GÜLCAN TEZCAN
Kültürel iktidar konusu popüler bir tartışma başlığı olduğu için çok konuşulduğu ve ele alındığı zannediliyor. Oysa özellikle akademik anlamda doğru bir zeminde tartışılmaya yeni başlandı. Doç. Oğuzhan Bilgin'in editörlüğünde Diplomasi Vakfı Yayınları'ndan çıkan Kültürel İktidar adlı kitapta 15 akademisyen meselenin kavramsal çerçevesini çizerken kültürel hegemonyanın siyasi, ekonomik, toplumsal arka planına dikkat çekiyor. Doç. Bilgin, Kültürel İktidar kitabına ilişkin detayları Akşam Cumartesi'ye anlattı.
SADECE DEVLETLE OLMAZ
"Sadece Kültür Bakanlığı'nın çalışmaları ile kültürel iktidar olunmaz. Bu, tek başına siyasal iktidarın bir meselesi de değildir" diyen Doç. Bilgin, "Artık 1930'ların devletinde yaşamıyoruz" hatırlatmasını yapıyor. Bilgin, ülkedeki kültürel vesayetin yıkılması için yeni milliyetçi-muhafazakar orta sınıf elitler ve sermaye gruplarının, sivil toplumun daha fazla inisiyatif alması gerektiğini söylüyor. Milliyetçi-muhafazakar sermaye gruplarının kültür endüstrisi kanalları ile kültürel faaliyetleri desteklemesi, kültürel elit yetiştirmede daha fazla sorumluluk almasının çok önemli olduğuna vurgu yapan Doç. Bilgin, "Kültürel iktidar olma konusunda bile her şeyi devletten bekleyen anlayışı eleştiriyorum. Tabi ki devlet eğitimdeki müfredata daha fazla müdahale edebilir, kültür politikalarını daha iyi şekillendirebilir ama burada daha fazla sivil alanların ortaya çıkması lazım" diyor.
DARBECİLİĞİN TEMELİ
Darbeciliğin bir kültürel hegemonya meselesi olduğunu iddia eden Doç. Bilgin, "Darbecilik 'Batı dışı toplumlar kendilerini yönetmeye, demokrasiyi içselleştirmeye ehil değildirler. O yüzden onları ancak batılılar ya da batılıların belirlediği uzantı birtakım unsurlar onların adına bu toplumları idare eder' şeklinde bir batıcı, sömürgeci zihniyete dayanıyor. Sömürgeciliğin en temel kendini meşrulaştırma aracıdır bu zihniyet. Bu bakımdan darbecilik Türkiye'nin milliyetçi, muhafazakar, dindar hükümetlerine karşı yapılmıştır. Siyasal olarak o kimliği sahiplenenler zaten bu batıcı darbeci güruhun kendisine tehdit olarak gördüğü siyasal yapılar ve kimliklerdir. Şunu da söylemek lazım; hiçbir toplum kendi kimliğine, kültürüne savaş açmış ve onu tehdit olarak gören siyasal yapılara oy vermez. O yüzden batıcılığın Türkiye içindeki unsurlarının iktidar olmak için darbe yapmaktan başka şansı olmamaktadır. Bu yüzden darbecilik batının küresel hegemonyasının bir tezahürüdür" şeklinde konuşuyor.