AA
Erzincan kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne 5 Temmuz 1993 akşamı gelen PKK'lı teröristler, kadınları derede topladıktan sonra evleri yağmalayıp para, altın ve değerli eşyaları alarak tüm evleri ateşe verdi.
AA'nın aktardığı habere göre, yapılan zulme karşı çıkan 5 kişiyi de yakılan evlerde ateşe vererek öldüren teröristler daha sonra akşam namazını kılıp camiden çıkan 28 erkeği köy meydanında topladı. Bir süre örgüt propagandası yapan teröristler daha sonra bu kişileri de kurşuna dizdi. Olaydan sonra bölgede yapılan incelemede, yüzlerce boş kovan bulundu.
Katliamın acısının aradan geçen süreye rağmen ilk günkü gibi taze olduğu köyde yaşayan vatandaşlar, çeyrek asır önce yaşadıkları ve halen dinmeyen acılarını hafızalarından silemiyor.
Köyde, şehit edilenler her yıl olayın yaşandığı tarihte törenle anılıyor. Özellikle yaz aylarında köylerine gelen vatandaşlar, Başpınar köyündeki şehitlik ve köydeki şehitlik anıtında dua ediyor.
Katliamı yaşayan yaralı olarak kurtulan Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, katliamın üzerinden 27 yıl geçtiğini davanın kanuni olarak sonuçlandığını ama insanlık vicdanı ve kamuoyunun vicdanında sonuçlanmadığını belirterek şunları kaydetti:
"Çünkü adalet yerine gelmedi ki. Bizim amacımız o tetiği çeken el değil, Başbağlar'ı, Sivas'ı ve benzeri olan yerlerde gizli el kimse onun adalet önünde hesap vermesini istiyoruz."
"ÜZERİMİZE KURŞUN YAĞDIRDILAR"
5 Temmuz 1993 akşam namazı sırasında teröristlerin köye gelerek 28 kişinin camiden çıkarılarak köy meydanında toplandığını anlatan Akarpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplantı yapacaklarını söyleyip propaganda yapıp şu an şehitlik anıtı olan bölgeye götürdüler. Ovacık istikametinden gelen teröristlerin tahminen 60-100 kişi olduğunu daha sonra öğrendik. Bizi alana toplarken bir kısmı kadınları farklı bir alanda toplamış, bundan bilgimiz yok. Aradan yarım saat belki biraz daha fazla bir zaman geçti. Köyden birkaç el silah sesi geldi. Ondan sonra üzerimize kurşun yağdırdılar. Kurşun yağdırırken sloganlar atıyorlardı. Tabii biz de yaralandık, sabaha kadar orada kaldık. Orada bir sürü vatandaşımız komşumuz akrabamız, katledilmişti. Emniyet güçlerinin ifadesiyle yüzlerce mermi kovanı toplanmış oradan. Başbağlar köyü birilerinin adına kurban kesildi ve bu kurbanın sonucunda 33 canımızı kaybettik. Evler büyük ve küçükbaş hayvanlar, altyapısı tarihi bunun yanında cami, okul köy odaları ve tarihi ile yok edilmeye çalışıldı."
"BAŞBAĞLAR BİR KATLİAM DEĞİL BİR SOYKIRIM"
Başbağlar'da adeta soykırım yaşandığını aktaran Akarpınar, "Başbağlar bir katliam değil bir soykırım. Çünkü burada 33 vatandaşın içinde 13 yaşında bir çocuk annesi ve 3 vatandaşımız evlerinde diri diri yakılmak suretiyle diğer 28 köylümüz kurşunlanmak suretiyle katledildi." dedi.
Şehit yakını Şerif Gül de Başbağlar Katliamı'nın sıradan bir terör olayı olmadığını, planlı programlı yapılan katliam olduğunu savunarak şöyle konuştu:
"Başbağlar Katliamı şahsımıza yapılmış bir şey değil, Türkiye'nin üzerinde oynanan oyunların bir parçasıdır. Biz Türkiye'nin üzerinde oynanan oyunların farkına vardık ve onların oynadıkları oyunları bozduk ve onların tuzağına düşmedik. Kardeşin kardeşe kırdırılmasına müsaade etmedik. Vatanımıza bayrağımıza sahip çıktık."
VAHŞETİ GÖZYAŞLARI İÇİNDE ANLATTI
Katliamda eşi, eniştesi ve yakınlarını kaybeden 57 yaşındaki Hafize Türkücü, katliamı gözyaşları içinde anlattı. Türkücü, olay günü eşinin camiye gittiğini, çocuklarından birinin eve gelerek teröristlerin köyü bastığını söyledikten sonra evin içine sığındıklarını ifade ederek şunları söyledi:
"Teröristler köye gelince eve girip kapıyı kilitledik. Kapı çalınınca çocuklara kapının kilitli olduğunu, evde kimsenin olmadığını söylemelerini istedim. 2 erkek bir kadın terörist kapıyı kırarak içeri girdi. 5 çocukla çorapsız, ayakkabısız dışarı çıkardılar. Bizi dereye götürdüler, giderken etraftaki teröristler 50 kişiden fazlaydı. Bizi derenin içinden geri gelmeye bırakmadılar. Evlerimiz yandı, 5 çocukla ortada kaldım. Sonradan her şeyimiz oldu ama acımız içimizde. Allah Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan razı olsun, bizi şehit ailesi statüsüne aldı, kimseye muhtaç değiliz. Çocuklarım da ben de çok çektim."