AK Parti Sözcüsü Çelik'ten Ankara Barosu'na sert tepki

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Çelik, Ankara Barosu'nun açıklamalarını eleştirdi ve ''Tam bir faşist zihniyetin ürünü.'' ifadelerini kullandı. Çelik, ''İnsanlık dışı çok metin gördüm, hukuk düşmanı çok metin gördüm ama Ankara Barosu'nun yayınladığı islamofobik, hukuk düşmanı, nefret düşmanı bir metin görmedim. Tüm bu çirkinliklerin ötesine geçen bir metin olmuştur.'' diye konuştu.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. COVID-19 salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında video konferans ile yapılan toplantı saat 15.00'te başladı ve 17.00'de sona erdi. Toplantının ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklama yaptı.

Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar;

27 NİSAN E-MUHTIRASI

Çelik, 27 Nisan'ın AK Parti hükümetine karşı verilmek istenen bir muhtıra teşebbüsünün yıl dönümü olduğunu belirterek "27 Nisan, Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. İlk defa bir Cumhuriyet hükümeti, verilmek istenen bir muhtırayı, tebliğ edilmek istenen bir muhtırayı kabul etmemiş, tebellüğ etmemiş ve aynen iade etmiştir. Bu, Cumhuriyet tarihinde, Türk siyasi tarihinin demokratikleşmesi, sivil siyasetin tahkim edilmesi bakımından bir dönüm noktasıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de kötü ve antidemokratik olan bir muhtıra geleneğinin söz konusu olduğunu anımsatan Çelik, "Adeta askeri bürokratların seçilmiş hükümet karşısında her türlü hiyerarşiden bağımsız bir şekilde, antidemokratik usullerle davranması Türkiye'de belli kesimler tarafından takdir edilen, alkışlanan bir tabloydu. Maalesef Türkiye'nin enerjisini tüketmiş, Türkiye'yi geriye götürmüş son derece yanlış uygulamaların adresi olmuştur." dedi.

"SEÇİMLERİN GÖSTERMELİK OLDUĞU BİR DÜZEN TESİS EDİLMİŞTİ"

O dönemde Türkiye'nin Milli Güvenlik Kurulu toplantısından Milli Güvenlik Kurulu toplantısına nefes almaya çalıştığını anlatan Çelik, "Geçmişte Türkiye'deki ekonomik krizlerin, siyasi krizlerin arkasında bu yapı, bu antidemokratik model söz konusudur. Vatandaşımız oyunu veriyordu ama oyunu vererek iktidara getirdikleri, bir müddet sonra antidemokratik güçler tarafından iktidar edebilme, muktedir olma kabiliyetlerini kaybediyorlardı. Dolayısıyla Türkiye'de seçimlerin sadece göstermelik olduğu bir düzen tesis edilmişti." diye konuştu.

"Bütün bu kötülüklerin dönüm noktası 1960 ihtilalidir." ifadesini kullanan Çelik, son derece yanlış işlerin yapıldığı süreçleri Cumhuriyet tarihi boyunca pek çok alanda gördüklerini belirtti. Bu zihniyetin her kesim ve her ideolojiden vatandaşı mahrum eden bir zihniyet olduğuna işaret etti. Çelik, şunları söyledi:

"İlk defa bütün bir tarihimiz boyunca böyle bir muhtıra teşebbüsüne hükümetlerimiz döneminde, 27 Nisan'da cevap verilmiştir. Eğer o kabul edilseydi bizim hükümetlerimiz de kadük hale gelecekti, kötürüm hale gelecekti. Bu, 27 Nisan muhtırası olarak tarihe geçecekti. Ama hükümetimiz tarafından kabul edilmediğinde muhtıra olması istenen bir şey kağıt parçasına dönüşmüştür. Neticede sivil siyasetin güçlenmesi, reformların yapılması, Türkiye'deki vesayetin ortadan kaldırılması bakımından bir dönüm noktası olmuştur. O gün nasıl direnildiyse muhtıra teşebbüsüne, oradan 15 Temmuz'daki hain darbe girişimine karşı direnişe kadar adım adım, kademe kademe demokrasimizin, sivil siyasetimizin güçlendiği bir tarihi hep birlikte yaşadık, hep birlikte ifa ettik. Dolayısıyla 27 Nisan sıradan bir gün değildir, Türk siyasi tarihi açısından demokrasinin kendisi üzerinde vesayet kurmak isteyen güçlere karşı en tok, en net ve en cesur karşı koyuşlarından bir tanesidir."

Koronavirüsle ilgili dünya çapındaki tartışmaları yakından takip ettiklerini ve bunun, insanlığın karşılaştığı en büyük tehditlerden biri olduğunun rahatlıkla ifade edilebileceğini aktaran Çelik, şunları kaydetti:

"Bütün bu kötü boyutlarının yanı sıra insan olmaya dair değerlerin daha çok keşfedildiği, dünyanın geleceğine dair sorumluluğumuzun daha çok konuşulduğu günlerin ortaya çıkmasına da vesile olmuştur. Ölümler oluyor, acılar oluyor, bunlardan büyük bir üzüntü duyuyoruz ama aynı zamanda doğanın kendini toparlaması, iklimin dengeye gelmesi, çeşitli coğrafi görünümlerin belirginleşmesi, insan hayatına dair daha anlamlı söylemlerin ortaya çıkması bakımından, dünyanın kendini tamir etmesi bakımından da üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir süreç bu. Tabii ki dünyada çatışmalar, ideolojik tartışmalar devam ediyor ama bir yandan da gündelik hayatın insanlık için ne kadar değerli olduğu her gün yaptığımız ve aslında farkına varmadığımız şeylerin insanlığımızı belirlemek ve geleceğe taşımak açısından ne kadar kıymetli olduğunu da altı çizilen bir dönem. Dolayısıyla bir yandan krizler var, bir yandan büyük bir meydan okumayla karşı karşıyayız ama bir yandan da insanlık üzerine tefekkürün dönüm noktalarından bir tanesi içerisinde bulunduğumuz da ifade edilebilir."

BARONUN SKANDAL AÇIKLAMASI

Bu metni yazanlar nasıl hastalıklı zihin yapısı içindeyse Diyanet İşleri Başkanımızın bir müddet sonra meşalelerle cadı diye kadın yakmaya davet edeceğinden bahsediyor. İnsanlık dışı çok metin gördüm, hukuk düşmanı çok metin gördüm ama Ankara Barosu'nun yayınladığı islamofobik, hukuk düşmanı, nefret düşmanı bir metin görmedim. Tüm bu çirkinliklerin ötesine geçen bir metin olmuştur.

'Kan kokan zihniyet' demek laiklik midir?

Diyanet İşleri Başkanı yasal görevini yaptı.

Bir hukuk kurumunun böyle bir şekilde anılması, bunun sorumluları kimse onlar için utanç vesilesidir.

İkinci bildiride de aynı faşist zihniyeti devam ettirmişler.

Bazı CHP'li vekillerin Ankara Barosu'na destek verdiğini gördüm. Demokratik siyasette, siyasi meşruiyete böyle bir şeye destek vermesi mümkün değil. 

BATI ŞERİA'YI İLHAK PLANI

Bu ırkçı yaklaşıma ses çıkarılması gerekmekte.

Libya'daki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Dün Hafter yine darbe girişiminde bulunmaya çalıştı.

İBB'NİN TEPKİ ÇEKEN BROŞÜRÜ

Hem milletimizi inciten baştan aşağı yanlış ve provokatif çalışmadır. Maalesef böyle bir izahatte bulunulmadı.

Etrafımız mezhepçilikten çok çekerken, biz son derece hassasız. Aleviliği İslam'dan ayrı bir din olarak göstermenin, Avrupa'da bazı yabancı servis tarafından yapılan bir politika olduğunu biliyoruz. Bu birtakım gizli servislerin Avrupa'da yürüttüğü bir politikadır.

Alevi-Sünni kardeşliğini hedef alan bir yaklaşım gösterilmesini yanlış buluyor, kınıyoruz

NORMALLEŞME AÇIKLAMASI

Tedbirlere tam uyarsak Mayıs sonuna doğru normalleşmeyi konuşabiliriz