllara öncelikle kuruculuğunu Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile üstlendiği Garip akımı geliyor.

Şiirlerinde kullandığı sade ve akıcı diliyle özellikle döneminde adından sıkça söz ettiren Orhan Veli günümüzde de hayranlık duyulan edebiyatçılar arasında yer alıyor.

ORHAN VELİ KANIK KİMDİR?

Türk edebiyatının ünlü şairlerinden Kanık, 13 Nisan 1914'te, klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak, İstanbul Beykoz'da dünyaya geldi. Orhan Veli ilkokula Beşiktaş Akaretler İlkokulu'nda başladı, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına geçti, beşinci sınıfı Ankara Gazi İlkokulu'nda okuyarak ilkokulu bitirdi. Ortaokul ve liseyi de Ankara'da okuyan Orhan Veli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. İki yıl sonra buradan ayrılarak çalışma hayatına başladı. Bir yıl kadar yardımcı öğretmenlik yaptı.

Orhan Veli, ilkokulun son sınıfındayken şiire başladı. Öğretmeni tarafından desteklenerek yazmaya yönlendirildi. İlk şiiri de 1924 yılında Çocuk Dünyası adlı dergide yayımlandı. Ama şiire asıl bilinçli yaklaşımı lise öğrenciliği yıllarında gerçekleşti. Lisede öğretmenleri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun yakın ilgisini gördü. Yine Lisede Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu ve “Sesimiz” adlı bir dergi çıkardı (1 Aralık 1936).

Orhan Veli, dönemin İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik gibi dergilerine de yazdı (1936-1942). Moliere'den Rimbaud'ya, La Fontaine'den Musset'ye kadar birçok usta edebiyatçıdan çeviri yaptı.

İlk kitabını yine liseli arkadaşlarıyla birlikte (Oktay Rifat, Melih Cevdet), Garip adıyla çıkardı (1941). Bu kitapla birlikte şiirimizde "Garip akımı" "Garip Şiiri" diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu oldu. Daha sonra çeşitli şiir kitapları çıkardı, düzyazıları ve çevirileri yayımlandı. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.

Sahip ve yazı işleri müdürlüğünü Orhan Veli'nin üstlendiği Yaprak dergisi, on beş günlük olarak 28 sayı (1 Ocak 1949-15 Haziran 1950) yayımlandı. "Fikir, sanat gazetesi" biçiminde sunulan dergi, ekonomik nedenle tek yapraktı. Adını da bu biçimden aldı. Yaprak, Orhan Veli'nin ölümünden sonra arkadaşları tarafından Son Yaprak adıyla yeniden tek sayı çıkarıldı (1 Şubat 1951). Bu tek sayı çıkan dergide Orhan Veli'nin sağlığında yayımlanmamış olan "Aşk Resmigeçidi" adlı şiirine de yer verildi.

Garipçiler diye de adlandırılan Garip şairlerinin amacı, şiiri birtakım kalıplardan kurtarmaktı. Dolaysız, yalın, açık seçik bir halk diliyle şiir yazmaktı. Böylece Orhan Veli'nin yaptığı iş, edebiyat tarihimiz açısından "edebiyat zevkimizde devrim" biçiminde anlatılarla karşılandı. Geleneksel şiirimizin kabuğu çatlatıldı, o güne kadar şiirin özü sayılan söz sanatları bir yana bırakıldı, ölçüsüz, uyaksız, halkın anlayacağı yalınlıkta bir dille şiir yazına yolu açıldı.

Orhan Veli, 1950'de Ankara'da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta, belediye tarafından açtırılan, ama çevresine hiçbir işaret ve lamba konulmayan bir çukura düştü. Başı zedelendi. İki gün sonra İstanbul'a geldi. Bundan sonrasını Orhan Veli'nin kardeşi Adnan Veli Kanık şöyle yazdı: " ... Vücudundaki sızılardan şikayet ediyordu. 14 Kasım Salı günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi. Hastaneye kaldırıldı. Beyninde damar çatlaması yüzünden başlayan baygınlığının nedeni ilkin hekimler tarafından anlaşılamadı. Alkol zehirlenmesine karşı tedavi yapıldı. Saat 20'de komaya girdi. Bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu."

ORHAN VELİ KANIK ŞİİRLERİ

Orhan Veli’nin sevilen şiirlerinden bazıları şu şekilde;

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum.

İSTANBUL’U DİNLİYORUM

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı

Önce hafiften bir rüzgar esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda,

Sucuların hiç durmayan çıngırakları

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.

Ağlar çekiliyor dalyanlarda;

Bir kadının suya değiyor ayakları;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Serin serin Kapalıçarşı

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

Güvercin dolu avlular

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Başımda eski alemlerin sarhoşluğu

Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;

Dinmiş lodosların uğultusu içinde

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir yosma geçiyor kaldırımdan;

Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.

Bir şey düşüyor elinden yere;

Bir gül olmalı;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;

Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;

Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

Kalbinin vuruşundan anlıyorum;

İstanbul’u dinliyorum.

BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.

GÜN OLUR

"Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;

Çiçekler gürültüyle açar;

Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,

Her bir tüylerinde ayrı telaş!…

Gün olur, başıma kadar mavi;

Gün olur başıma kadar güneş;

Gün olur, deli gibi…"

BEKLİYORUM

Bekliyorum

Öyle bir havada gel ki,

Vazgeçmek mümkün olmasın!

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.

Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri

Yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.

Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.

Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.

Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.

Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,

Hiçbiri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.

Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.

Hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.

Hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.

Sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.

Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.

Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad’a yeterince.

Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.

Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,

Sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki

Yer çekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın…

ORHAN VELİ KANIK SÖZLERİ

Orhan Veli'ye ait 10 sözü şu şekilde derledik;

-“Aklımdan çıkmıyorsun” dedim, başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.

- Şeytan diyoɾ ki: ‘Aç penceɾeyi; bağıɾ, bağıɾ, bağıɾ' Sabaha kadaɾ...

- Biliyoɾum, kolay değil yaşamak; Ama işte biɾ ölünün hala yatağı sıcak biɾinin saati işliyoɾ kolunda yaşamak kolay değil ya kaɾdeşleɾ ölmek de kolay değil; Kolay değil bu dünyadan ayɾılmak.

- Aşk, benim için de, benim gibileɾ için de, biɾaz fazla. Fazla güzel biɾ şey. Ne uçmak geliyoɾ elimden, ne de ötmek. Heɾ şeyden önce yiyip içmeye ihtiyacım vaɾ; halbuki, aşık oluɾsam yiyip içemem.

-Yüz kelimelik biɾ şiiɾde yüz tane güzellik aɾayan vaɾdıɾ. Halbuki bin kelimelik biɾ şiiɾ bile biɾ tek güzellik için yazılıɾ.

-Bilmezler yɑlnız yɑşɑmɑyɑnlɑr, nɑsıl korku verir sessizlik insɑnɑ; insɑn nɑsıl konuşur kendisiyle; nɑsıl koşɑr ɑynɑlɑrɑ, bir cɑnɑ hɑsret, Bilmezler.

-Yaşamak kolay değil ya kardeşler, ölmek de değil; kolay değil bu dünyadan ayrılmak.

-Ben ki her akşam yatağımda onu düşünüyorum, onu sevdiğim müddetçe yatağımı da seveceğim.

-Eski bir sevdadan kurtulmuşum artık bütün kadınlar güzel.

-Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar bu eşya, bu pencere? Değil, vallahi değil; bir iş var bu işin içinde.