MUSTAFA KARTOĞLU - NEW YORK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu için bulunduğu ABD'deki temaslarını gazetecilere değerlendirdi.
Erdoğan, sorulara şu cevapları verdi:
Orhan Sali (A Haber): Türkiye'nin Afganistan'daki rolü ve stratejisi ne olacak?
ABD, 20 yıl önce Afganistan'a niçin girdi? Afganistan'da ne işi vardı ve şimdi Afganistan'dan niye çıkıyor? Herhalde bunun bir bedelinin olması lazım. Bunca mülteci nereye gidecek? Türkiye'nin kapıları açması ve bunları kabul etmesi düşünülemez. Burası bizim için bir açık hava koridoru değil. Amerika "kapılar açılsın ve Afgan halkı Türkiye'ye girsin" diyemez. Böyle bir şeye biz açık değiliz. Afgan halkı bizim için kardeş halktır. Fakat bu kuru kuruya bir kardeşlik olmuyor. Aynı şeyi biz Suriye'de de yaptık. Aynı durum Irak'ta oldu. Toplamda 10 milyona varan bir sayı söz konusu. Şu anda bunun 5 milyonu Türkiye'de kaldı. Burada bu bedeli ödemesi gereken Amerika'dır. Amerika'nın bununla ilgili adımlar atması lazım. Fakat şu ana kadar böyle bir hava görünmüyor.
Fakat Afganistan'da kapsayıcı, kuşatıcı bir yönetim oluşur ve sağlıklı bir iletişim kurabilirsek, bundan sonra ne olabileceğinin adımlarını atabiliriz. Afganistan'da şu ana kadar bizim ciddi yatırımlarımız oldu. Bundan da rahatsız değiliz. Bundan sonra da bu tür adımları atabiliriz. Ama Taliban'ın şu andaki yaklaşım tarzına bakıldığında kucaklayıcı, kuşatıcı bir yönetim maalesef oluşmadı. Sadece bazı sinyaller geliyor; yönetimde bazı kuşatıcı, kapsayıcı bir havanın oluşacağı istikametinde.
Sernur Yassıkaya (Yeni Şafak internet): Bazı ülkeler Afganistan, Suriye, düzensiz göç gibi konularda sorumluluktan kaçıyor. ABD yönetimi adeta benden sonrası tufan havasında. Mevcut resmi nasıl yorumluyorsunuz?
Kendileri 'benden sonrası tufan' dediyse, aynı şeyi ona da söylerler. Amerika şu anda eğer Afganistan'da bir şekillendirme yapamadıysa burada düşünmek lazım. Her şeyi bıraktı, gidiyor. Ama şimdi bir bedel çıkacak ortaya. Şu anda Taliban'ın elindeki silahlar Amerika'nın silahları. Buradan bir yere daha geliyorum. Sayın Trump döneminde binlerce TIR silah, mühimmat terör örgütlerine (Suriye'de YPG/PKK'ya) verildi. Şimdi de Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu seyredecek değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti geldiğinde söylenmesi gerekeni kendilerine söyleriz.
Mehmet Acet (Yeni Şafak): BM reformu öneriniz oldu, umutlu musunuz?
Tabii umutsuz bu işler olmaz. Dünya Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarında değil, İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarında da değil. Öyleyse biz insanlığa bir sinyal verelim. 194 ülke hep birlikte bir dayanışma içerisinde olabilirsek, medya ve STK'larla birlikte bu şartları zorlarsak o zaman bu daimi üyeler kendilerini kontrol etmek zorundadır. Bu 5 daimi üyenin iki dudağı arasında bir dünya düşünebilir miyiz, böyle bir şey olabilir mi? Bundan 10 geçici üye de şikayetçi. Çünkü onlara 'Kaldır elini, indir elini' diyorlar. Artık onlar da herhalde vitrin süsü olmaktan nedamet getirmektedir. Türkiye olarak biz zorlayacağız ve zorluyoruz. Bütün uluslararası toplantılarda da bunu söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Geçici üyelere de diyoruz ki, siz de zorlayın. Afrika'ya sesleniyoruz; "Afrika sen hep böyle mi gideceksin? Geçici üye olmakla herhangi bir şeyi, oyunu değiştirebiliyor musunuz?" Yok... Öyleyse bu oyunu değiştirebilmek için gelin hepinizin daimi üye olma şansınız olsun.
Mustafa Kartoğlu (Akşam): BM Güvenlik Konseyi'nde 5 daimi üyenin veto yetkisinin kaldırılmasını ilk adım olarak önerdiniz. Diğer üyeleri bir araya getirip bu yönde bir uzlaşı sağlamak için siz bir adım atacak mısınız?
Bunun yol haritası nedir? BM Genel Kurulu'na yazılı dayatmalarla ve dünyada yoğun bir kovalamacayla, icabında olağanüstü genel kurul toplamak suretiyle bazı adımları atma şansını yakalayabiliriz. 5 daimi üye dışındaki 189 ülke kararlı adım atacak olursa o zaman biz bu daimi üyeleri köşeye sıkıştıracağız.
Fatih Çekirge (Hürriyet): Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrini önümüzdeki dönemde nasıl görüyorsunuz?
Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem. Niye? Biz F-35'leri aldık, 1 milyar 400 milyon dolar ödedik. Ama bu F-35'ler bize teslim edilmedi. Amerika önce bunu halletmeli. S-400'ü bahane edip F-35'leri vermemek, ne diplomasi noktasında ne de münasebetler noktasında bir kimlik ortaya koymaktır. Amerika'nın önce bunu düzeltmesi lazım. Biz uluslararası hukuka dayalı olarak ne yapılması gerekiyorsa bunu yapacağız. S-400 dayatmalarını kabul etmeyiz, bizim için S-400 işi bitmiştir. Geri adım atmamız mümkün değil. Amerika bunu ilişkilerde doğru bir yere oturtmalı. Şu ana kadar oturtamadılar. Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz ama Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor. Şunu bilmeleri gerekir ki artık eski Türkiye de yok, bu Türkiye başka bir Türkiye. Savunma sanayiinde de biz her geçen gün daha ileri gidiyoruz, daha ileri gideceğiz. Ama yarın 'Niçin F-35 almıyorsun?' diyemezler. Vermezsen almayız. O zaman biz daha başka kapılara da müracaat ederiz. Burada CBS ile röportajda da söyledim. "Başka yerlerden almayı mı düşünüyorsunuz?" diye sordular. "Gerekirse alırız" dedim. Sen bana Patriot vermeyeceksin, sonra S-400 aldığımızda "Niye aldın" diyeceksin... Türkiye kendini savunmasına yönelik ne gerekiyorsa onu alır. Gerekirse bunları üretmeye de başlar. Zaten şu anda başladık. İnşallah kendi insansız savaş uçaklarımızı da üreteceğiz. Bunu da görecekler. Temennim odur ki iki NATO ülkesi olarak birbirimizle hasmane değil, dostane davranalım. Ama şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem.
Halime Kökçe (Star): Paris İklim Anlaşması'nın Meclis onayına sunulacağını açıkladınız. Türkiye'nin çekinceleri vardı, bunlardan vaz mı geçtik?
Biz bu tutumdan vazgeçmiş değiliz. Biz dedik ki "Türkiye gelişmiş ülkeyse ayrı, gelişmekte olan ülkeler kategorisindeyse ayrı değerlendirmemiz lazım. Önce bunun kararını vermeniz, ona göre de bize yapmanız gereken ödemeyi yapmanız lazım." Tabii o zaman bunlar bu ödemeyi yapacaklarını söylüyorlardı ama bu olmadı. Şu anda geldiğimiz noktada ise tabii bütün incelemeleri ilgili arkadaşlar yapacaklar ve Meclis'in açılmasıyla birlikte de biz bunu Meclis'e taşıyacağız. Bu süreci özellikle Glasgow'da (Kasımda İskoçya'da yapılacak 26. BM İklim Değişikliği Konferansı) gündeme getireceğiz.
Şebnem Bursalı (ATV): İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde son dönemde sivillere ve bölgede görev yapan Türk askerine karşı saldırılar oldu. 29 Eylül'de Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geleceksiniz. Bu konuda nasıl mesajlar vermeyi düşünüyorsunuz? Bu zirveden sonuç bekliyor muyuz?
29 Eylül'de nasip olursa Sayın Putin'le Soçi'de yapacağımız ikili görüşme gerçekten önem arz ediyor. Heyetler arası görüşme yok, Sayın Putin'le sadece ikili görüşme yapacağız. Sadece İdlib'i görüşmeyeceğiz, Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini, Suriye'de nereye geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi konuşacağız. Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız. Çünkü bölgede Türkiye ve Rusya önemli iki ülke. Biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik. Ticaret hacmine baktığımız zaman iyi bir konumdayız. Suriye'deki gelişmeleri daha iyi bir konuma taşıma noktasında zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunu da gerek şahsım, gerek Savunma Bakanım, gerek Dışişleri Bakanım attığımız adımlarla hemen telafi edebiliyoruz. Örneğin Sayın Putin Azerbaycan'da eğer devlet adamlığını tam manasıyla ortaya koymamış olsaydı, Azerbaycan'dan bu şekilde çıkılmazdı. Tabii, çok daha önemlisi, Iğdır'dan Azerbaycan'a yolu inşallah yapacağız, demiryolu da dahil. Bizim 5'li veya 6'lı platform dediğimiz olay vardı. Şu anda Paşinyan'dan da olumlu sinyaller geliyor. Şimdi bazı adımları atacağız. Yani bölgeyi barış noktasında da iyi bir konuma taşıma fırsatını inşallah yakalamış olacağız. Böylece Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız.
Hakan Çelik (CNN Türk): Almanya'da bu pazar günü seçimler yapılacak. Hangi beklentilerimiz olur yeni Şansölye'den? Sizin Şansölye Merkel'le çok uzun bir diyaloğunuz oldu. Avrupa'da en uzun görev yapan liderlerden biri oldu kendisi...
Benim kadar olmadı... Bizim Merkel'le, Schröder'den sonra olumlu bir sürecimiz oldu ama Alman Şansölyeleri içerisinde bizim en başarılı bir yönetim tarzı Schröder'le oldu. Tabii Şansölye Merkel ile ilişkilerimiz de fena değildi. Sık sık arar, sık sık ararım. Şu anda Armin Laschet alır almaz bilemiyorum ama onunla da ikili münasebetlerimiz iyiydi. Temennim odur ki gerçekten gerek Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları ile alakalı gerekse Türkiye-Almanya ilişkilerindeki bundan sonraki süreci zengin kılacak, güçlü kılacak bir iktidar işbaşına gelsin. Çünkü bizim orada çok ciddi bir insan potansiyelimiz var ve bu insanlar orada çile çekmesinler. Savunma sanayiinde Almanya'yla ilişkilerimiz var. Denizaltı gemilerinin makinelerinin aksamıyla alakalı attığımız adımlar vardı. Şimdi bu adımların başarılı bir şekilde sürmesi ile Türkiye-Almanya ilişkileri çok farklı bir yere gelecektir diye düşünüyorum.
Nermin Yurteri (TV): Sosyal medya düzenlemesi çalışması hangi aşamada. Hangi adımların atılması planlanıyor?
Şu anda gerek İletişim Başkanım gerek Medya Tanıtım Başkanım birlikte çalışıyorlar, Meclis'in açılmasıyla birlikte Meclis'e sunacağız. Çünkü sosyal medyanın maalesef tahribatı çok açık ve net ortada. Bu tahribatın artık bitmesinden yanayım.
Sinan Burhan (Anadolu Medya Grubu): CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 'Kürt sorununu HDP ile çözülür' dedi. HDP Eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de 'Kürt sorununda çözümün adresi İmralı'dır' açıklaması yaptı. Eski genel başkan Selahattin Demirtaş da HDP'yi işaret etti. Bu tür ittifaklar, açıklamalar nasıl değerlendirilir? HDP ikiye mi bölünüyor?
Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve biz bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Çünkü bizim kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var. "Kürt sorununu çözmektir, şudur budur..." Türkiye'de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim.
Hacı Yakışıklı (Akit): Muhalefetin son zamanlarda odaklandığı iki konu var. Birincisi, KHK'lılarla ilgili, hepsini aynı torbaya koyarak ortak şekilde "KHK'lı garibanları kurtaracağız" diyorlar. İkincisi de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a eleştiri sınırlarını aşarak saldıranlar var. Muhalefetin bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
KHK ile ilgili "Ben bu işi çözeceğim" diyen kim? Ana muhalefetin başındaki zat. Sen ne zamandan beri yargı oldun? Bu yargının konusu. Velev ki iktidar olsan-böyle bir şansın var mı, yok mu o da ayrı- yargının yetkilerini elinden sen nasıl alıyorsun? Adam öyle atıyor ki bazıları da buna inanıyor
Ana muhalefetin Ali Erbaş hocamıza, Diyanet İşleri Başkanımıza bu denli hakaret etme ne hakkı ne yetkisi vardır. Bu densizliktir, terbiyesizliktir. Zaten CHP'nin cemaziyelevveli de hep din adamlarımıza hakaretle geçmiştir. Ama şunu bilsinler ki Diyanet İşleri Başkanımız yalnız değildir. Diyanet İşleri Başkanımız CHP'nin bu kendini bilmez tiplerinin hiçbir zaman muhatabı da olmamıştır, olmayacaktır. Diyanet İşleri Başkanımızı bu noktada biz asla yalnız bırakmayız. O makam önemli bir makamdır. O makama hakaret edenler, bu ülkede dinini, diyanetini bilenlere hakaret etmiş olurlar. Yeni ortaya çıkmış olan birisi daha var; o da böyle sallayıp sallayıp duruyor. Dur bakalım, daha parti olduğun bile belli değil.
Gıda fiyatlarında '5 zincir market' vurgusu
Yücel Koç (Türkiye): Fahiş fiyat konusunda tespit ettiğiniz problem başlıkları neler?
Bu konuda kısmen özellikle bu zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var. Ticaret Bakanlığımız gerekli olan her türlü tedbiri alıyor, alacak ve bunlara da gerekli operasyonları yapacaktır. Ağırlıklı olarak iş orada toplanıyor. 5 tane zincir market. Bunlar bütün ürünü toparlıyor. Bu 5 tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar alt üst oluyor. Bunlar eğer bu noktada daha adil davranırlarsa hem vatandaş uygun fiyatla ürün alabilecektir hem de üretici parasını zamanında alma şansına ulaşacaktır.
3 GÜNDE NEFES KESEN PROGRAM
BM Genel Kurul toplantıları bu yıl ilk kez fiziki ve çevrim içi şeklinde yapıldı. Üye ülkelerin yaklaşık üçte ikisi devlet ya da hükümet başkanı veya bakan düzeyinde fiziken katılım sağladı. Erdoğan, BM Gıda Sistemleri Zirvesi ve BM Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu toplantısına video konferansla katıldı.
Erdoğan, ilk gün Türk-Amerikan ve Amerika Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya geldi. Ertesi gün yeni Türkevi binasının açılışını yaptı. Açılışa BM Genel Sekreteri, çok sayıda devlet ve hükümet başkanı, dışişleri bakanı da katıldı. Pazar günü Dış Politika Derneği ve SETA DC tarafından düzenlenen toplantıda, ABD'de düşünce dünyasının önde gelen temsilcileriyle dış politikaya ilişkin görüşlerini paylaştı; ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarına mülakatlar verdi. Türk Amerikan İş Konseyi'nin Türkiye Yatırım Konferansı'nda ABD iş dünyasının önde gelen temsilcilerine hitap eden Erdoğan, BM Genel Kurulu'na hitabından sonra BM Genel Sekreteri'nin yanı sıra Hırvatistan, Slovenya, Polonya, Ukrayna, Finlandiya, Gine Bissau, Burundi ve Irak cumhurbaşkanları ile İngiltere, Gürcistan ve Arnavutluk başbakanları, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı, FIFA Başkanı'nın da aralarında bulunduğu 14 ikili görüşme yaptı. Görüşmeler Türkevi'nde yapıldı.