AA
Kurum, konuşmasına Elazığ'da bugün yaşanan 5 büyüklüğündeki depremden dolayı kentteki vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini ileterek başladı.
Karşılıklı görüş alışverişinde bulunulan bir bütçe görüşmesi yaptıklarını belirten Kurum, katkı sunan milletvekillerine teşekkür etti.
Kurum, 6 Şubat'ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin eleştirileri yanıtlarken, "Her şeyden önce şunun bilinmesini isteriz ki biz AK Parti'yiz, Cumhur İttifakı'yız. Milletimizin canını ve malını en mukaddes emanet olarak gören anlayışın temsilcileriyiz. Bu sebeple deprem dönüşümü, sadece yeni binaların yapıldığı bir inşa süreci olarak bizim nezdimizde değerlendirilmemektedir. Tam aksine Türkiye'nin istikbal ve istiklal mücadelesinin en güçlü adımı olarak değerlendiriyoruz." ifadelerini kullandı.
Depremin olduğu ilk saatlerde bölgede olduklarının altını çizen Kurum, 3 ayda 180 bin konutun inşasını başlattıklarını ve o günden bu yana 160 bin işçiyle yapılması gereken her türlü iş ve işlemin, hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin yapıldığını ifade etti. İnsanların depremden etkilenen şehirlerde duyduğu ihtiyaçları, huzur ve mutluluğu çerçevesinde 11 il için yeni bir resmi hayal ettiklerini belirten Kurum, o bölgenin eskisinden çok daha güçlü olmasını istediklerini dile getirdi.
Sadece bina değil, şehrin tüm ihtiyaçlarını giderecek bir bakış açısıyla çalıştıklarını aktaran Kurum, "Gittiğim her ziyarette orada hangi belediye olursa olsun bütün belediye başkanlarıyla görüştüm ve bu inançla tüm ekibimiz, başta deprem bölgesi olmak üzere 81 ilde, 922 ilçede gece gündüz çalışmakta ve inşallah sözlerimizi tutmak için de bu anlayışı sonuna kadar sergileyecek tutumumda olacağız." dedi.
Fay kırıkları ve sıvılaşma riskine dair soru üzerine, deprem dönüşümünü yaparken en uygun zemini seçtiklerini, alınacak tedbirleri bilim insanlarının verdiği görüş ve fikir doğrultusunda belirlediklerini söyleyen Kurum, şöyle konuştu:
"Önceliğimiz burada en doğru yer ve alanda proje yapmaktır. Bunun için de ülkemizin en aktif fay hatlarında mikro bölgeleme çalışmalarını 11 ilde, bilhassa depremin yoğun olarak hasar verdiği bölgelerde yapıyoruz. Tüm projelerimizde en kapsamlı zemin etüt çalışmaları yaparak yapım aşamasında da radye temel üzerine tünel kalıp sistemiyle konutlarımızı inşa ediyoruz."
Kurum, deprem bölgesinde TOKİ'nin sosyal konut seferberliği ve kentsel dönüşüm projeleri kapsamındaki hiçbir konutunda yıkım olmadığını vurgulayarak şehrin ihtiyaç ve demografik yapısına uygun projeler yapıldığını ifade etti.
Bakanlığın bütçesiyle ilgili bir soru üzerine Kurum, şöyle konuştu:
"Deprem konutlarının yapılamayacağı iddiası kesinlikle doğru değildir. Bu devlet, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 3 ayda 180 bin konutun inşasını başlatmış, bugüne kadar 130 bin konutun teslimini gerçekleştirmiştir. Ve ben 2 Temmuz gününden bugüne tam 3,5 ayda 70 bin yeni konutun ihalesini yaptım. Dolayısıyla bu irade,11 ilimizde tek yürek olup milli birliğimizi, beraberliğimizi koruyarak, daha önceki afetlerde olduğu gibi; Elazığ'da, Malatya'da, Kastamonu'da, güzel İzmir'imizde, Bayraklı'da olduğu gibi, yine biz milletimize olan sözlerimizi tutmaya devam edeceğiz."
Bakan Kurum, deprem konutlarının sadece Bakanlık bütçesiyle yapılmadığını vurgulayarak Bakanlık bütçesiyle yapılan kısmın, "kentsel dönüşüm" olduğunu söyledi.
"AFAD'DAN 2024'TE BİZE 492 MİLYAR 873 MİLYON LİRA KAYNAK AKTARILDI"
Deprem bölgesinde vatandaşların mağdur olmaması için hak sahibi olamayanları Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bünyesinde hak sahibi yaparak AFAD'dan hak sahibi olanlarla aynı statüde değerlendirdiklerini anlatan Kurum, "Dolayısıyla deprem konutlarıyla ilgili bütçe, merkezi bütçeden AFAD'a aktarılıyor. Kentsel dönüşüm alanlarında da bütçeyi Bakanlığımız karşılıyor. Bu kapsamda da AFAD'dan 2024 yılında bize 492 milyar 873 milyon lira kaynak aktarılmış ve bu kaynağın tamamı da deprem konutlarının yapımında kullanılmıştır." diye konuştu.
Kurum, 2024 yılının sonuna kadar 130 bin olan teslim edilen konut sayısını en az 200 bine ulaştıracaklarını belirterek, "2025 yılı sonuna geldiğimizde, 11 ilimizde, depremden hasar gören ilçelerimizde, köylerimizde 453 bin yeni yuvayı inşallah afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz ve bu kapsamda inşallah evine girmemiş tek bir depremzede kardeşimizi bırakmayacağız." ifadelerini kullandı.
Kurum, rezerv alanlarda kimin tapusu varsa, orada kim yaşıyorsa, hangi komşuluk ilişkisi varsa, aynı komşuluk ilişkisinin devam edeceği bir bakış açısıyla projelendirme yaptıklarını belirterek, "Kuralarımızı da mümkün olduğu en yakın alanda yine vatandaşlarımızı eski komşularıyla yaşayacak bir bakış açısıyla yönetiyoruz. Dolayısıyla o rezerv alanda kim yaşıyorsa yine aynı insanlar yaşayacak. Yine Hataylılar yaşayacak, yine Maraşlılar yaşayacak. Hülasa 11 ilimizde yaşayan vatandaşlarımız burada yeni konutlarında inşallah huzur içerisinde, güven içerisinde oturuyor olacak." değerlendirmesini yaptı.
Malatya'daki hibe rakamlarına ilişkin soru üzerine Kurum, "Malatya merkez ve ilçelerinde çevre ve altyapı yatırımları için 2023 ve 2024 yılları arasında 1 milyar 577 milyon lira hibe verdik. Bununla da yetinmedik. Uluslararası finansman kapsamında belki de en büyük hibe desteğini 6,5 milyar liralık hibe ile Malatyalı hemşehrilerimize vermiş olduk." ifadelerini kullandı.
Kurum, Elazığ'da da depremden etkilenen bölgelerde inşa sürecine ilişkin çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Deprem bölgesinde cemevlerinin inşasına yönelik eleştirilere de yanıt veren Kurum, "Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığıyla birlikte bu süreci yürütüyor ve cemevlerimizi de bölgemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda yapmaya devam ediyoruz. İller Bankası eliyle finansman desteğini bu kapsamda sağladık ve 13 cemevimize de en kısa sürede, 11 ilimiz içinde ihtiyaç olan şehirlere vermiş olacağız." ifadelerini kullandı.
Bartın Irmağı ve Yan Kolları Islah Projesi hakkında bir soru üzerine Kurum, bu projenin Bakanlık bünyesinde olmadığını anlattı.
Bakan Kurum, Kars'ta düzenli depolama tesisi için yeni yer seçim çalışmaları yürütüldüğünü, yer seçimi yapıldıktan sonra Kars'ta düzenli depolama tesisini yapma sürecini tekrar ilgili birimlerle yürüteceklerini aktardı.
"22 YILDIR VERDİĞİMİZ HİÇBİR SÖZÜ UNUTMADIK"
Kurum, İlk Evim İlk İşyerim Projesi'nin durdurulup durdurulmadığına ilişkin bir soruyu şöyle cevapladı:
"Biz bugüne kadar meydanlarda 22 yıldır verdiğimiz hiçbir sözü unutmadık. Ne söz verdiysek o sözü tutmak için de bütün ekibimizle, bütün arkadaşlarımızla, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu hizmetleri milletimize sunduk. O yüzdendir ki 22 yıldır bu ülkede iktidarız. 22 yıldır da aziz milletimize bu kapsamda hizmet ediyoruz. Takdir edersiniz ki çok büyük bir felaket yaşadık. 11 ilimizi, 14 milyon vatandaşımızı etkileyen bu felaketle, 100 milyar doları aşan büyüklükle bir mücadeleyi hep birlikte ortaya koyduk. Ve burada tüm kurumların maddi manevi gücünü, desteğini seferber ettik. Ama tüm bu zorluklara rağmen projelerimize de devam ediyoruz. Şu anda 50 bin, 100 bin sosyal konut projelerindeki konutlarımızı depremin getirdiği yüksek maliyetlere rağmen büyük oranda bitirdik. Bunlar da son 5 yıldaki projeler. Hani 5 yılda bir şey yapılmadı dendi. Son 5 yılda yaptığımız projelerden bahsediyorum. '50 bin sosyal konut' ve '100 bin sosyal konut' projesi kapsamındaki konutların tamamının sahada fiilen inşası devam etmektedir. Bir kısmını da bitirip vatandaşlarımıza teslim ettik."
Kurum, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2025 yılı bütçesi üzerindeki görüşmelerde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
"İlk Evim, İlk Arsam" projesinin durdurulup durdurulmadığına ilişkin soru üzerine Kurum, bu proje kapsamında 694 ilçede talepleri topladıklarını ve 2025 yılı temmuz ayına kadar tahsis süreçlerini tamamlayacaklarını söyledi.
"İlk İş Yerim" projesi kapsamında Türkiye genelinde 40 proje yürüttüklerini ifade eden Kurum, verdikleri sözleri, diğer projelerde olduğu gibi tutmaya devam edeceklerini bildirdi.
Kurum, TOKİ ile mağduriyet kelimesini yan yana kullanmanın emeğe haksızlık olduğunu, TOKİ'nin, ülkenin en değerli kurumlarının başında geldiğini ifade etti.
Tuzla'daki projede henüz evini alamayan tüm vatandaşların endişelerini bizzat takip ettiklerini kaydeden Kurum, "Tuzla'da planlama sorunlarının niye yaşandığına açıp baktığınızda, belediyenin, yine oradaki sivil toplum örgütlerinin buradaki konutların yapımını mahkemelere taşıyarak bu süreci durdurmaya yönelik adımlarını görüyor olacaksınız. Ama biz buna rağmen yine durmadık. Tuzla'da planlamada yaşanan aksaklıklar sebebiyle projenin bir kısmını Maltepe'ye taşıdık ve inşallah bu projemizi de tamamlayıp teslimlere başlayacağız." diye konuştu.
"EN ÜST SINIRDAN İDARİ PARA CEZASINI UYGULAYAN, İŞLETMEYİ KAPATAN BENİM"
Kurum, Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden kazasıyla ilgili soru üzerine, kazada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve bakanlıklara görevlerinin kanunlarla verildiğini belirten Kurum, ilgili kanunla Bakanlığına, kurulacak işletmeleri çevreye etkileri bakımından değerlendirme yetkisi verdiğini söyledi.
Kurum, şöyle devam etti:
"Bu işletmenin kurulması esnasında ilgili bütün kurumlardan, kuruluşlardan görüşler alınmış. 22 farklı kurumdan ve hepsi olumlu. Bu kurumlardan gelen görüşler doğrultusunda ilgili bakanlıklara, ilgili firmaya, 'Şu tedbirleri alman kaydıyla Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu veriyorum' demiş. Bakanlığımız bu çerçevede bir rapor düzenlemiş ve her ÇED sürecinde olduğu gibi burada da incelemelerini yapmış, kurumlarının ayrı ayrı görüşlerini almış ve ÇED raporunu da bu görüşler doğrusunda düzenlemiş. Biz bu işletmenin, çevre mevzuatına uygun iş yapıp yapmadığını 135 kez incelemişiz ve en üst sınırdan idari para cezasını uygulayan benim, işletmeyi kapatan benim. Bunları yapmış olmamıza rağmen, verdiğimiz ÇED raporu üzerinden ta yerel seçimden beri temcit pilavı gibi bunu bir siyasi malzeme yapmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Hukuk inceliyor, değerlendirecektir, karar verecektir. Verilecek karar doğrultusunda da kimin sorumluluğu var, kimin problemi var, kim yanlış bir işlem yapmış, hesabını da verecektir. Burada biz Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak, işletmeyi kapatarak, en üst sınırdan ceza vererek her türlü görevimiz kapsamında sorumluluklarımızı yerine getirdik."
Bakanlık olarak son 5 yılda 3 bin 41 ÇED kararı verdiklerini ifade eden Kurum, bu kararlardan 2 bin 149'unun olumlu, 892'sinin olumsuz olduğunu bildirdi.
Kaz Dağları'ndaki ÇED konusuyla alakalı yargı sürecinin devam ettiği aktaran Kurum, yargı süreci devam eden bir mesele hakkında değerlendirme yapmanın doğru olmayacağını, son sözü bağımsız yargının söyleyeceğini ifade etti.
Kurum, Cumhuriyet tarihinin en büyük ağaçlandırma seferberliğini yaptıklarını belirterek "Hiç kimsenin doğal yaşamı bozmasına, zarar vermesine müsaade etmem." dedi.
Munzur Vadisi'nin doğal statüsünün değiştirildiği iddiasıyla ilgili Kurum, "İddia edildiği gibi buranın statüsünü bozmak bir yana biz korunan alan büyüklüğünü 800 kat artırmışız. Köylerdeki Hazine'ye ait arazilerimizin rastgele satıldığına dair bir iddiayı asla kabul etmiyoruz. Tam aksine bu tarım arazileri hak sahiplerine doğrudan satılıyor veya kiraya veriliyor. Bu kapsamda bugüne kadar 127 bin hak sahibi vatandaşımıza, Hazine'ye ait 95 bin tarım arazisi doğrudan satılmıştır. Ayrıca 87 bin çiftçimize 1 milyar 650 milyon metrekare yüz ölçümlü Hazine'ye ait tarım arazisi de doğrudan kiraya verilmiştir." değerlendirmesini yaptı.
"İZMİR'E FİNANSMAN DESTEĞİ VERMEDİĞİMİZ İDDİASINI REDDEDİYORUZ"
Bazı milletvekillerinin kendilerine "İzmir'e ayrımcılık yapıyorsunuz" dediklerini anımsatan Kurum, kastedilen pozitif ayrımcılıksa bunun doğru olduğunu, aksini kabul etmediklerini ve hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin belediye başkanlarına randevu verdiğini söyledi.
Kurum, siyasi ayrım gözetmeden çalışmaya devam edeceklerini bildirerek, "Bu demek değildir ki İzmir Büyükşehir Belediyesi veya herhangi bir belediye yanlış yaptığında Murat Kurum susacak, Çevre Bakanı konuşmayacak değildir. Asla susmayız. Doğru olanı söylemeye devam ederiz. Bu bağlamda İzmir'e finansman desteği vermediğimiz de iddia edildi. Bunu da reddediyoruz. Çünkü bugüne kadar İller Bankamızla İzmir'e dış finansmandan 6,4 milyar, öz kaynaklardan 2 yılda 3,2 milyar lira finansman desteği sağladık. Ayrıca toplam 110 milyon avro kaynağı kentsel altyapı çalışmaları için Dünya Bankası aracılığıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis ettik. Şunu da net söylemek istiyorum, biz İzmir'i bu yönetim anlayışına, bu basiretsizliğe, bu ilgisizliğe bugüne kadar asla terk etmedik. Bundan sonra da terk etmeyeceğiz." diye konuştu.
İzmir Körfezi'ndeki kirliliğin kaynağına dair soruya Kurum, "Arıtılmamış evsel nitelikli atık su deşarjından kaynaklı olduğunu tespit ettik. Atık su altyapı yatırımlarını yapmak ve mevzuata uygun olarak işletmek, İzmir Büyükşehir Belediyesinin görev ve sorumluluğundadır. Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi tek başına, Gediz Nehri'nin taşıdığı kirlilik yükünün yaklaşık 2 katını İzmir Körfezi'ne vermektedir. Öyle ki İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan İZİS projesinin final raporunda kirletici kaynakların dağılımını da açıkça görebiliyoruz. Denize akan kirliliğin yüzde 65'i evsel ve endüstriyel atık suyla yollardan taşınan kirliliktir. Bakın bunu biz değil sizin belediyenizin hazırladığı rapor söylüyor. Bizim denetleme görevini yerine getirmediğimizi söylediniz. Biz İzmir'de 3 bin 468 çevre denetimi gerçekleştirmişiz. Hem belediyeye hem işletmeyi burada kusurlu yapan tesislere idari para cezası verdik." yanıtını verdi.
İller Bankasının istisnasız tüm belediyelere finansal ve teknik destek sağlayan bir kuruluş olduğunu belirten Kurum, kuruluşun bu yıl 569 belediyeye destek verdiğini, bunlardan 279'unun muhalefet partilerinin yönetimdeki belediyeler olduğunu söyledi.
Kurum, belediyelerdeki özel kalem müdürü ve genel sekreter atamalarına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:
"CHP'li belediyelerden gelen özel kalem müdürü atama izinleri hakkında iddialar da doğru değil. 31 Mart 2024 seçimlerinden sonra özel kalem müdürü atama izniyle alakalı AK Parti'den 99 talep gelmiş, 69'u onaylanmış, 30 talep değerlendirilmekte. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden 138 talep gelmiş, 69'u onaylanmış ve yine onaylanmayanlar da değerlendirme aşamasındadır. Yine belediyelerin genel sekreter ve genel müdürü hakkındaki iddialar hakikati yansıtmıyor. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra genel sekreter ve genel müdür talepleriyle ilgili olarak AK Parti'den 6 talep gelmiş, 5 atama yapılmış, biri değerlendirilmekte. Cumhuriyet Halk Partisinden 11 talep gelmiş, 6 atama yapılmış, 5 talep de değerlendirilme aşamasındadır."
"ESENYURT'TA YAŞANAN SORUNLARIN TAMAMI MÜTEAHHİT KAYNAKLI"
İstanbul'un Esenyurt ilçesinde kentsel dönüşüm mağdurlarının olduğuna dair iddiaya cevap veren Kurum, "Bir iddiada bulunuyorsanız bunu ispat etmekle mükellefsiniz. Esenyurt'ta yaşanan sorunlara baktığınızda sorunların tamamının müteahhit kaynaklı olduğunu göreceksiniz. Müteahhitler kimi projelerde yapıma devam edememiş, kimilerinde ise ruhsat aşamasındayken bile inşaatı tamamlayamamıştır. Hukuki süreçlerin devam ettiğini görüyoruz. Bu, meselenin bir boyutu. Diğer boyutuna da bakarsak 21 projenin hiçbiri kentsel dönüşüm proje alanı içerisinde değil. Dolayısıyla rezerv alanı içerisinde olmadığını da net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Eğer Esenyurt'ta bir rant söz konusu ise bu elbette akrabalarını işe alan, rant ve kar sistemini kuran belediyecilik anlayışıdır. Bu hesabı da şu anda Türk yargısı önünde hesap veren belediye başkanınıza soracaksınız. Elbette kendisi size meselenin faili olarak en sağlıklı bilgiyi verecektir." ifadelerini kullandı.
Tüm kesimlerden ve partilerden, Türkiye'nin birliğine ve dirliğine destek olmasını beklediğini dile getiren Kurum, "'Atanan kayyumlarla halkın iradesi gasbedildi' demek, en açık ifadeyle akıl tutulmasıdır. Seçmenin iradesini gasbedenler, kendisine oy verenlere hizmet etmek yerine terör örgütü üyesi gibi davrananlardır. Türkiye, bir hukuk devletidir. Eğer siz bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı kirli oyunların içerisine girerseniz bu devlet de gelir size bunun hesabını sorar." değerlendirmesinde bulundu.
Kurum, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir'in, Türkiye'deki yabancı maden şirketlerine ilişkin değerlendirmelerine karşılık da şunları söyledi:
"EMEP Milletvekili Sevda Karaca'nın çirkin iftirası, hazımsızlığının, düşmanca tutumunun, saygısızlığının kanıtıdır. Haddinizi bileceksiniz. Kandil'de el pençe divan durup Meclis çatısı altında böyle iftiralarda bulunamazsınız. İddianızı ispatlayacaksınız. Şayet sizde biraz şeref, biraz haysiyet kırıntısı varsa kanıtlayacaksınız. Kanıtlayamıyorsanız zaten benim şeref ve haysiyetten nasipsizlerle daha fazla konuşacak bir şeyim yok."
Görüşmelerin ardından yapılan oylamada, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yanı sıra Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Başkanlığı ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bütçeleri kabul edildi.