Star/AçıkGörüş
Kâmil Yeşil / Yazar
Cumhurbaşkanlığının yayınladığı genelge ile 2022 yılı Süleyman Çelebi Yılı ilan edildi. (3 Haziran 2022 CUMA. Sayı : 31855.) Bu genelgenin önemini anlamak için 12 Mart 1971 Muhtırasını ve Nihat Erim Hükûmetini hatırlamalıyız. N. Erim Başbakanlığında kurulan Teknokratlar Hükûmeti, ilk kez Kültür Bakanlığı ihdas etmiş ve Talat S. Halman'ı da Kültür Bakanı olarak atamıştı. İlk kültür bakanımız Halman, Itrî'nin 259'uncu ölüm yılı nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın özel konser vermesini istedi ve Konser Salonu'nu tahsis etti. Devlet Sanatçısı Suna Kan (ve kocası Faruk Güvenç ) bunun irticai bir hareket olduğunu, zinhar kabul etmeyeceğini söyledi ve bir kampanya başlattı. Geri adım atılmazsa Devlet Nişanını geri vermekle tehdit etti. Başbakan Erim, Bakan'ına destek vermediği gibi Halman'ın istifasını istedi. Halman istifa etmeyince Hükûmet istifa etti. II. Erim Hükûmeti böyle kuruldu. Yeni hükûmette artık Kültür Bakanlığı yoktu. O zamanlar bakan istifa etmezse görevden alınamıyordu. Bakanın gitmesi için topyekûn hükûmet istifa ediyordu.
Aradan 51 yıl geçti ve bugün Cumhurbaşkanı, Mevlid yazarı için yıl ilan ediyor, ilgili Bakanlık ve kurumları görevlendiriyor, bunun için ödenek veriliyor. Cumhurbaşkanlığı Genelgesinin önemi burada yatıyor. Yoksa halkımız 'Mevlid'i de 'Vesîletü'n-Necât' şairi Süleyman Çelebi Hazretlerini de unutmadı. MEB de 10. sınıfta edebiyat derslerinde edebî bir metin olarak seçilmiş parçalar okutur Mevlid'den.
Genelgede geçtiği gibi milletimiz mübarek gün ve gecelerde, doğum, ölüm, sünnet, evlenme, askere gönderme gibi vesilelerle hem Mevlid okutuyor hem Çelebi'yi rahmetle anıyor. Mevlid, şairin ismini kalplere ve dillere nakşetmiştir. Dili ve üslubu ile çok önemlidir. Sahibinin amel defterini kıyamete kadar açık bırakacak bir sadaka-i cariyedir. Çünkü konusu; milletimizin en çok sevdiği Hz. Peygamber aleyhisselamdır. Bir kısım İlahiyatçılar "Bu bid'attir, şiirin ölülere ne faydası var?" gibi gerekçelerle Mevlid okutmaya karşı çıkıyorlar. Onlara cevap vermek için değil, fakat bu hususta bildiklerimi paylaşmak istiyorum.
Mevlid'i bir manzumenin makamla okunması diye bakarsak ondan bir şey anlamayız. Yazılış amacı Hz. Peygamberimizi biraz öğretmek, çokça sevdirmektir. Peygamberler arasında bir fark bulunmadığını söyleyen bir vaize karşı, Hz. Muhammed'in Hz. Îsâ'dan ve diğer peygamberlerden daha faziletli olduğunu anlatmak için yazılmışsa da aslında o bir aşk şiiridir. Milletin gönlündeki Peygamber sevgisini dirilten bir abıhayat, aşkı şavkıtan bir meşâle, bir güneştir. Mevlid'in (okutmanın) faydaları gibi bir başlık abestir fakat anlamak isteyenlere şunları söyleriz.
Öğretmek için değil sevdirmek için yazılmıştır. Şairin gönlündeki Peygamber aşkını ve sevdasını dil ile kalem vasıtasıyla hissettiren en güzel manzumedir. Tesiri, samimiyetinden kaynaklanır. Bu hususu Latifi "100 küsur mevlid inceledim, hiçbirinde Çelebi'nin Mevlid"indeki tesir ve şevki görmedim" diyerek kayda geçirmiştir.
Mevlid, ölüler için değil; diriler için okunur ve okutulur. Diriler, Mevlid okurken ve dinlerken, iman tazelerler. Mü'minler, dünya ve ahiretle ilgili her ihtiyacı Allah'tan istemeleri gerektiğini idrak ve ilan ederler. Dualara sadece Allah'ın icabet ettiği inancı kavileşir. (Münâcât/Allah'a Yalvarış). Giriş, Kelime-i Tevhid'in tefsiri gibidir. Allah'ın birliği idrak edilip ilan edilir ve âlemlerin yaratılış sebebi hatırlatılır. O sebep, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (ruhunun) yaratılmasıdır. Çünkü bütün (felekler) O'nun varlığı sebebiyle yaratılmıştır. Yaratılışımızı Hz. Muhammed aleyhisselama borçluyuz; "Sen olmasaydın biz olmazdık Ey Allah'ın Elçisi " şuurudur bu. Bundan sonra O'nun kainata teşrifi (doğumu/Velâdet) ve doğum esnasındaki olağanüstü haller anlatılır. İmanımız daha da pekişir. Anadolu'da "Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Din/ Nûra gark oldu semâvât ü zemîn!" mısraları okunurken Hz. Peygambere tazim için ayağa kalkılır ve salavat-ı şerife ayakta, eller göbek üstünde, göz yaşlarıyla okunur. "Sundular bir cam dolusu şerbeti" beyti okunurken; daha önceden hazırlanmış şerbetler ikram edilir. Hz. Peygamber'i medhte acizizdir. Çelebi de bunun farkında olarak O'nu, Rabbimizin övdüğü sözlerle över. Risaletenin mûcizelerle desteklendiği yerlerde Allah'ın Peygamberimize olan yardımlarına hamd eder, biz de aynı şekilde tebliğ ve irşad ederken, dinimizi yaşarken zorluklarla karşılaşırsak Allah bize de yardım edecektir diye iman eder, teselli buluruz. Mi'raç bölümünde Rasulullah ile miraca çıkarız. Hicret bölümünü okur ve dinlerken, bir yandan Efendimiz'in çektiği sıkıntıları düşünür diğer yandan biz de gerekirse hicrete niyet ederiz, bu çözümü Hz. Peygamberin hayatından öğreniriz. O'nun nasihatleri, kötü fiillerden nehiy, risâletin tebliği ile muhatap oluruz. Ve sonunda herkes gibi o da Rabbine kavuşur. O'nun Rabbimize yolculuğuna üzülsek de bir gün Cennette buluşma ve şefaat isteği ile huzur buluruz. Kendimizi de ölüme hazırlarız. Eğer Mevlid, ölen bir kişinin ardından okunuyorsa bu da bizim için bir teselli olur. Çünkü âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber bile ölmüştür. (Rıhlet).
Dikkat edilirse milletimizin Mevlid okumak için vesile kıldığı (doğum, sünnet, askerlik, evlilik, ölüm) gibi her olay bizi Peygamberin hayatı, peygamber oluşu, yolu (sünneti) ve vefatı ile buluşturur, O'nu hatırlatır. Dolayısıla Mevlid öncelikle diriler için okunur.
Mevlidhanlar hangi sebeple Mevlid okuyorlarsa o mevzu ile ilgili aşrlar okur onlarla ilgili girişte kısa bir sohbet eder ve sonunda dua yine aynı konuda olur. Seçilen âyetler ve Mevlid öncesinde (bazen sonrasında) yapılan kısa sohbetler hep o Mevlid cemiyetinin niçin yapıldığı ile ilgili olur. Doğum Mevlid'inde anneye babaya karşı vazifeler, anneliğin faziletleri, İslam'a, ümmete ve insanlığa yapılacak hizmetlerle ilgili âyetler seçilir. Diğer konular da böyledir. Araya yerleştirilen ilahi, kaside ve gazeller bu özel konu ile ilgili seçilir. Bu hususlara 80'li yıllara kadar TRT'de yayınlanan Mevlidlerde de riayet edilmiştir.
Dua'dan bütün diriler ve ölüler nasibini alır. Mevlid esnasında okunan aşrların, salavatların sevabı Mü'min ölülere ikram edilir. Hz. Âdem'den son peygambere kadar bütün peygamberler, şehidler, sıddıklar, erkek ve kadın mü'minler, isimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, arkasından bir fatiha okuyan kimsesi kalmamış (kalmışsa da hayır kalmamış) kişiler nasiplenir bu ikramdan. Cemiyet sahibinin maddi imkanlarına göre çocuklar sevindirilir, aç-tok, zengin-fakir, kadın-erkek ayrımı yapılmadan yemek ve içecekler ikram edilir. Uzaktan olanlar gelirler, taziyeler, hayır dualar alınır. Acılar paylaşıldıkça azalır.
Mevlid ayrıca itikadımızı, Müslümanlığımızı da korumuştur. Ezanın Türkçe okutulduğu, basın organlarında dinî konuların ve Kur'an okunmasının yasaklandığı 50'ye kadarki dönemde Mevlid, Anadolu halkının hem dini hissiyatını korumuş hem çocuklara bu şuuru kazandırmıştır. Bunu Eşref Edip'in "Mehmet Akif Hayatı, Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları" adlı eserdeki bir makaleden çok iyi anlıyoruz. Eşref Edip, 1938'de yayımlanan bu kitaba aldığı haber yazısında "Geçen yıl (1937) Âkif'in vefat yıldönümü sebebiyle Bayezıd Camiinde bir Mevlid okundu." dedikten sonra mevlidhan ve hafızların adını vererek Mevlid'in ilgili bölümleri tam olarak yazar. Arada okunan aşrların hangi surelerden olduğunu belirttikten sonra ayetlerin meallerini de verir. Bir "haber yazısı" ile Eşref Edip, Mehmet Akif ile ilgili bir habere yasak getirilmeyeceği öngörüsünden hareketle hem dönemin dini anlatıma getirdiği yasağı "deler" hem okuyuculara itikadi sorumluluklarımızla ilgili vazifelerini "öğretir". Mevlid'i, 12 Eylül askeri darbesi de yasaklamak istemiş, fakat cesaret edememiştir. Askeri yönetim tek kanallı televizyonda yayınlanan gözü yaşlı ihtiyarların dinlediği, başları takkeli, sakallı cemaatten rahatsız olmuş; bunun yerine, mübarek gecelerde yayınlanmak üzere gündüzden, kendi seçtikleri "sivil" kişilerden oluşan bir "cemaat" önünde Mevlid'in okunarak kayda alınmasını istemiştir. Diyanet görevlileri; Mevlid okunurken cemaatin yüksek sesle "Al-lah" dememesi, mevlidhanın "Şefaat Ya Rasullallah" diye nida etmemesi hususunda da uyarılmıştır. (Bu hususta geniş bilgi için zamanın Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç'ın Zorlukları Aşarken adlı hatıra kitabına bakılabilir.) Mevlid; Yunus Emre'nin İlahileri gibi Türkçenin kurucu metinlerindendir. Süleyman Çelebi; Mevlid ile aradan yaklaşık iki yüz geçince aynı misyonu ifa etmiştir. Zengin, kıvrak, hisli bir Türkçedir Mevlid'in dili. Hiçbir metin Mevlid'in yerini tutmamıştır. Ancak günümüzde mevlidhanlarımız telaffuzda yanlış yapıyorlar. Bölümlerinden kısaltarak okuyorlar.
Mevlid denilince onu hakkıyla hisseden ve okuyan mevlithanlardan bahsetmemek olmaz. Aslında Mevlid'in asırlardır dilden dile aktarılması; yanık sesle, içten duyuşla, muhtevasına uygun bir ahenkle okuyan Mevlidhanlar sayesinde olmuştur. Daha önce bu sayfada yazdığımız gibi, şiiri ölümsüzlestirmenin en kısa yolu onu musiki ile buluşturmaktan geçer. Mevlid'i kanıtlandıran ve ona klasik bir makam ve icra kazandıran, çoğu rahmetli olmuş ve bizim yetişemediğimiz Hafız Sami, Hafız Ali Rıza Sağman'ı; dönüp dönüp dinlediğim Kani Karaca, Bekir Sıdkı Sezgin, Fevzi Mısır, Halil İbrahim Çanakkaleli, Nihat Ulu, Yusuf Gebzeli, Emin Işık, Süleyman Arabulan, Aziz Bahriyeli, İsmail Biçer, İsmail Coşar, İsmail Karaçam, İbrahim Peker'i rahmetle anıyorum. Bursa'da S. Çelebi Hz.leri için onun adına bir Mevlid okutuldu Ulu Cami'de. Acaba Mevlidhanlar için de bir Mevlid okutulur mu? Madem 2022 yılını Süleyman Çelebi Yılı ilan ettik. O zaman bunu da yapmak yaraşır.
Son sözüm şudur: Süleyman Çelebi'yi rahmet anıyorum. Rabbim; O'nu ve bizi Hz. Peygambere komşu, cennette arkadaş eylesin.