Jerusalem Post'ta dikkat çeken analiz... S-400'ler bahane!

ABD'nin 20'den fazla ülkenin Rusya'dan hava savunma sistemi almasına ses çıkarmaması S-400 konusu olmasa bile Türkiye'ye karşı bir harekette bulunulacağını ortaya çıkardı. Jerusalem Post'ta yayınlanan analizde ise 700'ü aşan savunma projesini başarıyla yürüten bir Türkiye gerçeğinin ABD'yi, AB'yi, İsrail'i, İran'ı ve bazı Körfez ülkelerini tedirgin ettiği belirtildi.

ABD, NATO üyesi Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya dahil olmak üzere 20'den fazla ülkenin Rusya'dan hava savunma sistemi almasına ses çıkarmamaktadır. Yine S-400 almak için görüşmeler yapan Suudi Arabistan ve Katar'a karşı herhangi bir hamlede bulunulmamış, “yaptırım kararından feragat” yetkisi kullanılmıştır. Yaşanan gelişmeler gösterdi ki; S-400 konusu olmasaydı bile başka bir bahane ile şüphesiz Türkiye'ye karşı bir harekette bulunulacaktı. Jerusalem Post'ta yeni yayınlanan bir analizde belirtildiği gibi “ekonomik olarak üç kıtayı kapsayan ve her alanda bir köprü olarak önemli rol oynayan”, savunma sanayiinde yüzde 70'ten fazla milliliğe ulaşan, 700'ü aşan savunma projesini başarıyla yürüten bir Türkiye gerçeği, ABD'yi, AB'yi, İsrail'i, İran'ı ve bazı Körfez ülkelerini tedirgin etmektedir.

Star Açık Görüş'te yayımlanan Faruk Önalan'ın yazısına göre, bölgesel tehditler, terör örgütü PKK ile daha etkin ve kalıcı mücadele gibi önemli ulusal güvenlik sorunları karşısında savunma sanayii alanında yeterli teknolojiye sahip olmayan, büyük oranda dışa bağımlı olmak zorunda kalan bir Türkiye profili… 2005 yılında İsrail’den 10 adet Heron siparişi verildi ancak teslimat gecikince, acil ihtiyaç gereksiniminden İsrail Aeronautics Savunma Sistemleri şirketinden üç adet Aerostar insansız hava aracı alındı. Maalesef ilk operasyonlarda üç İHA’da düşüp kullanılamaz hale geldi.

Arızalı gönderdiler

İlk sipariş verilen Heronlar aradan beş yıl geçtikten sonra geldi. İki tanesi hiç çalışmadı, üç tanesinin ise motorları arızalı çıktığı için yedek motorla çalıştırıldı. Beş tanesini de bir müddet sonra bakım için tekrar İsrail’e gönderildi. Mavi Marmara ve eş zamanlı olarak İskenderun Deniz İkmal Destek Komutanlığı’na yapılan saldırılar sonrası ilişkilerin donduğu İsrail, bakım için gönderilen o beş Heronu hiç vermedi. Ayrıca Heronların kumandası İsrailli teknisyenlerin elindeydi ve verdikleri 10 istihbaratın dokuzu yanlış çıkıyordu. 2010 yılında Kanada’da düzenlenen G-20 zirvesinde dönemin Başbakanı Erdoğan, ABD Başkanı Obama’dan, Predatör Reaper ve akıllı mühimmat talebinde bulundu. Gazze ve Mavi Marmara saldırıları sonrasında oluşan İsrail politikası ve İran ile yapılan uranyum takas anlaşmasında etkin rol oynayan Türkiye’nin talepleri reddedildi. 2011 yılı G-20 Fransa zirvesinde Erdoğan aynı meseleyi Obama’ya tekrar hatırlatsa da her seferinde kongre engeli bahane olarak kullanıldı.

Tamamı bozuk çıktı

Zeytin Dalı Harekâtı icra edilmeden önce her ihtimale karşı Amerika’dan parası ödenerek sipariş edilen mühimmatın transferi harekât bitene kadar gerçekleştirilmedi, sonrasında gönderilen mühimmatın tamamı ise bozuk çıktı.

Bugün çok daha ucuz ve kaliteli akıllı mühimmat, İsrail’den alınan, çoğu bozuk çıkan 10 Heron fiyatına milli ve yerli, kumanda masası bizde, daha üstün özelliklerle 40 tane Bayraktar TB2 SİHA üretilebiliyor. Bunun yanında, askeri üs, liman, tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunması amacıyla hava araçlarına, seyir füzelerine, havadan karaya atılan füzelere ve insansız hava araçlarına karşı alçak irtifa için HİSAR-A ve orta irtifa için HİSAR-O hava savunma sistemleri, menzili dört kilometre olan, hava-yer mühimmatları, seyir füzeleri, helikopter ve İnsansız Hava Araçlarına karşı geliştirilen KORKUT Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi ve de 2023 yılında hazır olması beklenen dikey atış yeteneğine, dikey atış esnasında azami etkinlik sağlayan çift darbeli motora ve Aktif Radar Arayıcı ile Görüntüleyici Kızılötesi Arayıcı başlığa sahip olacak, 100km+ menzilli Yüksek İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi SİPER…

Güçlenmek zorundayız

Jeopolitik ve jeostratejik konumu açısından dünyanın en hareketli coğrafyasının tam ortasında yer alan Türkiye her geçen yıl artan tehditler karşısında savunma sanayisini güçlendirmek zorunda kalmıştır. Bu bağlamda en önemli ihtiyaçlardan biri de hiç şüphesiz hava savunma füze sistemleridir.

ABD, 1991’de Körfez Savaşı’nın patlak vermesiyle kendi üsleri de dahil olmak üzere Suudi Arabistan ve İsrail’i korumak amacıyla bölgeye Patriot füze savunma sistemleri konuşlandırdı. 1. Körfez Savaşı sırasında ve sonrasında Türkiye’nin artan güvenlik tehditlerine karşı, bu füze sistemlerini satın alma taleplerine her seferinde olumsuz yanıt verildi. Türkiye bu amaç doğrultusunda 1998 yılında İsrail’in ürettiği Arrow füze sistemine talip oldu. Sistem Amerika Birleşik Devletleri desteğinde olduğu için İsrail yönetimi, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’dan izin istedi ancak bu talep de reddedildi. 2001 yılında, İsrail Savunma Bakanlığı Müsteşarı Amos Yaron liderliğindeki bir heyet bu defa Başkan George Bush’tan gerekli izinleri almak için Amerika’ya gitti. Yine aynı yıl içinde İsrail Savunma Bakanı Binyamin Ben Eliezer, Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’yla bir araya geldi. Gündemin en önemli maddesi Arrow Hava Savunma Sistemleri idi. Yine bir anlaşmaya varılamadı. 2002 yılında Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye teknoloji transferi ile ortak üretim stratejisi doğrultusunda o güne kadar Türkiye’nin en büyük bütçeli projesi olan Türk Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi projesini (T-LORAMIDS) başlattı. 30 Haziran 2006’da uygulamaya konan proje kapsamında 2007 yılında uzun menzilli hava ve füze savunma sistemleri için istekli firmalar için teklif çağrısında bulunuldu. Süreç devam ederken İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres Ankara’ya geldi. Bu ziyaret sırasında Jerusalem Post gazetesi, “İsrail ve Türkiye’nin, Arrow balistik füze savunma sistemi ve Ofek casus uydusunun bir modelinin Türkiye’ye satılması konusunda üst düzey görüşmeler yaptıklarını” yazdıysa da bekledikleri anlaşma çıkmadı. Türkiye’nin açtığı ihaleye Amerikan Raytheon-Lockheed Martin ortaklığı Patriot PAC-3, Fransa ve İtalya ortak şirketi Eurosam SAMP/T, Rusya Rosoboronexport S-400 ve Çin CPMIEC ise FD-2000 füzeleri için teklif verdi. Rusya 8,8 milyar dolarlık çok yüksek teklif ile ilk olarak elendi, en uygun teklifi ise teklif 3,4 milyar dolar ile Çin firması CPMIEC verdi. Ortak üretim ve teknoloji paylaşımı kriterlerini kabul etmeyen ABD, Türkiye ile Çin arasında anlaşma imzalandığı takdirde tehditler savurmaktan da geri durmadı. 2016 yılının Ocak ayı başlarında TBMM Milli Savunma Komisyonu üyelerine brifing veren Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir bugüne ışık tutan önemli açıklamalarda bulundu: “İhaleyi iptal ettik kararımızın anlamı şu: Biz milli bir projeyi başlattık. Yani Patriot’tan daha iyi bir sistemi şu anda Çin ile konuştuğumuz sistemden daha iyi bir sistemi geliştirmek üzere gayretlerimizi başlattık.” Böylece, yazılımların güncellenmesi, modernizasyon gibi teknolojik nedenlerle sürekli dışarıya bağımlı olmamak adına milli ve yerli projelere yönelme doğrultusunda çok önemli bir adım atılmış oldu.

PKK’ya operasyon yapınca...

Türkiye Suriye krizinin tırmanması ile 2012 yılının sonunda NATO’dan resmen hava savunma sistemleri talep etti. İlk olarak 2013 yılı Ocak ayında ABD, Gaziantep’te konuşlandırılmak üzere Patriot gönderdi. Türk Silahlı Kuvvetleri artan terör olayları sonrası DEAŞ ile birlikte ABD’nin destek verdiği PKK/YPG unsurlarına da operasyon yapmaya başladı. Bu gelişmeler sonrası Amerika “tehdit algısının değişmesi” bahanesini öne sürerek Gaziantep’te konuşlu Patriot füzelerini geri çekti. ABD’nin ardından Almanya da Şubat 2013’de Kahramanmaraş’a konuşlandırdığı patriot bataryalarını yine aynı bahane ile (Suriye’den Türkiye’ye yönelik tehditlerin yapısı değişti) geri çekti. Almanya’nın bıraktığı boşluğu doldurmak için İtalya’dan istenen Fransız-İtalyan ortak yapımı iki adet SAMP-T füzesi, (biri opsiyonel biri yedek) Kahramanmaraş’a konuşlandırıldı. Barış Pınarı Harekâtı başladıktan sonra İtalya da bataryalarını sökmeye başladı. Hollanda’nın da Adana’ya konuşlandırdığı Patriot sistemlerini sökmesiyle sadece İspanya’nın Patriot hava sistemi kaldı. Milli güvenlik açısından stratejik öneme haiz hava savunma sistemleri eksikliğini derinden hisseden ve oyalama taktiklerinden bıkan Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişiminin gerçekleşmesiyle tercih değil zorunluluk açısından Rus S-400 hava sistemlerinin (teknoloji transferi ile) alınmasında karar kıldı. İlk ihale sürecinde 8.8 milyar dolarlık teklif veren Rusya ile bu defa 2,5 milyar dolara anlaşma sağlandı. 2019’da yapılan teslimat sonrası Eylül 2020’de Sinop’ta gerçekleştirilen test denemelerini Cumhurbaşkanı Erdoğan doğruladı. “Bu testler doğrudur yapıldı, yapılıyor ve Amerika’nın bu yaklaşımı kesinlikle bizi bağlamaz. Çünkü biz elimizdeki bu tür imkânların testini yapmayacağız da neyi yapacağız? Herhalde bunu kalkıp Amerika’ya soracak değiliz”

Türkiye milli güvenlik meselesi ile ilgili zorunlu olarak yaptığı hamleler karşısında geri atmayınca, CAATSA’yı devreye sokmak için Trump’a baskılar yapıldı. 2019 yılında gerçekleştirilen G-20 zirvesinde bir gazetecinin Türkiye’nin S-400 savunma sistemini alması halinde ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulayıp uygulamayacağını sorması üzerine Trump, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Obama yönetiminden Patriot almak istedi fakat izin verilmedi. Obama döneminde Türkiye’ye adil davranılmadı. Karışık bir konu.(S-400)Farklı çözümler arıyoruz. (Türkiye’ye karşı) Adil olmak zorundasınız” cevabını verdi.

CAATSA yani ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası 2 Ağustos 2017 tarihinde İran, Rusya Federasyonu ve Kuzey Kore hedef alınarak imzalandı. İlginç olan ise “Ulusal tehdit” olarak zikredilen Çin’in CAATSA yasasında geçmemesiydi. S-400 meselesi yüzünden Türkiye’ye yaptırım uygulanmasına uzun süre direnen Trump, Kongre’nin her iki kanadında üçte ikinin üzerinde çoğunlukla kabul edilen yasayı onaylamak zorunda kaldı. CAATSA yasası 231. Maddesi, üçüncü ülke vatandaşlarının ya da tüzel kişilerin yaptırımın hedefi olan ülkedeki (Rusya, İran, Kuzey Kore) yaptırıma tabi gerçek ve tüzel kişilerle “önemli işlemler” gerçekleştirmesi halinde yaptırıma tabi tutulmasını öngörür. Başkan, 231. maddeye istinaden yaptırım kararı alınan ülkeye 235. maddede belirtilen 12 yaptırım yönteminin en az beş tanesini seçmek zorundadır.

Piyasayı etkilemedi

Savunma Sanayi Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir ve üç yönetici hakkında yaptırım kararı alındı. Böylece Trump, 20 Ocak’ta görevi devredeceği Biden’ın elinden Türkiye’ye karşı kullanacağı önemli bir kartı almış oldu. Biden yönetimi iş başına geldiği zaman Trump’ın belirlediği kararlar üzerine pazarlıklar yürütülecek. Yaptırım kararı piyasaları olumsuz yönde etkilemedi, hemen bir gün sonra Borsa İstanbul tüm zamanların rekorunu kırdı, dolar ve avroda ise kısmi düşüşler yaşandı.

Aynı Amerika Birleşik Devletleri, NATO üyesi Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya dahil olmak üzere 20’den fazla ülkenin Rusya’da hava savunma sistemi almasına ses çıkarmamaktadır. Bunun yanında S-400 alan Hindistan, Rus SU-35 savaş uçağı alan Endonezya, savunma harcamalarını tamamına yakınını Rusya’dan karşılayan Vietnam, birçok silah tedarikini Rusya’dan karşılayan ve S-400 almak için gönüllü olan Birleşik Arap Emirlikleri, yine S-400 almak için görüşmeler yapan Suudi Arabistan ve Katar’a karşı herhangi hamlede bulunmamış, “yaptırım kararından feragat” yetkisi kullanılmıştır. Yaşanan gelişmeler gösterdi ki; S-400 konusu olmasaydı bile başka bir bahane ile şüphesiz Türkiye’ye karşı bir harekette bulunulacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta içi yaptığı konuşmada bu çarpıklığı açık bir şekilde dile getirdi. “Geçtiğimiz haftalarda gündemimizde Avrupa Birliği’nin yaptırım tehditleri vardı, dün de bir süredir gündemde olan Amerika Birleşik Devletleri yaptırımları açıklandı. Çok net ifade ediyorum, bakınız, 2017’den bu yana CAATSA konusunda hiçbir ülkeye Türkiye’den başka bu yaptırım, yani bu CAATSA uygulanmamıştır, ilk defa bir NATO üyesi olarak ülkemize uygulanmaktadır. Bu nasıl bir ittifaktır? Bu nasıl bir müttefikliktir? Bu karar ülkemizin egemenlik haklarına yönelik aleni bir saldırıdır.”

Suriye’de etkin mücadele eden, Libya’da, Dağlık Karabağ’da savaşın gidişatını tamamen tersine çeviren, Akdeniz’de bileği bükülmeyen, Afrika’da kan kokusu almış köpek balığı gibi saldıran emperyalist sömürgecilere karşı mazlum Afrikalıların safında yer alan, Körfez’deki fitne şebekelerinin oyunlarını yerle bir eden, Jerusalem Post’ta yeni yayınlanan bir analizde belirtildiği gibi ”ekonomik olarak üç kıtayı kapsayan ve her alanda bir köprü olarak önemli rol oynayan”, savunma sanayiinde yüzde 70’ten fazla milliliğe ulaşan, 700’ü aşan savunma projesini başarıyla yürüten bir Türkiye gerçeği, Amerika Birleşik Devletlerini, Avrupa Birliği’ni, İsrail’i, İran’ı ve bazı Körfez ülkelerini tedirgin etmektedir.

Ambargo uygulanan bazı teknolojik mallar da artık Türkiye’de üretilmeye başlandı. Öte yandan programından çıkardıkları F-35’lerin olmazsa olmaz parçaları da Türkiye’den tedarik edilmeye devam ediliyor. Nereden nereye…