AA
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
AA'nın aktardığı habere göre, MYK toplantısında, büyük kongre sürecine doğru giderken sahada yapılan tüm çalışmaların değerlendirildiğini aktaran Çelik, büyük kongreyle birlikte önlerine gelecek çeşitli siyasi tartışmaların ve konuların da ele alındığını belirtti.
Çelik, kongre sonrasında pek çok iç ve dış siyasi olayla uğraşacaklarını, her toplantıda iç ve dış siyasi meselelerin kapsamlı olarak değerlendirildiğini söyledi.
Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminin 540'ıncı gününe girdiğini anımsatan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"206 civarında aile bunların içerisinden 24 aile evlatlarına kavuştu. İnşallah hepsinin evlatlarına kavuşmalarını arzu ediyoruz. Tabii bu aileler içerisinde Gara'daki şehitlerimizin bazılarının aileleri de vardı. Bir kere daha Gara'da şehit verdiğimiz kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum."
Çelik, Adana'da şehit kabirlerinin de arasında olduğu 79 mezarın tahrip edilmesine ilişkin, şu şekilde konuştu:
"Bu alçaklığı yapanların bir an evvel ortaya çıkarılması için gerekli soruşturma sürüyor. Şehitlerimizin makamını Cenab-ı Allah tayin ediyor, kimsenin onlara bir zarar vermesi mümkün değil. Bu vesileyle bütün şehitlerimize bir kere daha Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun."
8 Mart'ta Genel Merkez Kadın Kolları Kongresi'ni, 13 Mart'ta ise Gençlik Kolları Kongresi'ni gerçekleştireceklerinin bilgisini paylaşan Çelik, şöyle dedi:
"24 Mart'ta Büyük Kongremiz hayata geçecek. Bu kongreler sürecinde yüzde 70'in üzerinde bir değişim teşkilatlarımızda gerçekleşmiştir. Her zaman değişim ve tecrübe arasındaki dengeyi kökler ve dallar arasındaki dengeyi güçlü bir şekilde kurmaya çalışıyoruz. Bir kitle partisi kendisini hem temel değerlerini temel politikalarını koruyarak yenileyebilen, yeni kesimlere ulaşabilen partidir. Bu bilinçle demokrasimizin, siyasi hayatımızın gelişmesi için bu çalışmalar titizlikle sürdürülmeye devam ediliyor."
"KILIÇDAROĞLU'NU DAHA ÖNCE UYARMIŞTIK"
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına ilişkin, şunları söyledi:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nu daha önce uyarmıştık, esnafa, öğretmene ve diğer toplum kesimlerine karşı dışlayıcı bir dil kullanmaması konusunda. Maalesef yine esnafımıza hitap ederek, esnafımızın AK Parti ile arasındaki güçlü bağı hedef alarak, 'Oy verirseniz AK Parti'ye iki elim yakanızda.' gibisinden bir ifade kullanıyor. Zaten, Türkiye'nin demokrasi mücadelesi esnafın yakasına yapışanların, esnafın yakasına vesayet elleriyle yapışanların, esnafın yakasından düşürülme hikayesidir bir bakıma da bir boyutuyla da. Bu şekilde tabii ifadelerin yani öğretmenleri hedef gösteren esnafı hedef gösteren, 'İki elim yakanızda' gibi ifadelerin bu kadar kolaylıkla kullanılabilmesi doğrusu çok son derece şaşırtıcı. Maalesef bu bütün uyarılara rağmen devam ediyor, demek ki bilinçli bir politika, ısrarlı bir politika. Esnafımız, Türkiye'deki demokrasinin orta sınıfın belkemiğidir. Türkiye'nin çeşitli vesayet dönemlerinde demokrasisinin tehdit edildiği dönemlerde esnafımız sadece bir ticaret kesimi ya da bir ekonomik blok olarak değil aynı zamanda bir siyasi bilinç unsuru bir siyasi duruş unsuru olarak da Türk demokrasisinin gelişmesine ve bugünlere gelmesine büyük katkı sağlamıştır."
Esnafın demokrasinin ana taşıyıcılarından biri olduğunu anımsatan Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Kuşkusuz her meselesiyle yakından ilgileniyoruz, pandemi döneminde de bütün şikayetleri sitemleri ciddi bir şekilde değerlendiriyoruz, verdiğimiz destekleri de sürdürmeye devam ediyoruz ama kuşkusuz AK Parti ile esnafımız arasında güçlü bir bağ vardır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu şekilde hedef alması sadece kendisini ilgilendiren bir mesele oluyor."
"ASLA MÜSAADE ETMEDİK"
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM Grup Toplantısı'ndaki "Suriyeliler için harcadığınız parayı, şu toplum kesimlerine harcasaydınız" sözlerine yönelik eleştirilerde bulunarak, şunları kaydetti:
"Bu insanları hedef gösteren bir yaklaşım içerisine giriyor. Biz bu sözleri genelde Avrupa'nın aşırı sağından duyuyoruz. Halbuki bir zamanlar CHP içerisinde pek çok isim CHP'yi bir Sosyal Demokrat Parti olarak konumlandırıyordu ve o zamanki politikalarında CHP'nin katılmadığımız pek çok şey olsa da yine de bu Sosyal Demokrat olma arayışlarını bir şekilde iyi arayışlar olarak düşünüyorduk. Sanki bu tarih yaşanmamış bu Sosyal Demokrat olma arayışı hiç olmamış, tüm bu insanlar CHP'de hiç siyaset yapmamış gibi bugün Avrupa aşırı sağının dili ile aynı dili konuşan bir tutum içerisine giriyor Sayın Kılıçdaroğlu."
"Yani şimdi bu insanlara harcananlar, bu insanları ölümden kurtarmak ve ölümden kurtarılan bu insanları geçmişte olduğu gibi insan haysiyetine, insan şerefine uygun olmayan yaşam koşullarından kurtarmak için yapılmıştır. Ne yapılsaydı? Şimdi görüyorsunuz Fransa'da, Fransa'nın kuzeyinde bir göçmen kampında insanlar o halde bırakılıyor ki bu insanlar kışın bu soğuğunda donmamak için elbiselerini yakarak yaşamaya çalışıyorlar. Bu onları bu halde bırakan devletlerin ayıbıdır. Bizim devletimize yakışmaz, bizim milletimize yakışmaz böyle bir şey asla tarihimizde olmamıştır. Biz o insanların bu duruma düşmesini asla müsaade etmedik."
YUNANİSTAN'A SERT ELEŞTİRİ
Çelik, Yunan adalarında göçmenlerin gayri insani yaşam koşullarına mahkum edildiğini söyledi.
Yunan Sahil Güvenlik birimlerinin göçmenlerin botlarını şişleyerek onları ölüme terk ettiğini belirten Ömer Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim tarihimizde böyle bir suç, böyle bir utanç yok. Bugünkü politikamızda da böyle bir şey yok. Bu insanlara yardım edilmeseydi, kucak açılmasaydı Yunan Sahil Güvenliği ya da Avrupa Sınır Birliği Frontex'in yaptığı gibi bir zulümle mi karşılaşsaydılar?"
Türk tarihine, değerlerine, siyasi tutumlarına yakışır şekilde ölümden kaçan insanların muhafaza edildiğini vurgulan Çelik, şu şekilde konuştu:
"Bütün dünyanın vicdanını tek başına Türkiye yüklenmiştir. Bunun hedef alınması, yani 'bunlara sahip çıkacak yerde şunları yapsaydınız', 'camilerimizde şu kadar Suriyeli namaz kılıyor', 'bunları harcanan parayı şu kesimleri harcasaydınız' diye. Türkiye'nin büyüklüğü, çeşit toplum kesimlerine, onların gelişmesine katkı sağlayacak politikaların yürütülmesi ile gerçekleşiyor."
Esnafın, sanayicinin ve çiftçinin önünü açacak pek çok politika geliştirildiğini ve bundan sonra da güçlü bir şekilde geliştirilmeye devam edeceğini bildiren Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Bu birbiriyle mukayese edilmesi söz konusu olmaması gereken şeyleri maalesef Avrupa'daki aşırı sağ mukayese eder ki bu insanlara karşı birtakım kışkırtmalarda bulunmak için göçmenlere, yabancılara karşı. Aynı dilin bu şekilde kullanılması ilk defa oluyor. Tek tük kişiler kullandı ama bir genel başkan tarafından ölümden kaçan insanların ve bu insanlara Türkiye'nin sahip çıkmasını bu şekilde eleştirilmesi ilk defa oluyor."
"Doğrusunu söylemek gerekirse sağlıklı bir yaklaşım değil. Bunun sonu ırkçılığa, çeşitli şekillerde nefret politikaları üretmeye varır. O yüzden herkesin dilini çok dikkatli kullanması gerekir. Bu, dilin zehirleyici, bu şekilde insanları hedef gösterici etkisinin Avrupa demokrasilerini nasıl istikrarsızlaştırdığını çok yakın bir şekilde görüyoruz."
"AİLE DEĞERLERİ ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAYA DEVAM EDİYORLAR"
Bütün siyasi partilerin mazlumlara sahip çıkılması konusundaki hassasiyeti paylaştığını anımsatan Çelik, şunları dedi:
"Bazı kişiler birtakım aykırı konuşmalar yaptılar ama onun bir önemi yok, o kayboldu gitti. Bu hassasiyetin korunması gerekiyor çünkü nihayetinde hepimiz bu konuda el ele verirsek, bu politikalar konusunu dünyayı anlatmakta daha güçlü hale geliriz ama bunun yerine bunların hedef haline koyulması maalesef yanlış bir sonuç doğuracaktır ve bu birtakım ırkçı yaklaşımların kışkırtılmasına yol açacaktır."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin bugünkü grup konuşmasındaki açıklamalarını hatırlatan Çelik, şunları bildirdi:
"Sürekli söylüyoruz 'siyasi eleştiri getirin, siyasi tartışma yapalım, siyaseten birbirimize gerekirse sert eleştirelim' ama onlar maalesef aile değerleri üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlar. Biz diyoruz ki Cumhurbaşkanımızdan, eski Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Albayrak'tan bahsederken sürekli aile ilişkilerini hedef alan bir yaklaşım içerisinde girmeniz ahlaki değil. Diyorlar ki 'Peki bu insanlar görev yaptılar, görev yapıyorlar. Biz bunları eleştirmeyecek miyiz?' Siyasi pozisyonları, siyasi sorumlulukları gereği muhalefet bunu tabii ki eleştirecek biz de gereken cevabı vereceğiz."
"Söyledikleri siyasi şeylere zaten cevap veriyoruz ama siz bunu aile ilişkileri sürdürmeye devam ettiğiniz zaman gayri ahlaki bir iş yapıyorsunuz. Merkez Bankası rezervleri ile ilgili soracağın soru varsa cevabımız var. Ekonomi politikaları ile ilgili söyleyeceğiniz varsa cevabımız var. Fakat ne zaman 'CHP'deki taciz iddiaları ne yaptınız? Bunlarla ilgili bir önlem aldınız mı?' diye sorsak hemen çıkıyorlar aile değerlerine saldıran bir siyasi tutum geliştiriyorlar. Demokratik değerlere saygı konusunda çok parlak bir sicile sahip olmadıklarını biliyoruz ama şimdi siyasi hayatta hiç olmayan bir şeyi yapıyorlar. Politik sorumluluk, politik tartışma yerine meselenin içine aileyi karıştırıyorlar, bu son derece saygısız, ahlaki olmayan bir yaklaşım."
Çelik, "Ne zaman sorsanız, 'terör meselesiyle ilgili bu yaşadığınız savrulma doğru değil daha düzgün, daha net bir dil kullanmalısınız' diye bir eleştiri getirilse hemen aile değerlerine saldıran bir siyaset geliştiriyorlar. Bu hiç sağlıklı bir şey değil Allah'tan bir tek bunlar yapıyorlar. Yoksa bu kötü örnek Türk siyasi hayatına bulaşsa, Türk siyasi hayatı için son derece vahim ve içinden çıkılmaz bir yol açar." dedi.
"GEREKEN CEVABI ÜSLUBUNCA VERMEYE DEVAM EDERİZ"
Herkesin birbirinin aile değerlerini uğraştığı bir siyasi ortamın ne manaya geleceğini, ne kadar çirkin ve ahlak dışı olacağını herkesin görmesi gerektiğini belirten Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Üstelik de bunu en çok dillendiren kişiler, çeşitli partiler içerisinde oligarşik bir şekilde 2-3 nesildir aynı koltukları koruyan kişiler. Bunlar doğru yaklaşımlar değil ama biz diyorduk ki 'aile değerlerini hedef almayın.' Daha önce 'demokratik değerleri hedef almayın' dediğimizde olduğu gibi ama gördüğüm kadarıyla bunda ısrar edecekler, dolayısıyla da temiz siyaset, temiz bir dil kullanarak bu konuları konuşma çağımızın herhangi bir şekilde karşılık bulmayacağını net bir şekilde görmüş oluyoruz. O zaman aile değerlerine karşı saldırgan tutum, iftara siyaseti, kendileriyle anılan bir mesele haline gelir. Biz de bundan sonrasında gereken cevabı üslubunca vermeye devam ederiz."
"Merkez Bankası rezervleri ve diğer konularda sordukları sorulara arkadaşlarımızın verdiği cevaplar açık. Şimdiye kadar yapılmış gizli saklı bir işlem yok. Her şey, kanunlara ve piyasa kurallarını uygun bir şekilde yapılmış. Ülkemizde ekonomik saldırının olduğu dönemlerde, arkasından neredeyse küresel tedarik zincirinin kapanacak kadar güçlü negatif etkileri olan bu pandemi döneminde ortaya çıkan tabloda, Türkiye bu dönemdeki finansal istikrarı en başarılı şekilde yönetmiş ülkelerden bir tanesi. Bunun için yapılan döviz işlemlerini sanki gizli saklı, kanun dışı, birilerinden saklanan bir işlem gibisinden sunmak en azından siyasi ciddiyete yakışmıyor."
Ekonomik alanlarda yürütülecek tartışmaların, net bir şekilde siyasi ve ekonomik bir tartışma olması gerektiğini belirten Çelik, şunları dedi:
"Defalarca cevaplar verildi, kayıtlar orada duruyor. Saat saat, isim isim, nasıl işlemler yapılmış, bunlar nasıl gerçekleşmiş, hangi koşullarda gerçekleşmiş herkesin buna ulaşması gayet mümkündür. Aile değerleri üzerinden siyaset yapan, siyasi eleştiri getiren kim varsa bunun kınanacak bir durum olduğunu, bundan kaçınılması gerektiğini bir kere daha ifade etmek istiyoruz."
Çelik, Yunanistan ile istikşafi görüşmelerin 5 yıl aradan sonra 25 Ocak'ta başladığını, bu görüşmelerin sağlıklı şekilde ilerlemesine güçlü destek verdiklerini dile getirdi.
Avrupa'daki dostlarının Türkiye'ye sürekli olarak "Bu istikşafi görüşmelerin oluşturduğu sağlıklı zemini koruyun." dediklerini belirten Çelik, kendilerinin de buna ilişkin olarak, "İstikşafi görüşmelerin oluşturduğu sağlıklı zemin ve diyaloğu korumaya kararlıyız fakat bunu sadece tek taraflı olarak bize söylüyorsunuz. Bakın Yunanistan'ın beyanlarındaki saldırganlık, kışkırtıcılık devam ediyor. Bunu Yunanistan'a da söyleyin." yanıtını verdiklerini ifade etti.
Çelik, Yunanistan'a yönelik olarak şunları söyledi:
"Biz komşuyuz şimdiye kadar beraber yaşadık, bundan sonra da bu coğrafyada beraber yaşayacağız. Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı Türkiye Cumhuriyeti'ni köşeye sıkıştırmak ya da zarar vermek için başkalarıyla kurduğunuz ittifakların hiçbir işe yaramayacağını biz biliyoruz, siz de biliyoruz. Sonuçta yapacağınız en sağlıklı şey, oturup Türkiye Cumhuriyeti ile kazan kazan temelinde bir anlaşmaya varmaktır, bütün bu bahsettiğimiz konulardan. Ama bunun yerine kışkırtıcı beyanlara devam ederseniz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini zedeleyen birtakım açıklamalar yapmaya devam ederseniz, Ege'deki ve Akdeniz'deki haklarımızı hedef alan birtakım açıklamalar yapmaya devam ederseniz, bu bahsettiğimiz sağlıklı yürümesini istediğimiz diplomatik süreçlerin maalesef istikrarsızlaşmasından biz sorumlu olmayız. O yüzden Yunanistan'daki bütün siyasetçileri, başbakanı ve özellikle Dışişleri Bakanını daha sağlıklı ve temiz bir dil kullanmaya davet ediyoruz."
"TÜRKİYE NE KARA VATANI NE MAVİ VATANI KONUSUNDA HERHANGİ BİR TAVİZ VERMEYECEK"
Ömer Çelik, Yunanistan'ın en son Batı Trakya'da Amerika Birleşik Devletleri ile bir tatbikat gerçekleştireceğini ve bunun Türkiye sınırına 20 kilometre uzaklıktaki Dedeağaç'a kadar uzandığını belirterek, şunları dedi:
"Bu tip eylemlerin hiçbir şekilde Yunanistan'a bir faydası olmayacak, bölgedeki barışa bir faydası olmayacak, aramızdaki sorunların çözülmesine bir faydası olmayacak. Türkiye de ne kara vatanı konusunda ne mavi vatanı konusunda herhangi bir taviz vermeyecek. Hukuk, diplomasi temelinde bir çözüm istiyorlarsa biz buna hazırız ama sürekli olarak bize 'Türkiye hukuk, diplomasi temelinde yaklaşsın' diyenlerin Yunanistan'ın bu açıklamalarını, bu adımlarını da görmezden gelmemesi gerekiyor."
Çelik, Yunanistan'a, "Akdeniz'de Ege'de sorunları diplomatik olarak çözecek deneyime ve kapasiteye sahibiz ama 'diplomasi' diye masaya davet ettiğinizde bu, Türkiye'nin adımlarını tek taraflı durdurması, sizin ise atmaya devam ettiğiniz adımları daha hırslı, daha maksimalist bir şekilde atmaya devam etmeniz anlamına gelmiyor. Çözümü masada bulacaksak, masada bulacağız ama bizi masaya davet edip, masayı bir oyalama taktiği, sahayı ise kendinizin maksimalist taleplerini ilerleteceğiniz bir alan olarak görürseniz bu işlemez." mesajını verdi.
Yunanistan'ı sağduyulu olmaya davet eden Çelik, "Bu süreci sağlıklı bir şekilde hep beraber yönetelim, çıkan sonuç diplomasiye ve hukuka uygun bir netice getirsin." ifadesini kullandı.
Batı Şeria'da Ulusal Yahudi Fonu'nun Müslüman Filistinlilere ait arazileri alma girişimi olduğunu belirten Çelik, "Bunu son derece iki devletli çözüme aykırı, sakıncalı ve son derece kışkırtıcı bir adım olarak görüyoruz, bundan kaçınılması gerektiğini ifade ediyoruz." diye konuştu.
Bütün dünyanın bu durumu sadece kınama mesajlarıyla geçiştirdiğini dile getiren Çelik, şunları dedi:
"Buna karşı etkili adımların ne olacağını, İsrail'in bu yayılmacı, iki devletli çözümü yok eden yaklaşımına karşı nasıl somut adımlar atılacağını konuşmanın zamanı gelmiştir. Aksi takdirde bu daha da ileride içinden çıkılmaz, çözümü zorlaştıran bir tabloyu önümüze getirecek, bugün ertelenen sorunlar daha yırtıcı bir şekilde önümüze gelecek."
HAYVANLARI KORUMA KANUNU
Çelik, Hayvanları Koruma Kanunu hazırlıklarıyla ilgili, canlıların "eşya ve süs" olarak nitelendirilmesinin kaldırılmasına kadar geniş bir yelpazede ayrıntılı değerlendirme yaptıklarını belirterek şöyle devam etti:
"Tabii burada insan dışındaki canlıların da korunması, onların zalimane birtakım davranışlardan uzak tutulacak, kendi doğalarına uygun şekilde yaşayacakları koşulların oluşturulması, şehirde olanların da birtakım gördüğümüz sıkıntılı ve zalimane davranışlardan, canice davranışlardan korunması için geniş kapsamlı bir düzenleme. Şunu ifade edebilirim, tabii tartışmalar sürüyor ama şu taslak haliyle bile Avrupa Birliği standartlarının ötesinde ve üstünde. Paydaşlarla ciddi şekilde çalışılmış, iyi bir komisyon çalışması yapılmış, partimizde de iyi bir şekilde değerlendirilmiş bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. İnşallah en kısa zamanda yüce Meclis'e geldiği zaman kamuoyumuza da takdim edilmiş olacak."
"PEK ÇOK SOMUT GİRİŞİMLERİ BAŞLATTIK VE BUNLARI TAKİP EDİYORUZ"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, Batı dünyası ile Çin arasında Uygur Türkleri konusundaki tartışmalara ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, şunları dedi:
"Biz Uygur Türk'ü kardeşlerimizin temel hak ve hürriyetlere uygun, insan haysiyetine uygun koşullarda yaşaması konusunda yüksek hassasiyete sahibiz. Biz, burada defalarca şunu ifade ettik, Çin'in toprak bütünlüğünü, terörle mücadele hakkını da savunuyoruz fakat bütün bunlar, bu Uygur Türklerine dönük birtakım negatif davranışlar, olumsuz uygulamalar ve oradan gelen birtakım görüntüleri büyük bir kaygıyla izliyoruz. Bu şekilde bir sonuç asla doğurmamalıdır, biz bunu doğru bulamayız."
Bu konuda daha önce Çin makamlarıyla Türkiye'den heyet gitmesi yönünde görüşmeler yapıldığını hatırlatan Çelik, olumsuz haberlerin ortadan kalkmasının tek yolunun bu uygulamalara son verilmesi ve Türkiye'den gidecek heyetin Çin makamlarıyla iş birliği halinde buraları ziyaret edip, buralardaki politikaların bu şekilde gözden geçirilmesi olduğunu dile getirdi.
Bazı ülkelerin Uygur Türkleri meselesini kendi çıkarları ile Çin arasındaki mücadelenin bir parçası haline getirmeye çalıştıklarına dikkati çeken Çelik, Uygur Türklerinin bu şekilde başka mücadelelerin arasında kalmasına asla razı olmayacaklarını vurguladı.
"Bizim buradaki temel hassasiyetimiz, Sincan Özerk bölgesindeki Uygur Türk'ü kardeşlerimizin insan haysiyetine, hak ve hürriyetlere uygun bir şekilde yaşama haklarının ve orada bu standartlara sahip olma haklarının korunmasıdır." ifadesini kullanan Çelik, bu konudaki hassasiyetlerini sürekli olarak gündemde tutuklarını söyledi.
İlgili birimlerin bu konuları Çin makamlarıyla sürekli görüştüklerini aktaran Çelik, "Burada sürekli olarak 'şunu dediniz, bunu demediniz' diyenlerin somut hiçbir girişimi yokken biz pek çok somut girişimleri başlattık ve bunları takip ediyoruz." diye konuştu.
Terörle mücadele meselesinin ayrı, Uygur Türkleri ile ilgili olumsuzlukların ortadan kaldırılmasının ayrı konular olduğuna işaret eden Çelik, "Umarız en kısa zamanda bir sonuç alırız." dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) tanıtılmasını da içeren bir eylem planının olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, "Kıbrıs'taki eski müzakere modeli, devam etmesi mümkün olmayan bir model" dedi.
Artık iki devletli çözümün konuşulması gerektiğini belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Güney Kıbrıs Rum kesiminin tanınması ve Avrupa Birliği'ne alınması bütün kurallara aykırıdır, hukuka aykırıdır, uluslararası ilişkilerin temel prensiplerine aykırıdır. Bu şekilde bir yaklaşım söz konusu olduğundan beri tabii ki Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de egemen bir devlet olarak aynı tanınma muamelesini görmesini arzu etmektedir. Orada bir devlet var, orada bir bayrak var, orada bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan var, hükümet var, Meclis var. Bunlar Kıbrıs Türk davasını temsil ediyorlar. Bu egemen devletin gereken saygıyı uluslararası toplum tarafından görmesinin Türkiye Cumhuriyeti takipçisidir. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu çeşitli görüşmelerde, çeşitli platformlarda defalarca dile getirmiştir. Dolayısıyla bu öteden beri süregelen bir politikadır."
Ekonomide ve yargıda atılacak reform paketinin ne zaman açıklanacağı ve takvimin nasıl olacağının sorulması üzerine Çelik, reform çalışmalarının son aşamaya geldiğini, bununla ilgili epey bir toplantı yapıldığını fakat henüz son noktanın konulmadığını, kısa zaman içinde her iki reformunda gündeme geleceğini belirtti.
"BUGÜNKÜ TABLO İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER İLE BAŞLAYAN OLUMLU ATMOSFERE UYGUN DEĞİL"
Çelik, bir gazetecinin Yunan jetinin Türk gemisini taciz etmesi konusunun MYK'da gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine, konuyu takip ettiklerini belirterek ne zaman Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde bir pozitif ajanda, pozitif bir gündem oluşsa böyle bir durumun ortaya çıktığını söyledi.
Ömer Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
"Yunan jetlerinin bu kadar yakın mesafeye gelmesi ve burada yaptıkları eylem kuşkusuz provokatif eylemdir. Biz bunlardan kaçınılması gerektiğini söylüyoruz. Bizim unsurlarımız da gereken kurallar çerçevesinde gereken cevabı vermiştir. Bu tablo Yunan jetlerinin, sınırları aşarak, kuralları ihlal ederek aşırı bir şekilde yaklaşması neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu gerginliklerden uzak durmak gerekir. Çünkü hem istikşafi görüşmeler devam ediyor hem Avrupa Birliği bağlamındaki görüşmeler devam ediyor. Yunanistan'ın bundan da vazgeçmesi gerekir. 'Türkiye diplomatik kanalları güçlendirirsin, müzakereyi güçlendirirsin' deniliyor, Türkiye bunu güçlendirirken, bu sadece tek taraflı olarak Türkiye'ye söylenmemeli. Bizim attığımız adımlar ortada. Bunun Yunan tarafına da gerekli bir şekilde davranılması gerektiği konusunda birtakım telkinlerde bulunulması gerekiyor. Bugünkü tablo maalesef istikşafi görüşmeler ile başlayan bu olumlu atmosfere uygun bir tablo değil. Bunun sorumlusu da biz değiliz. Bunu ortaya çıkaran şey Yunan Hava Kuvvetleridir. Bizim unsurlarımız da gereken cevabı vermiştir."
Gerginlikten yana olmadıklarını, Türkiye'nin hak ve menfaatlerini koruyacak güce ve koruma konusunda her şeyi göze alabilecek kararlılığa sahip olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama mesele Ege'yi barış denizi yapmaktır. Aynı şekilde, toplumlar arasında, devletler arasında kazan kazan formülü bulmaktır. Bunu bulabilecek imkan varken gereksiz birtakım sertleşmelere gerek yok. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, diğer unsurlarımız görevlerinin başındadır. Kara vatanımız, mavi vatanımız, ana vatanımız konusunda kesinlikle bir taviz söz konusu olmayacak. Diplomatik yolları açık tutalım, görüşme yapalım, müzakere yapalım. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti yeterli deneyime ve kapasiteye sahiptir. İsteyen için bu yollar açıktır ve sonuçta da kazan kazan formülüne ulaşabilecek imkanlarımız var."