1
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 29 Aralık'ta bin 600 hakim, savcı alımı için sınav yapacaklarını bildirdi.
Gül, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında anayasadaki hüküm gereği bakan olan kişilerin milletvekilliğinin sona erdiğini belirten Gül, millete hizmet için bir makama, unvana ihtiyacın olmadığını, bu milletin bir ferdi olarak tüm Türkiye'ye hizmet etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
"Geçtiğimiz dönemlerde partide çok önemli vazifelerde bulundunuz. Partiyle, teşkilatlarla bir mesafeniz oluştu mu? Yeni sistemle Adalet Bakanlığı'nın işlerine daha çok mu odaklandınız? Yeni dönem hızlı karar almayı sağlıyor mu?" sorusuna Gül, "Siyasetten kopma, siyasetin talepleri, tercihlerine sırt çevirme diye bir süreç olmadı ama kendi seçim çevresinin ayrı yoğunluklarından öte, kendi bakanlık işleriyle yoğunlaşma, daha fazla zaman ayırma, daha hızlı ve etkin mekanizma anlamında elbette bir farklılık var. Dolayısıyla daha fazla adalet hizmetlerine zaman ayırıp yoğunlaşma anlamında bir farklılığı yaşıyoruz. Bu da yeni sistemin ülkemiz için getirmiş olduğu güzelliklerden birisi. İnşallah daha da etkin, hızlı, verimli bir hizmet alanı oluşacak." yanıtını verdi.
"Külliye'de yapılan törenle yeni hakim ve savcılar görevlerine başladı. Türkiye'deki hakim ve savcı sayısı şu an için yeterli mi? Bu sene için bir atama planlıyor musunuz?" sorusu üzerine Gül, "Türkiye'de şu anda hakim ve savcı sayısı, salı günü Sayın Cumhurbaşkanımızın da katıldığı kura törenimizle 19 bine ulaştı. İhraç edilen FETÖ'cülerin hakim ve savcı sayısı yaklaşık 4 bindi. Bunların yerine ikame oldu hakim, savcı sayımız. Bu konuda, tüm mekanizmalarda olduğu gibi yargı teşkilatında da arınma süreciyle ilgili önemli adımlar atıldı ama bitti mi? Hayır. Bu konudaki teyakkuz, hassasiyet elbette devam ediyor." dedi.
Özellikle asliye cezalarda şu anda savcı olmadığını dile getiren Gül, hakim ve savcı ihtiyacıyla ilgili Avrupa ortalamalarına bakıldığında ideal sayıya ulaşmayı hedeflediklerini, önemli mesafe katettiklerini aktardı.
Bakan Gül, bir müjde vereceğini belirterek, "29 Aralık'ta bin 600 hakim, savcı alımı için sınav yapacağız ve yakında ilana çıkacağız. Mezunlardan bin adli yargı, 100 idari yargı, 500 de avukatlıktan adli yargı için hakim, savcı alımı ilanına çıkacağız. Bugünlerde ilana çıkmış olacağız." diye konuştu.
Sadece sayısal artış değil, sürekli meslek öncesi ve içi eğitimlerle hakimlik mesleğinin niteliğini artırmak için büyük bir gayret sarf ettiklerini dile getiren Gül, gençlerin dinamizmiyle, yargı camiasının daha etkin, hızlı kararlarıyla milletin memnuniyetinin artmasının sağlanacağını kaydetti.
- "Şeffaf bir süreç izlendi"
"Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada son durum nedir? Somut bir bilgiye ulaşılabildi mi? Oluşturulan ortak çalışma grubunun yaptığı incelemede hangi sonuçlara ulaşıldı?" sorusunu Gül, "Bu süreci Türkiye çok dikkatli ve başarılı bir şekilde yönetiyor. Burada yargı makamları, bir konsoloslukta kaybolması sebebiyle, uluslararası sözleşmelere, uluslararası hukuka da uygun bir şekilde hareket etmek zorunda. Bu özen de gösterilerek hem yerli hem yabancı kamuoyunun da bu konuda gerçeğin ortaya çıkmasına yönelik beklentilerine uygun bir şekilde soruşturma sürdürülmektedir." diye yanıtladı.
Soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğünü anımsatan Bakan Gül, soruşturmanın ayrıntıları, elde edilen bilgiler, bulguların da Başsavcılık tarafından takdir edileceğini söyledi.
Soruşturmanın gizli olduğunu belirten Gül, vatandaşların, sosyal medyada veya farklı yerlerde ifade edilen hususlarla değil, soruşturmayı bizzat yürüten Başsavcılık tarafından elde edilen verilere göre davranmasının, bir kanaate kavuşmasının daha doğru olacağını kaydetti.
Gül, siyaset cephesinde, devlet yönetimi anlamında baştan beri şeffaf bir sürecin izlendiğini vurgulayarak, "Önemli olan olayın aydınlatılması ve hiçbir şekilde müphem bir konunun kalmaması hususunda çok net bir irade ortaya kondu. Sayın Cumhurbaşkanımız da olayın yansımasından itibaren başından beri bu iradeyi net bir şekilde ortaya koydu." dedi.
- "Suudi Arabistan'ın kabulü beklendi"
Bir konsolosluk binasının herhangi bir yer olmadığının altını çizen Gül, Viyana Sözleşmesi ve uluslararası hukukun, yargı makamlarının ve idari makamların nasıl davranacağının çerçevesini çizdiğini hatırlattı.
"Savcı, 'Konsolosluk binasında bir şey var, ben buraya hemen gireceğim.' diye bir karar veremiyor. Elbette bu konu yargı makamının takdirinde olan bir konudur ama sözleşmede 'yangın vesaire, afetler şeklinde' bir ifade bulunuyor." diyen Gül, muhatap devletin işbirliğinin, rızasının savcılık makamını sınırlayan husus olduğunu söyledi.
Bu adli soruşturmanın Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla derhal başlatıldığını belirten Gül, şunları ifade etti:
"Bu konsolosluk binasındaki arama, kriminal incelemeler için de Suud devletinin kabulü beklendi ve bu konuda Bakanlığımıza savcılık talepte bulundu. Dışişleri Bakanlığı'na iletildi. Dışişleri Bakanımız Suudi Arabistan'la bu konuda yazışmaları yaptı ve ondan sonra gelecek cevaplar üzerine soruşturma yapılabildi. Nitekim arama ve inceleme işlemleri de bunun üzerine başladı. Olayı soruşturan adli mercilerimizdir. Delilleri toplayan, değerlendirecek, takdir edecek olanlar adli mercilerdir. Olayın mahiyeti nasıl oluşmuştur, nasıl gelişmiştir, failler bu şekilde belirlenecektir. Bu elde edilen bulgulara göre müteakip adımları atacak olan yine adli makamlarımızdır. Türk polisinin başarılı kriminal yetkinliğiyle bu konudaki uzmanlar bu çalışmayı sürdürüyor. Soruşturma işlemlerinde de yetki adli mercilerimizdedir. Bu konu Bakanlığın ya da idari makamların değil, başsavcılığımızın yürüttüğü bir soruşturma. Titizlikle, derinleştirilerek, her aşamasıyla bu soruşturma yapılıyor. En kısa sürede soruşturmanın neticelenmesini hepimiz bekliyoruz."
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasına yönelik soruşturmayı Adalet Bakanlığının değil İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğünü vurgulayarak, "Tüm bunlarla ilgili konuşulanların ötesinde ne olduğunu savcılık makamı takdir edecektir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı hukukun gereği neyse, uluslararası hukukun gereği neyse yapacaktır." dedi.
Bakan Gül, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolmasının, uluslararası hukukta çok konuşulacak önemli bir olay olduğunu belirten Gül, soruşturmada yargı sürecinin nasıl ilerleyeceğine ilişkin, "Burada somut olayla ilgili iddialar, söylenenler, yazılanlar, çizilenler bir bulgu kesin sonuca ermeden, bu konu şöyle olmuştur dememiz mümkün değil. Bu konuda ilgili, yetkili mercinin bir sonuca varması gerekmektedir." ifadesini kullandı.
Bakan Gül, suçlunun başka bir ülkede olması durumunda suçların iadesine yönelik uluslararası sözleşme gereğince mahkemenin tespit ettiği husus üzerine, iade istendiğini ve kişinin talep eden ülkeye iadesinin sağlandığına dikkati çekerek, suçlunun hangi ülkede olduğunun bilinmemesi durumunda ise kırmızı bülten talep edildiğini aktardı.
Kaşıkçı soruşturmasına ilişkin Gül, "Soruşturmayı Adalet Bakanlığı değil, savcılık yürütüyor. Tüm bunlarla ilgili konuşulanların ötesinde ne olduğunu savcılık makamı takdir edecektir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı hukukun gereği neyse, uluslararası hukukun gereği neyse yapacaktır." diye konuştu.
Soruşturma kapsamında Suudi Arabistan'ın iş birliği içinde olup olmadığı yönündeki soruya Adalet Bakanı Gül, "İdari anlamda hem emniyet hem polis hem de diğer kurumlarla ilgili görüşmeleri devam ediyor. Bu konuda ne düzeyde bir iş birliği olduğunu, idari makamlar ve diğer kurumların, bunu çok bilemiyoruz. Savcılıktan bize gelen talep iletildiğinde, Suudi makamlarından, biraz geç oldu 'Kimlerle gireceksiniz, ne yapacaksınız' gibi, savcılık bu konuda yazıları tekrar yazdı. Daha çok polis ve kriminal boyutuyla birtakım kişileri gönderdi. Onlar da diğer bakanlıklarla çalışmalar yapıyor." yanıtını verdi.
- "Ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı yerin ötesi teferruattır"
Gül, ABD'nin Türk bakanlara yönelik yaptırım kararının hatırlatılması üzerine, "Bizim için ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı yerin ötesi teferruattır. Bizim için çok anlamlı, değerli bir konu değil." ifadesini kullandı.
Brunson ile ilgili konunun çok tartışıldığını ve konuşulduğunu anımsatan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle Amerika'nın da bu süreçte kabul edilemez açıklamaları oldu. Şu açık ve kesin; hiçbir şekilde yargılamaları yapan, Türk milleti adına karar veren Türk yargısı, kararını hiçbir yerden baskı ve talimattan etkilenerek vermiş değildir. Mahkemeler dosyadaki delile göre bakarlar ve karar verirler. Bağımsız ve tarafsız mahkemelerimiz tarafından başından itibaren bu süreç başlatılmış, sürdürülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkemelerimiz hiçbir şekilde tehdide ya da farklı birtakım yönlendirilmelere asla boyun eğmez. 12 Ekim'deki duruşmada, adli kontrol kararı ve yurt dışı çıkış yasağı kaldırılmıştır. Birinci olarak hatırlatmamız gereken husus, bu kişinin beraat etmediğidir. Bir ara karar verilmedi. Bir mahkumiyet kararı çıktı. İddialarla ilgili suçlu bulunmuştur, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası var. Hükmedildiği bir gerçek. Elbette mahkumiyet hükmüyle birlikte adli kontrolün kaldırılmasına ilişkin hüküm de karar da bir bütün. Her ikisini veren de mahkemedir. Yargı kararına nasıl saygı duyuyorsak, öbür tedbire de saygı duyacağız. Bir bütündür. "
Adalet Bakanı Gül, savcılığın davayı açtığını, iddianamesini hazırladığını ve birtakım cezaları talep ettiğini ancak mahkemenin savcının iddiasıyla bağlı olmadığını belirtti.
Savcının her açtığı davada mahkumiyet kararının çıkmadığının altını çizen Abdulhamit Gül, "Burada kararı veren yer, mahkemedir. Mahkeme bunları değerlendirir, takdir eder ve hükmünü kurar. Burada da böyle olmuştur. Mahkeme suç vasfını belirlerken, neye dikkat etti, neleri ölçü aldı, hangi beyanı, ne ölçüde hükmü esas kabul etti, bu gibi ayrıntıları biliyor muyuz? Mahkeme gerekçeli kararı açıklayınca hangi gerekçeyle bu kararı verdi, biz bunu göreceğiz. Neye dayandı, bunu göreceğiz. Gerekçeli kararı beklememiz daha doğru olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
(AA)
Bu anlamda bir çalışma Meclis gündemine muhtemelen gelecektir.