Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kırık: Sosyal medya, teşhirciliği aşılamaya başladı

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Murat Kırık, sosyal medyanın tehlikelerinden bahsederek ailelere çocuklarını bu tür tehlikelerden nasıl koruyacaklarına dair açıklamalarda bulundu. Aksam.com.tr’den Talip Kul’a konuşan Kırık, ''Sosyal medya; hedonizmi, narsisizmi ve teşhirciliği aşılamaya başladı. Hedonizm, yani hazcılıkta ne paylaştıklarına bakmıyorlar; yeter ki beğeni gelsin düşüncesindeler. Mahremiyet onlar için önemli değil. Serotonin onlarda beğeni ile salgılanıyor.'' diye konuştu.

1

aksam.com.tr

Cep telefonu ve tablet gibi mobil iletişim araçlarının yaygınlaşması ve internetin artık her eve ve her cebe girmesi hayatımızda birçok işi kolaylaştırırken öte yandan sayısız problemi de beraberinde getirdi.

Aksam.com.tr’den Talip Kul’a konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Murat Kırık, sanal alemin artık sokaklardan daha tehlikeli olduğunu belirterek ailelere çocuklarını bu tür tehlikelerden nasıl koruyacaklarına dair önemli tavsiyeler ve ipuçları verdi.

“ÇOCUKLAR MANİPÜLASYONA UĞRUYOR”

Telefon kullanım yaşının bebeklik dönemine kadar inmesinin oluşturduğu sıkıntılar nelerdir?

Kendi yaptığım araştırmada, 3 ilâ 6 yaş arasındaki çocuklarda akıllı telefon ve tablet kullanımının giderek arttığı görülüyor. Bu yeni nesil, annesine ve babasına akıllı telefon ve tablet kullanımını öğreten, internete girmelerini sağlayan, telefondaki aksaklıkları çözen yeni bir jenerasyon.

Bu yaş grubunda beyin yeni yeni gelişiyor, düşünce ve zihinsel olarak çocuğun gelişme gösterdiği bir safha. Daha ilkokula geçmeden denetlenmemiş, ne olduğu ebeveynler tarafından dahi gözden geçirilmemiş içerikleri internetten doğru ya da yanlışı ayırt edemeden izleyen bu çocuklar dezenformasyona ve manipülasyona uğruyor.

Özgün fikirler üretemeyen, sadece kendisine aktarılanı alan, kendisini yetiştirememiş nesiller oluşuyor. Bu tarz içeriklerle, araçlarla haşır neşir olan çocuklar yavaş yavaş tembelleşiyor.

“OYUNLARDA İSLAMOFOBİ AŞILANIYOR”

Masum gibi görünen içeriklerde bilinçaltına yönelik mesajlar var mıdır?

Youtube yeni neslin oyun parkları haline geldi. Aileler çocuklarını dışarıda sıkıntıyla karşı karşıya kalmaması için evde tutabilmek adına çocukları tablete, telefona, bilgisayar oyunlarına maruz bırakıyor. Maruz bırakıyorlar diyorum, çünkü denetimsiz bir yapı söz konusu. Ebeveynler yeterli bilgiye sahip olmadıkları için içerikleri kontrol edemiyor.

Youtube’daki çizgi filmlerde ya da oluşturulan özel içeriklerde sürekli subliminal mesajlar verildiğini görüyoruz. Bu sadece Youtube’da değil dijital oyunlarda da söz konusu. Örnek vermek gerekirse “Resident Evil 5” oyununa dikkatle bakıldığında tüm kitaplar raflarda dururken Kur’an-ı Kerim’in yerde olduğunu görüyorsunuz. Oyunun kahramanına “Kur’an yerde, bas geç” mesajı veriliyor. Bu mesaj dolaylı olarak çocukların bilinçaltına da işliyor.

Çizgi filmlerde çocukları sürekli cinselliğe ve erotizme sevk eden bir yapı söz konusu. Bu içerikler direkt bilinçaltına hitap ediyor. Ne yazık ki ailelerin “Aman çocuğum çizgi film izlesin, aman çocuğum dışarıdaki tehditlerle karşılaşmasın” diye çocukları gelişigüzel Youtube’un karşısına oturtuyor. Dışarıda belki farklı tehditlerle karşılaşacakken burada direkt çocuğun geleceğini karartan, karakterini bozan, zihinsel, bedensel ve fiziksel gelişimine etki eden içeriklere maruz kalıyor.

Bir araştırmada çocukların yüzde 80’inin Youtube içeriklerine özendiği ve onlar gibi olmak istediğini ve o içerikleri empoze ettiklerini görüyoruz.

“KENDİ ELİMİZLE, İNANÇLARIMIZA DÜŞMAN NESİLLER OLUŞTURUYORUZ”

İslamofobi tehlikesi oluşturan ne gibi içerikler var?

2008’de ortaya çıkan “Müslüman Katliamı” oyununda İslam’a karşı çok büyük bir tenkit var. Oyunda çarşaflı, tesettürlü kadınlar ve sarıklı adamların öldürülmesi gerekiyor. Çocukların oyunu kazanması içinse Hazreti Muhammed’i öldürmesi isteniyor.

Counter Strike oyunundaki karakterler oyunculara elinde silahla saldırırken söylediği “La ilahe illallah, Allahu Ekber” sözleri geldiğimiz noktayı gösteriyor. O sözlerle Müslümanların terörist olduğu ve teröristlere dünyada yer olmadığı vurgusu yapılıyor. “Her Müslüman öldürülmelidir, bu mubahtır” algısı oluşturuyorlar.

Anneler babalar, çocuklarına bu oyunları oynatırken tehlikenin farkında değiller. Kendi elimizle, kendi medeniyetimize ve inancımıza düşman nesiller oluşmasına neden oluyoruz.

Oyunların dışında çocukları etkileyen birçok sosyal medya hesabı olduğu biliniyor. Peki çizgi filmlerde de bu tür tehlikeler söz konusu mu?

Özellikle Amerikan menşeli çizgi filmlerde subliminal mesajlar göze çarpıyor. Biraz bilinçli bir anne baba, bunları anlayabilir. Örneğin yetişkinler için oluşturulan The Simpsons, gelişigüzel bir şekilde çocuklara izletiliyor. Bunu izleyen çocuklar Bart’ın annesine ve babasına karşı tavrını görüyor. Bart babasına saygısızlık yapıyor, çocuk da yapmaya başlıyor. Dijital platformlardaki diziler özellikle çocukları ve gençleri hedef alıyor. Bu konularda dikkatli olmak gerekir.

“SADECE ÖĞRENCİYİ DEĞİL, VELİYİ DE EĞİTMEK ZORUNDASINIZ”

İnternet, içinde birçok tehlikeyi barındırıyor. Peki buna karşı bir denetim mekanizması oluşturmak mümkün müdür?

Yasaklamak çare değil. Çocuklara “İnterneti, sosyal medyayı ve diğer medya araçlarını kullanmayın” demek yerine bunları nasıl doğru kullanabileceğimizi anlatmak gerekiyor. Bu noktada öğretmenler belki tenkit edilebilir.

İnternetin denetlenmesi mümkün değildir. Öz denetim mekanizmasının geliştirilmesi şart. Bu olayın önce aileden başlaması gerekir. Çocukların velilerine daha çok veli toplantılarında ulaşılıyor, ki bu dönemde iki kere oluyor. Toplantıların aylık hale getirilmesi ve velilerin bilgi birikiminin artırılması gerekiyor. İnsanlar belli bir yaştan sonra bilgisayar eğitimine gidiyor, İngilizce öğrenmek için kurslara gidiyor.

Peki insanlar neden anne baba olduktan sonra sosyal medyayı, dijital medyayı öğrenmesinler? Neden oradaki içeriklerle karşı karşıya kaldıkları an ne yapacaklarını bilmesinler? Bunun çözümü de eğitimdedir. Aynı bir yabancı dil eğitimi gibi dijital medya ve sosyal medya eğitimi alması gerekiyor velilerin. Hatta bütün velilere seminer halinde Mavi Balina, Momo, siber zorbalık ya da cinsel istismar, pedofili gibi konularda gerekli eğitimleri velilere verirseniz onlar da bunu çocuklarına aktarır. Yani öncelikle biz kendi evimizin önünü süpürmek zorundayız. Dolayısıyla bu da yine okuldan geçiyor.

Okullarda sadece öğrenciyi değil veliyi de eğitmek zorundasın. Okullarda veli eğitiminin proje haline getirilmesi gerekiyor. Bu eğitimlere gelmeyenlere bir yaptırım uygulanabilir. Çünkü sen bu şekilde o çocuğa anne babalık yapmamış oluyorsun. Onu yetiştirmek senin elinde. Sen elinde telefonla batak oynarken, okey oynarken ona sosyal medyaya girme demen yanlıştır.

PDR öğretmenleri önce MEB komisyonlarında eğitilecek, onlar okullarındaki diğer öğretmenleri eğitecek, öğretmenler de velileri eğitecek, veliler de öğretmenlerden öğrendikleri şekilde çocuklarını yetiştirecek. Yani bu piramit sistemi. Sistem doğru kurulursa domino etkisi oluşturur.

Eğer bu yapılırsa Mavi Balina ve Momo’dan intiharları, siber zorbalıkları, sanal alemdeki cinsel istismar haberlerini minimum düzeyde görürüz.

Çocuklar telefon ve tabletleri kullanırken ebeveynlerin gözünün arkada kalmaması için alabilecekleri ne gibi önlemler var?

Bu konuya “Yeni Medyada Çocuk ve İletişim” kitabımda genişçe değindim. Özellikle şunu belirtmek gerekiyor; yasaklamak çare değil ama filtreleme noktasında kontrol bizde kalabilir. Biz şu an aile filtrelerini kullanmıyoruz. Bunlar telefonlarda tabletlerde mevcut. Bu filtre sayesinde çocuğun yazdığı şeylere, girdiği uygulamalara kadar her şeye ulaşmak mümkün. Uygulama marketlerinden indirilebilecek filtreme programları da var. Bunlar bildirimler de yolluyor. Bunun haricinde çocuğun konumunu gösteren akıllı saatler var artık. Bunlar çocuk istismarının ya da çocukların kaçırılmasının önüne geçilmesi için kullanılabilecek şeyler.

“ART NİYETLİ İÇERİKLERİN ETKİLERİ DAHA SONRADAN ORTAYA ÇIKABİLİR”

Youtube’da filtreleme sistemi var mı? Çocuklar bu alanda alakasız şeyler de karşılaşabiliyor...

Çocuklar için oynatma listeleri oluşturulabilir ancak belli bir noktadan çok farklı içerikler çocukların karşısına çıkabiliyor. Özellikle 70. ve 80. videolardan sonra cinsel içerikli ve erotik ögelerle dolu videolar ortaya çıkıyor.

Dünyada şu an birçok ülkede kullanılan Youtube Kids uygulamasında denetimli video içerikleri yer alıyor. Ücretsiz bir hizmet olan bu uygulama henüz Türkiye’de yayına girmedi ama dileyenler APK dosyasını indirip telefonuna bu uygulamanın kurulmasını sağlayabilir. Ebeveynlere bu uygulamayı kullanmalarını tavsiye ederim. Youtube Kids içinde denetimden geçen 7-8 kanal bulunuyor.

Youtube’daki sıralı videolar, aramalar ve anahtar kelimeler üzerinden oluşuyor. Art niyetliler örneğin çocuk anahtar kelimesine çok kötü içerikler yükleyerek çocukların bunlara maruz kalmasına sebep olabiliyor. Gayeleri, bilinçaltına doğrudan etki ederek gelecekte önüne geçilmez problemlerin yaşanmasını ve neslin yok olmasıdır. Bu, reklam filmleri gibidir. Reklam filmleri doğrudan satışı amaçlamaz, ihtiyaç olduğunda akla o markanın gelmesi bilinçaltıyla sağlanır. Yani çocukta şu an bir şey yok gibi görünse de etkileri daha sonradan ortaya çıkabilir.

“ÇOCUKLAR TEHDİT VE ŞANTAJLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILIYOR”

Özellikle YouTube’daki kanallarda gizli, viral reklamlar yer alıyor. Bunların çocuklarda oluşturduğu etkiyi nasıl değerlendirirsiniz?

Viral reklamlar çocukları çok büyük tehdit ve şantajlarla karşı karşıya bırakıyor. İlk bakıldığında reklam olduğu anlaşılmıyor ama doğrudan çocuğun bilinçaltına etki ediyor. Bir oyuncağın, oyunun tanıtımı yapılırken çocuk büyük bir problemle karşı karşıya bırakılıyor. Çünkü çocuk daha gelişimini tamamlayabilmiş değil.

“SELFİE, NARSİSİZMİ KÖRÜKLÜYOR”

Ebeveynlere tavsiyeleriniz nelerdir, onlar nelerden kaçınmalılar?

Çocuklarına doğar doğmaz Instagram hesabı açanlar, Instagram’da kendi çocuğunu beziyle teşhir eden ya da giyim firmalarından aldığı giysilerle çocuklarını sapıklarla, pedofililerle karşı karşıya bırakan Instagram ebeveynleri oluştu. Bunlar sadece kendi egolarını tatmin etmek için çocuklarını kullanıyorlar. Çocuğunun çıplak fotoğraflarını internette paylaşan anneler, evlatlarının 18-20 yaşına geldiklerinde nelerle karşılaşacağını bilmiyor. Sırf kazanç için ve egolarını tatmin için evlatlarını kullanıyorlar.

Sosyal medya; hedonizmi, narsisizmi ve teşhirciliği aşılamaya başladı. Instagram’da narsisizm çok yüksek boyutlarda. Selfie narsisizmi körüklüyor. “Selfie” selfishten, bencillikten gelir.

Hedonizm, yani hazcılıkta ne paylaştıklarına bakmıyorlar; yeter ki beğeni gelsin düşüncesindeler. Mahremiyet onlar için önemli değil. Serotonin onlarda beğeni ile salgılanıyor.

“TEHLİKE BURADA BAŞLIYOR”

Youtuberlar ya da Instagrammerlar çocukları nasıl etkiliyor?

Bu videolarla sadece alışveriş değil, sosyal hayat, maneviyat, insani hayat ve iktisat da kötü etkileniyor. Bunlar influencer etkiye sahip. Yani insanları etkiliyorlar. Çocuklar artık Youtube fenomenleri gibi olmak istiyor. Kısa yoldan şöhrete ulaşmak, kendini ifade etmeden bir yerlere varmak isteyen bir nesil var. Asıl tehlike burada başlıyor.

Kitabınızda da değindiğiniz dikkat çeken bir konu var. Siber zorbalık nedir?

Sosyal ağların gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan siber zorbalık özellikle ilkokul çağındaki (6-10 yaş aralığını) çocukları tehdit ediyor. Çocukların fotoğraflarının izinsiz bir şekilde alınıp paylaşılması, cinsel istismara yönelik içerikler gönderilmesi bu zorbalığın birkaç ögesinden biri. On yaşında bir çocuğun fotoğrafıyla sahte sosyal medya hesabı açıp diğer çocuklarla akranıymış gibi konuşuyorlar ve çocukları sosyal medya hesaplarında paylaştıkları içerikler üzerinden ele geçiriyorlar.

Çocuklar en erken kaç yaşında sosyal medya hesabı sahibi olmalı?

Çocuklara 13 yaşından önce sosyal medya hesabı açmamak gerekiyor, ancak anne babalar daha doğmamış çocuklara sosyal medya hesabı açıyorlar.

“EĞER ÇOCUK İÇE KAPANIK HALE GELİYORSA, SİBER ZORBALIĞA MARUZ KALMIŞTIR”

Bir çocuğun siber zorbalığa maruz kaldığını aileler nasıl anlayabilir?

Eğer çocuk içe kapanık bir hale geliyorsa, bir anda konuşkanken olağanüstü üzüntülü bir hale gelip suskunlaşıyorsa, okula gitmemek istiyorsa, odasına kapanıyorsa, toplumdan kendini soyutlamaya çalışıyorsa tutum ve davranışları agresifleşiyorsa yüzde 90 siber zorbalığa maruz kalmış demektir.

Aile kendisine soru sorduğunda tersliyorsa, cevap vermek istemiyorsa mutlak suretle siber zorbalığa maruz kalmış demektir. Çerezler üzerinden çocuğun hangi siteye girdiği, kimlerle konuştuğu görülüp durum netleştirilebilir. Durum tespiti sonrası sorunu çözmek için psikologlara, okullardaki PDR öğretmenlerine başvurmalıdır. Bu konuda çekingen olmamak gerekir.

“EBEVEYNİYLE RAHATÇA KONUŞABİLEN ÇOCUKTAN KORKMAYA GEREK YOK”

İnternetin çocuklar için tehlikelerini saymak gerekirse neler söylersiniz?

Bir kısmı sosyolojik, bir kısmı psikolojik tehlikeler söz konusu. Mesela cinsel istismar, İslamofobi, pedofili, bağımlılık özellikle dijital hastalıkların bir parçası haline gelmek bunların başlıcalarıdır.

Çocuklarda dersleri dinledikleri esnada motivasyon bozuklukları, algı ve davranış bozuklukları meydana gelebiliyor. Çocuklar artık sosyal medyada kendini var ediyor, gerçek hayattan soyutluyor. Sosyal medyadan tatmin olmaya başlıyorlar. Dışarıda arkadaşlarıyla buluşmak yerine ev ortamında bilgisayar başında ya da elinde telefon tablet bulunması yeterli geliyor. Dışarıda oynamak yerine e-spor ya da League of Legends oynamayı tercih eden nesil denetlenmekten uzak. Ufak bir eleştiriyi dahi kaldıramıyorlar. Bu durumla mücadele için aileler, anne babalar çocuklarıyla doğrudan iletişim içinde bulunmamalılar. Çocuk “PUBG” oynuyorsa “Ben de oynamak istiyorum oğlum” desinler. Aradaki irtibatı koparmasınlar. Böylece çocuk, yaşananları ailesine doğruca aktarabilir. Çünkü bir çocuk anne babasından korkuyorsa siber zorbalıkla karşılaşma ihtimali daha yüksektir, ancak çocuk anne babasıyla daha rahat konuşuyorsa o çocuktan korkmayın.

Son olarak hangi uyarılarda bulunmak istersiniz?

Çağımızın en büyük gereksinimi dijital okuryazarlıktır. Milli Eğitim Bakanlığımız bu projeyi geliştirmeli ve zorunlu bir ders haline getirmelidir. Dünya dijital üzerinden dönüyor.

Hafta sonu aileler çocuklarına daha fazla vakit ayırmalı. Dijital detoks yaparak onlarla sosyal ilişki içinde olacakları yerlere gitmeliler. AVM’ye değil, parklara ve doğaya gitsinler.

Akıllı telefon orucu tutarak en azından bir iki gün o telefondan uzak kaldıklarında, “Ailece sohbet etmek bir arada olmak ne güzelmiş” diyeceklerdir.

Her sorunun çözümü iletişimde gizlidir. WhatsApp üzerinden mesajlaşıp emojilerle kendimizi ifade etmeye çalıştığımız için bu durumdayız.

Bunları yaparsak her şey daha güzel olacak. Çocuklar anne babalarıyla vakit geçirdikçe sevgiyi onlardan alacak, telefonlardan değil.