1
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:
"ENGELLİ OLMAK UMUTSUZLUĞA TESLİMİYET DEĞİLDİR"
Engelli olmak umutsuzluğa teslimiyet değildir. Çaresizliğe gömülmek, hayatın dışına çıkmak hiç değildir. Bir defa, bu kaçınılmaz hakikati anlamak ve kavramak lazımdır. Ruh ve vücut sağlığımızın ilelebet garanti altında olacağınnı söyleyemeyiz. Engelli olmak yetersizlik, acziyet, acınacak bir durum olarak asla değerlendirilmemelidir. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü aynı zamanda tutarlı bir vicdan muhasebesi yapılmasının fırsatıdır. Engelli kardeşlerimize önceliği vermeli ve onlara hak ettikleri ilgi ve alakayı gösterebilmeliyiz. Sadece 3 Aralık günü ya da 10-17 Mayıs Haftası'nı da beklemek hakkaniyetli bir davranış değildir. Asıl engellilik karamsarlıkla birlikte engellere boyun eğmektedir. Kendi alanlarında rekorlar kıran kardeşlerimiz engelleri birer birer atlayarak isimlerini milli hafızaya yazmışlardır. Her zaman engelli kardeşlerimizin yanında duracağız. MHP varsa huzur vardır, ümit vardır, sıcak gönüller vardır.
"KADIN İNSANLIK ONURUNUN SİMGESİDİR"
Demokrasinin erdem ve emanetlerine sahip çıkmanın ilk şartı temsil ve katılımın önündeki pürüzleri gidermek, herkesin ülke yönetimine katılmalarını temin etmektir. Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri uzun ve zorlu bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. Kadın demek insan demektir, insan ise eşrefi mahlukattır. Kadınlar aktif ve fedakarca mücadele ederken demokratik imkanlardan mahrum olmaları akla ziyan bir çarpıklıktır. Kadının ikinci plana itilmesi insani değerlerin ayağa düşmesi ile bir ve aynı anlama gelecektir. İbn-i Sina'nın ifadesi ile; "köhne fikirler, paslanmış çivilere benzer. Söküp atmak zordur." Kadın insanlık onurunun simgesidir. Türk kadını üstlendiği milli ve manevi vazicefeleri vecd ile yapmıştır. Kadınlar Avrupa'da cadı diye katledilirken Türk-İslam Medeniyeti gönül sultanı olarak görmüştür. İlk Türk devletlerinde kadın da yer almış, devlet yönetiminde söz sahibi olmuştur. Soylu Türk kadınıların hiç aklımızdan çıkmamıştır, çıkmayacaktır. Türk kadını yuvasının da yurdunun da zarafet ile taçlanmış mimarıdır. Kendini tanımanın marifetlerin marifeti olduğuna inanıyoruz. Tam 83 yıl önce bugün, yani 5 Aralık 1934'te Türk kadını milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Demokrasi kültürümüz daha da genişlemiştir. Türk kadını hakettiği mevkiye sonunda gelebilmiştir. 1935 genel seçimleri ile 18 kadın TBMM'de yerini almıştır. Ülke yönetiminde, cinsiyet ayrımının rafa kaldırılması muazzam bir kazançtır. Evinde eş ve anne, iş yerinde el emeği ve göz nuru olan kadınlarımıza çok şey borçlu olduğumuz tartışmasızdır. Kadınlara verilen milletvekili seçme ve seçilme hakkının tarihi ve ahlaki ehemmiyeti çok fazladır. Ne üzücüdür ki bugünlerde kadınların her sorunları, karşılaştıkları zulüm ve zorbalıklar korku verir dereceye ulaşmıştır. 2016'da 338 kadın şiddetle can vermiştir. Bu yılın ilk 10 ayında ise 337 kadın can vermiştir. Kadına şiddet artıyorsa medeni olmaktan, medeniyet seviyesinin yükselişinden nasıl bahsedeceğiz.
"KADIN ŞİDDETİNE SON VERİLMEDEN ADAM GİBİ ADAM OLAMAYIZ"
Bahanesi ne olursa olsun kadına şiddet konusu çözülmeden uzanan eller kırılmadan seçme ve seçilme hakkını konuşmanın tek başına anlam ve karşılığı olmayacaktır. Kadın şiddetine son verilmeden konuşamayız, adam gibi adam olamayız. Parti olarak her zaman kadınlarımızın yanındayız.
DEVLET BAHÇELİ'DEN RUSYA'YA SERT TEPKİ
Türk milleti çetin şartları çevik iradesi ile aşmanın çabasındadır. Pek çok sorun birikmiştir. Üzüntümüz sorunların gittikçe kemikleşmesidir. İç meselelerimizin ağırlığı, siyasetteki gelditler bugün daha fazladır. Türkiye zaman ve zemin kaybetmektedir. Güney sınırlarımız boyunca yuvalanan ihanet mevzi kazanmaktadır. Tehdit artmıştır. ABD'nin YPG ile bağı tüm itirazlarımıza rağmen sürmektedir. Teröristler cesaretlendirilmektedir. Verilmiş sözler çiğnenmektedir. Türkiye'nin çıkarlarını perdelemek maksadıyla küresel fitne ile düşmanca oyunlara bel bağlamışlardır. Rusya, Deyrizor'da YPG ile poz vermekte, aynı kalıp ve kareye girmektedir. Bunda da bir sakınca görmemektedir.