Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi’nin Beşinci Toplantısı için bulunduğu Katar’dan dönüşünde medya mensuplarıyla bir söyleşi gerçekleştirdi.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu ve Star gazetesi yazarı Halime Kökce’nin de aralarında bulunduğu gazetecilere konuşan Erdoğan, son günlerde Türkiye gündeminde geniş yer tutan “Beştepe’ye giden CHP’li” iddiasıyla ilgili soruları da yanıtladı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP’nin “siyaset değil, yalan ürettiğini” söyleyen Başkan Erdoğan, “Kemal Bey’in (CHP’nin başında) kalmasında fayda var. Bizim için artı değer kazandırıyor.” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun “istihbarat bizi takip ediyor” iddiasıyla ilgili de konuşan Erdoğan, şunları kaydetti:
“İstihbaratın böyle basit işlerle uğraşacak vakti mi var? Bay Kemal buradan kendine çıkış yolları arıyor. Bunları söyleyerek “Bizim içimizde kumpas yok” demeye getiriyor. Bay Kemal sen bunu git şu anda Muharrem (İnce) Bey’e anlat. Muharrem Bey senin içini gayet iyi anlatıyor. İstihbaratımıza gerek yok, Muharrem Bey yeter zaten.”
İşte o söyleşi…
Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite’nin Beşinci Toplantısı için geldiğimiz Doha’da verimli bir çalışma gerçekleştirdik. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile ikili ilişkileri ve bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduk. 7 anlaşma ve bir ortak bildiri imzaladık. Katar ile güçlü siyasi, ekonomik ve stratejik ilişkilerimiz var. Baba Emir ile yakaladığımız ivmeyi Sayın Temim ile daha da güçlendirdik.
“KATAR, ÜLKEMİZE KARŞI SALDIRILARDA HEP YANIMIZDA OLDU”
Katar, 15 Temmuz darbe girişimi ve ülkemize yönelik diğer saldırılarda her zaman yanımızda yer aldı. Biz de zor günlerinde Katar’ın yanında yer aldık. Ablukaya karşı tavrımızı açıkça ortaya koyduk. Katar bu süreçten de güçlenerek çıktı. Ablukayı uygulayanlar ise şu anda başarısız oldu. Bana göre artık bu ablukanın sona ermesi ve Körfez bölgesinde yeni bir barış, istikrar ve iş birliği döneminin başlaması şart. Düşmanlığın kimseye bir faydası olmaz. Enerjimizi iç çekişmelerle tüketmemeliyiz.
Katar’da şu an itibarıyla 500 civarında Türk firması var. Müteahhitlik firmalarımızın üstlendiği projelerin toplam değeri yaklaşık 18,5 milyar dolara ulaştı. Enerji, yatırım, ticaret, savunma sanayii ve diğer alanlarda ilişkilerimizi güçlendirmek için çalışmalarımız devam edecek.
Sayın Temim ile bölgesel konuları da detaylı bir şekilde ele aldık. Suriye meselesi, Güvenli Bölge kurulması, Astana ve Cenevre süreçleri, Libya’daki gelişmeler, Filistin’in durumu, Irak’taki gelişmeler, İran’daki hadiseler, Doğu Akdeniz ve diğer gelişmeleri ele alma imkânımız oldu.
Görüşmemizin ardından Doha’da bulunan Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığını ve yeni mekanını ziyaret ettik. Buradaki askerlerimizle bir araya geldik. Askerlerimiz barışçıl amaçlarla buradadır. Bu görevin, bölgenin barış ve istikrarına ciddi katkısı olduğunu ifade etmek isterim. Bizim umudumuz, çabamız ve beklentimiz Körfez bölgesinde ve bütün Orta Doğu’da barış ve huzurun hâkim olmasıdır. Katar ziyaretimin özellikle de bu amaca destek vereceğine inanıyorum.
“BAY KEMAL, CHP’Yİ YALAN ÜRETME MERKEZİ HALİNE GETİRDİ”
CHP odaklı bir tartışma var. Siz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında olduğu bir CHP’den memnun musunuz? Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başından ayrılmamasını mı istersiniz? Yoksa o gitsin yerine başka biri mi gelsin istersiniz? Sizin bu konudaki arzunuz nedir?
Bizim için artı değer kazandırıyor. Görüldüğü gibi bu CHP, siyaset değil yalan üretiyor. Çözüm değil, sorun üretiyor. Bay Kemal CHP’yi yalan üretme merkezi haline getirdi. Şu anda kendi kumpasları çok açık ve net ortada. Bir gün söylediğini ertesi gün inkâr ediyor. Önce “Niye olmasın?” diyor. Sonra “böyle bir şeyin olmadığını, olabileceğini” söylemek gibi garip yaklaşımları var.
Çok ağır bir ifadeyle İzmir’den kendisine seslendim; “Ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum. Sen genel başkanlığını ortaya koyuyor musun? Külliye’ye kim gelmiş, ne zaman gelmiş? Benimle nerede görüşmüş?” dedim. Bir adam çıkardılar, ben o adamı hiç tanımam. Şimdi ismini duydum. Yalan yanlış plakalar uydurdu. Zavallı, Külliye’ye giren her aracın künyesinin tutulduğundan bilgisi yok. Hangi araç girerse girsin hepsinin kaydı tutulur. Girişlerinde fotoğraf çekimleri vardır. Bunların hepsi ortaya konunca da savunacak hali kalmadı. Kemal Bey’in kalmasında fayda var.
“İSTİHBARATIN BÖYLE BASİT İŞLERLE UĞRAŞACAK VAKTİ Mİ VAR?”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir iddiası var. İstihbarat birimleri tarafından CHP’nin içinin karıştırıldığını öne sürdü. Böyle bir şey söz konusu mu?
İstihbaratın öyle büyük işleri var ki… Böyle basit işlerle uğraşacak vakti mi var? Şu anda istihbarat örgütümüz Barış Pınarı Harekâtı ile uğraşıyor. Türkiye’yi dışardan kuşatan bütün o malum çevrelerle uğraşıyor. Bir de şimdi CHP’nin işiyle uğraşıp CHP’nin içinde ne var ne yok onlarla mı zaman geçirecek? Bay Kemal buradan kendine çıkış yolları arıyor. Bunları söyleyerek “Bizim içimizde kumpas yok” demeye getiriyor. Bay Kemal sen bunu git şu anda Muharrem (İnce) Bey’e anlat. Muharrem Bey senin içini gayet iyi anlatıyor. İstihbaratımıza gerek yok, Muharrem Bey yeter zaten.
“ALTAY TANKI ÜRETİMİNİN OLMAYACAĞI GİBİ BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL”
Katar’dayız. Bir süredir Kemal Kılıçdaroğlu tank palet fabrikası ile ilgili iddialarda bulunuyor. İşin aslı nedir? Ayrıca, Altay tankının seri üretiminin yapılamayacağı da ileri sürülüyor, şu ana kadar nasıl bir yol alındı?
Bay Kemal tankı görse herhalde başka bir şeye benzetir. Ben, Başbakanlığım sırasında Altay tankının (prototipini) Arifiye’de gördüm. Orada test sürüşü yapıldı. Gayet etkindi. Ayrıca bir de Almanya’dan alınan tanklar ve modernizasyonu konusu var. Onun için bizim kendi kendimize yetmemiz zorunlu. Öncelikle Arifiye’nin baştan aşağı elden geçmesi lazım. Çok ciddi makine teçhizat alımı ve yatırım gerekiyor. İlk etapta 50 milyon dolarlık yatırım yapılmalı ki Arifye’yi yeniden ayağa kaldırmış gibi olalım. Bu noktadan hareketle, “Arifeye’ye acaba Savunma Bakanlığı 50 milyon dolarlık yatırım yapabilir mi?” diye konuştuğumuz süreçte, Altay tankı ihalesini kazanan BMC Grubu böyle bir yatırıma talip oldu. O aşamada Arifiye’de hassas adımlar attık. Burada personel çıkarma diye bir şey söz konusu değil. 50 milyon dolarlık harcamayı BMC yapacak, belli bir süre burada kalacak.
BMC bir şey daha yaptı. Sakarya Karasu’daki arazisine, İzmir’deki fabrikalarını taşıma kararı aldı. Buranın temel atma törenini yaptık. Bir taraftan bu da devam ediyor. Bu süreci BMC’nin çok iyi değerlendirmesi için de böyle bir yer kendisine lazımdı. Biz de talebe olumlu baktık. Burada satış yapmadık, tahsis yaptık. Bu tahsis süresi içerisinde aynı zamanda 50 milyon dolarlık yatırımı da oraya yapacak. Ki 50 milyar dolarlık yatırımı BMC orada yapmaya başlıyor. Şu anda çalışmalar devam ediyor. BMC ayrıca tank bakımlarına başladı. Bunlar, Almanya’dan geçmişte alınan 600 kadar Leopard tankı. Leopard tanklarının bakımı önem arz ediyor. Bu bakımlar da iki yerde yapılıyordu. Bir Arifiye bir de Kayseri. Arifiye 50 milyon dolarlık yatırımdan sonra çok daha güçlü hale gelecek.
Sorunuzun ikinci kısmına gelince… Altay tankı üretiminin olmayacağı gibi bir şey söz konusu değil. Olmaması diye bir şey asla gündeme gelmedi. Biz tankın geliştirilmesine neredeyse 500 milyon avro harcamışız. Böyle bir yatırım yapılmış şimdi çıkıp birileri diyor ki “Altay tankı üretilemeyecek.” Bunu sana kim söyledi? Ben bizzat testlerini izledim. Altay tankı başarılı şekilde orada havuzlardan tutun da çukurlara giriş çıkışına varıncaya kadar gayet iyiydi.
“BAY KEMAL’İN ALTAY TANKINDAN HABERİ YOK”
Bay Kemal sen şu ana kadar hiç gördün mü? Altay tankı nedir haberin yok. Kalkıp sadece oradaki işçiyi, vatandaşı tahrik ediyorsun. Yalandan başka bir şeyin yok. Fabrikanın satışı diye bir şey de söz konusu değil. “Satıldı” diyorsun. Öyle bir rakam ortaya koyuyor ki “20 milyar dolar” diyor. Bunu öğretmek lazım. Sen nasıl böyle bir rakam söylüyorsun? Bundan hiç haberin var mı? Arifiye, MSB tarafından yapıldığı zaman acaba kaça mal olmuş, bugünkü değeri ne? Bugün zaten fabrikası bu fabrika satılmaz. Orada ancak değeri olsa olsa arsanın değeri olur. Hiçbir zaman 20-25 yıl önce kurulu fabrikayı düşündüğünüz değerle satamazsınız. Ancak arsasını satabilirseniz satarsınız. Ki burada satış da yok. Zaten içeride bütün makinalar eskimiş. Şimdi 50 milyon dolar yatırımla makineler yenilenecek. Arifiye Tank Palet Fabrikası yepyeni teknolojiyle ortaya çıkarak, inşallah Silahlı Kuvvetlerimize gereken desteği verecek.
Son ABD ziyaretinizde S- 400 sistemi üzerinde ortak çalışma kararı alındı. Ancak bu arada ABD’den ismi açıklanmayan yetkiliden “Türkiye, bunu kullanmaması gerektiğini biliyor” açıklaması geldi. Nasıl bir çözüm bulunacak?
Nisan ayına kadar işleyen bir süreç var. Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız bir araya gelerek bu çalışmayı yürütecekler. Bu çalışmayla birlikte hangi noktaya geleceğiz görmemiz lazım. Sayın Trump ile geçmiş bir konu da değil. Bu, NATO ile alakalı bir durumdur. Kullanıp kullanmama söz konusu değil. NATO kuralları içerisinde atılması gereken adımlar var. Arkadaşlarımız çalışmayı yapacaklar. Bu çalışma kararı o günkü toplantımızın en verimli yanı olmuştur. Sayın Trump da orada “Siz çalışmaya başlayın, bu çalışmanın neticesini görelim” mesajı vermiştir. Ev sahibi olarak bu yaklaşımı ortaya koymuştur. NATO Genel Sekreteri ise zaten konu ile alakalı düşüncelerini açıkladı.
“BÖYLE BİR ŞİZOFRENİK VAKA PARLAMENTONUN İÇİNDE NİYE DURUYOR?”
Son günlerde başörtüsüne karşı hem siyasi nefret dili kullanılıyor hem de fiili saldırılar devam ediyor. Bu saldırıların münferit olduğu veya şizofren insanlar tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Bunun bir nefret suçu olduğu reddediliyor. Bu konuda bir düzenleme yapılması mümkün mü?
Son zamanlarda bütün bunlar şizofrenik vaka olmaktan öte aslında inanç özgürlüğüne tahammül edemeyenlerin yapmış oldukları hareketlerdir. Bunlara karşı da inanç özgürlüğünü savunan kesimin bana göre sabırla tahammül etmesi bizim bu noktadaki duruşumuzu yani özgürlükler noktasında nerede olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir. Ben bilhassa parlamentoda yapılanı çok önemsiyorum. Çünkü parlamentodaki olayın hiç affedilir yanı yok. Disiplin noktasında cezalandırılması gerekir. Arkadaşlarımız onun takipçisi. Şu anda zaten Özlem (Zengin) Hanım da hukuki haklarını araştırıyor.
“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE BÖYLE BİR PROJE YOK”
3-4 Aralık’ta NATO Zirvesi sonrasında Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa dörtlü toplantısı olacak. Bu ülkeler, mülteci sorunuyla iç baskı yaşayınca Türkiye’ye destek açıklaması yapmaya başladılar. Güvenli bölgedeki altyapı yatırımları için uluslararası bağış konusu o toplantıda gündeme gelir mi?
Bu konutları yaparsak dünyaya örnek teşkil edecektir. Özellikle Tel Abyad ile Resulayn arasında bir adım atabiliriz. 120 kilometre uzunlukta, 30 kilometre derinlikte konutların yapımının başlaması bile gerek Suriye’de gerekse tüm dünyada mültecilerle ilgili gelişmelerde bir örnek haline gelecektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir proje uygulaması yok. Gerçekleşirse ilk defa burada olacak. Özellikle konutlar, hastane, okul, ibadethane, sosyal donatılar görenleri büyülüyor. Böyle bir adımın atılması takdir topluyor.
Katar finansal destek sağlayacak mı?
Birlikte bu çalışmaları yürütebiliriz noktasındalar. Başka da çıkış yolu pek yok. Bir de şu var tabi; Arap Liginde yalan yanlış Türkiye’ye karşı bazı tavırlar oldu. Bizim ülkemizdeki 4 milyon mültecinin 350 bini Kürt. 3,5 milyonu ise Arap, Ezidi, Keldani, Arami ve diğerlerinden oluşuyor. Bütün bunların yüküne katlanan, 40 milyar doların üzerinde harcama yapan Türkiye. Bunlar işte tüm bu yapılanları görmedikleri gibi Arap Liginin mensupları olarak bu bölgeye bir kuruş destek sağlamış da değiller. Sonra utanmadan sıkılmadan Türkiye’ye saldırıyorlar. Böyle de bir gerçek var.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bir yıllık uygulama performansı ile ilgili kapsamlı çalışma yaptınız. Ne zaman açıklayacaksınız?
Bütçeden sonra inşallah.
“EYT’NİN ÜLKE EKONOMİSİNİ ÇÖKERTMEYE DÖNÜK BİR ADIM OLDUĞUNU HERKES GÖRECEK”
Son günlerde, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusu üzerinden yeniden gündem oluşturuluyor. Kitlelerin etkilenmesine dönük çabaları nasıl yorumluyorsunuz? Ekonomideki son duruma ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusu; fazla uzun sürmez, kısa bir süre sonra bu olayın nasıl bir manipülasyon, ülke ekonomisini çökertmeye dönük nasıl bir adım olduğunu herkes kabul edecek ve bunun karşısında durmaya başlayacak. Bunun, ülkemize bir kazanımı yok, kaybettirir. Şu anda İskandinav ülkeleri artık bu işten vazgeçme noktasına geldiler. Emeklilikte yaş olayını 70’in üstüne çıkarıyorlar. Biz de ise tam aksi. Kaldı ki Bay Kemal kendi döneminde emeklilik yaşının yükseltilmesini savunan birisidir. Fakat burada tamamıyla siyasi davranıyor, buradan ne elde ederiz diye bakıyor ve böyle bir tezi savunmaya çalışıyor. Geçenlerde çok açık net söyledim. Seçim kaybına vesile dahi olsa biz asla ülkemizin, milletimizin zararına olacak bir vaadin içine girmeyiz. Kaldı ki bir taraftan işsizlik konusunda mücadele veriyoruz diğer taraftan işsizliğe zemin oluşturacak taleplerle karşılaşıyoruz. Bu insanlar çalışıyor zaten. Bu insanları niye kapıya koyup, sonra iş arama yoluna sokalım. Çünkü ne olacak? Yine iş arayacak. Ondan sonra da maalesef bir başkasının istihdam hakkını kullanmış olacak. Bunlara niçin böyle bir yol aralayalım? Bu, Türkiye ekonomisi için çok ciddi bir zarardır.
EYT tartışmasında bir de aylık bağlama oranlarının düşmesi konusu da var…
Doğru değil. Türkiye’de emeklilik rejiminde iki ayrı tarihte düzenleme yapıldı. 2000 öncesi ve sonrası ile 2008’i izleyen süreç. Burada muhalefet şunu istismar ediyor; eskiden daha az prime karşın daha yüksek aylıkla, daha erken emeklilik vardı. Erken emeklilik, süper emeklilik gibi uygulamalar değiştirildi. Bu tarihten sonra prim ödemeye başlayanların aylık bağlama oranları ile öncekilerin aynı değil. Ayrıca, işverenler kaçak işçi çalıştırma eğilimine girdiklerinde bu iddiayı çok sıkça söylüyorlar. “Biz, size açıktan ödeme yapalım, yoksa ücretiniz düşer” diyorlar. Şunu ayırmamız lazım; 2008 öncesinde yatırılan prim ve alacağı emekli aylığı ile 2008 sonrası aynı değil. Düşme diye bir durum söz konusu değil. 2008’deki kadar yüksek artmıyor diyelim.
“KAYIT DIŞI İSTİHDAM, TÜRKİYE’NİN AYRI BİR SORUNUDUR”
Bir şey daha var tabi; Kılıçdaroğlu, SSK’nın başında olduğu dönemde 1998’de, “Emeklilik yaşı 80 de olsa, SSK batmıştır” diyor. Ama şimdi getirdiği yer burası. Öyle bir tez ortaya atıyor ki halk oy verme noktasında CHP’ye yönelsin diye siyaseten ve hesapsız konuşuyor. Vatandaş da “genç yaşta emekli olayım” diye düşünüyor. Bir taraftan “emekli olayım” derken, sonrasında “kenara çekileyim” demiyor. “Ben, yine bir işe gireyim, çift maaş alayım” diyor. İşveren ne yapıyor? Kayıtsız istihdama başlıyor. Kayıt dışı istihdam da Türkiye’nin ayrı bir sorunudur.
Zararını çektiler, çok ciddi bedel ödediler ve bunun için şimdi yaşı 70’in üstüne çıkarmaya çalışıyorlar.
“TÜRKİYE SİYASETİNİ ÇOK ÇİRKİN BİR ZEMİNE DOĞRU KAYDIRIYORLAR”
Türkiye, yalan siyaseti ile manipüle ediliyor. Bununla nasıl mücadele edilmeli?
Gerçeği, yalanla boğmak mümkün değil. Ne kadar gayret ederlerse etsinler, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Bunlarınki yatsıya kadar bile yanmıyor. Bakın şimdi 2023, 2024 seçimlerine ne kadar zaman var? (CHP’deki) Bu kavga neyin kavgası? Acaba kurultay kavgası mı? Zaten beyefendinin (Kılıçdaroğlu) kendisinden başka aday yoktur. O zaman neyin kavgasını yapıyorlar, bunu anlamak da mümkün değil. Bütünüyle Türk siyasetini ahlaki noktada çok çirkin bir zemine doğru kaydırıyorlar. Topyekûn siyaseti itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar. Siyasette güven ortamı güçlü olursa halkın da siyasete olan güveni artar. Ama bunlar ortadan yok olursa halkın siyasetçiye ve siyasi zemine olan itimadı kaybolur.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, FETÖ elebaşı Gülen’in vatandaşlıktan çıkarılması kararının sizin imzanıza kaldığını söyledi. Konu hangi aşamada?
Daha benim önüme gelmedi. Bunun istişaresini yaparız. Eğer vatandaşlıktan çıkarmak hayırlıysa hemen imzayı atarız.
Türkiye, ABD ve Rusya ile sağlanan mutabakatlara uygun hareket ediyor. TSK, terör örgütü YPG’nin saldırılarına karşılık veriyor. Barış Pınarı Harekâtı gelinen aşamada bitiyor mu? Bu süreç ne kadar devam edecek?
Barış Pınarı Harekâtına tarih belirlemek yanlış olur. Bizim buradaki mücadelemiz belli bir takvime bağlı değil. Bu tür askeri harekatlarda herhangi bir tarih vermek mümkün olmaz. Bugün itibarıyla etkisiz hale getirilen terörist sayısı bin 230. Bizim de 13 Mehmetçiğimiz şehit Suriye Milli Ordusundan da 241 şehit var. Sivil kayıp sayısı da 22.
“YPG/PYD BİR TERÖR ÖRGÜTÜ, AMA BİRİLERİ İNATLA ‘KÜRTLER’ DİYE İFADE EDİYOR”
Bu mücadeleyi kararlı şekilde sürdürmemiz lazım. Bizim önceliğimiz şu an, terör örgütünün tacizlerini ortadan kaldırmak. Şu anda kısmen ABD’yi ve genelde rejimi rahatsız eden bizim oradaki varlığımız. YPG, PYD terör örgütü ama birileri inatla Kürtler diye ifade ediyor. Bu yaklaşım tarzı gerek Türkiye’deki gerekse Suriye’deki Kürt kardeşlerimize hakarettir. Biz kalkıp da YPG, PYD üzerinden Kürtleri terörist ilan edemeyiz. Bu haksızlıktır. Terörist teröristtir. Bizim mücadelemiz Kürtlerle değil, teröristlerledir. PYD, YPG, DEAŞ teröristtir. Bu örgütlerin hepsi ile mücadele ediyoruz. Bakıyorsun bir terörist Mazlum Kobani adını kullanıyor. Bu adam Ferhat Abdi Şahin, Şahin Cilo kod adını kullanan terörist. Bu adamın katıldığı kanlı eylemlerin haddi hesabı yok. Yüzlerce insanın kanına girdi. Bunu Sayın Trump’a, Sayın Putin’e görsellerle anlattım.