TM Dijital Haber Merkezi
Demokrat Parti döneminde İstanbul Emniyet Müdürü olan Faruk Oktay’ın oğlu H. Emre Oktay, 27 Mayıs 1960 darbesini ve Yassıada’da yaşananları aksam.com.tr’den Ezgi Aşık’a anlattı. Oktay, darbecilerin 27 Mayıs sabahında ABD ile 35 kere telefon görüşmesi yaptığına dikkat çekti.
Darbecilerin ABD’den para yardımı istediğini dile getiren H. Emre Oktay sözlerine şöyle devam etti:
“Devlet kredilerini inceleyin. 27 Mayıs’a kadar hiç Amerikan kredisi yok, çünkü verilmiyor. Darbeden sonra ABD’ye hibeler var, krediler yağıyor. Darbe hükümetini ilk Amerika tanıyor. Darbe sabahı 35 kere ABD ile konuşma olmuş, bazıları silinmiş birkaç tanesi var. Darbeciler ABD’den para istiyor, darbenin sabahı çok ilginç… Sonra istenen parayı da maaşları ödemek için istediklerini söylüyorlar. Eğer devletin maaş ödeyecek parası yoksa bekleyin hükümet düşer, neden darbe yapıyorsunuz. Böyle çelişkiler içerisindeler. 27 Mayıs 1960 darbesi Türk halkına karşı yapıldı.”
27 Mayıs 1960 darbe süreci nasıl gelişti? O dönemin Türkiye’sinde neler yaşandı?
Halk, aslında Demokrat Parti’nin yanında… 27 Mayıs 1960 günü bir seçim yapılsa yine Demokrat Parti kazanacak. Fakat o zamanki şartlar çok farklı, şehirlerarasında haberleşme çok zayıf. İstanbul ve Ankara’daki belli gruplar, basın ve Halk Partililer orduyu teşvik ederek darbeye sürüklediler. Çünkü Halk Partililerin sandıktan ümitleri yoktu. Çünkü bekleselerdi en geç bir sene sonra seçim vardı, erken seçimler söz konusuydu, seçimi beklemek yerine darbeyi teşvik ediyorlardı. Mesela Amerikaların dayattığı Barker raporu vardı. Türkiye’ye diyorlardı ki “tarım ülkesi kal, sanayileşme ve sakın silah yapma biz sana veririz.” Adnan Menderes iktidara ilk geldiği zaman Barker raporunu kaldırdı. ABD’de Menderes’i sildi. Çünkü ABD hiçbir zaman güçlü Türkiye istemez, sanayileşmiş, kendi silahını üreten bir Türkiye istemez, şu anda da olduğu gibi…
“KÖYDEN GELEN ÇOCUKLAR SUBAYLARIN EVİNDE HİZMETÇİLİK EDERDİ”
Türkiye’de radikal işler yapıldı. Mesela emir erliği diye bir uygulama vardı. Köyden gelen çocuklar subayların evinde hizmetçilik yapardı. Bunu da kaldırdılar ve subaylara ek bir zam yapıldı. Fakat bu da kötü bir etki yaptı. 27 Mayıs darbesinin mantığını bulmakta zorlanırsınız. Seçimlere aylar kalmışken neden darbe yapılır, bunu darbeyi yapanlara sormak lazım. Mesela diktatör diyorlar, neden diktatör diyorlar? Şimdi AK Parti’ye de diktatör diyorlar. Neresi diktatör? Diktatöre, diktatör denmez ki çünkü dediğiniz anda sizi uçururlar. Birisi diktatör diyorsa demek ki diktatör değildir.
“EZANI ALLAH-U EKBER DİYE OKUYANLAR HAPİS YATIYORDU”
Demokrat Parti döneminde Türkiye sanayi döneminde önemli adımlar atarken toplumun dini hassasiyetleri de gözetildi. Demokrat Parti bu yüzden mi hedefe alındı?
İsmet İnönü döneminde “Allah Ekber” diye ezan okumaya 3 ay hapis cezası uygulamıştır. Ezanın Türkçe okunması Atatürk döneminde ortaya çıktı ama hapis cezası yoktu. “Tanrı Uludur” diye yıllarca ezan okundu, Anadolu insanı eğer “Allah Ekber” dediği zaman hapis yatıyordu. Demokrat Parti böyle bir şey olamaz dedi ve bu kanunu kaldırmak için meclise teklif verdi. Aslı gibi ezan okumaya hapis cezasını kaldırdılar. O zaman ezanı Arapçılaştırdı diye dedikodular çıktı. Arapçılaştırmadı ki “Allah Ekber” dininde imanında olan ve ibadetin olan insanlar “Allah Ekber” demek istiyorlar. Hadi çıksınlar bir cami kursunlar “Tanrı Uludur” okusunlar, buna karşı olanların dinle, ibadetle bir ilgisi yok.
“İSMET İNÖNÜ DARBECİLERE EMRİNİZDEYİM DEDİ”
27 Mayıs 1960 darbesinde CHP ve İsmet İnönü nasıl bir rol oynadı?
Babam o sıralarda İstanbul Emniyet Müdürü, öğrenciler sokağa dökülmüş, bir taraftan yüzlerce öğrenci öldü yalanları. Oysaki babam eve geldiğinde çok iyi hatırlıyorum şöyle derdi: “Çocukları yakalıyoruz, evladım neden yapıyorsun diye emniyette soruyorum, amca biz bir şey yapmadık diyorlar ama ceplerine bir bakıyoruz taşlarla dolu.” Polis başa çıkamadı ve sıkıyönetim ilan edildi. Asayiş askere verildi. Düşünün asker darbe yapıyor ama asayiş zaten askerde…
“BÜTÜN ANADOLU DEMOKRAT PARTİLİYDİ”
28 Nisan olayları oldu, 29’unda Ankara’da hemen sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim komutanı Fahrettin Özdilek darbecilerle birleşti. Organize oldular, öğrenci olayları sırasında “Polis Adnan Menderesten, Celal Bayar’dan emir aldı öğrencilere ateş etti, yüzlerce öğrenci öldü. Ve öğrenci cesetleri saklandı. Kuyulara atıldı, kıyma makinelerinden geçirildi.” şeklinde haberler sahneye kondu. Bu dedikodular o günün gazetelerinde yer aldı.
İstanbul ve Ankara’da yataklı vagon vardı. Tren giderken köylüler gazete isterdi, tren hızlı geçerken gazete atardık çünkü haberleşme yoktu. Bütün Anadolu Demokrat Partiliydi. Bu olaylar İstanbul ve Ankara’da biraz da İzmir’de oldu. İzmir bile Demokrat Partiliydi. Darbe tamamen yalanlarla organize edildi. Basın çok köyü rol oynadı. Darbe yapıldıktan sonra Halk Partililer darbecilere devrim yapıldı diye sarıldılar. İsmet İnönü de darbecileri, “Çok güzel, hayırlı bir iş yaptınız” diyerek tebrik etti. Bunlar hep kayıtlarda var. Hatta “Ben sizin emrinizdeyim. Nasıl yardım isterseniz edeyim.” dedi. Bunları hep gördük, çok acıklıdır.
“27 MAYIS DARBECİLERİNİ ÖDÜLLENDİRDİLER”
Demokrat Parti döneminde babanız İstanbul Emniyet Müdürüydü, 27 Mayıs 1960 darbe gününde Faruk Oktay neler yaşadı?
Babamı Yassıada’ya götürdüler. Biz Nişantaşı’nda Valikonağı caddesinde oturuyorduk. Sabaha karşı 03.00’de evimizin önüne tank geldi. Gece gürültülerle uyandık, salona geldik ve sokağa bir baktık ki bir tank, askerler, top bizim eve doğru ayarlanıyor. Böyle donup kaldık. Projektörlerle evimizin etrafını çevirdiler. Oysa evde benden iki yaş büyük abim Ömer, ben Emre, babam Faruk Oktay ve annem Nimet Oktay başka kimse yoktu.
Evimize bir savaş takımı gibi bir şey geldi. Kapıyı vurdular, “beyefendiyi karargâha götüreceğiz” dediler. Babam da giyindi ve aşağıya indi hiç vedalaşmadık… Camdan baktık ve gidiş o gidiş bir daha geri dönemedi. Yara bere içinde işkence görmüş bedeni geldi. Yassıada’da bir komutan var, Tarık Güryay. Nazi subayları gibi bir adam, bütün işkencelerin altında o çıkıyor. Onun emir subayları Teoman Koman ve Akay Şakman, o zaman teğmen sonra Jandarma Genel Komutanı oldu. 27 Mayıs’ı ödüllendirdiler…
“BABAM MENDERES’E VE BAYAR’A İFTİRA ATMADIĞI İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ”
Babanız Faruk Oktay, Yassıada’da neler yaşadı?
İstanbul valisi Ethem Yetkiner, Zeki Şahin… Hepsi gelip anlattılar: ışıklı oda bir uygulama var. Sizi gece yarısı kaldırıyorlar, zifiri karanlık bir odaya sokuyorlar. Birdenbire çok aydınlık bir yere alıp, gözünüze bir ışık tutuyorlar. Gözünüzü kapatsanız bile çok acı çekiyorsunuz. O anda sizi sorguluyorlar, arada tekme ve yumruklar atıyorlar. Mesela İstanbul valisi Ethem Yetkiner diyor ki beni ışıklı odaya aldılar, sırtımda yumruklar atılıyor. Bir ana gözüm alıştı bir baktım: savcı Altay Ömer Egesel ve Halk Partisinin Gençlik Kollarından Orhan Birgit’i gördüm. Babama diyorlar ki “yüzlerce öğrenci cesedini ne yaptın?”
“YASSIADA’DA NE OLDUĞUNU BİLMEK BENİM HAKKIM”
Babamda yüzlerce öğrenci ölmedi, iki öğrenci öldü biri slogan atmak için tankın üzerinde çıkıyor, dengesini kaybedince tankın paletinin altında kalıyor ve ölüyor. Diğeri de kaza kurşunu bir yerden kurşun sekmiş, kurşun eğilmiş oysaki kurşun kemikte eğilmez. Başka ölü yok dedikçe babamı dövüyor ve işkence ediyorlar. Yassıada’da Bizans döneminden kalma zindanlar var, orada bir saat bile duramazsınız. Babamı orada 3 gün tutmuşlar ve orada ölmüş.
Diyarbakır Milletvekili Sezai Demiray anlatıyor. Ben de bir radyo buldular, o radyo yüzünden ada komutanında bir tokat yedim ve beni zindana attılar diyor. Zindanın yan tarafından bağırışlar geliyor, “Sizin din ve imanınız yok mu ölüyorum, ölmek üzereyim doktor yok mu?” diye bir denizsubaşısı geliyor kapının önüne “senin doktor neyine” diyerek Türkçe ’de ne kadar küfür varsa hepsini söylüyor. Sonra ses kesiliyor, sonra bir ayak sesleri gelerek İstanbul’un genç ve dinamik emniyet müdürü Faruk Okay’ı sürükleyerek oradan götürdüler, diyor. Sorsanız Yassıada’da herkes çok rahattı. Benim orada ne olduğu bilmek hakkım değil mi, 27 Mayıs yargılansın.
Babama “Celal Bayar, Adnan Menderes sana ateş emri verdi mi” diye soruyorlar. Hatta bir iftira kağıdı hazırlıyorlar, o kağıtta “Celal Bayar ve Adnan Menderes bana öğrencilere ateş et emri verdi, ama ben etmedim.” yazıyormuş, babam bunlara direnmiş. Ben ne böyle emir aldım ne de ateş ettim demiş ve babamı öldürmüşler.
Peki, babanızın ölüm haberini nasıl aldınız?
Babamın vefatını söylemek için eve gelmişler annem telaşlanınca söylemeyip basına bırakmışlar. Sonra bir telefon çaldı: “Faruk Oktay öldü, Kasımpaşa Deniz Hastanesi morguna gönderdik naaşını oradan alın.” Annem fenalık geçirdi, hepimiz kalakaldık. Gittik ama babamı bize göstermediler çünkü her yeri kabuk bağlamış yara bere içindeymiş, göğsünde morluk varmış, onu da dipçikle yapmışlar. Babam 52 yaşında gitti ben şimdi 72 yaşındayım…
TEĞMEN VE İKİ ASKER MENDERES’İ DÖVDÜ
Adnan Menderes Yassıada’da neler yaşadı?
Adnan Menderes’te Yassıada’da dayak geldi. Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak anlatıyor. Babam ölmüş ve mahkemeler başlamış. Mahkemeler başlayınca avukatlarıyla haftada birkaç kere konuşuyorlar. Gültekin Başak, ben Celal Bayar’ın odasına Adnan Menderes’in odasından geçerek gidiyordum, Adnan Menderes ile Celal Bayar’ın odaları aynı koridorda.
Kapı aralıktı, Adnan Menderes Gültekin bey, benim avukatımda gelecek mi diye sordu, bunun üzerinde dişleri altın kaplamalı bir teğmen Menderes’in suratına bir tokat patlattı, daha sonra odasına doğru itti ve iki asker odaya girdiler, ayak seslerinden dövme işleminin devam ettiğini anladım. Bayar’ın yanına gittim, o da Gültekin bey neyiniz var, bembeyazsınız diye sordu. O an üzülmesin diye anlatamadım, Kayseri cezaevine gittiklerinde anlatmış. Celal Bayar’da hatıralarında bunu anlatıyor.
OKULDA ÇOK KÖTÜ MUAMELERE MARUZ KALDIM
27 Mayıs darbesinden sonra neler yaşadınız?
Babam emniyet müdürüyken Nail Bey diye bir avukat gelirdi. Demek ki babam emniyet müdürü diye geliyordu. Babam Yassıada’yken Nail Bey’e gidin benim avukatlığımı alsın çok iyi bir avukattır diye mektup yazdı. Biz de annemle beraber avukatın yanına gittik. Nail bey ilk önce çocuk dışarı çıksın diye bağırdı, ben de dışarıda bekledim. Avukat anneme bağırarak konuştu ve 50 bin lira istedi. 50 bin lira o zaman 500 milyon gibi bir para, bu parayı vermemiz mümkün değil dedik. Babama yazdık, kim bilir orada ne kadar üzüldü. Babamda “Allah büyüktür, inşallah her şey düzelecektir” diye yazmış.
HALK PARTİLİLER BENİ TEKME TOKAT DÖVDÜ
Aile olarak çok kötü şeyler yaşadık. Darbenin birinci günü, ikinci günü, üçünü günü baktık kimse gelmiyor. Maddi sıkıntılar çektik öyle kötü durumlara düştük ki annem ekmeğe yağlı biber sürerdi biz de onu yerdik. Okulda çok kötü davrandılar. Halk Partililer doluydu. Mesela imtihana giriyorum. Bir hoca herkese küçük kâğıtlardan üç soru veriyor. O kâğıdı alıyorsunuz ve yanıtlayarak sınıftan çıkıyorsunuz, böyle bir düzen var. Hoca benim önüme sadece bir kâğıdı itti, ben de aldım. Kâğıdı açtım; 27 Mayıs’ın sebepleri, Demokrat Parti’nin kötülükleri, ihanetleri… Buna nasıl cevap vereceğim, benim babamın durumu zaten biliyorsunuz, titremeye başladım.
Bir keresinde Hayat apartmanında oturuyoruz yan apartmandaki Halk Partililer bana baban hapiste dediler, ben de karşı geldim. Beni tekme tokat dövdüler. Annem fenalık geçirdi, ondan sonra babamın yerine geçen emniyet müdürü olan bir albay ona telefon açtık. O da çocuğu bana verin dedi. Albayla konuştuk bana: “Baban gibi hain olma, adam ol, babanın izin yürüme” dedi, ben zaten bitmiş ve ezilmişim bir insana bunlar söylenir mi... 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra ne kadar sadist ve kötü ruhlu insan varsa piyasaya çıktı.
DARBECİLER ABD İLE 35 KERE TELEFONDA KONUŞTU
Peki, 27 Mayıs darbesinde ABD’nin rolü neydi?
Devlet kredilerini inceleyin. 27 Mayıs’a kadar hiç Amerikan kredi yok, çünkü verilmiyor. Darbeden sonra ABD’ye hibeler var, krediler yağıyor. Darbe hükümetini ilk Amerika tanıyor. Darbe sabahı 35 kere ABD ile konuşma olmuş, bazıları silinmiş birkaç tanesi var. Darbeciler ABD’den para istiyor, darbenin sabahı çok ilginç… Sonra istenen parayı da maaşları ödemek için istediklerini söylüyorlar. Eğer devletin maaş ödeyecek parası yoksa bekleyin hükümet düşer, neden darbe yapıyorsunuz. Böyle çelişkiler içerisindeler. 27 Mayıs 1960 darbesi Türk halkına karşı yapıldı. 27 Mayıs darbesinin Türkiye’ye verdiği zararlar anlatmakla bitmez.