Cumhurbaşkanlığı: 21. yy'da korkutma ve işgal politikası norm haline gelemeyecektir

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yapılan oylamadan çıkan açık ve net mesaj, Kudüs'ün yalnız olmadığı ve 21. yüzyılda korkutma, şantaj, işgal ve mülksüzleştirme politikalarının norm haline gelemeyeceğidir. değerlendirmesinde bulundu.

Kalın, Daily Sabah gazetesinde "Kudüs yalnız değildir" başlıklı bir yazı kaleme aldı.     

Yazısında, 21 Aralık'ta BM Genel Kurulu'nda tarihi bir gün yaşandığını anımsatan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, üyelerin büyük çoğunluğunun Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan tek taraflı ABD kararını reddederek, tüm devletlere "Kudüs ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyma ve bu kararlara aykırı hareket ve adımlardan kaçınma" çağrısında bulunduğunu belirtti.      

Genel Kurul'un aldığı kararla, "Kudüs şehrinin karakterini, statüsünü veya demografik yapısını değiştirdiğini iddia eden tüm karar ve adımların hiçbir yasal geçerliliği bulunmamaktadır. Bunlar hükümsüzdür ve ilgili BMGK kararları uyarınca geri çekilmeleri gerekir." ifadelerinin kullanıldığını aktaran Kalın, "Genel Kurul ayrıca tüm devletlere 'BMGK'nın 1980'de kabul ettiği 478 sayılı karar uyarınca Kudüs'te diplomatik misyon açmayın.' çağrısında bulundu. Böylece İsrail ve ABD'ye Kudüs ile ilgili attıkları tek taraflı adımların yasadışı ve hükümsüz olduğunu söyleyerek uluslararası toplumun gelişmeleri takip edeceğini hatırlattı." değerlendirmesini yaptı. 

 Donald Trump yönetiminin bu kararı "bağlayıcı olmadığı" gerekçesiyle gözardı etmek isteyebileceğine ancak tek taraflı diplomatik anlayışlarının büyük bir darbe aldığı gerçeğinden kaçamayacağına işaret eden Kalın, şöyle devam etti:  ABD, bu kararın tüm dünyatarafından kınanacağı, Amerika'yı yalnızlaştıracağı ve sonuçta BM Genel Kurulu tarafından reddedileceği yönündeki uyarıları dinlemedi. Hatta daha da ileri giderek oylamadan önce tehditler savurdu ve şantaj yaptı. Bu olay, ABD açısından diplomasi tarihine kara bir leke olarak geçecek. Öte yandan, uluslararası hukuk ve 'ahlaki zemin' büyük bir zafer kazanmış oldu. Kuşkusuz Filistin'in bağımsızlık, barış ve haysiyet mücadelesinin tarihinde de tarihi bir an yaşandı. Tüm dünya, Filistin ve Kudüs halklarının  yalnız olmadığını göstererek, uluslararası kurallar ve ahlaki ilkelere aykırı adımlar atan ABD ve İsrail'in insafına terk edilmeyeceklerini ortaya koydu.

 "İsrail'in işgal politikasının yasa dışı olduğu görüldü"      

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 13 Aralık'ta İstanbul'da bir olağanüstü zirveye çağrıldığını hatırlatan Kalın, "Zirvede Erdoğan, İslam dünyasının Kudüs konusunu hafife almadığını ve Kudüs ile Harem el Şerif'e yönelik tek taraflı politikaların durdurulması için tüm imkanların seferber edileceğini açıkladı." ifadesini kullandı.      

Zirvede ortaya çıkan görüş birliğinin, Arap ve Müslüman dünyasının sınırlarını aşarak Avrupa, Afrika, Asya ve Latin Amerika'ya uzandığını bildiren Kalın, böylece bir kez daha İsrail'in on yıllardır benimsediği işgal, korkutma ve mülksüzleştirme politikasının yasa dışı ve ahlaken sorunlu olduğunun görüldüğünü vurguladı.     

 Kalın, BM Genel Kurulu'nda alınan kararın, iki devletli çözümün hiçbir alternatifinin olmadığını ve İsrail'in Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal ve talan politikalarından vazgeçmesi gerektiğini ortaya koyduğunu, ABD yönetiminin, bu işgali desteklemek yerine elindeki gücü kullanarak 1967 sınırları temelinde bir iki devletli çözüm için çalışması gerektiğine işaret etti.   

"Dünya Filistin halkını desteklemeyi sürdürmeli"      

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Trump yönetiminin bir yandan İsrail'e açık çek vererek, diğer yandan dürüst bir arabulucu olduğunu iddia edemeyeceğini, tehditler savurup, şantaj yaparak Filistinlilerin veya Müslüman dünyasının güvenini kazanamayacağını, İsrail'in yanında saf tutarak yeni bir barış sürecinde mesafe alamayacağını belirtti.      

 Bu aşamada Trump yönetiminin yapması gerekenin, BM Genel Kurulu'nun kararına saygı duymak, tek taraflı kararından dönmek ve Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunu duyurmak olduğunu vurgulayan Kalın, "Bu tarihi olayı kullanmak suretiyle Filistin-İsrail meselesini çözüme kavuşturacak adil ve sürdürülebilir bir barış planı geliştirmek durumundayız. Dünya, Filistin halkını ve onların özgürlük, güvenlik ve barış arzusunu desteklemeyi sürdürmelidir. Tüm ülkeler Filistin devletini tanıyarak bu meselenin iki tarafına eşit ve adil muamele etmelidir." çağrısı yaptı.     

 "AB, İİT ve Türkiye ile etkin rol üstlenmeli"      

 Avrupa Birliği'nin (AB) İİT ve İİT dönem başkanı Türkiye ile sürecin bir sonraki aşamasında etkin bir rol üstlenmesi gerektiğini belirten Kalın, yazısında şu ifadelere yer verdi:    Javier Solana'nın da söylediği gibi 'İsrailliler ve Filistinlileri müzakere masasına döndürmenin en iyi yolu, iki tarafın koşullarını eşitlemek için çaba göstermektir. ABD bunu yapmayacağı için Avrupa Birliği liderliği üstlenmeli ve Filistin Devleti'ni derhal tanıyarak gerektiği kadar güçlü bir mesaj göndermelidir.' Filistin'in AB tarafından tanınması, müzakere masasına çok ihtiyaç duyulan adaleti getirecek ve Avrupa'ya gelecek müzakerelerde avantaj sağlayacaktır. AB, Arap Birliği ve İİT, barış sürecini canlandırarak iki devletli çözümün uygulanmasına gayret etmelidir. BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamadan çıkan açık ve net mesaj, Kudüs'ün yalnız olmadığı ve 21. yüzyılda korkutma, şantaj, işgal ve mülksüzleştirme politikalarının norm haline gelemeyeceğidir. Ayrıca bu karar, bölgedeki temel sorunun Filistin topraklarında devam eden İsrail işgali olduğunun altını çizmiştir. Kutsal topraklara ve Ortadoğu'nun geneline barışın gelebilmesi için bu işgal sona ermelidir.

AA