27 Mayıs alçaklığı yalanlarla geldi! Türk demokrasi tarihinin utanç vesikası

Türkiye'yi vesayete, Menderes ve arkadaşlarını da idama götüren psikolojik harekat süreci yalanlarla yürütüldü. Aynı yalanlar 62 yıl sonra yine başladı.

İSMAİL BEZİRCİ

Demokrasi tarihimizin kara lekelerinden biri olan ve milletin vicdanında derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 62 yıl geçti. Merhum Başbakan Adnan Merderes, dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamıyla sonuçlanan süreçte yaşananların günümüzde de tekrar etmesi bazı kafaların 62 yıldır hiç değişmediğini gösteriyor. Yalanlarla üniversiteler kışkırtıldı. Ankara ve İstanbul'da öğrenci olayları başladı, öğrenciler, sokağa çıktı. "Yüzlerce öğrencinin öldüğü, kuyulara atıldığı, yakıldığı ve kıyma yapıldığı" yalanlarıyla gösterilerin şiddetlenmesi istendi. Menderes ve arkadaşlarının uçak dolusu paralarla yurt dışına kaçacağı iddiaları ortaya atıldı. Şartlar olgunlaşınca dış destekle düğmeye basıldı. Türkiye, 27 Mayıs 1960 sabahı darbeye uyandı. Yalanlar darbe sonrası da sürdü. İşte 27 Mayıs'ın alçak yalanları:

"İNÖNÜ'YÜ KARŞILAMAK İSTEYENLERE BOMBA ATILDI"

Demokrat Parti iktidarını yıpratmak için kullanılan üç önemli olaydan biri Uşak olaylarıydı. Diğer ikisi de Tokat/Zile'de İsmet İnönü'nün üzerine hortumla su sıkılması, öteki de Afyon/Emirdağ'da Menderes'in deve kesilerek tekbirlerle karşılanmasıydı. Cumhuriyet gazetesi, 18 Ekim 1958'deki manşetinde Zile'deki olayları "Zile'de dün müessif hadiseler oldu" diyerek duyurmuş, spotta ise "Polis ile jandarma, İnönü'yü karşılayan kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı bombalar attı, cop ve dipçik kullandı, havaya ateş edildi, karışıklık 15 dakika sürdü" ifadelerini kullanmıştı. Ulus Gazetesi ise, "İnönü'yü Zile'de karşılamak isteyen yurttaşlar silah ve bombalarla dağıtılmak istendi" başlığını kullanmıştı. Peki o gün neler yaşandı? Dönemin tanığı gazeteci Güngör Yerdeş, 'Başkentte Önemli Olaylar ve Yazamadıklarım'' kitabında olayın gerçeğini anlatıyor. "Paşa'nın üstüne arazözlerle sular mı sıkılmamıştı, arabaların lastikleri mi kesilmemişti, kafa ve gözler mi yarılmamıştı..." diyen Yerdeş, gazetelerin yazdığı olayların hiçbirinin o gün Zile'de yaşanmadığını söylüyor. Yerdeş, içlerindeki gazetecilerden birinin, 'Zile'ye ben gidip geleyim. Tokat'a döndüğümde yazar size veririm" dediğini ifade ediyor, sonrasını ise şöyle anlatıyor: "Bir o gidip geldi Zile'ye.. Daktilosuna taktığı sayfaların arasına kopya kâğıtlarını yerleştirip, galiba iki A4'ü dolduracak tespitleri önümüze koyarak, buyurun geçin gazetelerinize demişti." İnönü'nün Uşak gezisinde taşlandığı iddiaları da gerçeği yansıtmıyordu. Olayın tanıklarının anlatımına göre o dönem gazeteci Hüseyin Baradan halka el hareketi yapmıştı, taş da ona atılmıştı.

"MENDERES DEVE VE TEKBİRLERLE KARŞILANDI"

Gazeteci Güngör Yerdeş, Menderes'in Emirdağ'da tekbirlerle karşılandığına yönelik haberlerin de Zile'dekine benzer şekilde üretildiğini özetle kaydediyor: "Hepimiz Afyon'da kaldık. Bir ardaşımız Emirdağ'a giitti. Tek kalemden çıkan metni gazetelerimize geçtik."

"CESETLERİ YEM MAKİNELERİNDE KIYDILAR"

28 Nisan 1960'ta Beyazıt'taki İstanbul Üniversitesi Kampüsü'nde, ögrenciler, DP iktidarı aleyhine gösteri düzenledi. Bir kişinin hayatını kaybettiği olayların ardından çok sayıda öğrencinin öldüğü, cesetlerinin ise Et ve Balık Kurumu'nda kıyılıp tavuk yemi yapıldığı iddia edildi. Gazeteci Orhan Birgit yıllar sonra Aksiyon Dergisi'nin "Kıyma makineleri bir dezenformasyon muydu?" sorusu şöyle cevapladı: "Ha, kıyma... Ben inandım ona. Sonra ne kıyma var, ne Et Balık Kurumu var. Kıyma makineleri haberlerini yayımladıktan sonra öğrendik ki uydurma. Anlatan da kim? Alev Alatlı'nın babası Albay Ertuğrul Alatlı. Basın yayın işlerinden sorumlu bir subayın uydurması."

"KORKUNÇ CİNAYETLER AYDINLANIYOR"

Öğrencilerin cesetlerinin kuyulara atıldığı iddiaları da manşetlerde yer alıyordu. "Korkunç cinayetler aydınlanıyor: Bir çukura gömülen üç ceset bulundu" başlığını atan dönemin Akşam gazetesi "Silivrikapa Mezarlığı'ndaki çukurdan çıkarılan cesetlerden ikisi genç erkek, biri de genç bir kıza ait. Erkeklerin atlet ve külotlarıyla, kızın da gömleğiyle gömüldüğü tespit edildi" diye yazıyordu.

"12 UÇAK DOLUSU PARA İLE KAÇARKEN YAKALANDI"

27 Mayıs 1960 tarihinde Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe imzasıyla, Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı Tebliği yayınlanmış ve o bildiride, şu ifadeler yer almıştı: "Ankara'da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celâl Bayar, askeri kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir. Tevkif edilmelerini ve askeri kuvvetler gelinceye kadar salınmamalarını rica ederim." Menderes'in gezisini takip eden gazeteci Rıdvan Uysal, tebliğin içeriğinin doğru olmadığını açıkladı. Uysal, Menderes ve yanındakilerin Ankara'dan Kütahya'ya giderken gözaltına alındığını söyledi. Tuğgeneral Bedii Kireçtepe, 07 Ekim 1963 tarihinde bir basın toplantısı yaparak, CHP'ye geçtiğini açıklamıştı.

"POLATKAN'IN ZİMMETİNDE 4 MİLYON LİRA ÇIKTI"

Yassıada duruşmalarında merhum Menderes ve hükümet üyeleri yolsuzluklarla suçlandı. Darbeyi meşrulaştırmanın aracı olarak kullanılan basın organlarında da "Menderes'in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu", "Polatkan'a ait yolsuzluklar açıklandı", "Polatkan'ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı", "Polatkan'a ait yolsuzluklar açıklandı. Suçu: 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini!" başlıklı manşetler yayınlandı.

"SABIKLARIN BANKALARDAKİ PARALARI: 1 MİLYAR TL"

Darbe sonrası bu manşetle yayınlanan gazeteler, "Dün bir ihibarla sanıkların hangi bankalarda ne kadar paraları bulunduğu bildirildi" diye yazıyordu. Sabıklardan kasıtları, merhum Başbakan Adnan Merderes, dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'dı.

MENDERES PROVOKASYONLARLA HEDEF YAPILDI

Takvimler 1960'ı gösterdiğinde, Başbakan koltuğunda iki seçimden zaferle çıkan Menderes oturuyordu, Cumhurbaşkanı ise Celal Bayar'dı. 4 Mayıs 1950'deki seçimlerde, DP yüzde 53 oyla 416 vekil çıkarmış, CHP ise 69 sandalye alabilmişti. DP'ye karşı provokasyonlar 1954'teki ikinci zaferinin ardından yoğunlaştı.

ATATÜRK'ÜN EVİNE SALDIRI

6 Eylül 1955'TE Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluğun camlarının kırıldığı haberi üzerine Ankara, İstanbul ve İzmir'de halk sokağa döküldü, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarıldı, işyerleri yağmalandı.

'6-7 EYLÜL' OLAYLARI

27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 8 gün sonra bir gazeteye röportaj veren Fuad Köprülü, 6-7 Eylül Olayları ile ilgili, "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur" dedi. Yassıada'da alelacele 6-7 Eylül Olayları davası açıldı.

EZAN YASAĞI KALDIRILDI

DP'nin ilk yıllarında yaptığı en önemli icraatların başında, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun Meclis'e sunulup kabul edilmesi gelmişti. İcraatalariyle milletin yanında yer alan DP katılımın yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleştiği 1954 seçimlerinde, yüzde 58.4 oy aldı, CHP 35,1'de kaldı.

YARGILAMALAR 11 AY SÜRDÜ

Yassıada'da 14 Ekim 1960'ta başlayan yargılamalar 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oybirliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ İKTİDARA KARŞI KULLANILDI

DP iktidarının son dönemlerinde İsmet İnönü'nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı iddiaları ortaya atılmasının ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti, olaylar daha da şiddetlendi. Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi.

"ÜNİVERSİTEDE ŞEHİTLERİN SAYISI BELLİ DEĞİL"

İstanbul Üniversitesi'nde yaşanan olayların ardından Hürriyet Gazetesi, "Şehitlerin sayısı belli değil" diyerek provakatif bir manşete imza attı. Haberin spotunda, "Maarif vekili: 11 kişinin öldüğü söyleniyor" ifadesi yer aldı. Sayının üniversiteler açılınca netleşeceği yazıldı.

CHP AKTİF ROL OYNADI

İsmet İnönü, Menderes'i hedef alan düzmece olayların merkezinde yer almakla kalmadı, idamında da etkili oldu. MBK Genel Sekreteri Albay M. Şükran Özkaya'nın 15 Ağustos 1961'de daktilo ettiği bir yazıda İnönü'nün MBK Başkanı Cemal Gürsel'e 'Diğerlerini ömür boyu hapis, Menderes, Zorlu, Polatkan'ın idamını onaylamanızı istirham ederim' dediği yer alıyordu. İnönü'nün darbe öncesi "Sizi ben de kurtaramam" çıkışı da unutulmadı.

10 YILDA 11 CUNTA KURULDU

Askeri vesayet heveslileri 14 Mayıs 1950'den, 27 Mayıs'a kadar hiç sahneden inmedi. 14 Mayıs günü üst rütbeli 4 komutan iktidarı kaybeden İsmet İnönü'yü Çankaya Köşkü'nde ziyaret ederek 'Bir emri olup olmadığını' sordu. İnönü askerlerin sırtını sıvazladı. 10 yılda 11 cunta kuruldu, 6 darbe girişiminde bulunuldu.

VESAYET KURUMSALLAŞTI

1960 darbesi sonrası cuntacıların ihdas ettiği yeni kurum ve kuruluşlar, vesayeti kurumsallaştırdı. Millet iradesinin tecelli ettiği yasama organı olan TBMM, darbecilerin kurduğu Cumhuriyet Senatosu ve Anayasa Mahkemesi ile vesayet altına alındı. Senato 1980 anayasası ile kaldırıldı.