Yaklaşık 37 bin avukatın bulunduğu kentte, 7 dönemdir İstanbul Barosu'nu yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu'nun adayı olarak girdiği seçimde oyların yüzde 54,42'sini alan yeni başkan Durakoğlu, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Durakoğlu, kendileri için en temel sorunlarından bir tanesinin avukatlık sayındaki artış olduğunu ifade ederek, Türkiye'de 114 civarında hukuk fakültesi bulunduğunu, bu artış nedeniyle aşırı taleple karşı karşıya kalındığını söyledi.
Yoğunluğun ekonomi ve nitelik açısından sorun yarattığını dile getiren Durakoğlu, "Niceliksel olarak büyüyoruz. Dünyanın en büyük barosu olduğumuz ortaya çıktı. Avukatlık yasasına göre bir ilde 30 avukat varsa, baro kurulur. Biz her hafta en az 30 kişiye ruhsat veriyoruz. Geçtiğimiz hafta 6 günde 535 meslektaşımıza ruhsat verdik." dedi.
Durakoğlu, avukatlık sınavının getirilmemesinin de önemli bir sorun olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Avukatlık için sınav yapılmasına ilişkin hüküm 2006'da kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi de bunun anayasaya aykırı olacağına karar verdi. Hükümete sınavın getirilmesi için süre tanındı. 10 yıldan bu yana sınavla ilgili yeni bir düzenleme yapılmadı. Dünyada da bir tek Türkiye kaldı. 1 yıllık staj süresinin sonunda sınav yaparak avukatlığı hak edip etmediğini ölçümleyemiyoruz. Bu olmayınca herkesin avukat olma hakkı var. Yargıç ve savcı olmak sınava tabiyken avukat için hiçbir sınav yok. Bu da ihtiyacı aşan ölçülerde avukat birikimine neden oluyor. Batı ülkelerinde hukuk fakültesini bitiren herkesin hakim, savcı ve avukat olması gibi bir mecburiyet yok. Bunların yaptığı işler var. Biz de ona yönelmeliyiz."
- "İstanbul Barosu siyaset yapıyor ama parti siyaseti değil"
Durakoğlu, İstanbul Barosu'nun siyaset yaptığını, ancak bunun parti siyaseti olmadığını ifade etti.
2010'daki referandumun ardından HSYK'nın siyasallaştığını anlatan Durakoğlu, şunları kaydetti:
"Ergenekon, Balyoz davalarında bunların mahkeme olmadığını söyledik. Özel yetkili mahkemelerin façasını ilk kez İstanbul Barosu çizdi. Bu cemaat örgütlenmesinin en güçlü olduğu dönemdi. Mahkemeye gittik. Yaptıklarının yargılama olmadığını söyledik. Daha ortada 15 Temmuz yoktu. Çok güçlüydüler o zamanlar. Hakkımızda soruşturma açtılar. 'Gelin ifade verin', dediler. 'Gelmiyoruz, sıkıysa gelin alın' dedik. Bunu yapmak siyaset mi? Yargıyla ilgili olan her alanda siyaset yapmaya devam edeceğiz. İstanbul Barosu bu siyaseti yaptığı için güçlendi. Sadece bir baro değil. Yöneticilerin, çalışanların, avukatların değil, adliyeye hiç uğramamış olan yurttaşların da barosu oldu. Umut merkezi haline geldi. Vatandaşlar hak kayıpları karşısında bunları kurtarabilecek bir müessese görmeye başladı. Siyaset bu kadar çok hukuk konuşacak ama hukukçular siyaset konuşmayacak. Kimse bunu bizden beklemesin biz konuşacağız konuşmaya devam edeceğiz. Duyarlı bir baro olmak zorundayız. Başka çaresi yok."
- FETÖ yapılanması
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, 2010'dan sonra çok haykırdıklarını, ancak dinlenilmediklerini, şimdi ise HSYK'dakilerin tutuklandığını anlatan Durakoğlu, o dönemde net tavır koyduklarını vurguladı.
Mehmet Durakoğlu, şöyle devam etti:
"Bizzat onların mahkemesine giderek simgesel bir direniş sergiledik. Balyoz davasına gittik 365 kişinin yargılandığı mahkemede sözcü 1 avukat vardı. Girdik 'Yaptığınız yargılama değil' dedik. En güçlü oldukları dönemdi. Hakkımızda soruşturma, dava açtılar. İfadeye gitmedik. İnanılmaz bir savaş verdik cemaate karşı. Kimse daha kumpas dememişti. 15 Temmuz ihtimali dahi konuşulmuyordu. Mücadelede ne kadar haklı olduğumuzu görüyoruz. Cemaat yargı içerisine sızdı, ele geçirdi, baskı unsurları oluşturmaya başladı. Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını kaybetti. Vicdanına göre karar veren yargıçlar değil, talimatlara göre karar veren yargıç ve savcılar ortaya çıkmaya başladı."
Durakoğlu, 15 Temmuz'un çok ciddi bir darbe olduğunu, darbecilerin mutlaka hukuka teslim edilmesi gerektiğini vurgulayarak, onların geçmişte esirgedikleri hukuku, şimdi darbecilere tanınması gerektiğini, adil yargılanma hakkının sağlanmaması durumunda, onlar hakkında verilecek kararın bir kaç yıl sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) döneceğini anlattı.
- FETÖ bağlantısı iddiasıyla 100 avukat gözaltında
Durakoğlu, baro tüzel kişiliği içerisinde cemaatçi olmadığını, ancak böyle düşünen avukat olup olmadığını bilemeyeceğini bildirdi.
FETÖ ile bağlantısı bulunduğu iddiasıyla gözaltında 100'e yakın avukat olduğunu, 30-40'ın da firar ettiğini dile getiren Durakoğlu, "Biz meslektaşlarımızı ideolojik, siyasal düşüncelerine bakmayız. Müvekkilleriyle de değerlendirmeyiz. Müvekkilinin kim olduğuna bakarak da değerlendirme yapmayız. Ancak cemaat 2008-2010'da baroyu da ele geçirmeye çalıştı. O dönemde seçimi kazanamadılar. Kazansaydı böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktık. Onların sızdırmak istedikleri ekip seçimi kazanamadı." dedi.
- Cezaevinde avukat ve şüpheli görüşmesine ilişkin düzenleme
OHAL'den sonra çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararname ile avukatın şüpheliyle cezaevindeki görüşmelerine kısıtlama getirildiğini belirten Durakoğlu, "Avukat cezaevinde görüşürken tepesinde adam bekliyor ya da kayıt alınıyor, yukarıdan mikrofon sallanıyor. Şüpheliye evrak vermem engelleniyor. İkili görüşmeyi tutanak altına almam da engelleniyor. Bu yargılamanın soruşturması sırasında her şeyin sakatlanması anlamına geliyor. Nasıl yargılarsanız yargılayın, bu bir süre sonra AİHM nezdinde bir ihlal kararının alınmasına neden olabilir. Savunma hakkını kısıtlıyorsunuz demektir. Belki adam itiraf edecek, avukatıyla onu konuşacak belki. Bu düzenlemeleri yapanlar hukuki bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir saikle hareket etmiyorlarsa eğer, yarın bu darbecilere yardım etmek için hareket ettiklerini düşünüyorum. Bunu değiştirmeliler." diye konuştu.
- "Başörtülü 250 meslektaşıma ruhsat verdim"
Durakoğlu, baroda başkan yardımcısı olduğu dönemde 2011'de staj eğitim merkezindeki derslere girişlerle ilgili kılık kıyafeti gösteren bir yazı asıldığını anlatarak, sözlerini "Odama asılmadı. O unsurların tamamı TBB kılık kıyafet yönetmeliğinin bir maddesidir. Başörtü yasağının kalkmasının ardından başörtülüler derslere girdi ruhsat da verildi. En az 250 baş örtülü meslektaşıma ruhsat vermişimdir. Benim başörtüsüyle bir sorunum yok. O tarihte mevzuat öyleydi, sonra değişti." diye tamamladı.