'Millet İttifakı yine PKK'yı bekliyor'

‘Millet ittifakı PKK'nın tercihini bekliyor' Siyasetçi, gazeteci, yazar Orhan Miroğlu, en son kaleme aldığı ‘Mağdurların Coğrafyasında/ Arka Bahçemizdeki Halklar' adlı kitabında, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünü, tarihi ve kültürel olarak ele aldı. Kitabında güncel siyasi konulara da değinen Miroğlu, AKŞAM'ın sorularını yanıtladı.

HALE KAPLAN

Çözüm sürecinde aslında ne oldu?

"Çözüm sürecinde aslında bir lider, Türkiye'nin tarihinde görülmeyen bir siyasi ve hayati risk üstlendi. 'Hayati' sözcüğünü bilerek kullanıyorum. Eğer Sayın Erdoğan bu meselede çözüm arayışına girmeseydi, PKK'yı uzun vadeli stratejilerinin temel aktörü haline getiren, büyüten, Amerikan bütçelerinden pay alır hale getiren küresel ve bölgesel aktörlerle bu denli çatışma yaşanmayacaktı. Ve hiçbir şey değişmezdi. Bugün Türk-Amerikan ilişkilerinin temelinde asıl olarak Kürt meselesi var. Çünkü çözümsüzlük PKK'yı büyütüyor. Askeri manada değil siyasi sonuçlarına bakmak lazım. Büyük oranda PKK'nın kontrol ettiği oyların 31 Mart seçimlerinde CHP adaylarına verilmesini, Akşener, 'stratejik tercih' diye tarif ediyor. Kim yaptı bu stratejik tercihi? Tabii ki Mithat Sancar yapmadı. PKK yaptı. Millet İttifakı, elini açmış 2023 seçimlerini kazanabilmesi için PKK'nın ikinci bir 'stratejik tercih' yapması için dua ediyor. Hiç merak etmesinler, PKK yapacak bu tercihi ama HDP seçmeninin bu oyunu görüp Türkiyeci bir tercih yapma ihtimali de çok zayıf değil."

Kuzey Irak'ta akademisyenler ve medya, DEAŞ ile mücadele sürecinde Türkiye'ye karşı nasıl bir algı geliştirdi?

"DEAŞ'a karşı mücadelede Türkiye'den beklentiler çok fazlaydı. Türkiye bu beklentileri karşılamada azami gayret gösterdi. Ama algı operasyonları da hız kesmedi tabii. Durum bugün de öyle. Bölgenin entelektüellerin tavırları ilkesel olmaktan ziyade, konjonktürel. Bu coğrafyanın entelektüelleri kendi 'kayıp aydınlanmalarının' peşinde koşmaktan yorgun düştüler. Amin Maaoluf gibi istisnaları saymazsak tabii. Maaoluf son söyleşilerinde Osmanlı mirasını hep hatırlar oldu, Türkiye'nin coğrafya gibi bir imkanı olduğunu söylemeye başladı ki, bu kitap aslında bu konuları tartışan bir kitap."

ORTADOĞU'DAKİ MAZLUM HALKLARIN YÜZÜ 20 YILDIR TÜRKİYE'YE DÖNÜK

Mağdurların coğrafyasından görülen Türkiye nasıl?

"2000'li yıllarda Erbil'den davet alırdık. 'Gelin bize Türkiye modelini, Türkiye'nin imparatorluk geleneğini ve sonrasında da cumhuriyet ve demokrasi tecrübesini anlatın' derlerdi. Aydınların, siyasetçilerin ve sivil toplum aktörlerinin yüzleri Türkiye'ye dönüktü. 'Biz diğer komşularımızla iyi ilişkiler kurmak isteriz, ama Türkiye ile bir gelecek kurmak istiyoruz' diyorlardı. Maalesef bu süreç sürdürülemedi. Osmanlı mirasının sahibi olan bu halkların 'elitleri' ne düşünürse düşünsün, Araplar, Kürtler, Süryaniler başta olmak üzere Müslüman ve Hıristiyan halkların yüzleri Türkiye'ye dönüktür. Türkiye'nin bu yüzyılda en büyük avantajı coğrafyadır. Ortak tarihdaşlıktır. Bu gerçeği fark eden ve yeni bir strateji inşa eden bir Türkiye'nin, Biden'ları kendi tezlerine ikna etmeye pek ihtiyacı kalmayabilir.

'Bu coğrafyanın sınırları nasıl çizildi?

Osmanlı İmparatorluğu geçen yüzyılın başında Milliyetçi dinamiğin etkisi altında kaldı. Önce Balkanlar, sonra da Mezopotamya ve Arabistan, girişilen 'son savaşlar' yenilgiyle sonuçlanınca, emperyal güçlerin paylaşım alanı haline geldi. İngilizler ve Fransızlar sınırları cetvelle belirlenmiş, suni devletlere ayrılmış bir siyasi coğrafya icat ettiler. Sonuçları ve kalıcı olup olmayacağı bugünün de temel meselesi olan Sykes-Picot antlaşmasının özü budur. Arka bahçemizde yaşayan bu halklar tabii ki hep mağdur değildi. Hanefi- Maturidi dediğimiz bir hukuk ve gelenekten beslenen devlet anlayışı hakimdi. Bu anlayış kavmiyetçiliği dışlıyor, birlikte yaşama geleneğini güçlendiriyordu. Sonra milliyetçilik icat oldu, mertlik bozuldu.

ERDOĞAN'A 'SELAHADDİN EYYUBİ' MİSYONUNU AVRUPALILAR BİÇTİ

"Avrupa huzursuz. Korkular derinleşiyor. Osmanlı'nın torunlarının Ortadoğu'ya geri dönmeye başladığını düşünüyorlar. Ortadoğu'da Erdoğan ve Türkiye kapıya güm güm vuruyor ama Avrupa kapıları önünde de Ortadoğu'dan çıkıp gelen mülteciler kapıları güm güm vuruyor. İslamofobi kavramına bugünlerde Avrupa'da eklenen bir kavram daha var: İslamogoşizm! Türkiye'de sevsin sevmesin, kimse çıkıp da Sayın Erdoğan'a Selahaddin Eyyubi misyonu biçmedi. Ama 2015 Haziran seçimlerini kaybettiğimizde, Avrupa medyasında şu manşetleri gördük: "Selahaddin Eyyubi, son istasyonda durduruldu!" Eh, anlaşılan Avrupa'ya bir Selahaddin Eyyubi lazım! Bence Selahaddin Eyyubi misyonu asıl 'mağdurların coğrafyasına' lazım. Muhtemel bir Selahaddin'i ise bir zamanların mağrur, bugünün mağdur halklarının desteklemesi ve arkasında durması lazım."