Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A.Burak Dağlıoğlu, Akşam Future&Trends Summit'te açıklamalarda bulundu.
Akşam Gazetesi, Future&Trends dergilerinin 19'uncu yılı nedeniyle, bugün İstanbul'da 'Akşam Future&Trends Summit' etkinliğini düzenledi.
Türkiye'de ve dünyada sektörlerin gelecek yüzyılını kapsamlı bir şekilde konuşmak üzere kamu, finans ve iş dünyasından üst düzey yöneticiler ile sektörün tüm paydaşlarını bir araya getiren zirvenin açılış konuşmalarını Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A.Burak Dağlıoğlu yaptı.
Burak Dağlıoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Çok kıymetli konuklar, iş dünyasının kıymetli temsilcileri çok değerli TürkMedya ailesi ve ekranlar karşısındaki seyirciler hepinizi kurumum Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bunu yapmadan önce hepimizin yaşadığı 2023 yılında neler oldu 2024 nasıl başladı nasıl devam edecek dünyada sıklıkla tartışılan hepimizin katıldığı iş toplantılarında konferanslarda konuşulan maddeleri bir hatırlamak lazım. 2023 yılı maalesef dünyadaki merkez bankalarının para politikalarıyla biraz tüketici talebinin daraldığı yatırımların yavaşladığı bir yıl oldu. Yine jeopolitik gelişmelerin etkisiyle maalesef dünyada ticaretin küresel tedarik zincirlerin aksadığı yavaşladığı durumlar yaşadık. Şu anda da maalesef Türkiye'nin güneyinde İsrail'in Gazze'ye orantısız bir güçle saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Dualarımız Gazze'deki insanlarla beraber. Umarız kalıcı ve adil bir çözüm bulunur. Nasıl Ukrayna Rusya için talep ettiler aynısını Gazze'de de önümüzdeki dönemde görürüz diye ümit ediyoruz.
Bir diğer önemli küresel gelişme, muhafazakâr ticaret politikaları. Bunu farklı isimlerle de adlandırmak mümkün. Maalesef bu pandemi dönemi öncesinde başlayan dünya çapındaki daha muhafazakar eğilimler, geçmişte kural koyucu ülkelerin şu anda kurallara uymadığı bir tabloyu görüyoruz.
Bu da maalesef dünyadaki yatırımları şekillendiren gelişmelerden biri. Hepimizin sıklıkla bahsettiği dünyadaki dijitalleşme ve sürdürülebilirlik eğilimleri. İkiz dönüşüm diye bahsettiğimiz süreç buna da değinmiş olacağız. Hepimizin gördüğü üzere dünyadaki ticareti tüketici davranışlarını yatırımları şekillendiren dinamikleri olarak görüyoruz. Bütün bunların hepsini maddeleri artırmak mümkün ama dünyadaki tedarik zincirlerini tekrar şekillendiriyor. Pandemi ile beraber tartışmaya başladık. O zaman daha yakından tedarik gibi kavramlar kullandık.Jeopolitik gelişmeleri de etkilemeye başlayınca dost ülkeden tedarik gibi kavramları kullanmış olduk. Geleceğinde tam olarak nereye gideceğini bilmemekle beraber şöyle bir gerçeklik var dünyadaki tedarik zincirleri şekilleniyor, küreselleşmenin biraz tersine bir süreçle beraber bölgeselleşme eğilimlerinin olduğunu görüyoruz. Ülkemizin de çok doğru politikalarla gelecek adımları daha erken öngörülebilir şekilde daha erken attığı adımlarla uyguladığını görüyoruz. Neyden bahsediyoruz, bölgeselleşme deyince Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki diplomatik atılımlarla aslında ülkemizin çevresinde daha istikrar bölgesi olabilecek ticaretin daha kesilmeden devam ettiği, iş dünyası temsilcileri için baş ağrısının az olduğu bir ortamda ticaret yapmak, ekonomik faaliyet yürütmek için ciddi bir diplomatik çalışmalar olduğunu hep birlikte gözlemliyoruz.
Bu arka plan içerisinde biraz böyle görsellerle beraber verilere girerek değerlendirmelerimizi yapalım.
Biz son 20 yılda dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımları UDY kısacası bu trendleri görüyoruz. Artık 2006 yılı bizim için kritik bir yıldı. Çünkü dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımları bir trilyon doları aşmıştı ve sonraki yıllarda da hep böyle gitti. Ta ki pandemi yılına kadar. Pandemi yılında tekrar 2006 yılından önceki seviyeye dönerek 1 trilyon doların altına düşmüştü.
Hemen sonrasında tekrar yatırımlarda artış oldu 2022 yılında tekrar bir düşüş gördük yüzde 10 kadar bir düşüş. 2023 yılı için tabloda maalesef çok parlak değil. Türkiye bu tabloda nasıl bir performans gösterdi. 2003 yılından önceki dönemde 1970'ten 2003 yılına kadar veri var elimizde. Türkiye dünyadaki yatırımların ortalama yılda binde 2'sini çeken bir ülkeyken artık kabaca yüzde 1'ini çeken bir ülke haline gelmiş. Yani performansımızı 5 kat artırdığımızı söyleyebiliriz.
Bu tabi Cumhurbaşkanımızın sağladığı siyasi istikrar ortamında yapılan reformlarla, yapılan altyapı yatırımlarıyla sağlanan liberalleşme politikaları uluslararası ticaret mekanizmalarına tedarik zincirlerine entegre olmayla beraber gerçekleşen bir performans. Dünyadaki yatırımlardan bahsetmiştik nasıl bir tablo var diye. Dünyada yılın ilk 6 ayının verisi var elimizde yatırımların yüzde 36 oranında daraldığını görüyoruz. Bu G-20 ülkelerinde yüzde 38'e, AB ülkelerinde maalesef yüzde 80'in üzerinde bir daralmadan bahsediyoruz. Bu bahsettiğimiz dünyadaki trendlerin merkez bankası politikaları başta olmak üzere sonuçlarından biri. Ticaretteki yansıması olduğu gibi yatırım hareketlerinde de yansıması var.
Bizim biraz rekabet halinde olduğumuz muadilimiz ülkeler diye baktığımızda bir daralma olduğunu görüyoruz. Özellikle doğu Avrupa ve orta Avrupa bizim rekabet halinde olduğumuz ülkeler. Buralarda da daralma olduğunu görüyoruz. Diğer gelişmekte olan ülkelerde de bu daralmanın devam ettiğin görüyoruz. Çin'deki yatırımların azalması çok keskin bir düşüş var yani yılın ilk 9 aylık verisini kapsıyor geçmiş yıllarda 150 milyar dolar yatırım çeken Çin bu dönemde maalesef 20 milyar dolara ulaşamamış. Yüzde 80-90 civarında yatırımlarda azalma görüyoruz.
Türkiye'ye baktığımızda yılın ilk 11 aylık verisi var elimizde. Ödemeler dengesinden takip ediyoruz, Merkez Bankası'nın verisi kabaca yüzde 25 oranında bir düşüş var. Yaklaşık 9,2 milyar dolar yatırım çekti Türkiye. Yatırım yapan ülkelere baktığımızda Hollanda, Almanya, BAE, Katar Rusya Fransa gibi bir listemiz var. En çok yatırımı imalat, toptan ve perakende ticarette, finans sektöründe, enerji ulaştırma dediğimiz bilgi iletişim teknolojileri gibi bir listeyle devam ediyor.
Toptan ve perakende ticaret dediğimiz sektörün çevresinde bizim başarılı teknoloji girişimlerimiz de var. Özellikle bu e-ticaret alanında faaliyet gösteren ve bazı sanayi şirketlerinin buradaki yürütmüş olduğu ticaret faaliyetlerini içeriyor. Bu sadece perakende aktivitesi değil dijitalleşmeyi de içeriyor.
Geçmiş 20 yılı tekrar hatırlamak adına Türkiye hangi sektörlerde yatırım çekti. Finans, imalat, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, toptan ve perakende ticaret gibi devam eden bir sektör dağılımımız var. Coğrafi dağılım olarak ise Avrupa ülkeleri bizim en büyük yatırımcımız. Yüzde 70'e yakın yatırımın Avrupa'dan geldiğini görüyoruz. Amerika yüzde 8 civarında körfez ülkeleri yüzde 7'nin azı üzerinde ve diğer Asya ülkeleri. Azerbaycan başta olmak üzere Çin, Japonya, Kore, Malezya, Singapur ve Rusya'yı kapsıyor.
İlk 20 yatırımcı ülkenin kimler olduğuna baktığımızda lik 10 sıralamada Avrupa ülkelerini ve Amerika'yı görebiliyoruz. Devamında da körfez ve Asya ülkelerini görmemiz mümkün.
Uluslararası ve doğrudan yatırımlardan bahsedince bir ekonomiye katkıları literatürde zaten genişçe konuşuluyor. Ülkelerin kalkınma politikalarına destek olur, ihracata katkı sağlar, istihdama katkı sağlar. Biz Türkiye özelinde bunu biraz rakamlarla analiz etmeye çalışıyoruz.
Geçtiğimiz 20 yıllık dönemde 2003-2022'ye kadar çalışılabilir veri bu olduğu için inşallah en kısa sürede 2023'de elimizde olacak. Türkiye'nin cari açığının yüzde 40'ını uluslararası doğrudan yatırımların finanse ettiğini görüyoruz. Bu bizim gördüğümüz diğer rakip ülkeler açısından iyi bir performans. Hani sıcak para soğuk para dediğimiz bir tabir vardır, uluslararası doğrudan yatırım dediğimiz daha kalıcı yatırımlar. Türkiye'de fabrika kurulması, alt yapı yatırımları, üst yapı yatırımları, turizm, hizmet, teknoloji sektörüne yapılan yatırımlardan bahsediyoruz. Bunlar bizim için kalıcı ve uzun vadeli yatırımlar olduğu için kıymetli bir katkı.
Bir diğer önemli boyutu istihdam... Uluslararası doğrudan yatırımların istihdama katkısını tek bir veriden sağlamamız mümkün değildi. Yakın dönemde bakanlıklarımızın verilerinden ve TÜİK verilerinden analizler yaparak yeni verilerimizle geldik. Özel sektör istihdamının yüzde 8,8'inin uluslararası yatırımcılar tarafından sağlandığını görüyoruz. Bu veri tabanında 2006 ve 2021 yılları arasındaki veriye sahibiz. Bu yaklaşık 15 yıllık dönemi kapsayan bir çalışma. Yaklaşık 60 bin şirketin verisini içeriyor. 2006 yılında 500 bin kadar istihdam sağlayan şirketler 1,3 milyonun üzerinde istihdama ulaşmışlar. Sektörel dağılımı da görmek mümkün ve imalat sanayi burada en yüksek istihdamın olduğu sektör.
Bir diğer önemli konu ülkemizin dijitalleşmesinden teknoloji hamlesinden, milli teknoloji hamlemizden bahsediyoruz.
Uluslararası yatırımcılar da bu milli teknoloji hamlesine katkı sağlıyorlar. Bunu nerede görüyoruz AR-GE faaliyetlerinde. Türkiye'deki özel sektör AR-GE harcamalarının yüzde 30'unu uluslararası şirketlerin yaptığını görüyoruz.
Yine Türkiye'deki uluslararası şirketlerin Ar-Ge harcamalarının 2006-2021 döneminde 3 kat arttığını görüyoruz. Yine Türkiye'de 2021 verisi burada 545 uluslararası sermaye şirketin AR-GE faaliyeti yürüttüğünü görüyoruz. 2023 itibariyle bu sayının 680 civarında olduğunu biliyoruz. Bu sayı artmaya devam ediyor.
Uluslararası sermaye şirketler de Türkiye'de AR-GE faaliyetlerine, tasarım merkezi faaliyetlerine devam ediyorlar. Biz ihracat yapan bir ülkeyiz politikalarımız bu yönde. Peki uluslararası sermaye şirketlerin burada katkısı nedir? Tabii ki yine literatürde ifade edilen küresel tedarik zincirlerine bizim yerli şirketlerin katılması ve bu tedarik zincirlerinde daha üst sıralara çıkması bizim için çok kıymetli bir katkı.
Rakamlara baktığımızda ise 2021 yılı ise yıllık ihracatımızın yüzde 30'unun uluslararası sermaye ticareti tarafından yapıldığını görüyoruz. Burada kıymetli bir gösterge belki de bu ihracatın teknoloji dağılımı. Yüzde 60'ı yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor bu da bizim ihracatımızdaki değerin yukarı çekildiğini gösteren göstergelerden biri.
Bizim aslında uluslararası yatırımcı hikâyemiz çok eski, Osmanlı zamanından beri uluslararası şirketler var. Bazı markaların 160'tan fazla yılı burada kutladığını biliyoruz. Cumhuriyetimizle eşit yılda burada bulunanlar var. Artık Türkiye'de yerleşik büyük bir kominite olduğundan biliyoruz ve tedariklerinin hizmet tedariki dahil yüzde 70'inin Türkiye'den yapıldığın görüyoruz. Bu da çok kıymetli... Aslında bu şirketler burada yerleşik, kalıcı yerelden tedarike önem veriyorlar ve artık bizim ekonomimizin bir parçası olduklarını buradan görüyoruz.
Bu uluslararası doğrudan yatırımlarda rekabet coğrafyasından bahsettik. Bizim rekabet ettiğimiz uluslararası yatırımcıların bir yatırım kararı süreci işlettiğinde Türkiye'yi kıyasladığı ülkeler oluyor. En temelde biz orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile rekabet ediyoruz. Kuzey Afrika ülkeleri ve diğer Ortadoğu ülkeleriyle rekabet ettiğimiz projeler de oluyor. Bu coğrafyadaki geçmiş yıllardaki yatırımların yüzde 9,5'uğunu ülkemize çekmişiz. Bunun başarılı bir performans olduğunu düşünüyoruz. Yine bu rekabet coğrafyası içerisinde biraz proje adedi açısından her yıl ne kadar işlem adedi olduğu da önemli bizim de bu uluslararası veri tabanından elde ettiğimiz analiz Türkiye bu rekabet coğrafyasında en çok gıda ve tarım yatırımı çeken ülke. Özellikle son 10 yıllık dönemde.
Bir diğer kıymetli gösterge imalat yatırımları açısından Türkiye kendi rekabet coğrafyasında açık ara önde olan bir ülke. Bunu yıllar önce kurumda genç uzmanken bir uluslararası bir yatırımcıdan duymuştum. Dünya haritasına bakın Almanya'dan Çin'e kadar olan coğrafyada Türkiye gibi bir endüstriyel yetkinliği derinliği olan bir ülke yok demişti. Belki o sözlü ifadenin rakamlara yansımış hali. Türkiye imalat yatırımlarında bölgesinde en çok tercih edilen ülke olarak dikkatimizi çekiyor. Yine bu yatırımların tipine baktığımızda son 10 yılda genişleme yatırımlarında en çok yatırım çeken ülke olarak dikkat çekiyor.
Mustafa Bey konuşmasında fırsatlarında konuşulmasını da söylemişti. Baktığımızda ciddi fırsatlar var. Baktığımız zaman geçmiş 20-21 yılın hikâyesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sağlanan o siyasi istikrarın reform yapabilme kapasitesi getirdiğini gördük. Altyapı yatırımlarının yapabilme kapasitesini gördük. Politikalar hep devletin alt yapı yatırımları yaptığı hatta bazı durumlarda özel sektörle beraber kamu özel işbirliği projelerimiz çok başarılı uygulanmış oldu.
Özel sektörlerin de yatırım yapmasının önünün açıldığını gördük. Mesela bugün enerji sektörü konuşulacak. Artık özel sektör enerji de önemli bir yatırımcı. Bu aslında birçok sektörde gerçekleşti. Bir diğer önemli gelişme bu dönemde yine bahsettik Türkiye'deki şirketlerin küresel tedarik zincirlerine hızla entegre olduğunu ve daha fazla katma değerli ürünler üreterek tedarik zincirindeki rolünü güçlendirdiğini gördük. Bu yine önümüzdeki dönemde göreceğimiz trendlerden biri.
Türkiye artık bölgesinde bölgesel bir merkez haline geldi. Üretim, Ar-Ge, Uluslararası bölgeseller yönetim faaliyetleri ve lojistik açıdan biz bunu başarmış bir ülkeyiz. Gelecek vizyonumuz ise Türkiye'nin ikinci yüzyılına başladık. Geçen yıl yüzüncü yılımızı kutladık. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı diye ifade ediyor. Bizim vizyonumuz dünyadaki ilk 10 ekonomiden biri olmak. Hedefimiz bu, bütün politikalar, stratejiler buna yönelik. Türkiye'yi artık bölgesel bir ekonomik aktör olmaktan öteye küresel bir güç merkezi taşıyacağız. Buna erişebileceğimize ben yürekten inanıyorum.
Bütün çalışmalarımızı da bu bağlamda yapıyoruz. Geçtiğimiz 20 yıldaki başarılarımız aslında bunu yapabileceğimizi bize en rahat gösteren en somut dayanağı. Ekonomimiz 2003 yılında 18. sıradayken artık 11. sıraya yükselmişiz. Biz nominal rakamlarla da ilk 10 ekonomiden biri olacağız inşallah. Bu birazcık da dengeli o ülkelerin alım gücü açısından farklılıkları gideren bir gösterge olması açısından çok uluslararası endekslerde kullanılan bir gösterge. Öngörüler 2026 yılında yine bizim endekse göre yine ilk 10 ekonomiden biri olacağımız, 2050'li yıllarda da ilk 5 ekonomide olabileceğimizi gösteren bir öngörü ve bu IMF'nin bir çalışması.
Peki bu nasıl olacak? Devlet yine altyapı yatırımlarını yapmaya devam edecek. Özel sektörün yatırımlarını ticaretini ekonomik faaliyetlerini kolaylaştırıcı çalışmalar devam edecek. Karayolu yatırımcısı geçmiş 2002'de 7000 km olan bölünmüş karayolu uzunluğumuz 2023 yılında 30 bin km'ye ulaştı ve 2035 hedefimiz bunu 36 bin km'ye taşımak. Bunları görselleştirmeyi biz seviyoruz. Demiryolu özellikle Avrupa'ya ihracatı olan şirketler için kritik bir konu. Çünkü karbonsuzlaşma önemli bir beklenti.
Bütün ülkeler sıfır karbon yılı hedefini ortaya koyuyorlar. Bizim de önümüzdeki dönemde çok yoğun bir demiryolu yatırım programımız olacak. 2053 yılında yaklaşık 28 bin km'nin üzerinde bir demiryolu haritasına sahip olmuş olacağız. Devletin gelecek adına en büyük eğilimi demiryolu yatırımına devam etmek. Bir diğer önemli konu deniz yolu. Özellikle ihracatımızın ticaretimizin büyük bir bölümünü limanlardan yapıldığını görürsek 2003 yılında yaklaşık 150 olan uluslararası liman sayımızın artık 2200'ü aştığını görüyoruz.
Havayolu hep konuştuğumuz konu ve buradaki sponsorlarımızdan biri ve gururumuz THY. Sadece yurt içinde değil özellikle Türkiye'yi dünyaya bağlamasıyla Türkiye'ye sağladığı bu bağlantı gücüyle aslında Türkiye'nin bu merkezleşme hikâyelerinden en büyük paydaşlarından biri belki de. Burada yolcu sayımızın 2003 yılında 30 milyonlarda olduğunu ve artık 210 milyonu aştığını ve 2025 hedefi olarak ise 240 milyon hedefi görüyoruz. Burada önemli bir altyapı faktörü yine, 2003 yılında Türkiye'de 26 havalimanı varken artık 57 havalimanı var. 2035 yılında tamamlanan projelerle 61 havalimanımız olacak.
Bu sadece yolcu açısından değil, özellikle dünyadaki tedarik zincirlerinin yaşadığı dönüşümlerle beraber hava kargo çok önem kazanıyor. Yükte hafif pahada ağır dediğimiz yükler için önemli. Bizim aldığımız birçok yatırımcı başvuru dosyasında havayolu kargosu erişimi artık sık sorulan sorular haline gelmiş durumda. Sadece tabi bu lojistik altyapısına değil Türkiye geçtiğimiz dönemde sağlık, eğitim, dijital altyapı gibi birçok alanda yatırım yapmış oldu.
Dünyadaki yatırımlarda 2000 yılında ve 2021 yılında bin kişiye düşen hastane yatağı sayısını gösteriyor. Türkiye o dönemde dünya ortalamasının maalesef altında. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki bu yatırımlarla beraber bin kişiye düşen hasta yatağı sayısı 2,1 iken bunu 2021 yılı itibariyle 3'e taşımış olduk. Diğer ülkelerde bu gösterge aşağı doğru düşerken Türkiye bunu yukarı doğru çeken ender ülkelerden biri. Önümüzdeki dönemde bunu 3,6'ya taşıma hedefimiz var.
Dünyadaki önemli hidrokarbon rezervleri Türkiye'nin doğusunda önemli pazarlardan biri de Türkiye'nin batısında... Türkiye burada önemli bir köprü görevi gören ülke ama Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın zamanda açıklamış olduğu gibi biz sadece bu köprü görevini artık üstlenmeyeceğiz. Uluslararası enerji pazarının belirlendiği fiyatların belirlendiği borsanın belirlendiği bir ülke olmaya talibiz. Önümüzdeki yıllarda da politikalarımızı buna göre geliştiriyoruz ve yine salonda yenilenebilir enerji yatırımcıları var. Benim daha çok üzerinde durmayı sevdiğim slaytlardan biri bu. Çünkü yine bizim bütün uluslararası yatırımcımız, yerli yatırımcılarımız. Özellikle 2026 yılında Avrupa'nın uygulamaya koyacağı bu sınırda karbon düzenlemeleriyle beraber önemli oluyor. Yeşil enerji tedariki... Bütün şirketler bunu anlamak, bunu yapabilmek istiyor.
Şu anki tabloda bizim yaklaşık 105 cigavatlık kurulu gücümüz var. Bunun %55 yenilebilir enerjiden geldiğini görüyoruz ve 2035 yılında bizim bu kurulu gücümüzü 190 cigavata kapat taşıma planımız var ve yaklaşık kurulu gücümüzün %65'i yenilenebilir enerjiden oluşacak. Aslında şu anki tabloya baktığımız zaman yani geçmiş yıllardaki üretilen yeni bir enerji sanayinin ihtiyacı olan bir sanayinin ihtiyacı olandan fazlasını üretebilen bir ülkeyiz. Fakat bu yeterli değil, biz hızla büyüyoruz. Enerji yatırımlarımızın da hızla artması devam etmesi gerekiyor. Biz de bu yıl Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak ANKAT'tan bir yatırım ödülü aldık. Sürdürülebilirlik başlığı altında Türkiye'deki yenilenebilir enerji yatırımlarıyla bilinen şirketlerden biri Enerjisa'nın bir yatırım projesiyle bin cigavatlık, rüzgar yatırım projesiyle uluslararası bir ödül almış olduk.
Ödülün açıklamasında da özellikle yeşil enerji dönüşümüne katkısı gelecekte yeşil hidrojen üretme potansiyeline katkısı ve ofisimizin sağlamış olduğu kolaylaştırıcı yatırımın hızla hayata geçirici rolünden dolayı bir ödül almış olduk. Bizim gördüğümüz temel trendlerden biri de bu sürdürülebilirlik. Yeşil ekonomi ve enerji sektörü. Burada önemli bir rol oynuyor. Devletimiz bu alanda önemli kararları almaya yatırımları kolaylaştırmaya kararlı. Önümüzdeki dönem için Türkiye'nin rekabetçi avantajlarından biri bu olacak.
Peki sanayi altyapısı nasıl gelişti? Baktığımız zaman 2.002 yılında Türkiye'deki planlı sanayi arazileri 10 binde sekize tekabül ediyor.
Bu maalesef çok yetersiz bir alan. Devletimiz bu dönemde hızla organize sanayi bölgelerine yatırım yaptı. Şimdi buradaki rakama baktığımız zaman 190 civarı OSB var ki işte bunu ikiye katlamışız gibi görünüyor. Ama mevcut OSB lerin genişlemesi çok ciddi yakın tuttu ve bu dönemde biz yaklaşık işte planlı sanayi bölgesi arzımızı 2 buçuk kat arttırmış olduk ama önümüzdeki dönem için hedefimiz daha büyük. Bu bize yeterli değil. Hem genişleme yatırımları açısından mevcut uluslararası şirketlerin yatırımlarını büyütmesi açısından hem de en fazla imalat sanayi projesi kazanan ülke sadece uluslararası yatırımcılar da talep etmiyor. Bizim Türk şirketlerimizde hızla büyüyorlar, bizim endüstriyel planlı sanayi arsası parseli arzımızı hızla arttırmamız lazım. Önümüzdeki dönemde 2028'e kadar bu arzı 3 katına çıkartma hedefimiz var.
Sanayi AR-GE'siz olmuyor. Biraz önce de bahsetmiş olduk. Peki Ar-Ge merkezlerinde durum ne? Zamanında işte Türkiye'de TEKNOPARK sayısı 2002 yılında beşken artık 89 TEKNOPARK'ımız faaliyette. Yeni yapılanlarla beraber yüzün üzerinde TEKNOPARK'ımız olacak. Bunun özellikle şu anda 10.000 kadar teknoloji girişimde ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Dijitalleşme hikayesinde sürdürülebilirlik dönüşümünde teknolojiyle olacağını düşündüğümüz zaman çok önemli bir bileşen olduğunu düşünüyoruz. Bir de bildiğimiz üzere şirketlerimiz kendi merkezlerinde Ar-Ge merkezi statüsü olarak Ar-Ge faaliyeti yürütebiliyorlar. 2002 yılında zaten böyle bir mevzuat yoktu. Yapılan düzenlemelerle beraber şu anda artık 1300'lere yaklaşan sayıda lisanslı Ar-Ge merkezi olduğunu biliyoruz.
Ve önümüzdeki dönemde de bu trendin artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Türkiye Ar-Ge'de güçlü bir ülke olmaya devam edecek. Burada da belki yine önemli göstergelerden biri özel sektör Ar-Ge harcamalarında başı çekiyor. %62'sini yaklaşık özel sektörün yaptığını görüyoruz ama bizim hedefimiz bunu daha da yukarıya taşımak yüzde yetmişlere yaklaştırmak önümüzdeki 4 yıl içerisinde.
Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurt dışı hasılaya oranı bu uluslararası bir benchmark aslında.
Baktığımız zaman Türkiye işte bundan 15 yıl önce filan yüzdebire henüz ulaşamamıştı. Artık gayrisafi yurtiçi yüzde bir buçuğunu Ar-Ge'ye harcıyoruz. Hedefimiz bunu önümüzdeki 4 yılda 2028 yılında yüzde ikinin üzerine taşımak. Ülkemizi gerçek bir o teknoloji dönüşümü yapabilmek için bu Ar-Ge faaliyetlerini bizim kendimiz yapmamız lazım. Teknolojiyi ithal etmememiz lazım. Bu vizyonla kamunun destekleri, harcamaları, teşvikleri, şirketleri Ar-Ge'ye özendirmek yolunda olacak.
Peki dijitalleşme de durum ne? Yine sponsorlarımızdan biri Türk Telekom çok anlamlı sponsorlar var gerçekten. Birazdan biraz böyle işte şey sahnede de konuşmuş olacaklar gerçi ama gerçekten bu altyapıdan bahsederken dijital altyapı artık yine ülkelerin rekabetçilerini belirleyen önemli göstergelerden biri oluyor. Mobil geniş bant abone yaygınlığında artık % doksanlara yaklaşan bir oran var ve önümüzdeki 2028 yılına kadar bunu bütün ülkeye % yüze yaymış olacağız. Fiber altyapı yatırımları önemli. Şu anda nüfusumuzun %7 buçuğuna ulaşıyor ve önümüzdeki dönemdeki yatırımlarla yüzde on birin üzerine taşıma hedefi var.
Fiber, 5G bunlar gelecekte çok konuştuğumuz alanlar. Bunlar özellikle sanayinin hepinizin bildiği üzere hizmetler sektörünün dönüşümü için dijital dönüşüm için kritik önem arz ediyor. Burada da ülkemiz bu konudaki altyapıyı geliştirmekte kararlı. Dijitalleşmenin yansımalarından biri yine dünyadaki önemli benchmarklardan biri. Hani Türkiye nasıl gidiyor? Burada küresel inovasyon endeksi diye bir endeksimiz var. Ülkemiz burada kırklı ellili sıralardayken geçmiş yıllarda uygulanan işte reformlarla yapılan düzenlemelerle bir iyileşme gösterdi. Şu anda 39. sıradayız. En son güncel rakamlarla ama baktığımız zaman birazcık daha kendi rekabet sıralamamızda yani o üst orta gelir grubu veya işte gelişmekte olan ülke dediğimiz ligde dördüncü sıradayız, fena değiliz aslında tabii ki burada kalmayacağız, bizim hedefimiz burada birinciliğe oynamak.
Dünyadaki 113 ülke arasında yapılan bir endeks var. Burada en çok patent başvurusu yapan 12. ülke sırasındayız. Yine aslında çok yoğun bir Ar-Ge ve tasarım faaliyeti içerisinde olduğumuzu gösteriyor. Uluslararası göstergelere de yansıyor. Dijitalleşme deyince en böyle konuşmayı sevdiğimiz konulardan biri. Salonda da teknoloji yatırımcılarımız, girişimcilerimiz olduğunu görüyorum. Tanıdık yüzler var Türkiye erken aşama teknoloji yatırımlarında son dönemde önemli bir mesafe kat etti. 2023 verisi henüz yok önümüzdeki haftalarda elimizde olacak inşallah. O yüzden 2022 verisi var. Şimdi 2021 yılına kadar Türkiye böyle 100.000.000 dolarlar mertebesinde bu teknoloji şirketlerine erken aşamada yatırım yapan bir ülkeydi.
Özellikle pandemi sonrası dönemde ülkemizdeki işte sermaye piyasaları kurulunun da aktif rol oynamasıyla yurt içerisinde birçok girişim sermayesi fonu kurulmuş oldu. İşte melek yatırım networkleri çok aktif. Onlar çok artmış oldu ki onlar da yine devletimizin destek verdiği alanlardan biri. O bireylerin yatırımı da gelir vergisi muafiyetleri vesaire var ve yine bir diğer gelişme işte kitle fonlaması gibi enstrümanlar hayatımıza girmiş oldu.
Bu gelişmelerle beraber yatırımlarda bir lig atladığımızı artık milyar dolar mertebesinde bu alanda yatırım olduğunu görüyoruz. Mevcut durumda da yine önemli göstergelerden biri işte kaç milyar dolar değerlemeye ulaşan şirketimiz var, işte unicorn diyoruz veya biz türkçesinde turcorn diyoruz, kaç şirketimiz var işte kabaca farklı tasnifler olmakla beraber 6 diye görüyoruz. Bunların ikisi de bekacon dedikleri artık o değerlemesi çift haneli değerlemeyi görmüş şirketlerimiz burada da iyi bir yolda gitti mi? Gözle görüyoruz. Şimdi bugün burada fintech özelinde veya tek finin özelinde Mustafa Bey'in dediği gibi dayak yemeyelim. Hiçbir tarafta ikisinde analım.
Şimdi biz geçmişte e ticaret sektöründe veya işte oyun alanında veya yazılım alanında yüksek değerlemeli şirketler görmüş olduk. Bizim öngörümüz pipelinenı da gördüğümüz için hangi şirketlerin yatırım turlarında nerede olduğunu önümüzdeki dönemde fintech alanında ciddi yatırımlar olacağını öngörebiliyoruz. Bunu tabii şöyle bir boyutu da var, kamu bu sektörü yakın zamanda düzenlemelerle regüle etti. Hem dijital bankacılık uygulamasını getirmiş olduk.
Ödeme sistemleri tarafında regülasyonlar güncelleniyor. Günceli yakalamak adına ve elektronik para dediğimiz alanda da mevzuatlar yenileniyor. Yatırımcının sevdiği regülasyon riskinin minimize edildiği bir ortam var. Biz bu bağlamda tabii ki dünyadaki şartlar birazcık bu değerlemeleri etkiliyor. Belki işte 2021 şartlarında bu yıl o fintechlerimiz yatırıma çıksaydı, çok milyar dolar değerlemelere ulaşabilirlerdi. O dünyadaki o para bolluğundan bağımsız değil. Bizim için önemli olan bu şirketlerimizin rekabetçi üstünlüğü, sağlığı gücü. Biz önümüzdeki dönemde birçok teknoloji girişiminin unicorn olabileceğini düşünüyoruz. İşte 2025 itibariyle bizim yirmiye ulaşabileceğimize yönelik bir hedef var. Bunların hatta beşli dekort olabilir diyoruz. Önümüzdeki yıllara dair agresif bir hedefimiz var bence biz bunu başarabiliriz. Bizim teknoloji gelişimcilerimiz bunu başarabilir, çok açıkça görüyoruz. Küresel ölçekte rekabetçi ürünler ve hizmetler geliştiriyorlar, ihtiyaçları olan şey fonlamaya erişim iyi mentorluk ve işte bizim kamunun onlara yol açması biz de Yatırım Ofisi olarak özellikle bu şirketlerimizin uluslararası platformlarda temsiliyetine önem veriyoruz.
Işte dünyadaki bazı önemli etkinliklere onların katılımını sağlıyoruz. Ama daha önemlisi bizim için daha kritik olan TEKNOFEST marjında biz Yatırım Ofisi olarak bir girişimcilik yarışması düzenliyoruz işte. Take-off adını verdiğimiz bütün bu politikalarla beraber bizim bu teknoloji girişimlerimizin uluslararası ve yerli yatırımcılara ulaşması ve önlerin açılması için faaliyet gösteriyoruz. Bu gelecek adına net bir trend.
Teknoloji girişimciliği, dünyadaki yatırımları sürükleyen bir faktör oldu ve olmaya devam edecek.
Bir diğer slayt burada paylaşmayı seviyoruz işte. 2022 yılında artık Türkiye'nin milyar dolarlarla Türkiye'de erken aşamalarda yatırım yapmasıyla beraber bu bizim yerli bir veri tabanı kuruluşumuz startup watch'un analizi işte şöyle, tasnif ediyorlar. Çift haneli milyar dolarda yatırım oluyorsa onu Şampiyonlar Ligi olarak kodlamışlar, işte orada 3 ülke var. Milyar dolar yatırım oluyorsa bunu Süper Lig olarak görüyor ve Türkiye geçen yıl Avrupa'da 2022 yılında 10. ekosistem yani yatırım çekme anlamında bunun bir başarı olduğunu görüyoruz. Diğer ülkelerde sıralamada devam ediyor.
Yine bahsettiğimiz trendlerden sürdürülebilirlik. Burada yine TürkMedya ailesinin bir yayını olan Platin dergisinde ödül törenlerinde bu bağlamda ödüller verilmişti. Orada da kısaca değinmiş olduk. Çok net bir şekilde gelecekte ülkelerin rekabetçilik gücünü belirleyen faktörlerden biri sürdürülebilirlik kriterleri olacak. Yani 10 yıl öncesinde de bazı uluslararası sermaye şirketlerinin yatırım kararlarında bu göstergelerin önemli parametre olduğunu biliyorduk. Ama artık her yatırım projesi de böyle oldu. Yani arada birkaçı değil hepsinde sürdürülebilirlik kritik bir gösterge.
2020 yılında yayınlanmış bir endeks var. Bu green kompleks diyor. Yani bir ekonomi ne kadar yeşil dönüşümde bunu gösteren bir endeks var. Türkiye burada 30. sırada yer alıyor. Mevcut durumda ama bizim için önemli olan burada fırsat potansiyel gelecekte nereye gelebiliriz? Aynı yılda ki endekste aslında Türkiye'nin potansiyelinin dünyada altıncı sıraya yükselebileceği yönünde.
Ve bizim de uyguladığımız zaten bütün politikalar Türkiye'nin bu yeşil dönüşümünü hızla taşımak, dünyada bütün bu endekslerde üst sıralarda yer almak ve gerçekten sürdüğü bir ekonomi olarak dünyada bir ekonomik aktör olma hedefi... Ve biliyoruz hepimiz 20053 yılı bizim net sıfır karbon emisyonu hedef yılımız. 2053 bizim için kritik bir yıl.
Sıfır atık... Bu bizim gururla anlattığımız Sayın Cumhurbaşkanımız ve çok kıymetli hanımefendinin liderliğinde yürüyen proje. 2017 yılından bu yana biz çok ciddi bir şekilde döngüsel ekonomiye aslında hayatımıza sokmuş olduk. Bunu atığın geri kazanım oranı rakamlarından görebiliyoruz işte şu anda %35 civarı atıkların geri kazanım olduğunu görüyoruz.
2028 yılında hedefimiz bunu yüzde kırkın üstüne taşımak. 2035 yılına geldiğimizde ise bunu yüzde altmışın üzerine taşımak.
Biz sürdürülebilirlik yolunu aslında çok erken çıktık. 15 yıl önce çıktık. Bizim ekonomik kalkınma planımızda sürdürülebilirlik ilkelerini temel parametre olarak koymamız oldu. 2024 yılı için bir beklenti yüce meclisimizin takdirinde iklim kanunumuz gündemde ve bunun getireceği emisyon ticaret sistemi önemli başlık oluyor.
Bu yol haritamız devam edecek. Uluslararası yatırımcılara da sıklıkla anlattığımız bir perspektif. Şimdi bu gelecek vizyondan bahsediyoruz. Tabii ki ihracattan bahsetmek gerekiyor kesinlikle. Yine bir geçmiş dönemi hatırlamak lazım. Türkiye 2002 yılında dünyadaki ihracatın binde altısından biraz daha az, binde böyle 54 civar galiba, bir payı olan bir ülke. Bu zaman içerisinde uygulanan politikalarla artık yüzde birin üzerine gelmiş oldu.
Yine bir diğer gösterge dünyadaki ihracatın yıllık ortalama artış hızı böyle kabaca bu dönemde % 6.9'ken Türkiye'nin performansı dünya ortalamasının da üstünde yüzde onun üzerinde bir artış göstermiş. Burada anlatmak istediğimiz Türkiye'nin ihracat odaklı politikaları uygulandığı, başarıyla uygulandığı dünya ortalamasından veya diğer rakiplerimizin ortalamasından daha hızlı bir artış göstermiş olduğu... Bu yüzden zaten bölgesel bir merkez haline gelmiş oldu.
Ve bizim bu yolculuğumuz devam edecek. Yine bir geçmiş döneme göre bir kıyas işte burada coğrafi dağılımdan bahsetmek istiyoruz. Özellikle 2002 yılında ihracatımızın yüzde elliye yakını Avrupa Birliği ülkeleriyken diğerinin içerisinde de diğer Avrupa ülkeleri olmakla beraber artık AB'nin payı nominol olarak tabi ki artıyor. Ama bir pay olarak yüzde kırklara gelmiş durumda. Türkiye ciddi bir pazar çeşitlendirmesine giden bir ülke. Özellikle Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika ülkelerinde Türkiye önemli bir ekonomik aktör haline gelmiş oldu.
2002 yılında 9 üründe biz bir yılda bir milyar dolar üzeri ihracat yapabilirken, artık 2023 yılında 53 üründe bir milyar doları yani bir milyar doları üzeri belirli bir ölçekte oyuncu haline geldiğimizi gösteriyor. Bu ürün çeşitlendirmesi de yapabildiğimizi gösteriyor. Ülkemizin başarılı göstergelerinden biri ihracat adına. Gelecek vizyonumuz tabii ki işte bu yıl biz kabaca 256 milyar dolar ihracat yapmış olduk. 2028 hedefimiz 375 milyar doları görmek. Ama belki daha önemlisi bu mal boyutu hizmetler ihracı işte.
2003'ten bu yana bizim hizmet ihracatımız çok büyük artış gösterdi. Artık 100 milyar dolara yaklaşmış durumdayız. Ülke olarak 2.023 hedefimiz bizim yaklaşık 120 milyar dolardı. Onun da kırılımı önümüzdeki aylarda netleşecek. Fakat burada durmayacağız. Bizim 2028 hedefimiz turizmde 100 milyar dolar, diğer hizmet kalemine de 100 milyar ihracat, yani 200 milyar dolar hizmet ihracatı yapabilmeyi hedefliyoruz. İkisini de topladığımız zaman işte 575 milyar dolarlık bir mal ve hizmet ihracatı hedefimiz var diyebiliriz.
Sunumum sonlarına yaklaşırken Yatırım Ofisi perspektifi ile biz nasıl yaklaşıyoruz, nasıl görüyoruz buna bir değinmek isterim. Yine radyodaki seyircilerimiz dinleyicilerimiz için zor olacak ama burada çok kabaca bir ürünün yaşam döngüsündeki katma değeri oranı görüyoruz. Böyle çok kabaca, işte bir ülkede bir ürünün Ar-Ge tasarımı yapılabiliyor. Diğer bir ülkede ticari faaliyet ticarileşmesi faaliyetleri yürütebiliyor. Başka bir ülkede satın alması planlanıyor. Bunun nasıl üretileceği planlanıyor ve bir ülkede üretimi yapılıyor.
Katma değerinin yavaş yavaş azaldığı bir ortam görüyoruz.
Daha sonrasındaki faaliyetler üretip sonrası fonksiyonlar dediğimiz işte lojistik planlaması. Bu ürünün satış sonrası hizmetleri, belki eğitimi, yönetim faaliyetleri gibi diğer faaliyetler var. Burada da tekrar katma değerinin arttığını görüyoruz. Şimdi bizim Türkiye'de zaten ar ge merkezi tasarım merkezi ülkemizin yoğun teşviklendirdiği alanlardan biri. Bu yüzden zaten belirli bir başarımız var. Az önce grafiklerde de görmüş olduk. İmalat tarafında zaten çok güçlüyüz. Coğrafyamızdaki en güçlü ülkeyiz ve yine bölgesel yönetim faaliyetleri adına Türkiye'de işte yaklaşık yüze yakın uluslararası şirketin İstanbul'dan çevredeki faaliyetleri yönettiğini biliyoruz. Yine bazı fonksiyonlarda özellikle bölgesel eğitim merkezlerinin Türkiye'de kurulduğunu görüyoruz. Medikal cihazlar sektöründe makine sektöründe havacılık sektöründe bunun örneklerini görüyoruz. Biz bu değer zincirindeki daha çok fonksiyonun Türkiye'de yerleşmesi için faaliyetimize devam ediyoruz.
Türkiye'de üretimi olan bir şirkete gittiğimiz zaman diğer fonksiyonların Türkiye kazanmak için oradaki yöneticilerle beraber ne yapabiliriz bunu tartışıyoruz. Bizim için önümüzdeki trendlerden Yatırım Ofisi olarak en önemli gündemlerden biri bu. Uluslararası şirketlerin buradaki yerlilik oranını arttırmak, daha çok fonksiyonu burada tutmak. O tedarik zincirindeki daha çok adımı burada tutmak. Çünkü bu uzun vadede yerlileşmelerini de arttırdıkları gibi kalıcılıkların da sağlıyor. Bu ülkenin daha büyük bir parçası haline gelmiş oluyorlar ve tabii ki ürettikleri katma değer de artmış oluyor.
Bizim için bir diğer önemli gündem buna nitelikli uluslararası oradan yatırım diyoruz. Yani sadece artık o parasal değerine ödemeler dengesine yansıyan boyutuyla değil, ülkemizde nasıl değer ürettiğine bakıyoruz. İklim dosya yatırımları artık literatürde var. Klavid FDI diye geçiyor. Bu sürdürülebilirlik gündemiyle beraber iklim dostu yatırımlar, çevre teknolojileri sürdürülebilirlik gündemiyle beraber iklim dostu yatırımlar, çevre teknolojileri, iklim teknolojileri ve diğer alanlar, verimlilik teknolojileri bunlar bizim için kritik enerji yatırım başlıklarından biri olmuş oluyor. Dijital yatırımlar bir diğer alan. Biz bu alanda da yatırım projelerini hedefliyoruz, çekmeye devam edeceğiz ve KTZ dediğimiz küresel tedarik zinciri odaklı yatırımlar... Biz Türkiye'nin küresel tedarik zincirlerindeki o konumunu güçlendirmek için daha yüksek katma değerli alanlarda yatırım kazanması için faaliyetlerimize devam ediyoruz.
Bilgi 10 yatırımlar artık birazcık daha bu veri üzerinde diyelim odaklanan veya daha işte o beyin gücü gerektiren işleri odaklıyor ve tabii ki yapay zeka ile ilgili yatırımlar projeler de burada bizim başlıklarımızdan biri...
Nitelikli istihdam sağlayan yatırımlar burada daha yüksek katma değer oluşturan yatırımlar ve nitelikli finansal yatırımlar bizim için kritik hedeflerden biri. Belki en sonuncusu biraz açmak lazım.
Burada bahsettiğimiz işte dünyadaki teknolojiye büyüme sermayesi olarak yatırım yapan veya işte bizim burada o şirketlerimizin gelecekte daha büyük oyuncular olması için kritik rol sağlayan girişim sermayesi yatırımları... Ülkelerin varlık fonlarını ülkemizdeki yatırımları, emeklilik fonlarının dünyadaki büyük sigorta şirketlerinin ve aile ofislerinin Türkiye'mizdeki yatırımlarının arttırılması için ciddi bir potansiyel görüyoruz. Bunların her an yatırıma hazır olan büyük bir birikimleri var.
Doğru fırsatlarla kendilerine gittiğimiz zaman yatırımlar yaptıklarını görüyoruz. Bu da bizim için kritik bir sermaye. Bu sermaye de ülkemize çekmeyi hedefliyoruz.
Sunum sonuna gelirken böyle Türkiye'yi dünya haritasında merkeze koymuş olduk. Yine bizim bu vizyonumuzu hatırlatmak adına Sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği hedef yine hatırlatacak olursak, ilk 10 ekonomi arasından birine girmek. Biz de bu kapsamda kalkınma planın bize verdiği görev kabaca gösterdik. Türkiye, dünyadaki yatırımların yüzde birini çeken bir ülke. Biz dünyadaki yatırımların önümüzdeki 5 yılda yüzde bir buçuğunu çeken bir ülke haline gelmek istiyoruz.
Ülkemizi küresel bir ekonomik güç merkezi power house merkezine getirmek bizim için kritik bir hedef. Çalışmalarımızı bu doğrultuda yoğun bir enerjiyle yapıyoruz. Ben sözlerimi burada son verirken bütün katılımcılara, sponsorlara, TürkMedya ailesine teşekkür etmek istiyorum. Böylesine kıymetli bir gündemi yılın ilk günlerinde yılın ilk haftalarında ele aldıkları için.
Başarılı bir paneller serisi diliyorum. Umarız herkes için faydalı olur. Çok teşekkür ederiz.