Esed destekçisi Şii milisler neden terörist sayılmıyor?

Türkiye'nin İdlib'de askerlerimize yönelik saldırıların ardından başlattığı Bahar Kalkanı Harekatı kapsamında etkisiz hale getirilen rejim güçleri arasında çok sayıda Şii milis de yer alıyor. İran'a bağlı Şii gruplar son günlerde büyük kayıp verdi. Peki kim bu Şii milisler ve niçin rejim güçlerine destek veriyorlar? Kriter Dergisi, mart sayısında bu sorunun cevabını aradı.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Direktörlüğü araştırmacısı Kutluhan Görücü'nün kaleme aldığı "İdlib Savaşının Taşıyıcıları: İran Destekli Şii Milisler" başlıklı makalede, Esed rejiminin en büyük destekçisi olan Şii milisler ele alındı.

Kriter Dergisi’nin mart sayısında yayımlanan makalede, konuya ilişkin önemli tespitler yer alıyor. Yazıda, Türkiye'nin PKK/YPG ile ilişkide bulunan İran destekli Şii milis örgütlenmeleri gerekirse terör örgütü olarak sınıflandırabileceği konusunda muhataplarını açıkça uyarması gerektiği ifade ediliyor.

İRAN’IN SURİYE PROJEKSİYONU

Rejimin, Soçi mutabakatına rağmen Rusya ve İran'ın desteği ile ilerlemesinin ve mutabakatı yok saymasının Türkiye'nin fiili aksiyon almasına neden olduğunun belirtildiği makalede, İran’ın desteklediği Şii milis örgütlenmelerle birlikte cephelerin tutulması ve savaşın muharip kara gücü olarak taşıyıcılığını üstlendiği kaydediliyor.

İran'ın desteklediği Şii milis grupların sayısının ise 40 bin civarında olduğunun tahmin edildiği ve bunun yanında yaklaşık 80 farklı Şii grubun Suriye sahasında bulunduğu belirtilen yazıda İran’ın Suriye’deki stratejisi ise şöyle anlatılıyor:

"İran, Fırat Kalkanı Harekatı'ndan Zeytin Dalı’na ve hatta Barış Pınarı'na karşı tavır almıştır. Özellikle Zeytin Dalı Harekatı sırasında İran destekli İmam el Bakir Tugayı, rejim milisleri ile birlikte YPG'ye destek olmak adına Afrin sahasına girmiş, TSK'nın sert mukavemeti ile geri dönmek zorunda kalmıştır.
İran'ın Suriye projeksiyonu, Türkiye'siz, muhalefetsiz, Sünni nüfusun eritildiği ve buna bağlı olarak Şii milislerin ve halkın yerleşim kazandığı bir ülkedir. Bu bakımdan İran yalnızca askeri olarak değil; sivil, istihbari, ekonomik ve siyasi tüm varlığıyla Suriye'de de Irak'a benzer bir konum elde etme arayışı içerisindedir.
Bu bakımdan silahlı muhalefetin toplandığı son bölge olan İdlib ve devrimci halkın bölgeden tasfiye edilmesi İran'ın orta ve uzun vadeli Suriye bakışına hizmet etmektedir. Bu nedenle İran, bölgede Türkiye'nin askeri tahkimatını risk olarak değerlendirirken sona geldiğini düşündüğü Suriye'de, muhalefetin yeniden belirli bir temele oturmasını engelleme arayışındadır."

TERÖR ÖRGÜTÜ SINIFLANDIRMASI

Türkiye'nin, Suriye sahasında sürekli olarak müsamaha gösterdiği İran'a karşı öncelikle diplomatik temaslarını artırarak bu grupların Soçi sınırlarının gerisine çekilmesini talep etmesinin yerinde olacağı belirtilen yazıda şu ifadeler yer alıyor:

"Nitekim, İran da Astana süreciyle birlikte İdlib'de Türkiye'nin çatışmasızlığı önlemek amaçlı gözlem noktalarını onaylamış garantör aktörlerden biridir. Türkiye, Astana'dan doğan hakkı nedeniyle İran'dan bunu talep ederken, aksi durumda askeri çözümlere başvurulacağını da açıkça ifade etmelidir. Keza, Tel Rıfat bölgesinde de İran destekli Şii milislerin PKK/YPG yapılanması ile olan ilişkisi tüm saha kaynakları tarafından da doğrulanmaktadır.
İran'ın Afrin ve Şeyh Maksud örneklerinden de gayet iyi bilinen PKK/YPG ile olan gayriresmi ilişkisi ifşa edilmeli, Türkiye'nin de tıpkı İsrail gibi İran destekli Şii milis örgütlenmeleri terör örgütü olarak sınıflandırabileceği ve bu şekliyle hareket edebileceği açıkça muhataplarına iletilmelidir."