Güney Kıbrıs Rum Basını: Doğu Akdeniz´de 'kritik 48 saat'

Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde yayınlanan gazeteler, Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de icra etmekte olduğu tatbikat için ilan ettiği Navteks'in sona erişine iki gün kala, ''Saipem 12000'' sondaj gemisinin Rum yönetiminin tek yanlı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge'deki (MEB) 3'üncü parsele girişine izin vermemeyi sürdürdüğüne dikkat çekti.

1

Gazeteler, Türkiye'nin Navteks'ini iptal ederek sondaj gemisinin 3'üncü parseldeki "Supya" hedefine ulaşmasına izin vermesi için Rum Yönetimi önderliğinde yapılmakta olan diplomatik perde gerisinin sonuç vermediğine ve herkesin, Navteks'in süresinin biteceği 22 Şubat'ı beklemekte olduğuna işaret etti. Haberlerde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın Kıbrıslı Türklerin kaynaklar üzerindeki haklarına dair açıklamaları da öne çıkarıldı.

Rum Kesiminde yayınlanan Alithia haberi "Kritik 48 Saat… 'Saipem 12000'in Ablukasının' Varacağı Sonuçla İlgili Kaygı Tırmanıyor… Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Sorunu Çözülmese Bile Doğal Gaz Çalışmalarına Katılmak İstiyor" başlık ve spotlarıyla manşete çekti.

Türkiye'nin, Navteks'in süresinin dolması ile birlikte bölgede tatbikat icra etmekte olduğu savaş gemilerini çekmesi halinde İtalyan ENI şirketinin, iki hafta gecikmeli de olsa "Supya" hedefinde planlanan sondajı yapacağını belirten gazete, aksi halde Rum Yönetimi'nin çok zor durumda kalacağını çünkü bunun, Türkiye yüzünden yapılmayan ilk sondaj olacağını vurguladı.

Rum Yönetimi'nin, Türk "meydan okumasının" 22 Şubat'ta sona ermesi için çabalarını bugün ve yarın da sürdüreceği "ancak diplomatik düzeydeki haberlerin hiç de iyi olmadığı" belirtilen haberde, "Türk tavrı yetmezmiş gibi Kıbrıs Türk siyasi liderliği de Kıbrıs sorununun doğal gaz konularıyla bağlanmasını talep ettiklerini belirterek Türkiye ile aynı çizgiye geldi" ifadesine yer verildi. Devamla, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Türk medyasına yaptığı, "Rum tarafının bugün çözüme hazır değilse bile doğal gaz konusunda diyalog yoluyla ara formüller üzerinde Kıbrıslı Türklerle anlaşma yolunu bulması gerektiği" açıklamasının satırbaşlarını aktardı.

Diğer bir gazete Fileleftheros manşet haberine, "Enerji Konusunda Kritik 24 Saat… Diplomatik Hareketlere Rağmen Kıbrıs MEB'i Türk Ablukası Altında… Özersay Şirketler ile Ayrı Diyalog İstiyor" başlık ve spotlarını attı. Gazete gemilerini bölgeden çekmesi için "baskı yapılacağı beklentisi ile Türkiye aleyhine bir siyasi abluka yaratmak amacıyla çeşitli yönlerde diplomatik girişimlerde bulunan" Rum Yönetimi'nin en büyük korkusunun ENI sondaj gemisinin hiçbir araştırma yapmadan bölgeden ayrılması olduğuna vurgu yaptı.

Haberde, İtalyanların sabır göstererek beklediği, bütün işaretlerin de bir 24 saat daha sabredeceğini gösterdiğini ancak 22 Şubat'tan sonra sabrın kalmayacağını, en azından ENI'nin bu yönde aleni bir açıklamasının olmadığı belirtildi.

Gazete, Rum tarafının en büyük kabusunun da ENI'nin "Supya" hedefinde doğal gaz araması yapmaktan vazgeçmesi olduğuna dikkat çekerek, böyle bir şeyin şu anlamlara geleceğini vurguladı:

"a) Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bütün enerji programının Türk meydan okumaları şartına bağlı olacak, b)Kıbrıs Cumhuriyeti yalnız enerji konularında değil, bütün konularda egemenlik haklarını kullanmakta aciz kalacak, c) Enerji programı kesin şekilde buzdolabına girecek ve bundan sonra, (enerji programını) Kıbrıs sorununa ve kendi çıkarlarına bağlayacak olan Türk hükümetine bağlı olacak, d) Yabancı şirketler ve bölgedeki müttefikler açısından da güvenilmez hale gelecek, bunun da birçok olumsuz etkisi olacak."

Gazete, Rum Yönetimi'nin,  BM'deki Daimi Temslicisi Kornilios Korniliu aracılığıyla ENI hesabına çalışan sondaj gemisini engellemesi de dahil Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini BM'ye yeniden şikayet ettiğini haber verdi.

Gazeteye göre, daha önce BM Genel Sekreteri'nin siyasi konulardan sorumlu yardımcısı Jeffery Feltman'la görüşen Korniliu, geçen Perşembe günü de Genel Sekreterlik ofisi başkanı Maria Luiza Vioti ile bir araya gelerek Türkiye'nin hareketlerinin, "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarını, deniz hukuku da dahil uluslararası hukuku ihlal, bölgedeki barış ve istikrarı tehdit ettiğini" öne sürdü.

Gazete, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'in Türk Navteks'inin süresinin sona ermesine 24 saat kala Rum siyasi liderleriyle Çarşamba günü (yarın) ayrı ayrı bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapacağını, hafta sonu da AB zirvesine katılmak üzere Brüksel'e gideceğini ve Avrupalı liderlere gelişmeleri anlatacağını yazdı.

Politis gazetesi de, "Doğu Akdeniz'de Fransız 'Anahtarı'" başlıklı manşet haberinde "MEB'deki kriz Kıbrıs'ın Türkiye ile sorunlarını ortaya çıkarmakla kalmadı, Avrupa'nın, üyesi bir devleti ile daha çok da kendi çıkarlarıyla ilgili ciddi meselelerde top yükün hareket etmekteki acizliğini de ortaya çıkardı" dedi.

Doğu Akdeniz'deki durum karşısında güçlerin tek başlarına inisiyatif alarak Türkiye ile müzakereci rolü üstlendiklerine dikkat çeken gazete, ilk hareketin ENI'den dolayı İtalya'dan geldiğini; ancak, Saipem 12000'in 3'üncü parsele hareketinden önce Ankara ile temas eden Roma'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aldığı genel teyitlerle yetinerek sondaj gemisini 3'üncü parsele korumasız gönderdiğini yazdı.

Altıncı parseldeki çalışmalarına İtalyan ve Fransız firkateynlerinin de refakat ettiğini hatırlatan gazete, Almanya'nın da kabine oluşturma sürecinde olmasından dolayı, AB'nin Doğu Akdeniz'deki krize "başsız" yakalandığını, ancak böyle olmasa bile Berlin'in daha kararlı bir duruş sergileyeceğinin kuşkulu olduğunu, Almanya'nın Türkiye ile ilgili konularda ılımlı bir rol oynamayı tercih ettiğini yazdı.

Gazete, bu boşlukta, kriz vesilesiyle Fransa'nın AB alanındaki rolünü geri almakta olduğunu, Emmanuel Macron'un artık daha bir başrol üstlendiğini, özellikle Türkiye konusunda gerilediğini ve Türkiye'nin daha Avrupai bir çerçevede hareket etmesi şartıyla AB'nin Ankara ile daha sıkı ilişkisini destekleme niyetini ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Paris'in Doğu Akdeniz'deki krizde alenen görünmediğini ancak diplomatik çevrelerin, perde gerisinde çok önemli bir rol oynadığına işaret ettikleri belirtilen haberde, başarılı olup olmayacağının önümüzdeki günlerdeki gelişmelere bağlı olduğu belirtildi. Gazete haberine "Erdoğan'ın,  çok düşmanca bir ortamda AB ile bağlarını koruyabilecek ülkeleri -ilk sırada Fransa, ardından da Yunanistan ve Kıbrıs- değerlendirmesi gerekiyor. Kıbrıs MEB'indeki kriz büyük bir AB-Türkiye krizine dönüşebilir, kriz yatışmazsa Lefkoşa ve Atina yaptırım talebinde bulunabilir. Türkiye-AB ilişkileri başlığını kesin kapatacak Türk karşıtı güçler de orada hazır olacak" iddiasıyla son verdi.

Der Spiegel: Akdeniz'de hazine avı

Gazeteler, Der Spiegel isimli Alman gazetesinin web sayfasında, "Akdeniz'de Hazine Avı… Jeostratejik Powerplay" başlığı altında Doğu Akdeniz'deki doğal gaz yataklarıyla ilgili bir makale yayımladığını haber verdiler.

Alithia'ya gazetesinin haberine göre, "Akdeniz'de çok büyük doğal gaz rezervleri var ve bu hammaddeyi çıkarmayı çoğu istiyor. Şu anda İsrail- Lübnan ve Türkiye-Kıbrıs arasında bir anlaşmazlık tırmanıyor. Larnaka Limanı'nın güneyinde bir gaz hazinesi bulunuyor. Lefkoşa, Türk savaş gemilerinin İtalyan enerji şirketi ENI'nin sondaj gemisi Saipem 12000'in gemisinin bölgeye girmesini engellediğini söylüyor" denilen makalede bu engelleme argümanının temelinin 1974'lere dayandığına dikkat çekilerek şu ifadelerle anlatılıyor:

"1974'te Kıbrıslı Rumlar, Ada'yı Yunanistan'a bağlamak için darbe yaptığından Türk askeri kuzey kesimi işgal etti. O zamandan beridir ülke bölünmüştür. Hükümeti, Güney kesimini yönetilmekte olan Kıbrıs Cumhuriyeti 2004'ten beridir AB üyesidir. Türkiye tarafından tanınmıyor. Şimdi Ankara hükümeti, Kıbrıslı Türklerin oluru olmadan hammadde araması yapılmasıyla, Kıbrıslı Türklerin ve onlarla birlikte kendisinin haklarını görmezden gelindiği görüşünde." 

AA