Numan Kurtulmuş'tan önemli açıklama

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: Ben Sayın Demirtaş'a bir kez daha şunu ifade etmek isterim. Bu üslupla siyaset yapmayı bıraksınlar.

1

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın sözde öz yönetimle ilgili açıklamalarına ilişkin, "Ben Sayın Demirtaş'a bir kez daha şunu ifade etmek isterim. Bu üslupla siyaset yapmayı bıraksınlar. HDP'yi başarılı bir noktada, baraj aşarak parlamentoya getiren nokta, hendek siyaseti değildir" değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, A Haber Televizyonu canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın halkın çatışma olan yerlerde sözde öz yönetimi desteklediği yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Öz yönetim iddiasına bölgede yaşayan kürt kardeşlerimiz destek vermiş olsalardı belki bugün böyle bir hendek kazma ve hendekler üzerinden siyaset yapma gereğini duymayacaklardı. Türkiye belki bambaşka bir safhaya geçecekti" karşılığını verdi.

Terör örgütünü ve terör örgütü yandaşlarını sinirli ve agresif hale getiren durumun bölgedeki hassasiyet olduğunu dile getiren Kurtulmuş, asırlardır birlikte kardeşlik içinde yaşayan Kürtlerin bu süreçte sözde öz yönetim meselesine destek vermediklerini vurguladı.

6-7-8 Ekim olaylarının ve daha önce çeşitli başkaldırı denemelerine de aynı şekilde milletin destek vermediğini hatırlatan Kurtulmuş, bunun üzerine hendekler kazıldığını, o hendeklere bombalar bırakıldığını ve şehirlerin içine birtakım terör örgütü mensuplarının getirilip yerleştirildiğini söyledi.

"ÖZ YÖNETİM DESTEKLENMEDİ"

Hendek kazılmasının sözde öz yönetim desteklendiği için yapılan bir şey olmadığının altını çizen Kurtulmuş, "Öz yönetim desteklenmediği için halk desteğini arkalarında bulamadıkları için başvurdukları ve belki de son çare olarak başvurdukları çılgınca bir siyasetti. Şimdi onun da başarısız olacağını görüyorlar" dedi.

Kurtulmuş bölgede devam eden operasyonlarla ilgili olarak, sivillere zarar gelmemesi ve bu olaylarda en az zayiat verilmesi konusunda hassas davranıldığını ifade etti. Adım adım, sokak sokak, ev ev gidilmesinden daha doğal bir şey olamayacağını belirten Kurtulmuş, "Ben Sayın Demirtaş'a bir kez daha şunu ifade etmek isterim. Bu üslupla siyaset yapmayı bıraksınlar. HDP'yi başarılı bir noktada, baraj aşarak parlamentoya getiren nokta, hendek siyaseti değildir. Barışçıl bir dil kullanmalarıdır. HDP'ye oy veren vatandaşlarımız hendekleri, bombaları, silahları savunsunlar diye oy vermedi. Barış olsun diye, silahlar sussun, bombalar patlamasın diye artık barış dili konuşsun diye Türkiye partisi olsunlar diye bu oylar verildi" dedi.

"TERÖRDEN ETKİLENENLERE DESTEK VERİLECEK" 

CHP 22 bin kişinin göç ettiğine yönelik raporuna ilişkin de değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, terörün ortaya çıkarmış olduğu zararla ilgili her türlü tedbirin alındığını söyledi.

Sigorta primlerinin ertelenmesi, vergi borçları ve bulundukları şehirleri terk ederlerin yaşadıkları zorluklara yardımcı olmaları konusunda da bütün valiliklere talimat verildiğini aktaran Kurtulmuş, "Terörden etkilenen bütün vatandaşlara her türlü destek verilecek. Hiç kimse yaşadığı evi sokağı, kolay kolay terk etmez. Bu insanlar buraları kolay kolay terk ediyorlarsa, onlar açısından bıçak kemiğe dayanmıştır. Hiçbir şekilde savunulamayacak olan bu terör siyaseti önce Sur'daki, Nusaybin'deki vatandaşı canından bezdirmiştir. İnsanlar diyorlar ki 'Yeter artık. Yıllardır oy istediniz, destek istediniz verdik. Niye savaşı benim kapımın önünde yapıyorsunuz. Niye benim kapımın önüne bomba yerleştiriyorsunuz. Bu kapıdan benim çocuğum da geçecek" diye konuştu.

"12 İLÇEDE HAYAT NORMALE DÖNECEK"

Operasyonların devam ettiği yerlerde en kısa sürede içerisinde hayatın normale döneceğini belirten Kurtulmuş, "12 ilçede hayat normale dönecek. Vatandaşlarımızın bütün mağduriyetleri giderilecek. Esnaf kardeşlerimizin mağduriyetleri giderilecek. Okullarda öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin mağduriyetleri giderilecek. Hiçbir öğrenci bir gün bile öğrenim kaybı olmadan, bu çocuklarımız yetiştirilecek. Hem de daha iyi. Terörün ortaya çıkardığı mağduriyetler ortadan kaldırılacak"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de Cumhuriyet savcılarını göreve çağırmasına ilişkin açıklamaları üzerine, Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş şunları kaydetti:

"Biz siyasetin demokratik yollarla parlamentoda yapılmasından yanayız. HDP'ye ve onlara destek veren çevrelere bir kere daha bu tavsiyede bulunuyorum. Aslolan oyunu aldığınız vatandaşların taleplerini demokratik bir şekilde parlamentoda dile getirebilmenizdir. Eğer siyasetin yolunu açık tutmazsak, siyasetin varlığını demokratik yolla icra edilmesinin yolunu açık tutmazsak, buradan başka sonuçlar ortaya çıkar. Mİlletvekillerinin söz ve eylemlerinin dikkat etmesi ama geçmişte Türkiye bunu denedi. Bazı milletvekillerinin parlamentodan nasıl uzaklaştırıldıklarını ve parlamentodan nasıl düşürüldüklerini gördük. Bunların Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkısı olmaz. Kimin davası neyse, HDP'liler diyorsa, 'Biz hak hukuklarını koruyoruz' diyorlarsa, kusura bakmasın bu hak hukuk koruma yolu değildir. Türkiye siyasetini çözümsüz bir noktaya sürükleyen bir anlayıştır. Mecliste olsunlar ne eleştiriyorlarsa siyasetin çerçevesi içinde yapsınlar. Bir elinizi barışa kaldıracaksınız, bir elinizde bomba olacak, böyle bir şey olmaz. Belli ki dağ kadroları kararlarını vermişler bomba ile silahla uğraşacaklar. Hiçbir hükümet böyle bir manzaranın olmasını istemez."

Abdullah Öcalan'ın devreye girip girmeyeceği yönündeki bir soru üzerine de Kurtulmuş, Milli Birlik ve Kardeşlik süreci olarak devam edecek sürecin muhatabının 78 milyonun tamamı olduğunu söyledi. 78 milyonun kardeşliği için kimin ne sözü varsa ortaya koyması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, kimin ne eylemi varsa ortaya koyması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin herkesin söyleyeceği olumlu sözü dinlemeye hazır olduğunu belirten Kurtulmuş, kimsenin terör üzerinden siyaset yapmasını Türkiye'nin kabul etmeyeceğini söyledi

Kurtulmuş, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Moskova'ya yapacağı ziyaretle ilgili, bir siyasetçinin dünyada herkes ile görüşebileceğini, ancak siyasetin tam da doğru işi doğru zamanda yapma sanatı olduğunu söyledi.

Türkiye ile Rusya'nın önemli bir gerilim yaşadığını ifade eden Kurtulmuş, orta vadede Türkiye ile Rusya'nın bu gerilimi çok rahatlıkla bütünüyle geride bırakacak ve yoluna devam edeceklerini belirtti.

"Böyle bir ortamda bu gerilimden sadece iktidar partisini sorumlu tutmak için yapıldığı intibası veren bu ziyaretin Türk kamuoyuna iyi açıklanması gerekiyor. Neden yapılıyor? Niye şimdi yapılıyor? Zamanlama dediğim şey bu. Gidebilir, Çin'e, Rusya'ya, İran'a da gidebilir. Nereye gitmek istiyorsa gitsin ama niçin gittiğini ve niçin bu zamanlamayla gittiğini hesap etmek ve millete bunu anlatmak mecburiyetinde" ifadesini kullanan Kurtulmuş, "Böylesine önemli bir gerilim yaşanırken bu ziyaretin yapılacak olması anlatılabilir bir ziyaret değildir. Anlaşılabilir de değildir. Zamanlama bakımından söylüyorum. Böyle bir gerilim olmasaydı herhalde Rus yetkililer de bu kadar kısa bir süre içinde HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'a randevu verip davet etmezlerdi diye düşünüyorum" diye konuştu.

İSRAİL İLE GÖRÜŞMELER

Kurtulmuş, İsrail ile olan görüşmelere ilişkin ise görüşmelerin teknisyenler düzeyinde, olumlu istikamette devam ettiğini belirtti.

Belli bir süreçten sonra görüşmelerin siyasi zemine taşınacağını anlatan Kurtulmuş, İsrail ile ilişkilerin uluslararası sularda Mavi Marmara Gemisi'ne yapılan, Türk vatandaşlarının da şehit edildiği saldırının ardından bozulduğunu anımsattı.

Türkiye'nin bu konuda ilk günden itibaren çok net bir tutum sergilediğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

"O dönemde özür dilenmesi, suçluluğun kabulü anlamına gelen tazminat ödenmesi, Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılması... Birincisi 2013 yılında yapıldı. O geride kaldı. Diğer ikisiyle ilgili de çok önemli gelişmeler oldu. Tazminat meselesini İsrail kabul ettiğini açıkça söylüyor. Rakamından ziyade burada 1 lira da olsa İsrail'in bu parayı Türkiye'ye vermesi her şeyden daha önemlidir. 'Ben katillik yaptım bunun sonucu olarak da suçumu kabul ediyorum' manasına gelen tazminat ödemesidir. Bu olumlu bir adımdır. Esas mesele olan üçüncüsü de ablukadır. Çok net söylüyorum. Türkiye diğer iki konu da bütünüyle karşılanana kadar bu görüşmeleri sürdürecektir.

Ümit ederim ki Mavi Marmara şehitleri ve Filistin davası uğruna şehit olanların hakkı, hukuku korunarak Türkiye burada yeniden ilişkilerin normalleşeceği bir süreci başlatmış olur. Böylece baştan beri itiraz ettiğimiz üç madde karşılanmış ve ilişkiler normalleşmiş olur. Bu süre içinde teknisyen düzeyinde görüşmeler devam ederken İsrail tarafından yapılan açıklamaların da ciddiye alınmamasını bütün kamuoyu ile paylaşmak isterim. Çünkü söylendiği ifade edilen bazı sözler veya basına el altından sızdırılan bazı hususlar İsrail'in kendi iç kamuoyunu tatmin etmeye yönelik işler olabilir. Özellikle şehitlerimizi hayata döndürme şansımız yok. Sonuçta şu anda hala devam eden Gazze ablukası var. Elektrikleri, suları, dünya ile irtibatları yok. Ümit ederim ki ablukanın hafifletilmesi, Türkiye üzerinden ablukanın belli oranda kırılması için bu anlaşmalar başarıyla sonuçlanır ve oradaki kardeşlerimiz de rahat nefes almış olur."

HAMAS LİDERİNİN SINIR DIŞI EDİLDİĞİ İDDİASI

Kurtulmuş, "Basında yer alan, İstanbul'da bir Hamas liderinin sınır dışı edildiği bilgisi sizin bilginiz dahilinde mi?" sorusu üzerine böyle bir şeyin olmadığını, bu tür haberlerin İsrail'in iç kamuoyunu yönetmeye dönük haberler olma ihtimalinin son son derece kuvvetli olduğunu dile getirdi.

"İsrail'in Gazze'ye yönelik ablukayı Türk mallarına yönelik hafifletip, kaldırması yeterli midir? sorusuna karşılık Kurtulmuş, "Bu bir süreç. Bunun içinde en azından Türkiye olarak bizim böyle bir engelle karşılaşmamamız Gazze'nin yeninden imarı bakımından önemlidir. Bunu da olumlu bir adım olarak ortaya koyarız ama sonuç itibariyle esas olan Gazze'deki ablukanın bütünüyle kaldırılmasıdır ve Gazze halkını da diğer bölge halkları gibi özgür insanlar olarak çok rahatlıkla bölge ülkelerine ve dünyaya ulaşmalarını sağlayacak imkanların ortaya konmasıdır. Bu daha önemli bir adım olur bizim ambargonun kaldırılması yönündeki taleplerimiz bakımından" cevabını verdi.

MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ KARARI

Kurtulmuş, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını sabit tutmasına ilişkin ise Türkiye ekonomisinin genel gidişatıyla ilgili meseleyi yanlış yaparak sadece Merkez Bankası'nın faiz indirme veya artırma kararına bağlamayı doğru bulmadığını aktardı.

Genel şartları içinde yapılması gereken şeyin Türkiye ekonomisini reel olarak güçlendirmek olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "FED'in faiz açıklaması dünyadaki ekonomik dalgalanmalara ne kadar yön verdi. Bundan sonra da FED'den de çok astronomik bir faiz artırımı gelmediği için buradaki beklenti de dengeli olarak karşılandı. Bunlar evet etkiler mi ekonomiyi? Etkiler. Ancak bir ekonomiyi bundan daha çok etkileyecek olan şey esas kendi reel gücüdür" diye konuştu.

Türkiye'nin kendi reel gücünü artıracak tedbirleri almasını başında beri savunduklarını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bunun için de ekonomideki bu dönüşüm programları önemlidir. Bu reform paketinin içindeki temel meselede Türkiye'nin üretken gücünü artıracak adımların atılması için destek olmaktır. Yüksek teknoloji ürünlerini desteklemektir. Gençleri, aileyi, yeni yatırımları desteklemektir. Bu anlamda Türkiye'nin esas tercihi doğrudur. Makro istikrarı önemseyerek mikro başarıları sağlayacak bir istikamette yolumuza devam etmektir. Bunlar teknik meselelerdir. Zaman gelir sizin bu anlamda faiz kararınız ekonomi üzerine etkili olabilir ama sonuçta bütün ekonominin üzerindeki etkiyi getirip bir tek karara bağlamayı son derece yanlış bulurum. Tabii ki faizin artmasından dolayı istifade edecek çevreler var. Bunlar isterler ki sürekli artsın. Reel ekonomiyi savunmak isteyenler de çok doğal olarak faiz oranlarının yüksekliğinden şikayet ederler. Herhangi bir ülkede de aynı şey olur.

Faiz oranlarının üreticiler bakımından iç piyasa bakımından katlanılabilir bir oranda yani mümkün olan en düşük oranlarda seyretmesi de reel ekonomiyi savunanlar bakımından olmazsa olmazdır. Bu normal bir durumdur. Bu kararı ben normal karşılıyorum. Yani beklenmesi gereken bir karardı. Dolayısıyla faiz artırımını gerektirecek herhangi bir durum Türkiye'nin iç dengeler bakımından söz konusu değildi. Bu konuda doğru bir yaklaşım, normal bir durum olarak görüyorum."