Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı kimin? İşte merak edilenler

İstanbul Boğazı’nda son dakika kazası yaşandı. Vatandaşlar bu yalı ile ilgili bilgileri araştırmaya başladılar.

İstanbul Boğazı'nda dümeni kilitlenen arpa yüklü geminin çarptığı sırada Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nda bulunan ailenin dördüncü kuşak torunu Aslı Zeynep Ertürer, “Bu bir aile yapısı. Sonradan alınmış bir yalı değil. Tamamen bizim kuşaklardır korumaya çalıştığımız birinci sınıf tarihi eser bugün yok. Hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak” ifadelerini kullandı.

BOĞAZDA GEMİ KAZASI!

Alınan ilk bilgilere göre, İstanbul Boğazı'nda dümeni kilitlenen bir gemi Anadolu Hisarı mevkisindeki yalıya çarptı. Yalıya çarpan gemi 225 metre boyunda "Vitaspirit" adlı dökme yük gemisi.

Gemi, Karadeniz-Marmara yönlü geçişinde Fatih köprüsü altında dümen gücünü kaybederek Hekimbaşı Salih Efendi yalısına çarptı.

Olayın duyulmasının ardından bölgeye Kıyı Emniyeti tahlisiye botu ve römorkörleri sevk edildi.

HEKİMBAŞI SAHİL EFENDİ YALISI NEREDE?

Anadoluhisarı'nda bulunan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, ilk bina 18. yy. sonu, bugünkü bina ise 19. yy başlarında ahşap / bağdadi üslubunda olarak inşa edilmiştir.

DEĞERİ NE KADAR? 

Yalının değerinin 85 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.

HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI TARİHÇESİ

Hekimbaşı Salih Efendi yalıyı XVIII. Yüzyıl başında iki oda bir sofadan oluşan küçük bir yapı olarak satın almış, daha sonra ilave inşaatlarla büyütmüştür. Kuzey kısmı selamlık, güney kısmı ise harem olarak inşa edilmiştir.

Selamlıkta güney bölümü gibi kazıklar üzerinde bulunmaktaydı. Kuzey tarafı büyük çiçek bahçesine, batısı denize, doğusu da yalının arkasındaki ormana bakan etrafı çepeçevre şark sedirleri ile döşenmiş, bu büyük salonun ortasına kadar deniz süzülerek girer, ortadaki kapaklar kaldırılarak etrafına limon saksıları dizilir ve denizin sesi dinlenirmiş. Bu bölüm Hekimbaşı’nın ortanca kızı Meliha hanım tarafından 1947 yılında yıkılarak satılmıştır.

Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran harem kısmı ise Hekimbaşı Salih Efendi’nin eşi Payidar Hanıma kalan kısımdır. Payidar hanımın ölümünden sonra bu bölüm en küçük kızı Sakibe’ye geçmiş ve onun varisleri tarafından günümüze kadar korunmuştur.

Büyük botanik bahçesi Hekimbaşının büyük kızı Übeyde’ye kalmış, varisleri bahçeyi 1966 yılında satmışlardır.

Hekimbaşı Salih Efendi 1866 yılında Galatasaray'da gerçekleştirilen uluslararası karantina toplantısına başkanlık yapmıştır. Bu dönemde İstanbul da bulunan Avrupalı tıp bilginlerini Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nda ağırlamış, davetler vermiştir. Orta katta, ön misafir odasında, bu kongrenin otuz üç kişilik üyelerinin birlikte çekilmiş fotoğrafı yer almaktadır. Resmin bulunduğu odadaki ve evin diğer bölümündeki eşyaların tümü Salih Efendi zamanından kalmadır.

SALİH EFENDİ KİMDİR?

Karadeniz eşrafından İsmail Efendi hacı olup Mekke’den döndüğü yıl 1816’da oğlu Mehmet Salih doğdu. Mehmet Salih, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçerken Osmanlı İmparatorluğu, Sultan II. Mahmut’un yönetiminde her alanda uygar bir ülke olma yolunda ilerliyordu. Yapılan yeniliklerden biri de, 14 Mart 1827'de, İstanbul'da, Batı’lı anlamda ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin kurulmasıydı.

Fransızca eğitim verecek olan “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane”, 1839’da Sultan II Mahmut tarafından açıldı. Açılış yılında eğitime başlayan öğrenciler arasında Hacı İsmail Efendi’nin oğlu Mehmet Salih de vardı.

Sultan II Mahmut, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin açılışından birkaç ay sonra ölünce yerine oğlu Abdülmecit Osmanlı Padişahı oldu. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin ilk mezuniyet sınavı da, dört yıl sonra, Sultan Abdülmecit’in huzurunda yapıldı. Dört yıllık Fransızca eğitimi başarıyla tamamlayarak 1843’te mezun olmaya hak kazanan onaltı öğrenciden biri, mezunlar listesindeki ilk isim Mehmet Salih Efendi idi.

Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi bitirdikten bir yıl sonra Doçent, ertesi yıl da Profesör olan Dr. Mehmet Salih Efendi’nin Tıbbiye’deki çalışkanlığı ve serbest hekimlikte gösterdiği başarısı kısa sürede kulaktan kulağa ulaşarak ünü yayıldı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çocuklarına öğretmenlik yapmasını isteyince de, Salih Efendi Mısır’a gönderildi. Bir yıl Kahire’de kaldıktan sonra İstanbul’a döndü ve Saray’da, Abdülhak Hâmid’in dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla Efendi’nin yanında, İkinci Hekimbaşılık görevine atandı. Çok geçmeden, gene aynı yıl içinde Sultan Abdülmecit’in Başhekimliğine getirildi.

Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupada ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını oldu. 1866 da bütün Avrupa’lı hekimleri de toplayarak Galatasaray Lisesinde geniş çapta bir konferans düzenledi ve Uluslar arası Karantina kurallarının belirlenmesinde en önemli rolü üstlendi.

Hekimbaşı olarak saray yaşamının içine katılması, Salih Efendi için önemli değişikliklere atılan bir adım oldu. Sarayda gördüğü bir cariyeye âşık oldu. Onunla evlenebilmesi için Padişah’ın iznini alması gerekti. Ne var ki, bu ilk evliliğinden çocuğu olmayınca ikinci bir evlilik yapacak, bu eşinden 3 oğlu( Muhterem, Cevat, Hayri) doğacak ve 2. eşini de çocuklarını 60 yaşında çeşitli hastalıklardan kaybedince aşık olup evlendiği padişahın kız kardeşinin sevgili cariyesi Çerkez güzeli 16 yaşındaki üçüncü eşi Payidar Hanım’dan üç kızı ( Übeyde, Meliha ve Sakıbe) doğacaktı.

Gene Saray’a girip Hekimbaşı olarak çalıştığı yıllarda Dr. Mehmet Salih Efendi Anadolu Hisarı’ndan Kanlıca’ya giden yolda, deniz üzerinde olduğu için o gün ‘sahilhane’ bugün ‘yalı’ denilen ahşap bir ev sahibi oldu. Önceleri yalnız orta bölümündeki geniş sofa ile altında ve üstünde odaların bulunduğu bu yalıyı, eline para geçtikçe, her iki yanına ekler yaparak büyüttü. Denizden bakınca sol tarafında selamlık, sağ tarafında harem bölümleri bulunan yalının bahçesi ve kara tarafındaki tepelere uzanan arazide ilaç yapımında kullanılan çeşitli bitkiler, meyve ağaçları ve çiçekler yetiştirmeye başladı.

Sultan Abdülmecit’in ölümünden sonra saraydan ayrılan Dr. Mehmet Salih Efendi ölümüne kadar Tıp fakültesinde Nebatat ( Botanik) dersleri verdi . Tıp eğitiminin Fransızca yerine Türkçe okutulması için mücadele etti ve sultanı bu konuda ikna etti. Ders kitaplarının Fransızcadan Türkçeye çevrilmesinde büyük katkıları oldu.

Yetmişdokuz yaşına kadar uzun ve üretken bir ömür süren Hekimbaşı Salih Efendi, kızı Sakıbe altı yaşındayken bir Bayram Günü Anadolu Hisarı’ndaki bu yalıda öldü (1895). Cenazesi yalıdan kayıkla alındı ve Eyüp sultan’a deniz yoluyla nakledilip orada gömüldü.

Bugün, adını taşıyan bu yalıda, Hekimbaşı Salih Efendi’nin en küçük kızı Sakıbe Hanım’dan doğma torunu Mehlika Hanımın kızları Süveyda ve Zerhan ile çocukları Zeynep ve Salih Burak yaşamaktadır.