Azerbaycan diplomasisi 100. yılında

100 yıl önce Ali Mardan Bey Topçubaşov liderliğindeki Azerbaycan Heyeti, Barış Konferansı'na gitmekten ötürü Paris’e vize almak için İstanbul’da üç ay boyunca bekledi ve mücadele etti. Daha sonra, Fransa’da, yeni kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni tanıtmak konusunda diplomatik bir mücadeleye girmek zorunda kaldılar.

KONUK YAZAR: Hazar İbrahim, Azerbaycan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi

Ermenilerin Azerbaycan karşıtı propagandası, zaman baskısı ve kaynak yetersizliği onların aleyhineydi. Bütün bunlara rağmen, tanışmayı başardıkları Başkan Wilson şöyle yazıyor “Azerbaycan’dan çok saygın, hoş görünümlü bir grup gelmişti. Onlara nerede olduğunu sormaya cesaret edemedim ama sonradan gizlice yukarı baktım ve Kafkasya’nın güneyinde uzanan çok zengin bir vadi bölgesi olduğunu, büyük ve eski bir uygarlığa sahip olduğunu gördüm.” 

Bugünün Azerbaycan’ı, yalnızca Türkiye’deki 20 milyar doları aşan yatırımlarıyla daha da zengin bir ülke. Sadece birkaç gün önce eski Azerbaycan şehri Şeki’nin tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edildi. Diplomasiye gelince ise, atalarımızın meşalesi yüksekte tutuluyor. Azerbaycan sadece küresel olarak tanınmakla kalmıyor, BM Güvenlik Konseyi’nde daimi olmayan üyelik, uluslararası kuruluşlarda çok sayıda başkanlık ve küresel oyuncular için bir buluşma yeri olarak iyi bir istatistiği elinde tutuyor. 
Bugün, Bakü ve Ankara en önemli küresel enerji ve ulaştırma projelerin merkezine dönüşüyor. Ülkelerimiz aynı zamanda çok sayıda üçlü ve çoktaraflı bölgesel formatların ortasında. Aslında, son otuz yıllık süreçteki ilişkilerimiz uluslararası ilişkilerde örnek alınmalıdır. Ben bir ülkenin diplomatik ofislerinin kapılarını, Türkiye’nin Azerbaycan için yaptığı gibi, başka bir ulusun diplomatik misyonu için açtığı bir örnek bilmiyorum. Ya da bir ülkenin Cumhurbaşkanının, başka ülkenin çıkarlarını kendisininki gibi savunması. Meşhur “Türkiye burada değil ama ben burdayım” Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 2014 yılında Ermeni cumhurbaşkanının Türkiye aleyhindeki suçlamalarına karşı tutunduğu tavır gibi. 
Türkiye’deki diplomasi pratiğinde bir benzersizlik daha var. Şahsen benim için. Bu muhteşem ülkede Büyükelçi olduğum ilk günlerden itibaren, asla başka bir Misyon Başkanı gibi olamayacağımı fark ettim. Eminim, Azerbaycan’da Türkiye’yi temsil eden meslektaşım (ve arkadaşım) benim ülkemde de bu şekilde hissediyor. Bakü ve Ankara arasındaki bu kucaklaşmanın dil ve kültürel engelleri olmayan kültürel boyutu, her iki tarafın öğrencileri için geçerli eğitim boyutu, hem subay hem de askerlerin birlikde eğitim gördükleri, görev yaptıkları savunma boyutu ve bu listenin en tepesinde merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in altını çizdiği “Bir millet, İki devlet” gibi en “Güvenilir ve gerçek” bir boyut var. 
Önümüzde uzun bir yol var. Bu yılki Azerbaycan diplomatik servisinin 100. yıldönümünden sonra da  9 Temmuzlar  olacak. Ve her yıl, on yıl, yüzyıl ve binyıl, başarıların kaydını tutmak zorundayız. Güçlü liderlik, diplomasi ve esnekliğin ortadan kalkmasının mümkün olmadığından, başarıların çok olacağından eminim. Onların daha müreffeh bir ülkeye, daha istikrarlı bir bölgeye ve sıkı bir şekilde bütünleşmiş dünyaya yol açacağından eminim. Bunların hepsinin Türkiye ile birlikte olacağından hiç şüphem yok.