İstanbul'da öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliğinin yayınladığı rapordaki skandallara dikkat çekerek Suudi Arabistan hükumetinin delilleri kararttığını iddia etti.
Cemal Kaşıkçı’nın cesedinin henüz bulunmamasının kendisinde psikolojik bir yaraya sebep olduğunu söyleyen Hatice Cengiz, “Ölümüyle alakalı bütün işaretler olmuş olmasına rağmen hala cesedinin ortada olmaması, ‘Acaba Cemal hala yaşıyor mudur, acaba Cemal bir yerde tutuluyor mudur’ düşüncesini ister istemez getiriyor. Bu inanılmaz farklı bir travma. Yani insan psikolojisinin kabul edebileceği bir şey değil. Zaten insanın dokunması ve görmesi gerekiyor, ölmüş dahi olsa. Bu işin psikolojik kısmı” İfadelerini kullandı.
“Devlet başkanı adayı cinayete karışmış”
“Suudi Arabistan delilleri karartıyor”
“Birleşmiş Milletler olayı takip etmeli”
“İstisnai bir olay değil”
Cinayetin istisnai olmadığını ve Suudi Arabistan hükumetinin bu tür suçlara daha önceden de katıldığını hatırlatan Cengiz, “Bu olay dünya kamuoyunun gündemine geldiğinde, olay açıklanmaya başladığında birtakım ifadeler duyulmaya başlandı, özellikle büyük devlet adamları, ‘Bu istisnai bir durumdu, bu gerçekten böyle düşünülmemişti aslında’ gibi birtakım ifadeler duyduk, basın açıklamasında, demeçlerde. Aslında bu hiç de ifade edildiği gibi bir şey değil, raporda yayınlanan ses kayıtlarından anlaşılıyor ki başından sonuna kadar planlı bir cinayet. Hiçbir şekilde yanlışlıkla olan veya o anlık gelişen bir hadise yok. Bu da meselenin istisnai bir mesele olmadığını ve Suudi Arabistan hükumetinin gerçekten gizli kapaklı birtakım suçları işlediğini ve bu suçlardan birsinin ve bu suçun da bunlardan biri olduğunu göstermesi. Yani Cemal'in, sadece evlenmek için Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda hiçbir suçu olmadan vahşi bir şekilde katledilmesi kesinlikle istisnai bir olay değil. Suudi Arabistan’ın bu konuda kendisini savunma girişimine girmesi son derece anlamsız. Hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Bu Suudi Arabistan’ın yaptığı ilk şey değil yani istisnai bir mesele değil. Son olması için işte biz bugün burada bunu konuşuyoruz” ifadelerini kullandı.
“Bu cinayet devlet çıkarlarının ötesinde”
Meselenin devlet çıkarlarıyla alakası olmadığını söyleyen Hatice Cengiz, “Böyle bir insanın herkesin gözü önünde katledilmesi ve bir raporla ortaya çıkarılması, yani BM’nin dosyalarında bir rakam olarak kalmasın bu dosya. Cemal meselesi bir dava, bir konu bir dosya olarak BM’nin raflarında kalmasın. BM bu meselenin arkasına düşerek ve bu meseleden bir sonuç çıkartarak, bundan sonra Yani yeni dünya düzeninde böyle bir meseleye yer yok. Arkadaşlar bu açık bir suikast ve açık bir katliam. Yani devlet çıkarları, para, petrol ve benzeri bütün bu tanımların ötesinde bir hadise. Yani bundan sonraki olayları nasıl açıklayacağız, eğer BM gibi kuruluşlar bunun peşine düşmezse, bilemiyorum. Bu, orta ve uzun vadede BM’nin boynunun borcu olduğunu düşünüyorum. Burada normal bir hadiseden ve kişisel bir meseleden bahsetmiyoruz, çok büyük bir katliamdan bahsediyoruz ve açıkça ortaya koyulmuş bir rapordan bahsediyoruz” diye konuştu.
“Devlet planlı şekilde icra etti”
İkinci kez söz hakkı akan Cengiz şu ifadeleri kullandı:
“Uluslararası İnsan Hakları komisyonu üyeleri ve temsilcileri, uluslararası temsilciler var. Cemal herkesin gözü önünde uluslararası bir misyonda, bir devletin sınırları içerisinde, bir konsolosluk içerisinde öldürüldü. Bir devlet planlı şekilde icra etti. Bir ekip gönderdi. BM olarak tüm dünyanın işlevsel anlamda en önemli kurumu olarak bunu bir raporla dünyaya sundu. Türkiye’nin göstermiş olduğu delilleri sunması yönüyle bir meşruiyet kazandırmış oldu ve uluslararası kamuoyunu, devlet başkanlarını, ülke liderlerini bu konu ile ilgili netice odaklı çalışma yapabilecek insanları hareketlenmeye davet ediyor Sayın Agnes Callamard raporu. BM İnsan Hakları Komisyonu’nda doğru bir adreste bunu konuşuyoruz. Biz meselenin insani boyutunu nasıl bir kademe içerisinde ilerleyeceğini konuşuyoruz, haklı olarak mücadelemize devam ettiriyoruz. Ben hayatını kaybetmiş bir insanın şahidi olarak bunları anlatıyorum. Burada bence gerek uluslararası anlamda BM’nin meşruiyetini yeniden teyit etmemiz açısından hem de gazeteciliğin yeni dünya düzeninde olması gereken yere konulması anlamında hep beraber bu meselenin arkasını bırakmadan bir neticenin çıkmasını ve sorumluların cezalandırılması, benzer meselenin yaşanmaması adına ciddi bir örneklik teşkil etmesi açısında bu meselenin takibinin yapılmasının burada insanların borcu olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
(İHA)