aksam.com.tr
CNN Türk'te katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Tunç, TBMM'nin son oturumunda yaşanan kavganın kendilerini üzdüğünü, bu tür manzaraların olmaması gerektiğini söyledi.
Tunç, TBMM'nin çalışma usul ve esaslarını belirleyen bir iç tüzüğü olduğunu ifade ederek, "İç tüzüğe uygun şekilde hareket edildiğinde bu tür olaylar gerçekleşmez. Bazı milletvekilleri iç tüzüğe aykırı hareket ederek bu tür olaylara sebebiyet verebiliyorlar. O kürsü, her düşüncenin ifade edilebileceği bir kürsü ancak iç tüzükte de kaba ve yaralayıcı sözlerin söylenemeyeceği, bu sözlerin bir yaptırımla karşı karşıya kalacağı şeklinde hükümler de mevcut." diye konuştu.
Meclis'te geçmiş yıllarda da kavgalar yaşandığını ve bir milletvekilinin hayatını kaybettiğini belirten Tunç, "Kürsüden konuşan kişi (Ahmet Şık) bu tür bir olaya sebebiyet vermek istediğini açıkça gösteriyor. Bu tahrike kapılmamak gerekir. Orada milletvekillerine 'Sizler teröristsiniz' derseniz bu bir eleştiri değil artık bu bir hakaret. İç tüzüğe göre de cezai müeyyide gerektirecek bir husus. Orada onu dinleyenler, karşısındaki kişi kendilerine terörist dendiğinde, ifade özgürlüğünü aşacak şekilde konuştuğunda bu tür olaylara sebebiyet veriliyor. Vermemek gerekir, herkesin sorumlu davranması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Tunç, Bakan Şimşek'in istifa ettiği iddialarının ekonomiyi olumsuz etkilemek için ortaya atılan "kasıtlı iddialar" olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:
Şimşek'in istifa ettiğine yönelik iddialarla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının dün akşam bir soruşturma başlattığını hatırlatan Tunç, "İstifa söylemleri kasıtlı bir yaklaşım. Türkiye ekonomisi eski tek haneli enflasyonun olduğu, halkın alım gücünün artmaya devam ettiği günlere geri dönmesin, ekonomi düzelmesin, sonrasında iktidar, hükümet yıpransın düşüncesiyle yapılan açıklamalar olduğu kanaatindeyim. Bu ülkemize fayda getirecek bir politika değil. Siyasetçilerin de bu konuda sorumlu davranması lazım." ifadelerini kullandı.
Tunç, sokak röportajı sırasında kullandığı ifadeler nedeniyle bir kadının tutuklanmasına ilişkin soru üzerine "Kamuoyuna yansımış bazı soruşturmalar bakımından buradan Adalet Bakanı olarak söz söylediğimiz zaman yargıyı etkileyebilir." dedi.
Gündeme gelen bazı olaylardan sonra tutuklama gerçekleştiğinde sosyal medyada tepkiler oluştuğuna işaret eden Tunç, şöyle devam etti:
"Geçmişte cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü oranı yaklaşık yüzde 40 civarındaydı, şu anda yüzde 14'lere kadar indi. Cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu oranı, tutuklu ve tutuksuz yargılama bakımından önemlidir. Tutuklu sayısında azalma var. Her olayda hemen tutuklama söz konusu olmuyor. Bazı konularda da neden tutuklama olmadı şeklinde halkta infial olduğu durumlar oluyor. Dosya kapsamını, suçun alt ve üst sınırları bakımından tutuklama yasağı olup olmadığına karar verecek olan kişi dosyaya bakan hakimdir. Hakimin verdiği karar beğenilmiyorsa bu konuda bir üst mahkemeye itiraz edilebilir".
Tunç, "Sokak röportajları yasaklanıyor mu?" şeklinde propaganda yapılmaya çalışıldığını belirterek, "Sokak röportajları niye yasak olsun? Kişiler, medya kuruluşları ve sosyal medyadan yayın yapanların, sokaklarda röportaj yapmasının herhangi bir sakıncası yok. O röportajda terör propagandası yapıyorsanız, şiddete teşvik varsa, suç teşkil eden ifadeler olursa sokak röportajlarının yasaklanması değil, o ifadeleri kullanan kişinin yargılanması söz konusu olabilir. " ifadelerini kullandı.
"Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" ve "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet" suçlarından yargılanan Dilan Polat'ın tahliyesine yönelik eleştirilere ilişkin Tunç, şöyle konuştu:
"Savcılarımız bu soruşturmayı titizlikle yürüttüler. Burada, özellikle kara paranın aklanması suçu, yasa dışı bahis, bu suçlar mali suçlar, vergi suçları. Bunlarla ilgili yargının özellikle başvuracağı kaynak ve araştırılmasını bilirkişi sıfatıyla teknik raporları alabileceği yer MASAK. MASAK'tan gelen ön raporlarla bir soruşturma ilerletildi. Sonrasında detaylı inceleme MASAK tarafından yapıldı. MASAK raporları, orada belirtilen hususlar çerçevesinde mahkemenin vermiş olduğu bir karar söz konusu.
Dosyada şüphelilerin hepsinin serbest bırakılması gibi bir durum söz konusu değil. Dosyanın içeriğiyle ilgili bilgisi olmadan 'Neden serbest kaldı? ya da 'Neden tutuklandı?' şeklindeki ifadelere varmak, bunları söylemek doğru olmaz. Burada yargıyı serbest bırakalım, yargı işlesin. Suç şüphesiyle bu soruşturma açılmıştır ve dava da açıldığına göre birtakım kuvvetli deliller ortada. Kimin o dosya kapsamında tutukluluğunun devam edeceğine, kimin devam etmeyeceğine de ortaya çıkan deliller ışığında, bilirkişi raporları, MASAK raporları çerçevesinde karar verecek olan yargı."
Bakan Yılmaz Tunç, sosyal medyada, adil yargılamalarla ilgili endişelerin ve kuşkuların dile getirilmesine ilişkin, güvenilir adalet sisteminin tesisi anlamında 22 yıldan bu yana "sessiz devrim" sayılan reformlara imza attıklarını, temel kanunların tamamını yenilediklerini, TBMM'nin bu anlamda yoğun çalıştığını belirtti.
Yargının tarafsız olmadığına ilişkin birtakım eleştirilerde bulunanlara geçmiş yılların hatırlatılması gerektiğini söyleyen Tunç, geçmişte darbecilerin yanında saf tutan, darbe mağdurlarını yargılayan bir yargı varken, bugün darbe mağdurlarının ve milletin hakkını savunan, insan haklarını savunan ve darbecileri yargılayan bir yargı sistemi olduğunu dile getirdi.
Tunç, sosyal medyada özellikle yargıyı yıpratmaya yönelik birtakım eleştirilerin söz konusu olabildiğini vurgulayarak, "Bu eleştirileri de biz doğru karşılıyoruz. Eleştiri olacak, yargı kararları eleştirilebilir ama bu eleştiriyi yaparken belli sınırlar çerçevesinde, yargıyı yıpratmadan... Çünkü o verilen ilk derece kararı eğer hatalıysa bu istinafta ya da Yargıtay'da düzeltilebilir." ifadesini kullandı.
Yeni Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin hazırlık sürecinden de bahseden Tunç, belgeyi "Hukukun üstünlüğünü esas alacak, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemini tesis edecek bir reform belgesi." şeklinde tanımladı.
Bu reform belgesinin 2024-2028 yıllarını kapsayacağını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eylül sonu gibi açıkladığında, özellikle yargısal süreçlerin hızlandırılması, adaletin gecikmemesi gibi gerekli yasal düzenlemeleri ve idari uygulamaları hayata geçireceklerini aktaran Tunç, "Köklü bir reform geliyor bu konuda." dedi.
- Ruhsatsız silah suçlarına yönelik cezaların artırılması gündemde
Bakan Tunç, Türkiye'de bireysel silahlanma konusuna yönelik nasıl adımlar atılacağına ilişkin "Ateşli silahlarla ilgili kanunumuz var. Buradaki yaptırımların artırılması söz konusu olabilir. Özellikle ruhsatsız silah noktasında, toplumda istemediğimiz durumlara yol açtığını görüyoruz. Bu konuda başta bu suçların cezalarının artırılmasıyla ilgili bir çalışmamız var. İçişleri Bakanlığı bu çalışmayı yaptı. Meclis Komisyonu'nun gündeminde. Cezaların artırılması da bir caydırıcılık olur. Sıkı denetimlerle de özellikle üzerinde durulması gereken bir husus." değerlendirmesini yaptı.
Instagram'ın Türkiye'deki ilgili kurumların talebini yerine getirmemesi halinde tekrar kapatılmasının söz konusu olup olmayacağına ilişkin Tunç, kanunda çocuk istismarı, terör propagandası gibi bazı katalog suçlar bulunduğunu, bunlarla ilgili yapılan ihbarda yargının "Bu içeriği çıkarın" dediğini, ancak çıkarılmadığı takdirde de para, reklam, bant daraltma şeklinde kademeli cezalar uygulandığını anlattı.
Sosyal medya şirketlerinin Türk hukukuna saygı duyması gerektiğinin altını çizen Tunç, "(Instagram'da) Burada bazı terör örgütü mensuplarının, propagandaya yönelik hem hesapları var hem de paylaşımları söz konusu oluyor. Özellikle suç teşkil eden bu durumların mahkeme kararları çerçevesinde sosyal medya şirketine gönderildiğinde mutlaka o hesabın kapatılması, mahkeme kararını uygulaması lazım." dedi.
Tunç, "Bu adımları atmazlarsa sonuç eğer bant daraltmaya kadar varırsa ki kademeli bir ceza söz konusu, elbette o zaman istemediğimiz bir durum ortaya çıkar. Milyonlarca insanımızın kullandığı sosyal medya platformunun biz kapatılmasını ister miyiz? Elbette ki istemeyiz." ifadesini kullandı.
Sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemenin ardından, hayvan hakları savunucularının "kısırlaştır, aşıla ve yerinde yaşat" formülünün uygulanması, yasanın geri çekilmesi yönündeki talepleri sorulan Tunç, "kısırlaştır, aşıla, yerinde yaşat" önerisinin uygulandığını, yerinde yaşat uygulamasının sorunlara yol açtığını, sokaklarda çocukları nasıl parçaladığını üzülerek gördüklerini söyledi.
Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hayvanları öldürme yasası değil bu, bu yaşatma yasası. Sokak hayvanlarının aşılanması, kısırlaştırılması, barınaklarda bulundurulması ve eğer o barınak için tehlike oluşturabilecek, sağlıksız hayvanlar varsa hem oradaki hayvanları hem de insanları tehdit eden cinsten hayvanlar varsa bununla ilgili alınması gereken tedbirden ibaret. Veterinerlik kanunumuzda da bu tip hayvanların nasıl uyutulacağı, ötanazi denilen uygulama, zaten mevzuatımızda vardı, sağlık sebepleriyle hayvanların uyutulmasına yönelik. Buradaki maksadımız insanlarımızı, sokaklarımızı daha güvenli hale getirmek, insan sağlığını korumak."