SONER KAN - ADANA
Türkiye’nin ‘en rekabetçi ili’ İstanbul olurken, rekabet gücü en düşük kenti de Şırnak oldu. Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) tarafından hazırlanan; ‘İl Bazında Rekabet Endeksi Raporu’nda rekabetçilikte İstanbul ilk sırada, Şırnak ise son sırada yer aldı. Rapora göre; iller arasındaki genel rekabet eşitsizliğinde sınırlı da olsa bir iyileşmenin olduğuna dikkat çekildi.
İLLERİN ‘REKABET’ KARNESİ
EDAM tarafından ilk 2009 yılında açıklanan ve 81 ilin rekabet güçlerini değerlendiren; ‘İl Bazında Rekabet Endeksi Raporu’, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) işbirliğinde daha gelişmiş bir veri seti ve metodoloji ile güçlendi. Türkiye’de rekabetçiliğin bölgesel dağılımına dair daha tanımlayıcı bir tablo ortaya koyan ve 2008 ile 2014 yıllarının da karşılaştırıldığı rapor, Adana’da kamuoyuna açıklandı.
HIZLI BİR DEĞİŞİM YAŞANIYOR
Sheraton Grand Otel’de düzenlenen toplantıda konuşan Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cansel Başaran Symes, hazırlanan raporun; illerin kendini diğer illerle rekabet gücü açısından karşılaştırması, eksik olduğu alanları görmesi ve kalkınma önceliklerinin belirlenmesi adına önemli bir referans olduğunun altını çizdi. Symes, Türkiye ve dünyada hızlı bir değişim yaşandığını belirterek, konuşmasını da şöyle sürdürdü:
POPÜLİST AKIMLAR GÜÇLENİYOR
“Bir taraftan dijital ekonomi ve sanayi 4.0’ın yarattığı ve ülke olarak kaçırmamamız gereken olumlu bir dönüşüm süreci var. Diğer taraftan, özellikle, ekonomide 2008 yılından beri dünyayı sarsan krizin şekillendirdiği bir ortamın sürüklediği değişim dalgaları var. Rekabetçi ekonomi mantığının sosyal refah mantığıyla yeterince bütünleştirilemediği durumlarda ortaya çıkan bu krizler, siyaset yelpazesinin sınırlarını genişletse de, genel olarak kimlik siyasetini öne çıkaran popülist akımların güçlenmesine zemin oluşturuyor.”
ZOR BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ
Ekonomik sorunların tetiklendiği popülizmin güdümündeki bir kimlik siyasetinin de bütünleşmeye değil, daha çok çatışma ve ayrışmaya yol açtığını kaydeden Symes, “Son dönemde hızlanan ve ardı ardına yaşanan iç ve dış gelişmeler ekonomimiz üzerinde giderek daha büyük etki yaratıyor. Türkiye ekonomisi, öngörülebilirliğin azaldığı, güven ve güvenlikte olağanüstü sıkıntıların yaşandığı zor bir süreçten geçiyor” yorumunu yaptı.
NORMALLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR
Symes, “Büyüme hızının tıkandığı, işsizliğin arttığı bu dönemde; dünya ekonomisinde yaşanan dalgalanmalara karşı, kısa vadeli çözümleri tartışmanın ötesinde; ekonomide istikrar ve güveni sağlamlaştıran bütüncül yaklaşım gerekiyor. Piyasa ekonomisinin temel kurallarına daha sıkı sarılmalıyız. Hepimizin bir an önce, öngörülebilirliğe ve toplumsal mutabakat zemininin yeniden oluşturulduğu, gerginliklerin azaltıldığı, birleştirici söylemlerin öne çıktığı bir normalleşmeye ihtiyacımız var” diye konuştu.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR
Symes, konuşmasını da şöyle sürdürdü; “Bu dalgalanmaların ötesinde dünyada başka bir dönüşüm daha yaşanıyor, teknolojik dönüşüm. Ülkemizin gündemi, asıl odaklanmamız gereken konuları maalesef çoğunlukla ikinci planda bırakabiliyor. Ancak, iş dünyası olarak özellikle rekabet gücümüz açısından en öncelikli gündemimizi bu alan oluşturmalı. Çünkü bu dönüşüm, şirketlerin doğrudan rekabet gücünü etkileyen çok temel unsurları içeriyor.”
‘NANOTEKNOLOJİ’ DAMGA VURACAK
Cansel Başaran Symes, “Değişim belli başlı sektörlerde değil, hayatın her alanına ve dolayısıyla her sektörde hissediliyor. Önümüzdeki döneme iletişim teknolojileri ile birlikte yapay zeka, biyoteknoloji ve nanoteknoloji damgasını vuracak. Bunu sıkça konuşuyoruz. Yakın gelecekte her şey mobil ve bulut teknoloji üzerinden sağlanacak. Zihin gücü ile pek çok şeyi yapabileceğiz, sadece düşünerek e-posta gönderebileceğiz. Kontak lensler ile pek çok bilgiye ulaşabilecek, kontrolü sağlayabileceğiz” ifadesini kullandı.
REKABETTE ŞEFFAFLIK ARTTI
Dijitalleşmenin, rekabetin kurallarını da değiştirdiğini vurgulayan Symes, “Dijital teknolojiler sayesinde rekabette şeffaflık arttı. Fiyatlar, hizmet düzeyleri, ürün performansları hakkında kıyaslama yapmak çok kolaylaştı, bu bilgiler tüketicilerin parmaklarının ucunda. Tüm bu gelişmeler elbette iş yapış yöntemlerini, müşterilerin taleplerini ciddi bir şekilde değiştirecek. Hepimizin bu dönüşümün kendi işimizi nasıl etkileyeceğini düşünmesi gerekiyor. Bugün bu değişimi yakalamayan şirketlerin gelecekte ayakta kalmaları pek mümkün görünmüyor” dedi.
YENİLİKÇİ DÜŞÜNEN ÖZGÜR İNSANLAR
Bir ilin kalkınması ve rekabet gücünü artırmasında en önemli unsurun, insan kaynağı ve insan sermayesi olduğunu belirten Symes, şöyle devam etti; “Dijital çağda yolculuk, ancak dijital beceri setine sahip insan gücü ile mümkün olabilir. Mevcut ihtiyaçlara çözüm geliştirmenin de ötesinde daha önce akla gelmeyen ihtiyaç alanlarını ortaya çıkaracak yenilikleri hayal edebilen ve hayata geçirenler, robotlar değil yaratıcı ve yenilikçi düşünen özgür insanların gücü olacak.”
GERÇEKLERİ GÖRDÜK
TÜRKONFED Yönetim Kuruul Başkanı Tarkan Kadooğlu ise, Türkiye’nin yılın ilk yarısında içeri ve dışarıda küresel terör v ekonomik krizin yarattığı dalgayla mücadele ettiğini anlattı. Kadooğlu, “Orta ve uzun vadeli öngörülerin hepsinin yerle yeksan olduğu, puslu bir havada kimsenin önünü göremediği bir dönemde 15 Temmuz hain darbe girişimi ile ülkemizin nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu anladık” ifadesini kulandı.
GÖVDEMİZİ TAŞIN ALTINA KOYDUK
Kadooğlu, “Toplumun sağduyusu ve uzlaşma kültürü yönünde gelişen ortak iradesi; siyasetçisinden iş insanına, akademisyeninden memuruna kadar yıllardır özlediğimiz bir tabloyu yaşattı hepimize. Sonrasında olağanüstü şartlarla yeni bir dönem başladı. Geçmişin kısır tartışmalarını sürdürmenin, ülkemizin enerji ve potansiyelini karşılıklı gerilimlerden beslenerek harcamanın zamanı değil. Bugün her zamankinden daha fazla, çok renkli ve çok sesli düşüncelere ihtiyacımız var. Elimizi değil, gözdemizi taşın altına koyuyoruz” dedi.
‘BÖLGESEL KALKINMA’ ŞART
Daha fazla refah üreten ve bu refahı daha fazla dağıtan bir ülke için; bölgesel kalkınma ve rekabetçiliğin kritik öneme sahip olduğunu belirten Kadooğlu, “Türkiye’nin en önemli gündemi; orta gelir tuzağı, orta demokrasi tuzağı ve orta eğitim tuzağı sorunlarıdır. Verimlilik artışı, bölgesel kalkınma ve rekabetçilik dinamiklerini tetiklemekten geçiyor. Bölgelerarası ekonomik ve sosyal farklılıklar, ülke genelinde derin kalkınma farklılıkları yaratıyor. Ülke ve bölgelerin rekabetçiliğini arttıracak kamu politikalarının uygulanması şart” yorumunu yaptı.
SAĞLIKLI BİR REKABETÇİLİK YARIŞI
EDAM Başkanı Sinan Ülgen de, “Bu rapor sayesinde çalışmanın ilk yapıldığı 2009 yılına oranla hangi şehirlerimizde genel ortalamaya oranla daha yüksek veya daha düşük bir gelişme olduğu görülüyor. Bu iki farklı düzlemdeki hem sabit, hem de dinamik karşılaştırma imkanı veren metodolojimizin, illerimizin birbiriyle sağlıklı bir rekabetçilik yarışı içinde olmalarına katkıda bulunacağını ümit etmekteyiz” ifadesini kullandı.
KENTLERİN REKABETÇİ DİNAMİKLERİ
Konuşmaların ardından, ‘İl Bazında Rekabet Endeksi Raporu’ da TÜRKONFED Ekonomi Danışmanı Pelin Yenigün Dilek tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. İl bazında rekabetçilik endeksini oluşturan 8 alt endeksle 65 değişkenin ışığında kentlerin rekabetçi dinamikleri ortaya konuldu. Alt endeksler de; makroekonomik istikrar, piyasa büyüklüğü, finansal derinlik, emek piyasası, insan sermayesi, yaratıcı sermaye, sosyal sermaye ve fiziki altyapı olarak sıralandı. Bu başlıklar altında, okullaşma oranından, kişi başına elektrik tüketimine kadar birçok değişken değerlendirmeye alındı.
EN REKABETÇİ İL: İSTANBUL
2008 ve 2014 yılı sonuçlarını karşılaştıran rapordaki genel endekse göre; ‘en rekabetçi il’ 100 puanla İstanbul olurken, Ankara 79 puanla ikinci, İzmir 57 puanla üçüncü sırada yer aldı. Rekabet gücü en düşük son üç il ise 6 puanla Şanlıurfa, 3 puanla Muş ve 2 puanla Şırnak oldu. En rekabetçi ilk otuz şehir arasında Trabzon, Rize ve Artvin’deki yükseliş dikkat çekerken; Zonguldak, Mersin ve Adana ilk otuz içinde en hızlı rekabet gücü kaybeden şehirler oldu. İller arasındaki genel rekabet eşitsizliğinde sınırlı da olsa bir iyileşme olduğu belirtildi.
İŞTE KENTLERİN KARNELERİ
İstanbul, makroekonomik istikrar, piyasa büyüklüğü ve finansal derinlik endekslerinde 2008 ve 2014 sonuçlarında ilk sırada yer aldı. Ankara, aynı dönemde insan sermayesi ve yaratıcı sermaye endekslerinde ilk sırada yer alırken, 2008 yılında ilk sırada olduğu sosyal sermaye endeksindeki yerini Bolu’ya kaptırdı. Tekirdağ, 2008 yılında olduğu gibi 2014 yılında da emek piyasaları endeksindeki birinciliğini korudu. Fiziki altyapı endeksinde ise Antalya, 2008 yılının ilk üçü İstanbul, İzmir ve Kocaeli’yi geride bırakarak birinci sıraya yerleşti.