Konuşa konuşa nazar değdirdiler takıma.
Takımın puan kaybetmesi ayrı ve kocaman bir mevzu zaten de
Bakalım stat görsel güzelliğinin ötesinde "Akustik" mi? "İtiyor" mu?
Ve o müthişlik sadece dolulukla mı kendini ifade etmekte?
***
Akustik dedikleri
Tribünden çıkan sesin
Net
Billur
Eş oranda
Ve tek parça halinde sahaya inmesidir.
Böyle bir ortam oluşturabilmek için de
Stadın daha doğrusu tribünlerin
Üstünün ve arkasının kapalı olması
İçindeki taraftarın da
Arkası kapalı yerden saha zeminine doğru eş orantıda yayılması lazımdır.
Ses
Arkası kapalı ve tavana yakın yerden
Kütle halinde çıkmalı
Daha ikilemeden
Zemine yakın yerde daha geniş bir kitle tarafından yakalanıp
Sahaya bir tokat gibi inmelidir.
-
Eski İnönü'yü düşünün.
Kapalı'daki "Kutu" dediğimiz yerin en üstü
Bir üçgenin ucu gibiydi adeta.
Oradan çıkan 500 kişilik ses
Bırakın alt tribünü
Stadı bile hareketlendirmeye yetiyordu.
Hatta "Topçuları" bile...
Stadın mimarisi öyle yapılmıştı ki
Örneğin kapalı tribün
İçe doğru yay biçiminde gelmekteydi.
Dolayısıyla merkez noktada duran vatandaş
Tribünün her noktasını rahatlıkla görebilmekteydi.
Göz kontağı mükemmeldi.
Buna bağlı olarak da tribün refleksleri çok hızlıydı.
Öyle ki
Tartışmalı bir pozisyonun ardından
Tekrarını izleyen loca sahipleri
Benle göz göze geldiklerinde
Tribün de benle göz temasına giriyordu.
Hareketlerim müspetse eyvallah
Yok menfi ise "Pozisyon penaltı…!"
Sloganı öyle çıkmıştır mesela.
-
Peki şu anda durum ne?
Bir kere en başta ve öncelikle
Stadın sırtı açık.
Tribünden bağırılan sesin %50'si oradan uçup dışarı gitmekte.
Hâlbuki stat yapılırken o bölümlerin
Reklam levhalarıyla kapanıp izole edilmesi konuşuluyordu.
Sonra ne düşündüler de o bölümleri açıkta bıraktılar, bilmiyorum.
Bir ikincisi
Tribüncülerin bölüm olarak konuşlandığı yer
NASA istasyonu gibi mübarek.
En üstteki vatandaş Talisca ile Atiba'yı ayırt edemez bence.
Çocuklar 'taaa' oradan yırtıyorlar kendilerini.
Ses stadın arkası açık olduğundan dağılıyor.
En alttaki adama tezahüratı duyurabilmek için
İki-üç kere tekrar ediyorlar besteyi.
Aşağıdaki anca duyup eşlik etmeye başladığında ise
Bu sefer yukarıdaki yorulup bırakıyor.
Ve ses bir türlü tek parça inmiyor sahaya.
-
Tabi üçüncü bir şık daha var ki
Dilim söylemeye varmıyor ama
Müşteriye dönük ve dönmüş sistem
Kanser gibi sarmış her yanı.
Tribüncü adam bile oraya doğru mutasyona uğramış durumda.
Konumuz dışında ama yeri gelmişken söyleyeyim:
Babasıyla maça gelen 8-9 yaşında çocukları maça almıyorlar.
Çocukları kapıda bekletiyorlar.
Bir sürü sorun.
Ağlayanlar, korkanlar,
Görevlilerle tartışan babasına "Boş ver baba hadi eve gidelim" diyenler.
Affedersiniz ama biz bu çocukları nasıl Beşiktaşlı yapacağız?
Bir bilen var mı?
Sonra
Deplasman taraftarına ayrılan bölüm.
Orayı da locası olmayan tek tribüne reva görmüşler.
Yani
O tribüne loca yapılmadığına göre
Tribüncü dediğimiz kısmı oraya düşünmüşler.
Takıma destek açısından en kuvvetli yere yani.
Eee, ne yapılmış peki?
En kuvvetli dediğimiz yeri rakibe ayırarak
Ev sahibine ortak çıkartmışlar.
Pöh!
Hem de iki katlı tribünün üstünü vermişsin rakibe.
Alt tribünü de kendi taraftarına!!!
-
Yani uzun etmeyeyim.
Deplasman tribünün yeri değişmeli diye düşünüyorum.
Eski açık dediğimiz yere
Numaralının bitişiğine
Ve alt kısma.
Üste de kendi taraftarını monte etmelisin.
Bilmem anlatabildim mi!
Bir değişmesi gereken yer de kapalı tribünde.
Amigoların görevini yapabilmesi için hazırlanan set dediğimiz yer
Hem de acil.
Tribünü tam ortalayıp
Üst tribünün en altına inmesi gerekiyor.
Ve birazcık da yüksekte olmalı ki
Bütün üst tarafı kucaklayabilesin.
Bunları yazarken amacım asla eleştirmek değil.
Bir eve girersin de zamanla eksiklerini
görürsün ya
O…
Gerçi bu stat daha maketken
Birçok söylemişliğimiz var da
Neyse!
Sevgiyle kalın...