KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Bayraktar: Biz 'kadınlar ve demokrasi' diyoruz

KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Bayraktar, ''Biz 'kadınlar ve demokrasi' diyoruz. 'Karar mekanizmalarında yeterince kadın yoksa, siz demokrasiye sahip olamayacaksınız' diyoruz.'' dedi.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Çalışma saatleri, şehir planlamaları gibi kadının hem ailesini koruyup hem de sosyal yaşamda faal olmasını zorlaştıran her türlü engeli değiştirmek için çareler bulmak zorundayız." açıklamasını yaptı.

KADEM'den yapılan açıklamaya göre, Bayraktar, TRT World televizyonuna verdiği röportajda, üzerinde durulması gereken en önemli konunun insani problemler olduğuna dikkati çekti.

İnsanı insan yapan tüm değerlerle alakalı konuşmak gerektiğini aktaran Bayraktar, "İnsanlığa karşı iyi olmak, insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmak, sağlıklı tepkiler almak ve iletişim kurmak. Maddi bir iyilikten ziyade bizim insanın doğasına neyin iyi geldiğini düşünmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.

Yükselişte olan bireyselleşmenin ailelerin üstesinden gelmesi gereken büyük bir sorun olduğunu ifade eden Bayraktar, sağlıklı bireylerin sağlıklı ailelerde yetiştiğini ve genel olarak suç veya riskli davranışlarda bulunma eğiliminde olan insanların ailevi problemleri olduğunun araştırmalarda ortaya çıktığını vurguladı.

"Aileyi güçlendirmeyi hedeflemeliyiz"

Bayraktar, daha iyi bir gelecek inşa etmek için tek çare olan ailenin, insanlar için kale olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Aile bağlarının zayıflaması, ailelerin birbirlerinden kopması... Bunlar bireylerin, yaşamın zorluklarına karşı koyabilmek için ihtiyaç duydukları destekleyici ağa sahip olmalarını engelliyor. Bir ailenin bağlarının güçlü olması, sağlıklı bir örnek olduğu anlamına gelmez. Ne yazık ki, bir şekilde dejenere eden, işlevsiz aileler de var. Ya üyelerini baskı altına alarak ya da aile bağları yoluyla olumsuz değerleri, gayri ahlaki davranışları nesillere aktararak. Dolayısıyla bunların tamamı, mücadele etmemiz gereken şeyler. Biz aileyi güçlendirmeyi hedeflemeliyiz."

Batı'nın egemenliğindeki anlatılara bakıldığında, tüm kadın haklarına yönelik çalışmalarda, bir kadının bağımsız ve güçlü olmasının yalnızca çalışmak ve iyi bir kariyer sahibi olmaktan ibaret olduğunu ifade eden Bayraktar, geleneksel anlatıların bir kısmında ise aile sorumluluğu almanın çok önemli olduğunun, iş dünyasındaki yoğunluğun aileyi korumaya engel olacağının ve aile sorumluluğunun sadece kadında olduğunun görüldüğünü belirtti.

KADEM Başkan Yardımcısı Bayraktar, bu konuda KADEM'in bir orta yol olduğuna inandıklarını aktararak, "Bir orta yol var. Bunu yapmanın zor olduğunu biliyorum ancak çalışma saatleri, şehir planlamaları gibi kadının hem ailesini koruyup hem de sosyal yaşamda faal olmasını zorlaştıran her türlü engeli değiştirmek için çareler bulmak zorundayız." değerlendirmesini yaptı.

"Kadın yoksa demokrasi de yok"

Bayraktar, karar mekanizmalarının her şeyin biçimlendirildiği yerler olduğuna işaret ederek, "Bu yüzden biz 'kadınlar ve demokrasi' diyoruz. 'Karar mekanizmalarında yeterince kadın yoksa, siz demokrasiye sahip olamayacaksınız' diyoruz. Aynı şey, toplumdaki tüm insan grupları için geçerli. Tüm sesler eşit ve dengeli bir şekilde duyulursa, o zaman adaletten ve çocuklarımız için daha iyi bir gelecekten bahsedebiliriz." vurgusunu yaptı.

KADEM'in hedef ve stratejileri hakkında da bilgi veren Bayraktar, kadınlarla temas haline olduklarını, onların güçlük ve sorunlarına göre projeler geliştirdiklerini belirtti.

Bayraktar, KADEM'in yerelden gelen bir sivil toplum kuruluşu olarak 44 şehirde temsilciliğinin bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Sokak protestoları yoluyla, medya aracılığıyla farkındalık kampanyaları yürütüyoruz. Özellikle kadınlara yönelik eğitim ve kabiliyet geliştirme programları düzenliyoruz. Şiddet mağdurları için hukuki danışmanlık veriyoruz. Aynı zamanda KADEM, bir düşünce kuruluşu gibi de çalışıyor. Çünkü bakış açımızı literatüre aktarmak bizim için çok önemli. Kadın çalışmalarında eleştirel yaklaşımın sesi olmaya çalışıyoruz. Savunuculuk çalışmaları, lobicilik faaliyetleri yapıyoruz ve gönüllü olarak politikaları takip ediyoruz. Ayrıca uluslararası işler de yapıyoruz. Birleşmiş Milletler Kadın Konseyi'ne katıldık. G20'nin altındaki W20'yi kurmuş olan üç sivil toplum kuruluşundan biriyiz."

"Aile birliği sevgi ve merhametle sürdürülebilir"

Medyanın aileye destek konusunda önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Bayraktar, medyada ayrılmakta olan aileler, gayri ahlaki hayatlar ve işlevsiz ailelere orantısız şekilde yer verildiğini belirterek, bunu aileye bir saldırı olarak gördüğünü ve medyada karar verici olan kişilerin zihninde büyük bir değişim uyandırılması gerektiğini vurguladı.

Bayraktar, erkeği ve babayı da aile karesi içine geri oturtmanın yollarının bulunmasının önemine işaret ederek, "Zira erkekler sadece, tırnak içinde 'makro meseleleri düşündükçe ve aile meselelerini çok ciddi meseleler olarak görmedikçe, aileleri güçlendirme hususunda bir reform yapamayacağız.' Bir ailenin birliği ancak ve ancak sevgi ve merhametle sürdürülebilir. Müslümanlar olarak bunu görebiliyoruz çünkü temel prensiplerimizi Peygamberimiz'in hayatından alıyoruz. O aile fertlerine yalnızca sevgi ve merhamet gösterdi. Kadın-erkek ayrımı gözetmeden itibarlarına saygı duydu. Kızı bile eve gelip odaya girdiğinde ayağa kalkar, onu selamlardı." ifadesini kullandı.

"Şiddet insanlar arasındaki ilişkiyi ve iletişimi tahrip eder"

Şiddeti, bir anomali olarak tanımlayan Bayraktar, bunun Yaradan ve yaratılana bir saygısızlık ve had bilmezlik olduğunu belirtti.

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Zira Yaradan bizlere dokunulmazlık veriyor. Dolayısıyla kimse genel anlamda itibarımıza dokunamaz. İkinci mesele ise şiddet insanlar arasındaki ilişkiyi ve iletişimi tahrip eder. Şiddete başvuran bir kişi insan onurundan, merhametten; kadın olsun erkek olsun, insanlara duymak zorunda olduğu saygıdan yoksun demektir. Şiddet mağdurlarına baktığımızda, şiddet görmek insanın kendine ve insanlara güvenini yok eder. Aile düzeyine baktığımızda ise örneğin çocuklar anneye şiddet uygulayan bir babayı gördüğünde, araştırmaların da gösterdiği üzere bu çocuklar tüm hayatları boyunca şiddete meyilli olacaklar. Sonuç olarak bu insanlar gelecekte iyi bir toplum inşa edenlerden olamayacaklar."

(AA)