Başbakan Binali Yıldırım'dan önemli açıklamalar

İstanbul'da bulunan Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti İstanbul İl Başaknlığı Genişletilmiş Danışma Meclisi Toplantısı'nda konuştu.

1

Başbakan Binali Yıldırım partisinin İstanbul İl teşkilatı toplantısında partililere hitap etti. Konuşmasında Kılıçdaroğlu'na seslenen Başbakan Yıldırım, "15 Temmuz gecesi sayın Cumhurbaşkanımızın nerede olduğu belliydi peki siz neredeydiniz?" diye sordu...

Yıldırım şöyle konuştu: 

HER NE PAHASINA OLURSA OLSUN CUMHURİYETİ KORUYACAĞIZ

Gençler enerjinizi burada tüketmeyin, o günler gelecek, meydanlar ısınacak. Diyarbakır'da bir zırhlı aracımıza roketatarla saldıran üç hainden birisi etkisiz hale getirildi, ikisi de sağlam olarak ele geçirildi. Güvenlik güçlerimizi tebrik ediyoruz. Bu eylemi yapanlar daha önce Diyarbakır'da 8 ayrı eylemi gerçekleştiren hainlerdir. İster FETÖ'cü ister bölücü terör örgütleri, hainler şunu bilmelidir ki, bu milletin gücü sizin bu eylemleriniz yanında asla ve asla azalmayacak, artmaya devam edecek. Dün millet olarak Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünü, 93. yıldönümünü büyük bir coşkuyla, heyecanla kutladık. Bugün Cumhuriyetimizin gelecekte de istikbalimizin sembolü olarak bu gururu her zaman yaşatacağız. Ecdadımızdan, atamızdan aldığımız bu emaneti canımız pahasına korumayı her birimiz için şerefli bir görev sayıyoruz. Cumhuriyeti sadece korumakla yetinmeyeceğiz; aynı zamanda Türkiye'yi daha da büyütmek, güçlendirmek için canla, başla çalışacağız. İnşallah 2023'e geldiğimizde, Cumhuriyetin 100. yılında daha heyecanlı, çok daha farklı bir şekilde gerçekleştireceğiz. O günlerden bugünlere bu uğurda canını veren bütün vatan şehitlerini, 15 Temmuz şehitlerini rahmetle, minnetle anıyorum. Mekânları cennet olsun. Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları olmak üzere bütün gazilerimizi şükranla yadediyorum. 

 

İSTANBUL BÜYÜK TÜRKİYE'YE SAHİP ÇIKTIĞINI GÖSTERDİ

7 Ağustos'ta Yenikapı'da muhteşem bir miting gerçekleştirdik. 5 milyon gönüldaşımız Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nde meydanı hıncahınç doldurdu. Meydanlardan darbeye hayır, demokrasiye evet diye hep birlikte haykırdır. Orada bedenen ve ruhen bulunan hemşehrilerime, yol arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Türkiye'nin gücünü, demokrasiden yana tavrını bütün dünyaya gösterdik. O gün beraberliğimizi hiçbir gücün bozamayacağını dosta düşmana ilan ettik. 27 gün süren demokrasi nöbetlerinde milyonlarca vatandaşımız gece, gündüz demeden meydanları doldurdu. Aynı coşku Van, Gaziantep, Ankara, Trabzon, İzmir, Antalya, Erzincan, Kars, Konya'da da yurdun her köşesinde aynı coşkuyla, aynı heyecanla yaşandı. 81 ilimiz tek yürek oldu, tek vücut oldu. İstanbul, demokrasiye, özgürlüklere ve büyük Türkiye'ye, büyük Türkiye hayaline sahip çıktığını bir kez daha gösterdi. Bütün İstanbulluları, vatandaşlarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. 

 

BİZ ÖLDÜRMEK İÇİN DEĞİL YAŞATMAK İÇİN GELDİK

Biz öldürmek, ölmek için değil yaşatmak için geldik. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın diyen bir anlayıştang geliyoruz. Gençlerle, kadınlarımızla, AK Parti'nin ak teşkilatıyla gurur duyuyoruz. Teşkilatımızın bütün mensuplarına, milletvekillerimize, bakanlarımıza, il başkanlığımıza, belediye başkanlığımıza, meclis üyelerimize, il, ilçe, mahalle temsilcilerine Yenikapı ruhunu bir kez daha yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Kadın kollarımıza ve gençlerimize fedakarca gayretlerinden ötürü teşekkür ediyoruz, sağolun, varolun. Türkiye'nin özeti İstanbul, 15 Temmuz'da kendine yakışanı yaptı; tıpkı 79 milyon vatan evladının yaptığı gibi. 7'den 70'e bütün İstanbullu 15 Temmuz gecesi devletini koramak ve cumhuriyeti yaşatmak, demokrasiye sahip çıkmak için hainlere karşı dimdik durdu. 246 şehidimiz, 2 bin 194 gazimiz var. 15 Temmuz şehitlerimize ve bütün şehitlere buradan bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Şimdi hepinizi şehitlerimizin ruhu için bir Fatiha okumaya davet ediyorum. 

 

MİLLETE TANK SÜREN DEĞİL TANKA KARŞI DURANLAR KAZANDI

Bu millet şehitlerini asla unutmayacaktır, gazilerini asla unutmayacaktır. O gün bu milletin her bir ferdi birer kahramandı. Millet, devlet adına hepinize hükümet olarak şükranlarımı sunuyorum. Sizler Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanları doldurdunuz. Havaalanına giderek sayın Cumhurbaşkanımızı bir an bile yalnız bırakmadınız. Darbe kalkışmasının ilk yeri olan Şehitler Köprüsü'nü tuttunuz. Şehitler Köprüsü geçilmez, diyerek vücudunuzu kurşunlara siper ettiniz. Allah sizden razı olsun. Bu acıyı, bu ihaneti asla unutmayacağız. Darbe gecesi olduğu gibi demokrasi nöbetlerinde de İstanbul'un her köşesinin nabzını tuttunuz. Kısıklı, Taksim, Saraçhane, Hasköy, İl Başkanlığımız, Atatürk Havalimanı, Çengelköy ve bütün ilçe meydanlarını doldurdunuz. İstanbul'da 2 milyon 200 bini aşan üyemiz 27 gün boyunca çocuğuyla, eş ve dost olarak meydanlardaydı. Sizlerin şahsında Türkiye'nin dört meydanında demokrasi nöbeti tutan bütün vatandaşlarımıza buradan selam gönderiyoruz. Vatana ihanet edenler değil demokrasi nöbeti tutanlar kazandı. Milletin tanklarını milletinin üzerine sürenler değil tankların önüne çıkan kahramanlar kazandı. Aklını kiraya veren teröristler değil, hainler değil, herbiri birbirinden yiğit şehitler kazandı, gaziler kazandı. Bu acı tecrübeden çok önemli dersler çıkardık. Gereken adımları kararlılıkla atarak bir daha alçakça kalkışmaların yaşanmaması için gereken her türlü tedbiri aldık, almaya da devam ediyoruz. 

 

BİR DAHA KİMSE MİLLETİN İRADESİNE İPOTEK KOYAMAYACAK

Hiç kimse bir kez daha devlet içinde devlet olmaya, milletin silahıyla millete tuzak kurmaya cesaret edemeyecek. Hiç kimse bir daha millet iradesine ipotek koymayı aklından dahi geçiremeyecek. Bu güzel ülkeye, bu necip millete kasteden her hain yapının evelallah üstesinden gelmeye muktediriz. Türkiye'yi FETÖ'den de BETÖ'den de DEAŞ'tan ve onların siyasi uzantılarından da kurtaracağız Allah'ın izniyle. AK Parti yola çıkarken kurucu liderimiz Recep Tayyip Erdoğan, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, demişti. Türkiye milli gelirini 3 kat arttırırken, milletimizin hayali olan projeleri hizmetleri yaparken, yolları bölüp hayatları birleştirirken, havayolunu halkın yolunu yaparken, hızlı tren özlemini gerçeğe dönüştürürken, yurdun her köşesini bilişim ağlarıyla donatırken, şehir hastaneleriyle sağlıkta dönüşümü gerçekleştirirken, eğitimde müthiş ve büyük reformları yaparken, sosyal devlet olma yolunda çok büyük dönüşümü gerçekleştirirken diğer yandan da AK Parti vesayetçilerin, darbe özlemcilerini de tepelerine vura vura geliyor. Ülkeye tuzak kuran teröristleri de, darbecileri de hallederek bugünlere geliyoruz. Bir yandan hizmet yaptık, bir yandan proje gerçekleştirdik, bir yandan da ülkeye tuzak kurmaya çalışan vesayet odakları, darbe taraftarlarıyla mücadele ettik. 

O GÜN CHP PARLAMENTODA EVET DESEYDİ BUGÜNLER OLMAZDI

İlk açık müdahale 2007 27 Nisan'ında e-muhtıra. Siz Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Kime dediler, AK Parti'ye. Türkiye Cumhuriyeti'nde tek başına iktidara gelmiş çok az partiye nasip olan milletvekiliyle iş başına gelmişsiniz, siz Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Peki biz vekiliz, seçemiyorsak, eğer öyle bir icat çıkardıysanız bu işin çözümü millettir dedik. Millet kararını verdi ve Cumhurbaşkanını ben seçeceğim dedi. O referandumla birlikte artık Cumhurbaşkanlığının halk tarafından doğrudan seçilmesinin önü açılmış oldu. Bu Türkiye'deki yönetim sisteminin en önemli değişikliğinin başlangıcıdır. Bugün Başkanlık tartışmalarının da başladığı nokta budur. Eğer CHP ve onun akıldaneleri o gün adam gibi parlamentoda Cumhurbaşkanı seçimini yaptırsalardı bugün belki de biz sistem meselesini konuşma ihtiyacını duymazdık. Maalesef CHP siyasi hayatında hiçbir zaman halkın iradesine ram olmamış hep vaseyetlerin gölgesinde iktidar arayışıyla bugünlere gelmiştir. 

GEZİCİLER YOL, HAVALİMANI, TREN YOLU İSTEMEDİLER

Hemen arkasında kapatma davası açtılar. Türkiye'nin en büyük partisine, iktidar partisine açtılar. Örneğine 3. dünya ülkelerinde bile rastlanmayacak bir alçak girişimde bulundular. Onu da defettik, savuşturduk. Ama bunlar hala durmadılar. Yargıyla darbe yapmaya kalktılar. O yargı darbesini de yine millete giderek yargı reformunu gerçekleştirerek açtık. Bununla da yetinmediler bu sefer Gezi olaylarını tertip ettiler. Ağaç, yeşil diyerek Türkiye'de istikrarı bozmak, iktidarı devirmek hevesine kapıldılar. Dünyada başka yerlerde de gösteriler vardı. Venezüela'da, Brezilya'da, Şili'de, Meksika'da vardı. Onlar sokaklarda yöneticilerine diyordu ki, paraları çarçur etmeyin, yol, hava alanı, tren yolları yapın diye protesto yapıyorlardı. Türkiye'deki Geziciler de yol, havalimanı, tren yolu yapmayın diye haykırıyorlardı. Türkiye ne zaman zincirlerinden kurtulsa mutlaka başını meşgul edecek bir vesayet odağı icat edilip, meydanlara sürülüyor. Gezi'de de bu milletin evladı, vatanını, milletini canından daha çok seven Recep Tayyip Erdoğan çıktı dedi ki, Gezicilere pabuç bırakmayacağız, yol da, havaalanı da, milletimizin gönlünü de yapacağız. 

15 TEMMUZ GECESİ FETÖ'NÜN ÖLÜM KALIM SAVAŞIYDI

Bunlar yine durmadı. Bu sefer 17-25 Aralık'ı tezgahladılar. Türkiye'nin demokrasisine yargı yoluyla bir darbe kalkışmasını yaptılar. Orada da sert kayaya çarptılar. 17 Aralık sabahı Cumhurbaşkanımız, o dönemde Başbakanımız sesini yükselterek bu ülkeyi darbecilere asla teslim etmeyeceğiz dedi. O gün FETÖ'ye dikkat çeken Cumhurbaşkanımız, maalesef sesini tam olarak duyuramadı. Birçok siyasi partinin yanında, birçok arkadaşımız bile bu meselenin ciddiyetinin ne kadar derin olduğunu, bu tehlikenin ne kadar büyük olduğunu idrak edemedi. Nihayet 15 Temmuz alçak darbe girişimi geldi. FETÖ'nün artık son kozuylu, ölüm kalım meselesiydi. 40 yıllık birikimlerini bir gecede ortaya koyacaklar, bir milleti esir alacaklardı. Orduya sızmışlardı, yeterince palazlanmışlardı, yargıda, bürokraside, iş hayatında, eğitimde her yerde artık onlar vardı. Akılları sıra işte tam zamanıydı. Hükümeti alaşağı edelim, zahmetsiz bir şekilde işbaşına gelelim. Akıl hocaları da şimdi tam zamanı demişti. Ama bir şeyi hesap edemediler, hesap edemedikleri şey halkın gücü ve Hakk'ın gücüdür. Halkın gücü tankın gücünü yenmiştir. Cuntacılar contayı 15 Temmuz'da yaktılar, kendilerini de yaktılar. 

MEMLEKETİN YİĞİT EVLATLARI BU VATANI TESLİM ETMEDİ

Memleketin yiğit evlatları o gece canını ortaya koyarak demokrasiyi ve Türkiye'nin geleceğini bu alçaklara teslim etmediler. O gün meydanların yarısını dolduran da kadınlarımızdı. Kadını, erkeği, yaşlısı, ihtiyarıyla meydanları doldurduk ve bu alçaklara dersini verdik. Bütün bunlar olduktan sonra Yenikapı ruhuyla 79 milyonun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini dost, düşman cümle aleme ilan ettik. AK Parti olarak, genel başkanı olarak o meydana verdiğimiz söz var; Yenikapı ruhuna gözümüz gibi sahip çıkacağız dedim. Bugün bu sözümüzün arkasındayız. Ama görüyorum ki, ana muhalefet partisi fırsat buldukça bu ruhu ortadan kaldırmak, yine bildik ayrılıkçı, ayrıştırıcı, çatışmacı siyaset alışkanlığına dönmek istiyor. Önceki gün anamuhalefet partisi genel başkanının son derece talihsiz ve çirkin bir açıklaması oldu. Ne diyor, beyefendi Marmaris'te tatildeyken Meclis topa tutuluyordu, diyor. Bu son derece haksız ve yakışıksız bir açıklamadır. 15 Temmuz gecesi Türkiye büyük bir tehlike atlattı. Olağünüstü günlerden geçtiğimiz günlerde siyasetin kutuplaşmasını, elektrikleşmesini istemek bu ülkeyi sevmek demek değildir. Zor süreçten geçtiğimiz bu zamanlarda siyasetin gerilim üretmesini asla istemiyoruz. Cumhurbaşkanımıza bu haksız, yakışıksız, çirkin ithamı yapan anamuhalefet partisi genel başkanını Cumhurbaşkanımıza karşı en azından bir özür borcu var. Özür dilemelidir; çünkü Cumhurbaşkanımızın o gece nerede olduğunu cümle alem herkes biliyor. O gece darbecilerin ilk olarak Cumhurbaşkanımızı almaya, hayatına kast etmeye gittiklerini bütün Türkiye biliyor. 
 

SİZ DARBE GECESİ NEREDEYDİNİZ SAYIN KILIÇDAROĞLU?

Cumhurbaşkanımızın o gece gösterdiği dirayet ve cesaret bütün dünyada hayranlıkla karşılanıyor. Biz şapkamızı, ceketimizi alıp, kaybolmadık. Tankların, tüfeklerin karşısına göğsüyle siper olan bu aziz milletin karşısında şapka çıkardık. Bu ülkeyi terketmeyi bir an olsun aklımızdan geçirmedik, hep milletin yanında olduk. Tehditlere, ölümden, suikastten, uçağın düşürülmesinden asla tereddüt etmeden bu tehlike içerisinde Cumhurbaşkanımız İstanbul'da geldi. Yanında bombalar patlarken saklanmayı, kaçmayı asla aklından geçirmedi. Gizlenmek, saklanmak, darbecilere alkış tutmak AK Parti geleneğinde yoktur. AK Parti'de darbecilere karşı göğsünü siper etmek vardır. Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımız her saat milletiyle beraberdir, peki o gece siz neredeydiniz? Bunun cevabını verin. Darbe oldu, CHP FETÖ'cülerin ağlama duvarına döndü. Her fırsatta FETÖ'cülere moral veriyorsunuz.

GELİN AK PARTİ, CHP VE MHP BU 7 MADDEYİ HALLEDELİM

şimdi gündemde bir Anayasa değişikliği var. Türkiye'de fırsat buldukça vesayetçiler darbeciler harekete geçiyor, milletin iradesiyle seçilmiş hükümetleri alaşağı etmeye çalışıyor. En son 1980'de yapılan bu darbe anayasası Türkiye'nin bugünkü ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzakta. Bunu sadece biz söylemiyoruz, bütün siyasi partiler, geçtiğimiz bütün seçimlerde anayasayı değiştirme sözü verdiler. Halkın iradesinin yansıdığı, kuvvetler ayrılığının eksiksiz, kusursuz çalıştığı ve bütün vatandaşları kapsayan bir anayasaya ihtiyaç var. Bu ihtiyacı seçimler öncesinde bütün partiler söz vermesine rağmen maalesef seçim bittikten sonra bunlar unutuluyor ve tekrar bir seçime kadar işi uyutuyorlar. AK Parti sorunları torunlara bırakmayan, çöze çöze dağ gibi hizmetlere dönüştürerek veren bir parti olduğu için artık diyor ki, gelin şu anayasa meselesini halledelim. Şimdi biraraya gelelim dedik, bu çağrıyı yaptık. 3 parti temsilcileri biraraya geldi ve bu anayasayla ilgili gerekli ortak çalışmayı yaptılar. 7 maddelik bir metinde anlaşıldı. Şimdi benim teklifim şudur; en azından anlaşılan bu 7 maddeyi AK Parti, CHP ve MHP olarak birlikte geçirelim, bu meseleyi halledelim. CHP Genel Başkanı Bülent Tezcan'a dün Aydın'da bir saldırı yapıldı. Kendilerine geçmiş olsun diliyorum. Siyaset silahla olmaz, siyaset hizmetle olur, siyaset vatandaşın işini görmekle olur, vatandaşın önündeki sorunları çözmekle olur. Siyasette şiddete asla ve asla yer yoktur. Bu gibi yollara girenleri biz AK Parti olarak siyasetçi dahi kabul etmiyoruz. 
 

GELİN MECLİS'TE KONUŞALIM VE BU İŞİ SAHİBİNE GÖTÜRELİM

7 maddeyi hallettikten sonra işimiz bitmiyor. Asıl milletin beklediği gündemi meşgul eden yeni anayasayı ve hükümet sistemini de ele alıp, çözmemiz lazım. Bu konuya Cumhurbaşkanlığı millet tarafından seçildiği günden beri AK Parti olarak dikkati çekiyoruz. Cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilmiştir, dolayısıyla siyasi sorumluluğu vardır. Mevcut anayasada sorumsuz diye yazılmış olması bu gerçeği değiştirmez. O halde mevcut durumu mevcut anayasayla uygun hale getirmektir. Bunun için Başkanlık sistemi de dahil anayasamızda ihtiyaç duyulan yargıyla, yürütmeyle, yasamayla ilgili değişiklikleri gelin birlikte gerçekleştirelim. Meclis'te konuşalım ama yetmez işi sahibine götürelim. Geçenlerde MHP Genel Başkanı Bahçeli dedi ki, bu iş böyle yürümüyor. Ya gelin parlamenter sistemi güçlendirelim, yoksa bunu istemiyorsanız o halde bu mevcut durumu, bu fiili durumu düzeltelim. Doğru söze ne denir? Eyvallah. Biz dedik ki, buyrun, gelin bu  durumu düzeldelim. Millet bunu bekliyor. Anayasayla değiştirildi Cumhurbaşkanını millet seçiyor. Cumhurbaşkanı anayasa olarak da sorumlu olması gerekir. Siyasetin en azından sorumlu olması gerekir. Ama mevcut anayasa buna imkan vermiyor. 

ASIL BAŞKANLIK GELMEZSE TÜRKİYE BÖLÜNME RİSKİ GEÇİRİR

O halde yapılacak değişiklikle, yasama iradesinin daha da güçlendirilmesi, yürütmenin tek başına iktidarı garanti edecek şekilde yeniden dizayn edilmesi. Türkiye'nin birliği, beraberliği, gelişmesi için, 2023 hedeflerini gerçekleştirilmesi için bölücü, FETÖ'cü, iç ve dış düşmanlarla mücadele etmesi için güçlü, tek başına iktidar çıkarması lazım, her seçimde. Bunun da yolu Başkanlık sisteminden geçiyor. Başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski var, buradan açıkça söylüyorum. Başkanlık üniter yapıyla olur. Yani Başkanlık demek federasyon demek değildir. Modern, erkleri birbirinden ayıran bir anayasadan bahsediyoruz. Türkiye Başkanlık sistemiyle koalisyonlarla yönetilen, zayıf iktidar dönemlerini geride bırakacak. Sürekli tek başına iktidar çıkaracak istikrarı ve güveni seçimden seçime sağlayacak yeni bir dönemle tanışmış olacak. Başkanlık sistemini ben vatandaşlarım daha iyi anlasın diye şöyle anlattım; Başkanlık sistemiyle belediye başkanlığı arasında fark yok. İstanbul Belediye Başkanı seçimle gelip, hizmet ediyor. Onun bir meclisi var, meclisi de seçimle geliyor, başkanı denetliyor. Meclis'te değişik partiler var, CHP, MHP ve diğerleri var. Meclisin çalışması kendi içinde. Bazı işlere hep birden evet, bazı işlere itiraz ediyorlar. Meclis'le Başkan seçiliyor. Vatandaş ayrı ayrı sandığa gitmeyecek. Bir seferde ikisini de halletmiş olacak. 

TEK BAŞINA ANAYASAYI MİLLETE GÖTÜRME ŞANSIMIZ YOK

Burada büyük bir zaman ve kaynak tasarrufu var. Aynı zamanda Başkanın oluşturacağı Bakanlar Kurulu'nun işlerini takip edecek, denetleyecek, yol gösterecek, memleketin ihtiyacı olan kanunları çıkaracak bir Meclis var. Bugün parlamenter sistem, Türkiye'deki sistemin adı da yok. Darbeciler o zaman anayasayı yazarken konu Cumhurbaşkanı'na gelirken yaz aldı kaçtı demiş, ne varsa yetkiler oraya doldurmuş. Bir yandan parlamenter sistem diyorsunuz, bir yandan da Başkanlığın yetkilerini koyuyorsunuz. Bir acayip, garayip durum. Bunun düzelmesi lazım. Millet iradesi en üstün iradedir. Millet iradesinin üzerinde hiçbir irade yoktur. Ne vesayetçiler ne darbeciler ne de başkaları herkes millet iradesinin önünde şapka çıkarmaya mecburdur. Başkanlık sistemiyle ilgili önümüzdeki günlerde bütün ayrıntılarıyla enine boyuna konuşulacak, doğru olanlar, yanlış bilinen doğrular da bu şekilde vatandaşımıza anlatılacak. Bunun için AK Parti'nin tek başına Başkanlık ve değiştirilen anayasayı meclisten geçirip, milletin önüne getirme şansı, imkanı yok. O yüzden meclisteki diğer partilerin, başta MHP olmak üzere CHP'nin de bu dönüşüme destek vermesini bekliyoruz. 
 

CHP BİZE DESTEK VERMEZSE HEDEFİMİZDEN VAZGEÇECEK DEĞİLİZ

CHP karışmazsa, bu işe destek vermezse de biz bu hedefimizden vazgeçecek değiliz. Anayasa değişikliğimizi en kısa sürede meclise götüreceğiz ve takdirine sunacağız. Milletin bugüne kadarki görevi krizleri çözmek olmuştur. Milletvekilleri işin içinden çıkamadığı her işi millete götürmek mecburiyetindedir. Bu değişimin de mutlaka milletin onayından geçmesi gerekiyor. Türkiye bir yandan kalkınma ve 100. yıl hedeflerini gerçekleştirmek için emin adımlarla, işbaşındaki hükümetiyle, Cumhurbaşkanımızla çalışmaya devam ederken diğer yandan da içeride ve dışarıda terör örgütleriyle amansız bir mücadele veriyoruz. Güvenlik kuvvetlerimiz doğu ve güneydoğuda birçok bölgede, yurdun her köşesinde teröristlere göz açtırmıyorlar, milletin huzuru için, barışı için can güvenliği için canla başla çalışıyorlar. Bununla da yetinmiyoruz. Suriye'den ülkemize olan DEAŞ, YPG, PYD tehdidini de önlemek için Fırat Kalkanı ile gereken tedbirleri alıyor, güvenlikli alanları oluşturuyoruz. Bizim hedefimiz ve amacımız bölgede huzurun, barışın, kardeşliğin gelmesidir. Hiç kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Hiç kimsenin birliğinin, beraberliğini, kardeşliğinin bozulmasını asla istemiyoruz. Ne Irak'ta ne Suriye'de bölünmeye karşıyız. 

DEMİRTAŞ GELSİN BU SÖZÜ DİYARBAKIR'DA SÖYLESİN BAKALIM

Türkiye'nin her köşesinde vatandaşlarımız rahatça, korkusuzca, can tehlikesi yaşamadan, işinde, gücünde, seyahatinde, huzur ve güven içinde oluncaya kadar devam edecek. Güvenlik kuvvetlerimize, askerimize, polisimize, korucumuza, sivil vatandaşlarımıza yönelen silahlı saldırılar tamamen bitinceye kadar devam edecek. Teröristlerin sebep olduğu yaraları sararken bir yandan da vatandaşlarımızın can güvenliğini, mal güvenliğini sağlamak için dağ, tepe, şehir her tarafta güvenlik güçlerimiz çalışmalarını büyük fedakarlıklarla gece gündüz sürdürüyorlar. Terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok. Türklerin, Kürtlerin, bu milletin PKK terör örgütü gibi bir sorunu var. Bu sorunu da milletin, Türkiye'nin gündeminden kaldırmak gibi bizim görevimiz var. İnşallah terörü Türkiye'nin gündeminde en alt sıralara düşüreceğiz, bunda kararlıyız. Darbe denediler, terör denediler olmadı. Şimdi ekonomiye zarar vermek için yeni bir faaliyet içerisine girdiler. Bunda da bölücüler ve FETÖ'cüler yine kolkola. Dışarıda da bunları seven taraftarları var. Maşallah gittikleri yerde kabul görüyorlar, onlar da buna güvenerek oralara gidince ağızlarına geleni memleket hakkında söylüyorlar. Bölücülere destek veren partinin eş başkanı Almanya'dan bağırıyor: Biz PKK'yı terör örgütü olarak görmüyoruz. Gel onu sen Diyarbakır'da, Tanışık köyünde söyle bakalım görelim. Masum vatandaşımızın katledildiği yerde söyle bakalım. 

BU MİLLET 15 TEMMUZ SABAHI EKONOMİYE DE AYAR VERDİ

Ekonomimiz üzerinde ne yapmaya çalışırsanız çalışın, asla başarılı olamayacaksınız. Evelallah ekonomi de, millet de ayakta. Bu millet her türlü kalkışmaya gereken cevabı verdiği gibi, 15 Temmuz sabahı Türkiye sadece darbeyi yok etmedi. Bu millet ekonomiye de yol verdi, can verdi. Dövizini de bozdurarak ekonomiye de ayar verdi. Böyle asil milletin ferdi olmaktan büyük bir gurur duyuyorum. Ölmek var dönmek yok. Allah yâr ve yardımcımız olsun. Her yıl 29 Ekim ile 4 Kasım arasını biliyorsunuz Kızılay Haftası olarak kutluyoruz. Bu yıl Türk Kızılayı İstanbul Şube Başkanlığımız 15 Temmuz'un ardından büyük bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdi. Vatan sana kanım feda sloganıyla kan bağışı seferberliği başlattı. Milletimiz, gençlerimiz, vatandaşımız darbeye karşı canını verdi biz kanımızı versek ne yazar! 15 Temmuz Şehitler Köprümüz başta olmak üzere tam 11 noktada kan bağışı kampanyası tüm hızıyla devam ediyor. Bütün vatandaşlarımı, yol arkadaşlarımı bu kampanyaya davet ediyorum. Buraya gelmeden önce Bakanlarımızla birlikte, il başkanımız ve milletvekillerimizle birlikte bu kampanyaya katıldı. Hem kendi sağlığınız hem de başkalarının şifa bulması için hepinizi kan bağışına davet ediyorum. Türk Kızılayı'nı, İstanbul Şube Başkanlığı'na da ayrıca teşekkür ediyorum.