Adalet Bakanı Bozdağ: Türk yargısı kimsenin şamar oğlanı değildir

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ''Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı, görülmekte olan bir davayla ilgili tweet atıyor, eğer istediği gibi bir karar çıkarsa nasıl öveceğini, istediği gibi karar çıkmazsa nasıl itham edeceğini üstü kapalı bir şekilde ifade ediyor. 'Eğer kararlar istediğimiz gibi gelirse Ankara'da, İstanbul'da hakimler var, eğer istediğimiz gibi gelmezse Sarayın hakimleri var.' O zaman oturup hepimizin bir karar vermesi lazım. Hangi karar İstanbul'daki, Ankara'daki hakimin kararı ya da hangi karar başka bir karar.'' dedi.

AA

İstanbul 2 Nolu Barosunun Üsküdar Mehmet Çakır Kültür ve Spor Merkezi'ndeki iftar programında konuşan Bozdağ, bugüne kadar görev yaptığı hiçbir yerde hiçbir baro tarafından bir iftar düzenlendiğini hatırlamadığını söyledi.

AA'dan aktarılana göre, Bozdağ, avukatların 5 Nisan Avukatlar Günü'nü kutlayarak, avukatların, hakim ve savcılarla birlikte milletin hak arama mücadelesinde, adalet beklentisinde ve adaleti ayakta tutmakta fedakar bir şekilde gayret ettiğini vurguladı.

Bundan sonraki süreçler içerisinde savunmayı güçlendirmenin, hak arayanların önünde koşan avukatları desteklemenin, hakkını arayanın yargıda ve diğer her yerde müdafaasını yapanların yanında durmanın Adalet Bakanlığının birinci öncelikleri arasında yer almaya devam edeceğini kaydeden Bozdağ, hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini yeni dönemde hukuk sistemine kazandırırken, öte yandan da stajdan başlamak suretiyle avukatların da daha iyi yetiştirilmesi için yeni projeleri hayata geçirme kararlılığında olduklarını söyledi.

Bozdağ, "Cumhurbaşkanı'mızın İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde açıkladığı politikaları hayata geçirme noktasında ciddi çalışmalar yürüttüğümüzü ifade etmek isterim. Yeni dönemde staj döneminde desteklerin verilmesi, bürolarını yeni kuran genç avukatlarımızın desteklenmesi, meslek içerisinde olan avukatlarımızın kendi alanlarında uzmanlaşmaları ve daha ileri adım atmaları konusunda ihtiyaçlarının karşılanmaları konularında önemli adımlar atacağımızı, bir kez daha ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Hukuk Sigortası'nı Türkiye'ye kazandırma konusunda bir iradeye de sahip olduklarını aktaran Bozdağ, bu sistem sağlıklı işlediği zaman ücret konusundaki tartışmaların pek çoğunun sona ereceğini, avukatların da mesleklerini daha iyi icra etmelerine büyük destek sağlanacağını ifade etti.

Çalışmalarını tamamladıktan sonra Barolar Birliği ile görüşmek suretiyle Hukuk Sigortası'nı Türk hukuk sistemine kazandırma konusunda önemli ve tarihi bir adımı atacaklarını aktaran Bozdağ, "Belki bu adım, bugünden yarına yetişmeyebilir ama 2023 seçimlerinden sonra hükümetimizin, üzerinde ciddiyetle duracağı adımlardan birisinin bu olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum." şeklinde konuştu.

Bozdağ, ara buluculukla ilgili tartışmaları yakından takip ettiğini, bir yandan ara bulucu avukat bir yandan ara bulucu olmayan avukat ayrımının avukatlar arasında yeni bir statü ve hiyerarşinin de oluştuğunu gösterdiğini, bunun doğru bir şey olmadığını, bu noktada yeni bir sistemi de hayata geçirme konusunda bir kararlılıkları olduğunu kaydetti.

Bu konuda yeni bir adım atacaklarını, bunu bu yıl içerisinde hayata geçireceklerini anlatan Bozdağ, "Bununla ilgili hazırlıklarımızı devam ettirdiğimizi bilmenizi istiyorum. Çünkü ara buluculuk sadece bilgiyle yapılan bir iş değil, aynı zamanda bir tecrübenin, görgünün, birikimin de olması lazım." dedi.

"TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR"

Bozdağ, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinin sağlıklı işlemesinin, herkesin üzerine düşeni hukuka uygun bir biçimde yapmasıyla mümkün olduğunu, anayasaya, yasalara ve hukuka uygun biçimde hareket eden, her iş ve eylemi bu çerçevede hayata geçiren bir ülkenin, hukuk devletini her anlamda ve alanda tahkim edeceğini belirterek, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin bu anlamda yaşadıklarını hep beraber takip ediyoruz. Bir yandan siyaset kurumu bir yandan yargıdan beklentileri olanlar bir yandan değişik hesapları olanlar, sürekli bir biçimde yargı görevi yapan hakimlerimizi, savcılarımızı, avukatlarımızı hedef tahtasına koyuyorlar, her gün veya belli aralıklarla sürekli haksız eleştirilerle onları yıpratmaya çalışıyorlar. Bir yandan biz 'Yargıya güven artsın.' diyoruz, bir yandan biz 'Yargı hizmetlerinden memnuniyet artsın.' diyoruz ama öte yandan hiçbir meslek grubunun yargı görevi yapan avukatlar, hakimler ve savcılar kadar yıpratılmaya ve haksız eleştirilere tabii tutulduğunu görmüyoruz. Büyük bir haksızlık yapıldığını buradan ifade etmek isterim. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı, görülmekte olan bir davayla ilgili tweet atıyor, eğer istediği gibi bir karar çıkarsa nasıl öveceğini, istediği gibi karar çıkmazsa nasıl itham edeceğini üstü kapalı bir şekilde ifade ediyor. 'Eğer kararlar istediğimiz gibi gelirse Ankara'da, İstanbul'da hakimler var, eğer istediğimiz gibi gelmezse Sarayın hakimleri var.' O zaman oturup hepimizin bir karar vermesi lazım. Hangi karar İstanbul'daki, Ankara'daki hakimin kararı ya da hangi karar başka bir karar. Maalesef, her salı bir bakıyorum, acaba bugün grupta mahkeme kuruldu mu, acaba bugün grupta Sayın Kılıçdaroğlu ağır ceza reisi gibi hüküm açıklıyor mu ya da bir başkası başka ithamda bulunuyor mu diye emin olun tedirgin oluyorum.''

Yine bu hafta grupta hakimleri suçlayan adımlar atıldığını ifade ede Bozdağ, anayasanın çok açık olduğunu, hiç kimsenin, hiçbir organ, makam, mevkinin, yargı yetkisinin kullanılması konusunda hakim ve savcılara emir ve talimat veremeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını, genelge ve talimat gönderemeyeceğini söyledi.

Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama baktığınızda, karar öncesi nasıl karar verileceğine dair büyük büyük laflar yapılıyor. Bu, tavsiyede, telkinde bulunmak değil mi? Bir yandan hukuk devleti bir yandan hak bir yandan adalet diyeceksiniz, öte yandan hukuk devleti diyen anayasamızı ve anayasamızın 138. maddesini ayaklarınızın altına alıp çiğneyeceksiniz. Türkiye'nin burada ciddi sorunları var. Öte yandan 'Ben gelirsem şunu serbest bırakacağım.', sanki mahkeme. Tutuklama kararını sen mi verdin? Ya da yargılamayı sen mi açtın? Nasıl yapacaksın? Bir yandan diyor ki 'Siz yargıya müdahale ediyorsunuz.' Öte yandan soruşturmanın başından sonuna kadar yargılamanın her aşamasına müdahale etmek için elinden ne geliyorsa onları sonuna kadar yapıyorlar. Bir tane doğru var, yargıya müdahale yanlışsa hep beraber bunun karşısında duracağız. Ama 'Benim istediğim kişilerle ilgili karar istediğim gibi çıkarsa gayet güzel ama istemediğim gibi çıkarsa karar haksız.' demek yargıya da yargı görevini yapanlara da büyük bir bühtandır. Yargı kimsenin şamar oğlanı değildir. Herkes, konuşurken hangi konuda konuştuğuna özen göstermelidir, dikkat etmelidir."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye'ye karşı ikili tutum takınanların tutumlarını haklı görmenin mümkün olmadığını belirterek, "Biz 'hak' diyoruz, 'hukuk, adalet' diyoruz ama bunların herkese aynı şekilde uluslararası alanda da uygulanmasını talep ediyoruz. Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standartları kabul etmemiz mümkün değildir." dedi.

Bozdağ, İstanbul 2 Nolu Barosunun Üsküdar Mehmet Çakır Kültür ve Spor Merkezi'nde düzenlenen iftar programında konuştu.

Türkiye'de hakim ve savcıların milyonlarca davaya baktıklarını ancak tartışılan davaların iki elin parmağını geçmeyeceğini dile getiren Bozdağ, "İki elin parmağını geçmeyen davalar üzerinden milyonlarca davaya bakan hakim ve savcılarımızın, avukatlarımızın onca emeğini, adaleti ayakta tutma gayretini, hak ve hukuka riayet etme çabasını, verdiği emeği görmezlikten gelmek büyük bir haksızlıktır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir." ifadelerini kullandı.

Bozdağ, bir başkasının "Türk yargısı şaibelidir" dediğini aktararak, şunları kaydetti:

"Bir siyasi partinin genel başkanı 'Türk yargısı şaibelidir' diye konuşursa Batı'da veya başka bir yerden bakan Türkiye'ye ne diyecek? Sizin partilerinizin genel başkanları, 'Türk yargısı şaibelidir' diyor. Bunun tutar bir yanı var mı? Türk yargısına 'şaibelidir' diyenler Türk yargısına iftira atanlardır. Kimsenin Türk yargısına iftira atmaya da hakkı yoktur. Türk yargısı bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve uluslararası taahhütler konusunda üzerine düşenleri yerine getiren bir yargıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği yaklaşık 4 bin kararı Türkiye infaz etmiş, Bakanlar Komitesine gitmiş, Avrupa Konseyi, onlar da Türkiye'nin kararları infaz ettiğine dair tespitlerde bulunmuştur. Şu anda infaz ettiğimize dair tespiti devam eden 500 civarında karar da var. Onların da Türkiye'nin infaz ettiği şeklinde sonuçlanacağına yürekten inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası taahhütlerine de sonuna kadar bağlıdır ve bugüne kadar bu taahhütlerin gerekleri bir bir yerine getirilmiştir."

Batı Trakya'da Türklerin açtığı davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı verdiğini, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gerekli bildirimler yapıldığı halde komitenin yıllar geçmesine rağmen daha o konuyu gündemine dahi almadığını anlatan Bozdağ, "Ama Türkiye ile ilgili yeter ki olumsuzluk değil, olumsuz bir hava olsun hemen anında gündemde. Nerede sizin tarafsızlığınız, adilliğiniz? Yunanistan, Fransa, İngiltere, Almanya pek çok yerde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, şikayet edilmiş veya infaz denetimine gitmiş pek çok konuyu maalesef hala gündemlerine dahi almadılar. Yeri gelince bize 'hukuk' diyorlar. Biz de diyoruz ki 'herkese hukuk.' Size nasılsa bize de öyle olsun. Bize nasılsa size de öyle olsun. Türkiye'ye karşı ikili tutum takınanların tutumlarını haklı görmemiz mümkün değildir. Biz 'hak' diyoruz, 'hukuk, adalet' diyoruz ama bunların herkese aynı şekilde uluslararası alanda da uygulanmasını talep ediyoruz. Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standartları kabul etmemiz mümkün değildir." ifadelerini kullandı.

"HAKKANİYETLİ OLUN"

Uluslararası örgütlerin raportörlerini de eleştiren Bozdağ, şöyle devam etti:

"Uluslararası örgütlerin Türkiye ile ilgili insan hakları raporunu hazırlayan raportörleri, Türkiye'ye geldiği zaman, Türkiye hakkındaki dosyalarına teşekkür ettiriyorlar, o dosyaları Bakanlığımıza da gönderiyorlar. Biz onlar üzerinden bir inceleme yapıyoruz. Yaptığımızda gördüğümüz şey şu, terör örgütlerinin dile getirdikleri ne kadar şey varsa bu raportörlerin taslak raporunda aynen yer almış. Türkiye olarak biz de görüşlerimizi ifade ediyoruz. Ama rapor yayınlandığı zaman geçen cümle şu, 'Türk hükümet yetkilileriyle görüşüldü.' Ama bizim görüşlerimize zerre kadar neredeyse yer vermiyorlar. Ondan sonra 'Biz objektif rapor yayınladık.' diyorlar. Tekzip ettiğimiz, aslı olmayan resmi belgelerle iftira olduğunu ortaya koyduğumuz nice şeyi raporlarına koyup Türkiye'ye gönderiyorlar. Sonra da bizden 'buna uyun' diye bekliyorlar. Senin iftirana, başkalarının iftiralarını dile getiren haksız raporuna biz niye uyalım? Siz doğrusunu yazın, biz o zaman uyarız. Hakkaniyetli olun, o zaman gereğini yerine getiririz ama sadece raporların mesuliyetini artırmak için Türkiye hükümetiyle, Türk yetkililerle görüştüğünü söyleyip, ondan sonra hakkaniyetten ve gerçeklikten uzak bilgilerle doldurulan raporların bizim katımızda bir kıymeti olmadığını bir kez daha buradan ifade etmek isterim. Ama doğru bilgi varsa sonuna kadar hep uyduk, uyacağız. Gerçekten uzak şeyler varsa, gerçek olmayan bir şeyi bizim hayata geçirmemizi de kimse bizden beklememelidir."

"BİZ ÜLKE OLARAK KENDİMİZE GÜVENİYORUZ"

Bozdağ, konuşmasında konuya ilişkin bir örnek daha vererek, Birleşmiş Milletlerden gelen bir heyetin cezaevlerini gezdiğini, sonra da kendisiyle görüştüklerini aktardı.

Heyetin "Cezaevlerinde işkence var" dediğini belirten Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben de dedim ki 'Nerede var?'. İsim vermediler. Kime olmuş? İsim vermediler. Ne zaman olmuş, nerede olmuş? İsim vermediler. O zaman söyleyin ki biz bunu tahkik edelim. Doğruysa bunun faillerini yargıya teslim edelim, hak ettiği ceza ne varsa onu alsın ama eğriyse, iftiraysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni böyle bir iftarının karalamasına izin vermeyelim. 'Bizim çalışmalarımız gizli, biz bunu söyleyemeyiz.' O zaman çalışmalar gizliyse bunu söylemezsen, iftirayı raporuna koyarsan, Türk hükümetine kendini savunma, işin hakikatini arama ve bulma konusunda yardımcı olmazsanız Türkiye'yi suçlayamazsınız. Biz işkence konusunda Türk Ceza Kanunu'nun 94. maddesine işkence suçlarının zaman aşımına tabi olmadığını yazmış bir ülkeyiz. Kendimize öyle güveniyoruz. Sadece bugün değil, 10, 20, 50 sene sonra dahi böyle bir iddia varsa, bu iddianın failleri, şüphelileri elbette hukuk önüne çıkar. Biz ülke olarak kendimize güveniyor, infaz sistemimizin dünyanın en iyi infaz sistemlerinden biri olduğunu, en önemli karakterinin de şeffaflık olduğunu her yerde ifade ediyoruz. Bir yandan denetleyen mekanizmalar var. Avrupa Birliğinden, Birleşmiş Milletlerden, dünyanın pek çok yerinden denetime biz bunları açık tutuyor ve Türkiye olarak kendimize sonuna kadar güveniyoruz. Böyle bir şeye izin vermemiz asla mümkün değildir."

Bozdağ, günde yüzlerce asılsız haber yayınlandığını vurgulayarak, "Bu haberleri anında araştırarak, eğri mi, doğru mu hakikatine inerek tekzip ediyoruz. Doğruysa gereğini yapıyoruz ama şu ana kadar çok net söylüyorum 100 tane çıkan haber varsa, bunlardan neredeyse tamamının asılsız olduğunu her defasında gördük." değerlendirmesinde bulundu.

"TÜRKİYE, YALANLARA, KARALAMALARA İZİN VERMEYECEK, TESLİM OLMAYACAKTIR"

Yalan söylemekten, Türkiye'yi karalamaktan bıkmayanlara bir kez daha seslenmek istediğini kaydeden Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye, yalanlara da karalamalara da izin vermeyecek, teslim olmayacaktır. Biz yaptıklarımızı biliyoruz, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin her birinin, ailelerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne birer emaneti olduğuna inanıyoruz. Onların canlarından, sıhhatlerinden, ihtiyaçlarından, barınmalarından Türkiye Cumhuriyeti Devleti sorumludur ve bu sorumluluğun gereği de anayasa ve yasalarımız çerçevesinde hukuk devletine uygun bir biçimde yerine getirilmektedir. Bundan sonra da tavizsiz bir biçimde biz, bu vazifemizi yerine getirmeye devam edeceğiz. Ama doğruları da söylemeye, iftiracıların iftiralarını da yüzüne çarpmaya devam edeceğiz. Hakikat olan konular varsa tereddütsüz üzerine gitmeye de devam edeceğiz. Bu konuyu takip edenler bizim samimiyetimizi ortaya çıkan her bir olaydan yakinen müşahede etmişlerdir, bundan sonra bunu takip etmeye devam etsinler. Zerrece tavizimiz yoktur, olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Kim yaparsa, kime karşı yaparsa yapsın suçlunun işlediği suça ve diğer niteliklerine bakmaksızın üzerine gideriz ve gittik, bundan sonra da gitmeye devam edeceğiz."

Programa, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, İstanbul 2 Nolu Barosu Başkanı Yasin Şamlı ile avukatlar katıldı.