28 Şubat darbesinin üzerinden 25 yıl geçti

Dönemin vesayet odakları tarafından bin yıl süreceği ilan edilen 28 Şubat darbe girişimi tarihin utanç sayfalarında yer aldı. Gazete manşetleriyle adeta ilmek ilmek oluşturulan karanlık dönem, halkın ve iktidarın dik duruşu sayesinde tarihin çöp sepetine atıldı.

28 Şubat 1997'deki MGK'da alınan kararlar sonrasında yaşanan süreç siyasi tarihe "28 Şubat darbesi" olarak geçti. "Etkileri gerekirse bin yıl sürecek" denilen 28 Şubat darbesi, bir avuç cuntacının etkisindeki, medya ve bazı STK temsilcilerinin, halkın iradesine karşı komplolarıyla ilerledi. Karanlık vesayet odakları, halkın oyuyla seçimleri kazanan Necmeddin Erbakan başbakanlığında, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonunu "rejim tehlikesi" ve "irtica" ile suçladı. Dönemin medya organları ise "irtica" algısını attıkları manşetlerle güçlendirmeye çalıştı.

BALANS AYARI

Erbakan'ın Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'yi ziyareti, İslam Birliği idealiyle D-8 fikrini ortaya atması, Sincan Belediye Başkanlığınca 31 Ocak 1997'de düzenlenen "Kudüs Gecesi" programı vesayet odaklarını harekete geçirdi. Sincan şehir merkezinden tank ve zırhlı araçlar geçirilerek, "Demokrasiye balans ayarı" tehditleri savruldu.

EN UZUN MGK

Medya kuruluşları, STK'lar eliyle hükümetin sıkıştırıldığı bir ortamda yapılan MGK toplantısı, tarihinin en uzun toplantılarından biri oldu. Türkiye'ye siyasal ve sosyal anlamda yeni bir istikamet çizen bu tarihi toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü.

20 MADDELİK DAYATMA

Toplantıda 20 maddelik bildiri çıktı. Hükümeten dayatılan listede temel eğitimin 8 yıla çıkarılması ve irticai faaliyetlere karıştıkları gerekçesi ile ordudan atılanların belediyelerde istihdam edilmemesi yer aldı. Ancak Erbakan, MGK'nın hazırladığı bu listeyi imzalamadı. MGK Genel Sekreterliğinden kararların uygulanmaması durumunda yaptırımların geleceğine ilişkin açıklama yapılması üzerine Erbakan, kararların yumuşatılmasını istedi. MGK toplantısının ardından yayımlanan bildiride, özetle "Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahede edildiği" ileri sürülerek, "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği" vurgulandı.

SEÇİLMİŞ İKTİDARA KARŞI

Karargah üretimli haberler, andıçlar, fişlemeler, işten atmalar, tasfiyeler, sermaye infazları, boşaltılan bankalar, ikna odaları, yürüyen tanklar, organize eylemler, apoletli gazeteciler, brifingçi yüksek yargısıyla 28 Şubat, seçilmiş bir iktidarın darbeyle devrildiği bir ilk olarak tarihe geçti.

AK Parti vesayetin izlerini sildi

Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelmesiyle yeni bir dönem başladı. AK Parti, 28 Şubat kalıntısı uygulamaları da yürürlükten kaldırmak için mücadele etti. İlk önce, Kur'an öğreniminde ilköğretim mezuniyeti şartı kaldırıldı. Parti kapatmak zorlaştırıldı.

BAŞÖRTÜ YASAĞI KALKTI

28 Şubat sürecinin en çok tepki çeken uygulamalarından biri de başörtüsüyle ilgili oldu. "Kamusal alan" ifadesiyle eğitim kurumları ve kamu kuruluşlarının birçoğunda, başörtülü kadınların temel hakları ellerinden alındı. Kurulan "ikna odaları" ile inançları gereği başlarını örten öğrenciler başörtülerini çıkarmaya zorlandı. İlk etapta üniversitelerde başörtüsü yasağı uygulamasını kaldıran AK Parti, ikinci adımı ise "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik"te değişikliğe giderek attı. İmam hatip ve meslek liselilerin mezun oldukları alanların dşında başka bölümlere girmesini engelleyen katsayı uygulaması da AK Parti iktidarında son buldu.

ALÇAKLIĞA MANŞETTEN FETÖ DESTEĞİ

Dönemin medya organları, cuntacıların beyanlarını sık sık gündeme taşıdı. Halkın oylarıyla seçilen hükümeti "irticacı" olarak suçlayan medya, generallerin "İrticaya karşı gerekirse silah kullanılacağı" tehditlerine aracılık etti. Generallerin "irtica" tehditlerinde "ne kadar haklı" oldukları ise FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in sözleriyle güçlendirilmeye çalışıldı. Medya, "Gülen de uyardı", "Beceremediniz artık bırakın" sözleri manşetlere taşındı. En vahim olanı ise halkın iradesine karşı başlatılan darbenin muhatabı Refahyol hükümeti için "Ettiğini buldu" manşeti oldu.

SİNCAN'DA TANKLAR YÜRÜDÜ

28 Şubat sürecinde "Sincan'dan tankların geçmesi" karanlık dönemin fotosu olarak hafızalara kazındı. 4 Şubat 1997'de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.

RP KAPATILDI, ERBAKAN'A SİYASET YASAĞI GETİRİLDİ

Gazetelerin "En uzun gün" olarak nitelediği 28 Şubat 1997'deki MGK toplantısından birkaç ay sonra Erbakan, görevini Tansu Çiller'e devretmek için başbakanlıktan istifa etti. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. ANAP-DSP ve DTP ortaklığıyla kurulan hükümette DSP lideri Bülent Ecevit Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidardaki Refah Partisi hakkında "laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri" gerekçesiyle kapatma davası açtı. Refah Partisi, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılarak, Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik'e 5 yıl siyaset yasağı getirildi.

DÖNEMİN TANIKLARI ANLATTI

İHL'li öğrencilere zulmettiler

ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Onursal Başkanı İbrahim Solmaz: "Okul önlerindeki 12-13 yaşındaki öğrencilerimizi zorla sabahları otobüslere çevik kuvvet vasıtasıyla dolduruyorlardı. Eyüp'teki öğrenciyi alıp Küçükçekmece'de yolun ortasına bırakıyorlardı. İmam hatiplerin orta kısımları kapatıldığı için öğrenci sayımız 69 bine kadar düşmüştü. 30 Mart 2012'de önümüzün açılmasıyla beraber öğrenci sayımız şu anda 1,5 milyonu bulmuş durumda. AK Parti yasakları kaladırdı, artık Viyana kapılarına başörtülü öğrencileri göndermek zorunda kalmıyoruz."

Başörtülü öğretmeni okuldan attılar

Canan Karadeniz: (Nevşehir'de öğretmenlik yaparken başörtülü olduğu için baskılara maruz kaldı, istifaya zorlandı) "Her gün okula müfettiş geliyordu. İki nöbetçi öğretmen beni müdür odasına götürüyordu. Sanki ağır bir suç işlemişim gibi ithamlarda bulunuyorlardı. Vali yardımcısının odasına bir kağıt imzalatmak için girdim. Vali yardımcısı 'sen başörtülü olarak benim odama nasıl girebiliyorsun' diyerek kovdu."

28 Şubat HİKAYESİNE HARVARD'DA DERECE

'Korkusuz bir gülümseme'

Harvard Üniversitesi tarafından düzenlenen "Global Essay Comppetition" yarışmasında lise öğrencisi Ali Erdem, 28 Şubat süreci hakkındaki hikayesiyle 4'üncü olarak derece kazandı.

Lise öğrencisi Ali Erdem, Harvard Üniversitesi tarafından düzenlenen "Global Essay Competition" yarışmasının yaratıcı yazarlık bölümünün ilk aşamasında tam puan alarak Avrupa birincisi ve 72 dünya finalistinden biri oldu. Final aşamasında ise 4'üncü olarak derece kazanan Ali Erdem'in 28 Şubat darbe süreci ile ilgili hikayesi Harvard Üniversitesi'nin internet sitesinde yayınlanmaya hak kazandı. Ali Erdem, derece kazandığı "Korkusuz bir gülümseme" adlı hikayesinde 28 Şubat darbe sürecinde başörtülü bir üniversite öğrencisi Fatma'nın yaşadıklarını anlatıyor. Fatma'nın, başörtüsü yasağına karşı mücadelesinin duygusal bir dille anlatıldığı hikayede dönemin psikolojik şiddet yöntemlerinden biri olan "ikna odaları" uygulamasına da yer veriliyor.

HİKAYENİN SONUNDAKİ SÜRPRİZ

Başörtüsü yasağı nedeniyle üniversite ile ilişiği kesilen Fatma'nın entelektüel gelişimini sürdürdüğüne vurgu yapılıyor."Çağdaş Müslüman liderler" ile ilgili bir kitap yazan Fatma aynı zamanda anne olup çocuklarını büyütüyor. Hikaye adını, yıllar sonra başörtüsü yasağının kalkmasının ardından üniversiteye dönüp diplomasını alan ve doktorasını tamamlayan Fatma'nın "korkusuzca gülümsemesinden" alıyor. Hikayenin sonunda, okuyucu, Fatma'nın yazarın annesi olduğunu öğreniyor.