AA
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Batılı ülkelerin büyük medya şirketleri, (Filistinlilere yönelik) bu katliamı dünya kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için akıl almaz ve hayasız bir gayrete giriştiler. İnsanlığın tümünü birden vicdanen yaralayan ve kahreden bu ikiyüzlülüğü, bu kötülüğü tarih asla affetmeyecektir. Zamanı geldiğinde bu kötülük de bu kötülüğün nedenleri de birer utanç vesikası olarak zalimlerin ve zulmün karşısında sessiz kalanların yüzüne vurulacaktır." dedi.
Anadolu Ajansının (AA) düzenlediği "Türk Haber Ajansları Medya Zirvesi: Medyada Birlik ve Gelecek Vizyonu" programında konuşan Altun, zirvenin kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmesi, bölge ve dünya için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.
Altun, 2021 yılında düzenlenen İstanbul Zirvesi'nde "Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)" adını alan birliğin ikili ilişkilerin derinleştirilmesinde, Türk devletleri arasındaki kardeşliğin korunmasında önemli rol oynadığını belirten Altun, ortak bir tarih ve ortak bir sosyokültürel miras üzerinde yükselen teşkilatın bugün sadece bölgesel düzeyde değil, uluslararası düzeyde de söz sahibi olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk dünyası ile olan ilişkilere özel önem atfettiğini belirten Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak da Türk Devletleri Teşkilatı ile işbirliğine büyük önem verdiklerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla teşkilatın çalışmalarına destek olup işbirliğini en üst düzeyde tutmaya gayret ettiklerini ifade etti.
Mayıs 2022'de İstanbul'da ev sahipliğini yaptıkları toplantıda TDT Medya Forumu'nun sürekli hale getirilmesine karar verdiklerini aktaran Altun, "Bu çerçevede Türk Haber Ajansları Birliğinin kuruluşu noktasında bir karar aldık ve ilk toplantının da yine İstanbul'da gerçekleşmesi yönünde uzlaşıya varmıştık. Bugün, burada temsil edilen kardeş ülkelerin haber ajansları ile gerçekleştirdiğimiz bu zirve, inşallah yakın gelecekte bu alanda neler yapılabileceğine işaret eden bir dönüm noktası olacak. İnanıyorum ki Türk Haber Ajansları Birliğinin kuruluşu, 'Türk Dünyası 2040 Vizyonu'na büyük katkılar sağlayacak." diye konuştu.
Günümüzde iletişim, medya ve enformasyon alanında güçlü bir şekilde varlık göstermenin bir tercih değil bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Altun, bugün Türkiye başta olmak üzere Türk dünyasında yer alan ülkelerin İslamofobi'den nefret söylemine, terörden ırkçılığa kadar birçok yıkıcı girişimle karşılaştığının ve bunlara karşı mücadele verdiğinin altını çizdi.
Altun, söz konusu sorun ve sınamalarla mücadelede iletişim süreçlerini doğru şekilde yönetemeyen ülkelerin haklı oldukları birçok konuda bile uluslararası kamuoyunu nezdinde tezlerini savunmakta aciz kalabildiğini kaydetti.
Türkiye'nin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı vasıtasıyla var olan kapasitesini daha sistemli bir hale getirdiğini, devlet ve millet arasındaki köprü pozisyonunun yanı sıra Türkiye'nin sesinin dünyaya duyurulması noktasında yoğun bir çaba gösterdiğini anlatan Altun, şöyle devam etti:
"Biz, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde, iletişim alanındaki tüm bu çabalarımızı, kapsamlı bir strateji ve planlamanın ürünü olan 'Türkiye İletişim Modeli' başlığı altında ifade ediyoruz. Bu model çerçevesinde halkla ilişkilerden kamu diplomasisine, dezenformasyonla mücadeleden kriz yönetimine kadar iletişim ve medyanın her alanında kamunun menfaatini, hakikati, adaleti, barışı ve huzuru önceleyen bir perspektifle çok geniş bir zeminde gayretler sarf ediyoruz. 'Türkiye İletişim Modeli' ile milletimizin gür sesi olmak, Türkiye'nin imkanlarını, gücünü, başarılarını bütün dünyaya anlatmak için çalışıyor, küresel adalet ve hakikat mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Bunu yaparken de sadece ülkemizin hudutları dahilinde değil hem yakın coğrafyamızda hem de küresel düzeyde bir iddiayı sahiplenmeye gayret ediyoruz. Bu ise başta yakın coğrafyamız olmak üzere tüm dünyada istikrarın, adaletin ve barışın tesis edilmesi konusunda dış politikadan iletişim ve medyaya kadar ahenk içinde bir çabaya işaret etmektedir. Biz bu çabayla hakikat mücadelesinin bayraktarlığını üstlenme noktasında ciddi bir gayret ortaya koyuyoruz."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, İsrail'in Gazze'ye yönelik insan haklarını hiçe sayan ve savaş suçu niteliğindeki saldırıları esnasında sergiledikleri tutuma da değindi.
Türkiye'nin gerek diplomatik girişimler anlamında gerekse iletişim alanında elinden gelen tüm çabayı ortaya koymaya çalıştığını ifade eden Altun, "Bilhassa Batılı medya organlarının İsrail ordusundan adeta talimat alarak yaptıkları taraflı yayınlara karşı Türkiye iletişim ve medya alanında görev yapan bütün kurumlarımızla birlikte hakikatten ve adaletten yana bir tutumun önceliğini sergiledik. Zira İsrail'in Gazze'de hiçbir hedef gözetmeksizin yaptığı saldırıların bir benzeri, yeni medya mecraları başta olmak üzere tüm iletişim ve medya ekosistemi içerisinde hakikate ve hakikatten taraf olanlara yönelik olarak sürdürülmektedir." dedi.
İsrail'in saldırıları nedeniyle ölen gazetecilerin sayısının 46'ya ulaştığını kaydeden Altun, şunları ifade etti:
"İsrail düzenlediği saldırılarla gazetecilere gerçeği ortaya çıkarmak ve ifade etmek şöyle dursun, yaşama hakkı dahi tanımamaktadır. Buradan derin bir üzüntüyle ifade etmek isterim ki önceki gece ne yazık ki Anadolu Ajansımızın Gazze'deki kameramanı Muhammed el-Alul da bu saldırılardan birinde 4 evladını yitirmiştir. Buradan Muhammed el Alul kardeşimizin İsrail hava saldırısı sonucunda yitirdiği, masum ve günahsız çocuklarına Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tarifsiz acı dolayısıyla kendisine de sabr-ı cemil niyaz ediyor ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum."
Altun, "Batılı ülkelerin büyük medya şirketleri, bu katliamı dünya kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için akıl almaz ve hayasız bir gayrete giriştiler. İnsanlığın tümünü birden vicdanen yaralayan ve kahreden bu ikiyüzlülüğü, bu kötülüğü tarih asla affetmeyecektir. Zamanı geldiğinde bu kötülük de bu kötülüğün nedenleri de birer utanç vesikası olarak zalimlerin ve zulmün karşısında sessiz kalanların yüzüne vurulacaktır." ifadelerini kullandı.
Batılı medya şirketlerinin bu kötülüğü sebepsiz yere yapmadıklarını ifade eden Altun, şöyle devam etti:
"Bu kötülüğün en büyük sebeplerinden biri, esasında bu şirketlerin küresel sömürü düzeninin sürdürülmesine adanmış ve küresel sermayeye göbeğinden bağlı durumda olmalarıdır. Küresel sermayenin ise önemli bir kısmını kimin elinde tuttuğu herkesin malumudur. Eğer bu medya şirketleri, İsrail'in savaş suçu niteliğindeki saldırılarını bir şekilde örtbas etmez ya da meşrulaştırmazlarsa olacakları gayet iyi biliyorlar. Bunu yapmazlarsa, talimatını uyguladıkları ayrıcalıklı zümrelerin, arkasına sığınarak tüm dünyayı sömürdükleri Batılı yüksek değer, sözüm ona ideallerin aslında sadece kandırmacadan ibaret olduğu apaçık ortaya çıkacak. Bahse konu medya şirketleri, dünya kamuoyunu kandırmak için çok büyük bir gayret sarf ediyorlar ve sarf ettikleri bu gayretlerin büyük bir kısmını gerçekleri gizlemenin ötesinde, yalan ve sahte haber yaymak için ortaya koyuyorlar. Evet, sistematik bir dezenformasyonla karşı karşıyayız ve bu sistematik dezenformasyon rastgele üretilen bilgi enflasyonundan kaynaklanan bir durum değil. Belli başlı büyük Batılı medya şirketlerinin bile isteye hayata geçirdiği bir kötülüğün sonucu. Bu dezenformasyon ve sistematik yalan haber kampanyası esas itibariyle zulmü ve kötülüğü perdelemek için ortaya konan bir performansın sonucu."
Altun, İsrail'in saldırılarla eş zamanlı olarak sürdürdüğü dezenformasyon çabalarının sadece anonim hesaplar eliyle değil, büyük devletlerin üst düzey yetkililerin eliyle de sürdürüldüğünü söyledi.
Bu dezenformasyon kampanyasıyla mücadele etmek için ellerinden gelen gayreti sarf ettiklerini belirten Altun, "İsrail'in ve İsrail yanlılarının gerçekleştirdiği dezenformasyon faaliyetlerine karşı Türkiye yoğun bir gayretle hakikatin üzerindeki perdeleri kaldırmaya, gerçekleri hızla tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunmaya çalışmaktadır. İşlenen savaş suçlarını örtmek ve yapılan soykırımı meşrulaştırmak için dünya kamuoyunun algılarını manipüle etmeye çalışan bu tür girişimlerin, bölgemizde ve hatta dünyada çok daha derin bir krizin kapılarını açma ihtimali bulunmaktadır. Bu ihtimal ise tüm dünya kamuoyunu yoğun bir şekilde endişeye sevk etmelidir. Bununla birlikte biz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde hiç yılmadan barıştan, adaletten, hakikatten yana durmayı ve fakat zulme, adaletsizliğe ve insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin adaletten ve hakikatten yana tutumunun birilerini çok ciddi şekilde rahatsız ettiğini gördüklerini söyleyen Altun, "Biz kim rahatsız olursa olsun, kim karşı çıkarsa çıksın bu insani trajedinin bir an önce son bulması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Dış politika ve diplomatik girişimler alanında da bunu sürdüreceğiz, iletişim ve medya alanında da bu gayreti ortaya koyacağız. Biz gerek Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak gerek Anadolu Ajansı gerek TRT gerek diğer medya kuruluşlarımız olarak, elimizdeki tüm imkan ve araçlarla doğruyu ve hakikati savunmaya kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Algıları çarpıtılarak eylem gücü paralize edilmeye çalışılan tüm dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmanın gayreti içinde olacağız. Biz, bu anlamda Türkiye'nin bir merkez güç olduğunu ve bu sorumluluğu taşıması gerektiğine inanıyoruz, bu gayretle çalışıyoruz. Orta Doğu'daki birçok sorunun kaynağında esasen daha temel bir sorunun olduğunu, bu sorunun adının da 'İsrail sorunu' olduğunu tüm dünyaya haykırmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
"Türk devletleri olarak binlerce yılı aşan köklü bir devlet geleneğine sırtımızı yaslıyoruz." diyen Altun, kadim bir medeniyetin 21. yüzyıldaki temsilcileri olduklarını belirtti.
Altun, zengin bir kültür, asırlara sari tarihi birikimler, sarsılmaz değer ve geleneklerle, Türk dünyası olarak içinde bulundukları 21. yüzyıla ve daha da ilerisine damga vuracaklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Şunu samimiyetle ifade etmek isterim ki 'Türkiye Yüzyılı' sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin selametini odağına alan bir vizyon değildir. 'Türkiye Yüzyılı', sizler gibi dost ve kardeş ülkelerimizin de yükselişine ve güçlenmesine katkı sunmayı amaçlayan bir gelecek vizyonunun adıdır. Bu minvalde Türk devletleri olarak sergilediğimiz sıkı işbirliği ve dayanışma, bölgesel ve küresel ölçekte yüzleştiğimiz sınamalara karşı ortak bir direnç geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye olarak hedeflediğimiz her başarıda, kardeşlik duygularıyla ve gönül bağıyla bağlı bulunduğumuz Türk dünyasından ayrı bir istikbal düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Geldiğimiz noktada, başta liderlerimiz olmak üzere bu süreçte emeği geçen, teşkilatımızın bu seviyeye gelmesine katkı sunan herkese bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Zirvemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Birlikte çok daha güçlüyüz."