Ali Demirtaş
Dört yıl önce bugün, 14 Kasım 2020 yılında aramızdan ayrılan gazeteci ve yazar Ahmet Kekeç bugün kabri başında anıldı. Anma programına Ahmet Kekeç'in eşi Sibel Kekeç Hanım'ın yanı sıra TürkMedya Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Bayraktutar, TürkMedya İcra Kurulu Başkanı Murat Çiçek, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu, Tercüman Genel Yayın Yönetmeni Melek Cevahiroğlu ve TürkMedya grubundan birçok yazar ile merhum Kekeç'in mesai arkadaşları da katıldı.
KİMSEYE KIRGIN GİTMEDİ
Anmasında kendisiyle konuştuğumuz Ahmet Kekeç'in değerli eşi Sibel Hanım şunları söyledi: "Ahmet Bey gerçekten çok iyi bir insandı. Aynı zamanda çok iyi bir babaydı, kul hakkına çok dikkat ederdi ve eşine karşı çok saygılıydı... Sıkıntılarını içten yaşayan biriydi. Kimseyi kırmak istemezdi, kimseyle de kırgın gitmedi zaten. Benim de tek arzum tekrar onunla görüşmek. Ahirette yine birlikte olacağız. Şurada kaç senem kaldı bilmiyorum ama sanki o şimdilik bir yere gitti ve görüşmüyoruz gibi hissediyorum. Bu nedenle tekrar görüşeceğimize inanıyorum. Bedensel ölümünü elbette kabulleniyorum ve onun için dualar ediyorum, elimden geldiği kadar onun için hayır yapmaya çalışıyorum."
ALIN YAZISI ÖYLEYDİ
Kekeç, eşiyle olan son zamanlarını ise şöyle özetledi: "Aslında eşim çok sağlıklı ve güçlü bir insandı. Ben onun hastalığını bir müddet kabullenemedim, yakıştıramadım daha doğrusu. Yakıştıramadığım için de onu tekrar eski sağlıklı günlerine kavuşması için onu çok hırpaladım, çeşitli sağlıklı yiyecekler yedirdim, egzersizler yaptırdım. Kısacası eski güçlü günlerine uğraşması için çok uğraştım ama başaramadım. Elimizden geleni yaptık, iki kez kanser nüksetmesini atlattı ama bu sefer de Corona'dan vefat etti, alın yazısı öyleydi. Sadece vefatından 15 gün önce söylediği şuydu: 'Ben kim oluyorum ki Allah'a naz edeyim...'
HASTA YATAĞINDA DAHİ KİTABI ELİNDEYDİ
Sibel Hanım sözlerini şöyle sürdürdü: "Ahmet'in hasta yatağında dahi hala kitabı elindeydi, kitap okuyordu. Oksijen seviyesi 50'ye düşmüş olmasına rağmen yapıyordu bunu. Kitaplara da bu kadar aşıktı. Bundan 5 gün sonra da vefat etti. Onunla 33 sene evli kaldım, 33 sene boyunca para odaklı bir insan olmadı. Her zaman iş ve başarı odaklı bir insan oldu. 'Ben kitaplarımı yazayım, söyleyeceğimi söyleyeyim, ülkem ve gençlik adına yapmam gereken ne varsa kalemimi onun için oynatayım' derdindeydi. Başka bir şey umurunda değildi. Aynı zamanda eşim çok savaşçı bir ruha sahipti, gerçekten kalemiyle savaşıyordu. Kazanmış, kazanmamış; umurunda da olmadı. Hak ettiği değeri de buldu. Vefatının ardından da çok güzel bir yere defnedildi. Yani bugün buraya 100 trilyon versen, istesen de gömülemezsin, nasip işidir. Allah eşime ve burada yatan herkese rahmet eylesin. Ülkesi için kalemini savaştırmış insanlar var burada. Ben bunları gördüğüm için de gurur duyuyorum. Eşim ve buradakiler Ebu Eyyûb el-Ensarî Hazretlerinin komşusu, ne kadar güzel bir şey bu. Ben hep manevi tarafındayım işin. Bunlar çok önemli şeyler. Onun da çok iyi bir yerde olduğuna inanıyorum."
MUSTAFA KARTOĞLU: TAKDİR EDİLMEK VEYA POPÜLER OLMAK HİÇBİR ZAMAN DERDİ OLMADI
Anma programında bulunan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu ise Ahmet Kekeç'in kendisindeki karşılığını şu sözlerle ifade etti: "Ahmet Ağabey ile 90'ların başında tanıştım. Öncesinde yazılarını okuyordum, sonra ortak arkadaşlarım vasıtasıyla kendisiyle tanışma imkânım oldu. Kendi kendime "Bu adamın sohbetine daha fazla katılmam lazım" diye düşündüm. Aslında sohbeti yazdıklarından çok daha derinlikliydi. Sonra hikayelerini okumaya başladım. Hikayeleri o derinliği daha fazla yansıtıyordu, dili de farklıydı. Köşe yazılarında ne kadar siyasal ve ne kadar sivriyse kitaplarında da bir o kadar edebiyatçı kimliğini yansıtan bir yapısı vardı. Sonra da birlikte çalışma şansımız oldu. Hem gazetede hem onun odasında hem de benim odamda çok daha nitelikli sohbetlerimiz oldu. Bana da kendimi değerli hissettiren sözleri olurdu. Bundan dolayı da eksikliğini çok ciddi hissediyorum. Size kendinizi değerli hissettiren insanların yokluğu hayatınızda daha büyük boşluklar bırakıyor. O yüzden de benim aklıma sık sık gelir Ahmet Ağabey. Dönemine adını yazdırmış isimlerden biri olarak aramızdan ayrılması bizim için tek teselli kaynağı. Bazı insanları gülümseyerek, bazı insanları ise aşırı üzülerek hatırlarsınız. Ahmet Ağabey'i hatırlamak bende daha fazla gülümseme doğuruyor. Allah mekanını cennet etsin, duam o yönde. Çünkü benim bildiğim, kendi yaşama amacı da buydu, Allah'ın rızasını kazanmak... Yoksa takdir edilmek, popüler olmak hiçbir zaman derdi olmadı, bunların peşinde değildi. Onu yolda görenler bu dediğimi kılık kıyafetinden bile anlardı. Takdiri Allah'tan bekleyen bir yapısı vardı başından beri. Allah da ona, o düşüncesi, o duygusu ve o samimiyetiyle muamele edecektir diye düşünüyorum.
ZEYNEP TÜRKOĞLU: BENİM İÇİN KUVVETLİ BİR EDİPTİ
Anma töreninde bulunan 24 TV Program Müdürü Zeynep Türkoğlu ise Kekeç'in hayatındaki yeriyle ilgili şunları söyledi: "Mesai arkadaşlığı diyeceğim kadar kuvvetli, sık ve fazla sayıda iş yapabilmiş olsaydık keşke. Ama evet yolumuz kesişti. Ahmet Kekeç çok tecrübeli bir gazeteci ve yazardı; benim karşıma da Ahmet Ağabey olarak çıktı. O zaman ben televizyonda henüz bir iki yıllık deneyime sahiptim onunla karşılıklı program yapmak üzere bir araya geldiğimizde. Bu ne yazık ki çok da uzun sürmedi ve bu durumda içimde bir ukde bıraktı. Bu ukdenin bende derin bir iz bırakacağını o zamanlarda da biliyordum. Ahmet Kekeç, belki Türkiye'nin kendi ateşli gündemi içinde büyük tartışmalara, alevli kavgalara girmiş olabilir, mizacında bu da vardı çünkü ama kendisi; hepsinin öncesinde, zemininde kuvvetli bir edipti benim için. Çok kuvvetli bir kalemdi. Onunla bir müddet siyaset üzerine bir program yaptım ama içimdeki kalan ukde şu oldu, keşke edebiyat üzerine de bir program yapsaydım... Çok değerli bir yazardı gerçekten, bir mütefekkirdi, bir edipti, istifade edebilseydim çok mutlu olurdum... Ancak onun serçe parmağının kıyısına dokunabildim de geçtim sadece.
YAKUP KÖSE: BU TARZ KALEMLER KOLAY YETİŞMİYOR
Anma programında bulunan bir diğer isim de Star Gazetesi yazarı Yakup Köse idi. Köse, duygu ve düşüncelerini şöyle ifade etti: "Ahmet Ağabey'in bende yeri çok farklı. Çünkü 28 Şubat döneminde cezaevine girdiğimde çok küçük yaşlarda Ahmet Kekeç'i Akit Gazetesi'nden takip ediyordum. Açıkçası cezaevinde, o dört duvar arasında onun yazılarını okumak için sabırsızlanıyordum. Gazete geldiği zaman da hemen okuyordum çünkü ceberut anlayışın bulunduğu o dönemde bize yapılan haksızlıkları cesurca dillendiren ve cesurca ifade eden, haklarımızı savunan makaleler yazıyordu. Bu yüzden Ahmet Kekeç ile irtibatım çok küçük yaşlarda başladı. Daha sonra Allah nasip etti, aynı çatı altında, aynı gazetede yazı yazmak ve beraber olma imkânı oldu. Kendisini yakından tanıdığım zaman da bir ağabey olarak sürekli yanına gidip dertleştiğim, konuştuğum, görüş alıp fikir alışverişinde bulunduğum biri oldu benim için. Çok kıymetliydi, bu tarz kalemler kolay yetişmiyor. Kolay yetişmediği gibi de yerleri de doldurulmuyor. O yüzden gençlere tavsiyem şudur: Arşivden Ahmet Kekeç'in yazılarını ve kitaplarını bulup okusunlar. Ahmet Kekeç kimdir, hayatı nasıldır, hadiselere bakışı nedir ve nasıl değerlendirilmiştir anlasınlar."