Açık Görüş - Faruk Önalan / Yazar
Uzunca bir süredir dünya kamuoyunun önde gelen gündem maddelerinden biri olan Türkiye seçimlerinin ilk turu yüksek katılımın yanında olaysız bir şekilde geride kaldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan almış olduğu yüzde 49,51 oy oranı ile en yakın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu'na beş puanlık bir fark atmıştır. Batı medyası, terör örgütleri oldukça yoğun bir şekilde Erdoğan karşıtı kampanya yürütmesine karşın Cumhur İttifakı bir kez daha büyük bir başarı kazanmıştır. Kampanya "diktatör" öznesi çerçevesinde dizayn edilmiştir. Oysaki "diktatör" diye hakkında algı operasyonu yürüttükleri Recep Tayyip Erdoğan, yarım puandan çok daha az bir oranla Cumhurbaşkanlığını ilk turda kazanamamıştır. Balkon konuşmasında da seçmen tercihine gösterdiği saygıyı net bir şekilde vurgulamıştır. "Biz milletimize karşı hep harbi ve hasbi olduk. Bugün de seçimde açık ara önde olduğumuzu biliyor ancak sonucun tam oranlarıyla ne şekilde tecelli ettiği henüz resmen önümüze gelmediği için millî iradenin tezahürünü bekliyoruz. ... Eğer milletimizin kararı, Cumhurbaşkanı seçiminin tamamlandığını gösteriyorsa zaten mesele yok. Şayet milletimiz tercihini, seçimin ikinci tura kalmasından yana yaptıysa onun da başımızın üstünde yeri var." Diktatörlük ile yönetilen bir ülkede şu sözleri asla duyamazsınız.
Terör örgütleri de seçime yönelik açıklamaları ve hamleleri ile sürece açık şekilde müdahale etmeye kalkışmışlardır. 14 Mayıs gününe sayılı günler kala servis edilen montaj videolar ile Muharrem İnce adaylıktan çekilmeye zorlanmıştır. Millet İttifakı-Emek ve Özgürlük İttifakı ortak adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun önünde engel olarak görülen İnce, kurulan kumpas yanında giderek artan "çekil" baskılarına daha fazla dayanamayarak, toplanan 100 binden fazla imza ile hak kazandığı Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini ilan etmiştir.
Terör baronları
Diğer yandan Kandil'de mukim terör baronları da sürekli olarak Cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun desteklenmesi yönünde açıklamalar yapmış, görüntülü mesajlar paylaşmıştır. Cezaevinde bulunan HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın sosyal medya hesaplarından destek mahiyetinde yoğun paylaşımlar gözlemlenmiştir. İlk tur sonuçları beklentilerinin aksine geliştikten sonra ikinci tur öncesinde Demirtaş'ın iddialı ve şahin paylaşımlarında belirgin bir şekilde düşüş olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu kapsamda Edirne'ye bir telkinin gitmiş olması, ihtimal dahilindedir. Bu desteğin karşılıksız verildiği kesinlikle söylenemez. YSP/HDP'den milletvekili olarak seçilen Cengiz Çandar seçime sayılı günler kala vermiş olduğu bir röportajda iş birliğini açıkça ifade etmiştir. "Yakın zamanda, Cumhurbaşkanı adayı olarak hepimizin desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu ile HDP eş Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar aralarında görüştükten sonra bir mutabakat ortaya koydular." Bu mutabakatın mahiyetinin ne olduğu, içeriğinin neleri kapsadığı konusuna Ağrı'dan milletvekili seçilen Sırrı Sakık daha önceden değinmiştir. "Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında söylenenleri kamuoyunda deklare etmelidir" diyen Sakık, kısa da olsa ayrıntıya girmiştir. "Cezaevindeki ve sürgündeki arkadaşlarımız için genel af düşünüyoruz. Önümüzdeki dönem genel affı masaya yatıracağız." Diğer bir talepte yerel özerklik şartıdır ki Kemal Kılıçdaroğlu bunu uzun yıllardır her platformda açıkça dile getirmektedir. "CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz!"
'Erdoğan'ı nasıl deviririz?'
Altılı masa ittifakı, ülkeyi daha ileri götürecek projeler üretmek yerine tek ve güçlü motivasyon kaynağı olarak "Erdoğan'ı nasıl deviririz" amacı çerçevesinde kurulmuştur. Masa bileşenleri toplam oy oranının bu hedefi gerçekleştirecek seviyede olmadığının farkındaydılar -ki birinci tur seçimlerinde bu durumda açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. CHP bir önceki seçimdeki oy oranı olan yüzde 25'i almış, İyi Parti ise yüzde 10'un biraz altında kalmıştır. Diğer ortaklar Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin hiçbir etkisinin olmadığı net olarak müşahede edilmiştir. Bu yüzden HDP oylarına açık şekilde ihtiyaç duyuldu ve bu doğrultuda gizli ve açık görüşmeler yürütüldü. (Sırrı Sakık'ın "kapalı kapılar ardındaki mutabakat" söyleminin öylesine altı boş cümleler olmadığı ortadadır) Bunun için de öncelikli olarak milliyetçi tabana sahip olan İyi Parti'yi ikna ihtiyacı doğmuştur. Bu doğrultuda milliyetçi kimliği ile tanınan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş dahi HDP hakkında ılımlı mesajlar paylaşmaya başlamıştır. HDP tarafında, Erdoğan'ın yenilmesi için kendi oylarına muhtaç olunduğu çok iyi bilinmektedir. Bu durumun getirdiği öz güvenle kampanya sürecinde en radikal talepleri dahi dile getirmekten imtina edilmemiştir. "Öcalan'ın serbest bırakacağız", "cezaevlerinin kapılarını kıracağız", "PKK/PYD'nin Suriye'deki statüsünü Türkiye'ye taşıyacağız" söylemlerine kadar birçok konu meydanlarda dile getirilmiştir. PKK sözde üst düzey yönetiminde bulunan Murat Karayılan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Remzi Kartal, Hülya Oran (Bese Hozat) dahil birçok terörist "Bir oy Yeşil Sol Parti'ye bir oy Kemal Kılıçdaroğlu'na" sloganları atmış, üstüne HDP ile aynı çizgide olan taleplerini sıralamışlardır. PKK/SDG sözde genel komutanı Mazlum Abdi kod adlı Ferhat Abdi Şahin, Erdoğan'ın yenilgisini sabırsızlıkla beklediklerini ifade etmiştir. Hatta Kılıçdaroğlu'nun kazanma durumunun netleşmesiyle kutlama gösterileri planlanmış ancak sonuç tam tersi çıkınca iptal edilmiştir. Bu söylemlere karşın altılı masanın etrafındaki liderlerden ya da parti mensuplarından ciddi şekilde bir tepki gelmemiştir. İyi Parti'nin önemli isimlerinden Yavuz Ağıralioğlu sesini yükseltse de kimseye kendini dinletememiş ve partiden ayrılmak durumunda kalmıştır. Millet İttifakı, HDP'nin de dahil olduğu Emek ve Özgürlük İttifakının desteğiyle rahat şekilde Erdoğan'ı devirip iktidar olabileceklerini düşünmekteydi. Ancak bu stratejinin başarıya ulaşma şansının oldukça zor olduğunun anlaşılabilmesi için 14 Mayıs Pazar günü yapılan seçimlerden ortaya çıkan sonuçları görmeleri gerekmiştir.
İsveç'in hayal kırıklığı
Öte yandan dünyanın önde gelen medya kuruluşları da Türkiye seçimlerine "Erdoğan karşıtlığı" paydasında odaklanmıştır. Her gün mutlaka Erdoğan aleyhinde ya da Kılıçdaroğlu lehinde haberler servis edilmiştir. Açıkça algı operasyonu yürüten bazı anket şirketlerinin de katkısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en az 10 puan farkla ilk turda mağlup olacağı ve Ankara'nın yönünü artık tamamen Batı'ya döneceği umulmaktaydı. Ancak Türkiye'deki seçmen yapısını bilemedikleri için Washington ve Batı başkentlerinde büyük bir hayal kırıklığı yaşanmıştır. Alman haber ajansı Die Welt sonucu "kahredici" olarak görürken Fransa'nın önde gelen gazetesi Le Monde, Erdoğan'ın tüm tahminleri boşa çıkardığını yazmıştır. Gelen açıklamalara bakıldığında en büyük şoku Alman siyasilerin yaşadığı görülmektedir. Tarım Bakanı Cem Özdemir, Hür Demokrat Parti (FDP) Grup Başkanvekili Alexander Lambsdorff, Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili Michael Roth seçim sonuçlarını tam bir hayal kırıklığı olarak nitelemiştir. Beklentileri boşa düşen bir diğer ülke de hiç şüphesiz İsveç olmuştur. NATO'ya koşulsuz girme umutlarını Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasına bağlayan Stockholm, ilk tur sonuçlarının gelmesiyle birlikte önümüzdeki dönem için yeni bir strateji belirleme yolunu benimseyecektir. Şu ana kadar Ankara'nın meşru taleplerini zamana yayıp sürüncemede bırakan İsveç yönetimi artık daha somut kararlar almak durumundadır.
Ani değişim kararı
Birinci tur sonuçlarının akabinde Kemal Kılıçdaroğlu yakın ekibinde önemli değişiklikler yaparak ikinci tura farklı bir strateji ile girmeyi planlamaktadır. Bu süreçte çatlak seslerin önüne geçmek, henüz pes etmediğini ve etmeyeceğini vurgulamak adına -elini de masaya vurarak- yaptığı görüntülü paylaşımıyla, mesajını ulaşmasını istediği kesimlere iletmiştir. "Buradayım be buradayım, siz de buradasınız (elini kalbine götürerek). Vallahi de billahi de sonuna kadar mücadele edeceğim. Buradayım"
Kırmızı çizgiler
Amerikan Başkanı Biden henüz adaylık sürecinde, muhalefete destek vererek onları Erdoğan'ı yenecek konuma gelmelerini sağlamayı planlıyordu. Gelinen nokta gösteriyor ki, millet feraseti ile dış dünyaya ve ittifak ortaklarına kırmızı çizgilerini net şekilde izah etmiştir.
Son olarak; Sözcü gazetesinin eski yazarlarından gazeteci Yılmaz Özdil, aylar öncesinden seçim sonuçlarını net olarak öngörmüştür: "Siz bugün Halk TV seyrederseniz, Sözcü gazetesi okursanız veya Tele 1 seyrederseniz Cumhuriyet gazetesi okursanız dersiniz ki 'AK Parti bitmiş ya CHP ilk seçimde yüzde doksanla seçimi kazanır.' Siz gazetecilik yapmanız gerekirken kendi kişisel menfaatleriniz gereği halka yalan söylüyorsunuz. Ve bu anlattıklarımı CHP'nin bütün milletvekilleri biliyor. Bütün il ve belediye başkanları biliyor. Kimse buna sesini çıkarıyor mu, çıkarmıyor. O zaman adam üzerimizden dozer gibi geçmeye devam edecek kardeşim!"