AK Parti Sözcüsü Çelik: Sultanahmet Camisi'ni müze yapalım yaklaşımı şimdiye kadarki en İslamofobik yaklaşımdır

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu. AK Parti Sözcüsü Çelik, ''(Sultanahmet Camisi'ni müze yapalım) gibi bir yaklaşım, şimdiye kadar gördüğümüz en İslamofobik yaklaşımdır.'' diyerek CHP'ye sert eleştirilerde bulundu.

Ömer Çelik'in açıklamalarından önemli satır başları;


 Dün Bingöl'deki meydana gelen depremde büyük üzüntü yaşadık. Bir güvenlik korucumuz şehit oldu. Şehidimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyoruz. İlk andan itibaren Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bakanlarımız bölgeye gitmiştir. Devletimiz tüm imkanlarıyla seferber olmuştur. AFAD ilk andan itibaren yaraların sarılması ve vatandaşlarımızın sıkıntılarının giderilmesi için sahadadır.

TERÖRLE MÜCADELEDE KARARLILIK MESAJI

Dün gece itibarıyla Pençe-Kartal operasyonu başlamıştır. Daha önce Pençe operasyonlarıyla art arda büyük bir başarı elde edilmişti. Son zamanlarda terör örgütünün bazı karakollara ve sınır bölgemize tacizleri görülmektedir. Bu sebeple Pençe-Kartal operasyonu dün gece itibarıyla başarılı bir şekilde başladı. Teröristlerin sözde karakol olarak kullandıkları yerlerin tamamı imha edildi. Bizim karakollarımıza yaptıkları saldırılar onların sözde saldırılarda kullandıkları sözde yerler, başarılı bir şekilde imha edilmiştir.

"DÜNYAYA ÖRNEK OLDUK"

İnsanımıza, vatandaşımıza, ülkemize ve tüm insanlığa düşman terör örgütleriyle bu mücadelemiz kararlı bir şekilde ve güçlenerek devam edecektir. Türkiye pek çok konuda olduğu gibi terörle mücadele konusunda da dünyaya örnektir. Silahlı kuvvetlerimiz Sincar, Karaca, Zap, Avaşin, Basyan ve Hakurk'taki terör yuvalarına hava harekatını gerçekleştirmiştir.

"BÜTÜN TERÖR UNSURLARI HEDEFTİR"

Pençe Harekatları'nda elde edilen kazanımların sürdürülmesinin arkası mutlaka gelecektir. PKK başta olmak üzere bütün terör unsurları hedeftir. Son derece dikkatli ve sivillerin hiç bir şekilde hedef alınmayacağı bir şekilde bu operasyonlar icra edilmeye devam edilmektedir. Bu operasyonları gerçekleştiren Silahlı Kuvvetler mensuplarımıza, daha önceki Pençe operasyonlarını gerçekleştiren Polisimiz, Özel Harekatımız, Jandarmalarımız, Korucularımıza tebriklerimizi iletiyoruz.

Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için fedakarca ama dünyada güvenlik güçleri arasında etkinlik bakımdan, göz kamaştırıcı bir performansla bunları gerçekleştiriyorlar.

PANDEMİ SONRASI NORMALLEŞME SÜRECİ

Pandemi sonrası normalleşme ile ilgili adımları yakından takip ediyoruz. Burada en büyük düşmanımız rehavettir. Maske, mesafe ve temizlik konusundaki hassasiyetimizin devam etmesi gerekiyor. Normalleşmenin devam etmesi, normalleşmenin daha da normale geçmesi için burada bu üçgene ne kadar riayet edersek, elimiz o kadar güçlü olur. Dolayısıyla bu tedbirleri normalleşme süreci olarak ele almak lazım. Rakamları yakından takip ediyoruz, ama maske, mesafe, temizlik konusunda hassas olunmazsa sonuç olarak bir takım rakamların artışına yol açtığını görüyoruz. Buda son derece üzüntü verici bir durumdur.

Rehavet düşmanımızdır. Rehavetten ne kadar uzak durursak, tedbirler konusunda ne kadar titiz olursak normalleşme o kadar güçlü olacak. Rehavetle normalleşmenin yan yana olması mümkün değil.

Bütün dünya bu normalleşmeye geçtikçe, bu meseleleri daha güçlü bir şekilde tartışıyor. Dünyanın kirlenmesi çevre konularının, bu kadar duyarsız bir şekilde ele alınması, bio mühendislik ürünlerin ortaya çıkması, müdahale edilmiş virüs ve bakterilerin insanlarla tanışması, yağmur ormanlarının vahşi hayat alanlarının yok edilmesi insanı yeni tehditlerle karşı karşıya bırakıyor.

Kartojenlerin kötü amaçlı kullanılması gibi konular en az küresel terörizm kadar küresel güvenliği tehdit ediyor. Bütün bunlara karşı ilaç geliştirmek, tedbirlerle ilgili olarak hassasiyet göstermek kadar daha geniş bir kadrajla bakmak gerekiyor. Bunun da ilk atılacak adımının doğayı korumaktan geçtiği görülüyor.

"DOĞAYA RAKİP DEĞİLİZ, KADER ARKADAŞIYIZ"

Bugün artık çevre meselesinde göstereceğimiz hassasiyet vatanseverliğimizin bir parçasıdır. Çevre meselelerini vatanseverliğimizden ayrı düşünemeyiz. Doğaya rakip değiliz, doğayla kader arkadaşıyız. Dolayısıyla doğayı rakip gibi gören anlayış, doğayı sadece endüstrileşme olarak gören vahşi kapitalizm, neopolitizmin getirdiği nokta insan soyunu tehdit eden bir takım sonuçlar doğurmaktadır. Doğa bu hayatta hayatımızı anlamlı bir şekilde sürdürmemiz için doğa bizim kader arkadaşımız.

"AR-GE ALTYAPIMIZ ÖNEMLİ"

 İnsan hayatının korunmasıyla ilgili oalrak Türkiye, hastanelerinin alt yapısıyla güçlü bir örneklik teşkil ettiği gibi aynı zamanda da bahsettiğim geniş perspektifte de meseleye bakıyor. Biz bunları siyasetçi olarak tartışıyoruz. Üretim ve tedarik sistemimizin güçlendirilmesi konusunda da bundan sonraki tehditlere karşı hazırlıklı olmak bakımından kafa yormaya devam ediyoruz. Ar-Ge altyapımız bu açıdan son derece önemlidir. Teknoloji yatırımlarımızın desteklenmesi, gıda ve genetik güvenliği alanları insanlığın sağlığı açısından bundan sonraki süreçte çok önemli olacak.

"HEDEF SIFIR VAKA"

Hedefin sıfır vaka olması gerekiyor. Maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymazsak da bu hedefe ulaşamayız. Bunlara uyduğumuz müddetçe sıfır vaka hedefine güçlü bir şekilde yaklaşmış oluruz. Pandemi sonrasın da dünyanın bir sarsıntı geçirdiğini hep beraber görüyoruz. Bunun her kriz sonrasında dolaylı, dolaysız bağlantılı, bağlantısız bir takım siyasi sonuçları ortaya çıkar. Ortaya çıkan sonuç, küresel düzeyde ABD'de ırkçılığa karşı başlayan gösterilerdir. Irkçılığa ne kadar karşıysak, yağmacılığa da o kadar karşıyız.

ABD'DEKİ PROTESTOLAR

Bu yeni normal düzene geçilmesi için siyasetin de çeşitli konularda kendini rehabilite etmesi gerekiyor. Bu meselelerin güçlü bir şekilde tartışılması gerekiyor. Bütün bunlar bizim karşılaştığımız krizlerle doğrudan bağlantılı meseleler olarak önünüze geliyor. ABD'de ortaya çıkan protestoların sadece ABD'de sınırlı kalmadığını, bunun dünyanın her tarafında etkisinin olduğunu görüyoruz. Enteresandır dünyanın her tarafında bu ırkçı kimlikli kişilerin, köle tacirleri yakılırken bir tek Fransa'dan 'biz bu değerlerimizi koruyacağız.' gibi sözler duyarak maalesef bu meselenin tam olarak kavranmadığını gösteren açıklamalar geldi.


Halbuki bir insanın biyolojik güvenliği kadar insanın haysiyetinin, kimliğinin güvenliği ikisi birbirini tamamlayan şeylerdir. Irkçılığın, islamofobilik gibi bu nefret suçlarının insan hayatını tehdit eden virüsler bakteriler ve genetik saldırılarla aynı düzeyde alınması gerekir.

'SULTANAHMET'İ MÜZE YAPALIM" ÖNERİSİ

Maalesef bunu dışarıyla ilgili olarak konuşurken içeride de bununla ilgili sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Bunun en çarpıcı örneği olarak geçenlerde CHP milletvekilinin açıkladığı Sultanahmet'i müze yapalım önerisini gördüm. Ayasofya ile ilgili hassasiyetler bu şekilde ifade edilirken, biri de Sultanahmet'i müze yapalım diye ifade etmesi son derece rahatsız edici.

Karşı tarafın bir hatası olsunda, bu hata üzerinden hemen siyaset yapalım diye düşünmüyoruz. Bu gibi öneriler siyaseti zehirleyen şeyler. Acaba düzeltirler mi, partilerinden açıklama gelir mi diye bekledik. CHP geçmişte de bu konularda sabıkalı bir siyasi parti.

"LAİK DEVLET MEKANİZMASINI SAVUNUYORUZ"

Daha da üzüntü verici olan şudur. Aynı milletvekili tutuyor, bütün bu açıklamasını Türkiye'nin laik devlet olması ilkesine bağlıyor. Şimdi laiklik bir özgürlük mekanizmasıdır. AK Parti olarak biz laik devlet mekanizmasını güçlü bir şekilde savunuyoruz. Ama şu konuya da sürekli dikkat çektik. Laikliği esas mecrasından çıkararak bir baskıcı ideoloji haline dönüştüren ve laiklik olarak toplumun din hürriyeti üzerinde baskı kuran bir geçmiş yaşadık. Laikçilik aslında laikliği sabote eden, onu yok etmeye çalışan bir anlayış ortaya çıkardı. Türkiye bu laikçilikten kurtularak, laiklik meselesini daha dengeli bir hale getirdi. Bunu demokrasi mücadelesini vererek başardı.