KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, İstanbul Sözleşmesi'ni, Türkiye'nin anlaşmayı fesh etmesini AKŞAM'a değerlendirdi:
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasını KADEM nasıl değerlendiriyor?
KADEM'in İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kanaati değişmedi. Bunu kamuoyuyla da paylaştık. Kadına yönelik şiddetle mücadelede bir çerçeve metin olması itibarıyla bizim iç uygulamamızda da karşılığı vardır. Ancak sözleşme sürecinde Türkiye'de ve sözleşmeye taraf başka ülkelerde farklı tartışmalar yaşandı. LGBT aktivizmi denilen ve küresel sermaye tarafından da desteklenen lobilerin kendi tercihlerini bir norm olarak dayatması ve sözleşmeyi de buna araç yapma gayretleri oldu. Sözleşme, şiddeti önleme bağlamından koparılarak bu tartışmaların odağına dönüştürüldü. Bu durum neticesinde hükümet imzasını çekti. Burada cinsel yönelimi farklı olan kişilerin temel hak ve özgürlüklerinden bahsetmiyoruz. Zaten anayasamızda herkes hiçbir ayrım gözetilmeksizin temel hak ve özgürlüklere sahiptir.
Kadına şiddetin önlenmesinde olumsuz etkisi olur mu bunun?
Sözleşme olsa da olmasa da biz kadın hakları ve kadına şiddetle mücadelede aynı noktadayız. KADEM için önemli olan, bu sürecin sağlıklı bir biçimde devam etmesi. Yani kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın haklarının geliştirilmesi, kadınların sosyal, ekonomik, siyasi, her yönden toplumun aktif unsurları olması konularında desteklenmeleri ve eksikliklerin giderilmesidir. Sözleşmeden çekilmek ne kanunlara ne de uygulamaya olumsuz etkide bulunabilir.
SOSYAL YAPI TEK DÜZE DEĞİL
Sözleşmenin aile yapısına zarar verdiği, boşanmaların önünü açtığı ya da LGBT'nin meşru zemin kazanmasına yol açtığı tartışmaları var; siz nasıl yorumluyorsunuz?
Meşru zemin hazırladığı kanaatinde değiliz. Sadece bu iddiayla sürdürülen tartışmalar, sözleşmeyi kendi bağlamından çok kopardı. İstanbul Sözleşmesi'nin Türk aile yapısını olumsuz etkilediği ve şiddeti artırdığı yönündeki itirazlar ise hem insan tabiatına hem sosyolojiye aykırı. İnsanların ve toplumun dönüşümünü, farklılaşmasını sadece bir sözleşmeye bağlamak yanlış. Sosyal yapı bir hukuk metni ile şekillenecek kadar tekdüze bir yapı değildir.
KADEM sözleşmeyi neden destekledi?
Biz, kadının insanlık onurunu teslim etmek üzere savunuculuk yapan bir sivil toplum kuruluşuyuz. Aynı özden yaratıldığına inandığımız kadın ve erkeğin adil bir düzlemde hayatını sürdürebilmesi ve kadının hiçbir gerekçeyle haksızlığa ve şiddete uğramadığı bir dünya için mücadele ediyoruz. Bu yolda kanunlar, sözleşmeler, hukuki metinler birer araçtır. Biz, kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında mevcut yasal enstrümanları doğru ve etkin kullanmak gerektiğini söylüyoruz. Biz İstanbul Sözleşmesi'ni kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik artıları nedeniyle önemsiyorduk. Sözleşmenin varlığı ya da yokluğu, bizim durduğumuz yeri değiştirmez.
LGBT İDEOLOJİK DAYATMA
KADEM, LGBT'ye nasıl bakıyor?
Türkiye'de bu konu ilk kez İstanbul Sözleşmesi ile ortaya çıkmadı. Biz her bireyin temel hak ve özgürlükleri, yaşam, çalışma hakkı gibi her türlü insanî hakkının teslim edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak LGBT dünyada özellikle son yıllarda bireysel yönelim olmaktan çıkmış ve ideolojik bir dayatmaya dönüşmüştür. Bunu da görmemiz lazım. Neslin ve nesebin korunması için, sağlıklı çocuklar yetiştirilebilmesi için doğal ve sağlıklı aile ortamının korunması elzemdir.
Hazırlanacağı söylenen Ankara Sözleşmesi'ne katılacak mısınız?
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden önce de sonra da kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında iç hukukunda önemli düzenlemeler yaptı. İnanıyoruz ki bundan sonra da yapmaya devam edecek. Bugüne kadar iç hukukta kadınlar lehine hiçbir kazanımdan geri adım atılmayacağına ve uygulamanın daha da iyileştirileceğine inanıyoruz. Bu çalışmaların bizzat takipçisi olacağız. Ankara Sözleşmesi konusunda ise bize ulaşmış bir çalışma ya da katkı talebi yok ama olursa tabii tecrübemizi ortaya koyarız. Bugüne kadar bu alanda gördüğümüz tüm eksiklikleri ve önerilerimizi paylaştık."
KADINLA İLGİLİ HER YERDE VARIZ
KADEM'in çalışmalarına ilişkin bilgi verebilir misiniz?
Teorik çalışmalarımız zirveler, kongreler, akademik yayın organımız Kadın Araştırmaları Dergisi, şiddetten eğitime kadına ilişkin her konuyu masaya yatırdığımız toplantılar, paneller, çalıştaylar... BM Kadının Statüsü Komisyonu'nun her yıl 8 Mart'ta yaptığı etkinliklere her yıl katılıyor, etkinlikler düzenliyoruz. Bu hafta bir konferans ve bir panelle katıldık mesela... Pratikte ise en temel çalışmamız hak savunuculuğu. Mağdur kadın, çocuk ve ailelere hukuki destek veriyoruz. Kadınlara hayatın farklı alanlarındaki yasal haklarını öğrettiğimiz eğitim çalışmamız; iş hayatına atılmak isteyen ve bir fikri olan genç kadınlara destek olduğumuz "İnovasyonda Kadın" projemiz; yetiştirme yurtlarında büyüyen genç kızlarımıza hayata uyum ve iş sahibi olma noktasında destek olduğumuz "Geleceğe İşbaşı" projemiz; Türkçe öğrenme ve entegrasyon desteği verdiğimiz Mülteci Kadınlar Merkezimiz var. Ayrıca sosyal medyada farkındalık oluşturma çalışmalarımız aralıksız sürüyor.
KADINLAR İÇİN SİZ DE İMZA ATIN
8 Mart Kadınlar Günü'nde kadın haklarına dair bir bildirge açıkladınız. Amacınız neydi?
KADEM olarak bizim mücadelemiz kadının insanlık onurunun korunduğu ve teslim edildiği bir dünya içindir. Sloganımız "Varoluşta Eşitlik, Sorumlulukta Adalet". Ama görüyoruz ki en temel haklarda bile anlaşmazlıklar var. Bu hakların tartışma konusu olmaktan çıkması gerekir. Bildirgemizi yazmaktaki temel amacımız buydu. Hedefimiz, kadınların ruh ve beden sağlıklarının, inançlarının, nesil ve mülkiyet haklarının teminat altına alındığı bir toplum. Bildirgemizi 'imzamı atarım' adlı bir kampanyayla imzaya da açtık. http://imzamiatarim.com/ adresinden okuyabilir ve imzalayabilirsiniz.