1
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ABD temasları kapsamında eşlik eden eşi Emine Erdoğan, SETA konferansına katıldı. Emine Erdoğan, burada yaptığı konuşmada 21. yüzyılın en büyük insani krizini konuşmak üzere bir araya geldiklerini ifade etti.
Erdoğan, "Suriyeli mültecilerin karşı karşıya kaldığı durum en Suriye'deki iç savaş kadar can yakıcı. Bir zalimin zulmünden kaçan milyonlarca insan şu koskoca dünyada merhametin adresini maalesef bulamadı. Medeniyetler denizi Akdeniz ne yazık ki ölüm denizi haline geldi. 13.5 milyon insan iç savaştan etkilendi. Fakat uluslararası toplumun bütün aktörleri siyasetlerini mültecilere kapıları kapatmak üzerine kurdu. Böyle bir ortamda 3 milyon göçmen hiç tereddüt etmeden kapılarını açan ülkemle gurur duymama lütfen müsaade edin" dedi.
"BENİM ÜLKEMDE CAMİLER, SİNAGOGLAR, KİLİSELER HEP YAN YANADIR"
Suriye'deki iç savaştan kaçarak hayatlarını kurtarmaya çalışan insanların neredeyse yarısının Türkiye'de olduğunu kaydeden Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
"BÜTÜN İMKANLARI ONLARIN KAYIP KUŞAK OLMAMASI İÇİN SEFERBER EDİYORUZ"
Türkiye'nin gücünü sadece bugünkü güçlü ekonomisinden ve genç nüfusundan almadığını kaydeden Emine Erdoğan, "Bu tarihsel ve kültürel zenginlikten de alıyor. Meşhur şairimiz Yahya Kemal, İstanbul'un nüfusunu soran bir Avrupalıya ne diyor biliyor musunuz? 'Biz yerin altındakilerle beraber yaşarız' diyor. Bu cevap Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaş-i Veli'nin miras bıraktığı öğretilerin asırlar sonra dahi ne kadar dinamik olduğuna işarettir. Bizler politikalarımızı belirlerken bu köklü mirastan da ilham alırız. Dillerimiz, dinlerimiz, kökenlerimiz farklı olabilir ama insan olmak bizim için ortak paydadır ve her şeyin üzerindedir. İşte bu nedenle 3 milyon mülteci kardeşimizle gerektiğinde aynı mahalleyi, aynı şehri paylaşabiliyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de şu ana kadar 152 bin Suriyeli bebek dünyaya geldiğini hatırlatan Emine Erdoğan, "Mevcut mültecilerin yüzde 39'unu ise 15 yaşın altında eğitim çağındaki çocuklar oluşturmaktadır. Elimizden gelen bütün imkanları onların kayıp kuşak olmaması için seferber ediyoruz. Devletimizin barınma merkezlerinde kalan çocukların yüzde 90'ı eğitim almakta. Bu merkezler dışındaki çocuklar için ise devlet okullarımızın kapısı açıktır. Burada elbette dil ve entegrasyon sorunları yaşanabiliyor. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının gayretleri devreye girmekte. Yine barınma merkezlerimizde Suriyeli kadınlar için mesleki kadınlar hizmet vermekte. Bugüne kadar 36 bin kadın kursiyer savaşın olumsuz etkilerini unutmaya çalıştı. Çocuklar ve gençler psikososyal destek ve beceri merkezlerinde yüklerini biraz olsun hafifletti. Türkiye bugüne kadar Suriyeli mülteciler için 10 milyar dolarlık bir harcama yaptı. Bu harcama tamamen öz kaynaklarımızdan oluşmakta. Dış yardım sadece 455 milyon dolarla sınırlı kaldı. Devletimizin yaptığı harcamalar dışında belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve halkımız cömert katkılarda bulunmaktalar. Elinden başka bir şey gelmeyen kadınlarımız ağır kış şartlarından etkilenmesinler diye mülteci çocuklara bere ve atkılar örüyorlar" açıklamasını yaptı.
"TÜRKİYE DÜNYANIN EN CÖMERT ÜLKESİ OLMUŞTUR"
Emine Erdoğan, bu özverinin ülkeye bereket getireceğine inandığını belirterek, "Nitekim bu bereket sayesinde Türkiye dünyanın en cömert ülkesi olmuştur. Gayrı safi milli hasıla oranlarına göre Türkiye şu anda dünyada en yüksek miktarda insani yardım yapan ülkedir. Her geçen gün büyüyen ekonomisi ile bu insani tavrını her alanda sürdürecektir. Eminim ki her biriniz Türkiye'yi yakından takip eden dünya siyaseti içindeki yerini anlamaya çalışan çok güzel isimlersiniz. Sizlerin de bildiği üzere ülkemiz ne yazık ki özellikle son aylarda zor zamanlardan geçiyor. Buraya şehitlerimizin acısıyla geldik. Güzel ülkem PKK terörü başta olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin hedefinde. Şundan emin olmanızı isterim ki ülkemizin toprak bütünlüğünü hedef alan bu saldırılar Türkiye halklarının tarihsel kardeşliğini asla parçalayamayacaktır. Kendi uğursuz niyetleri içinde inşallah boğulacaklardır. Ne yazık ki terör çirkin yüzünü her yerde gösteriyor. Geçtiğimiz hafta Avrupa'nın kalbine yönelik bir terör saldırısı oldu. Bu bize en az Türkiye'deki saldırılar kadar üzdü. Çünkü bizim için Madrid'de, Londra'da, Paris'te Brüksel'deki terör saldırısının İstanbul ve Ankara'dakinden hiçbir farkı yoktur. Kimden gelirse gelsin. Terörün kaynağı aynıdır. DAEŞ'e karşı mücadelesini hem devletimiz hem de milletimiz nezdinde sürdürmeye devam edecektir" dedi.
"Bu küresel sorunlar içinde en büyük dileğim Suriye'den toz bulutu içinde ayrılan çocukların yeniden ülkelerine dönebilmeleridir" diyen Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dünyanın bütün çocukları huzurlu bir evi, iyi bir hayatı, aydınlık geleceği hak ediyorlar. Onlara bu geleceği sağlamak uluslararası toplumun sorumluluğudur. Böyle kriz dönemlerinde insani değerlere kayıtsız kalanlar diğer zamanlarda da insan haklarına, kadın ve çocuk haklarına katkı sağlayamazlar. Vicdanlarımız, kurşunlarsan, tanklardan, füzelerden daha etkili olmadıkça tüm gelişmişlik ve medeniyet iddiaları hükümsüzdür. Irkçılığın, ayrımcılığın bu derece cüretkar bir biçimde ifade edildiği bu dünyada iyilerin ve onurlu duruş sahiplerinin daha cesur olması gerekmekte. İnsanlığın onurunu ancak onların cesur çıkışları kurtarabilir. Mevlana'nın ifadesi ile aynı dili konuşanların değil aynı duyguyu paylaşanların iyi anlaşacağını düşünüyorum. Bu nedenle buradaki buluşmanın Suriyeli mülteciler adına da bir umut olacağına inanıyorum. Mülteciler meselesini belki de en iyi anlayacak ülkelerin başında ABD gelmekte. Zira ABD tarihi boyunca göçmenlere kucak açmış bir ülkedir. Başkan Obama'nın dediği gibi göçmenlik ABD'nin doğuş hikayesidir. Buradan hareketle Suriyeli mültecileri en insani şartlarda yaşatacak bir uluslararası seferberlik için buradan insanlığın vicdanına seslenelim. Zira kirli siyasetin kilitlerini açacak tek şey vicdandır. Bunun için ise sadece empati yapmak bile yeterlidir. Suriyeli bir kadının, çocuğun vatanından ayrılırken nelerden vazgeçmek zorunda kaldığını düşünelim yeter. Yanına alabildiklerini ise düşünmeye gerek yok. Emin olun bavullarında korku ve umutsuzluk dışında başka hiçbir şey yok."
İHA