Gaz bitti analiz verelim

Orkun Yazgan
orkun.yazgan@aksam.com.tr

Sezonun flaş takımı Torku Konyaspor’un kaptanı Ali Çamdalı, "Çok hoca gördüm ama Aykut Kocaman farklı. Onda 'hadi koçum, yürü aslanım' yok" demiş. "Her maç analiz yapıyoruz. Hoca iyi hazırlanır, direkt olarak anlatır ve işi bitirir" demiş. (Fanatik röportajı)

Gerçekten de günümüz futbolunda artık o eski ağdalı cümlelere, 'aslansın kaplansın' edebiyatına fazla yer kalmadı. Zaten futbolcular da hocanın kendilerini havaya sokmak için söylediği, 'gaz verme' cümlelerine eskisi kadar ilgi göstermiyorlar. Maç toplantılarında da yeri göğü inleten hamasi konuşmaları 'ayıp olmasın' diye dinliyorlar ama "arkasından ne gelecek, biz ne yapacağız, rakip ne yapacak, nasıl bir sistemle oynayacağız, karşımıza nasıl bir takım çıkacak" gibi somut konularla ilgili net bilgi almak istiyorlar. Hocaya buradaki performansına göre not veriyorlar. 
Futbol kültürümüzü artık bu yöne doğru çevirmekte fayda var. Medyanın zaman zaman habersizlikten yapmak durumunda kaldığı "Teknik direktör şunu söyledi, böyle esti, şöyle kükredi, takım yola geldi, işte 3 puanın sırrı" temalı haberler, bazı kesimleri yanlış yönlendiriyor. Futbolcular artık işin havasıyla, gazıyla değil içeriğiyle daha fazla ilgileniyorlar. Yapısı gereği dolduruşa daha açık olan, soyunma odası maç konuşmalarında bile, artık teknik heyet futbolcularına, karşı takımın ilk 11’i ile ilgili son bilgileri vermeye gayret ediyor. Motivasyon sözcükleri sahaya çıkmadan önceki bir kaç cümleye saklanıyor. Bunu da bazen hocalar bazen de takım kaptanları yapıyor.
Sloganla yaşamayı çok seven futbol iklimimiz için belki hayal kırıklığı yaratabilir ama gelinen nokta böyle. Artık salt motivasyon konuşmasıyla işi bitirme dönemleri geride kaldı. Bilgi ile, somut verilerle, görüntülü analiz toplantıları yapılıyor. Teknik adamlar da futbolcular da dersine iyi çalışmak zorunda.
İlla motivasyon çalışması yapmak gerekiyorsa, ki tabii ki önemlidir, yeni şeyler söylemek, farklı yöntemler bulmak lazım. Bakın Vitor Pereira Beşiktaş derbisi öncesi futbolcularına, eşlerinden, çocuklarından, yakınlarından gelen duygusal mesajlardan oluşan bir video izletmiş. Kendi söylese o kadar büyük etki yaratmayacak bazı sözleri, bizzat futbolcuların sevdiklerine söyleterek çok güzel bir iş yapmış Portekizli hoca. Kutlarız.
Sonuç olarak, hayatın her alanı gibi futbol da değişiyor, durmadan gelişiyor. Bu değişime yabancı kalanlar, oyunun da dışında kalıyor.
 
Suç ve ceza
 
Eskişehir’i güzel bir futbolla mağlup eden Beşiktaş’ta teknik direktor Şenol Güneş, TFF’nin verdiği cezalara çok doğru bir yerden yakalayarak tepki göstermiş. "10 kişi küfrediyor tribün kapanıyor. Futbolseverleri kaçırıyoruz biz. Bu futbol adına cinayet" demiş, çok doğru söylemiş.  
Futbol maçlarındaki seyirci azlığının başlıca sebeplerinden birisi de bu tarz cezalar. Futbol maçına gitmek çoğumuz için bir tutku, bir alışkanlık, hayatımızın içindeki bir rutindi. TFF seyircisiz oynama, tribün kapama vs cezalarıyla insanları bir nevi bu alışkanlıktan, bağımlılıktan vazgeçirdi. Bir çok taraftar ceza yüzünden maça gitmeye gitmeye "aaa futbol dışında da bir dünya varmış" dediler ve hiç gitmemeye başladılar. Zaten hem masrafı çok, hem de pek matah bir futbol oynanmıyor. Medyanın bir bölümünde de futbol sürekli kaos, kavga-dövüş, komplo üzerinden anlatılıyor. O yüzden 'gitmeyiz olur biter' dediler. Gelinen nokta ortada.
Bu uygulama hukukun temel prensiplerinden olan "suç ve cezanın şahsiliği" ilkesine de aykırı. Öyle ya siz tribünün diğer tarafında çoluk çocuk çekirdek çitleyerek maç izliyorsunuz, diğer taraftaki 10 tane küfürbaz maganda yüzünden, farkında bile olmadan, ceza alıyorsunuz. Hala taksidini ödediğiniz kombinenizi kullanamıyorsunuz. Kameralarla, güvenlik görevlileriyle bir şekilde bu suçu işleyenler tespit edilmeli, kimlikleri kamuoyuna ifşa edilmeli, kombineleri iptal edilmeli. Bunu böyle yapamıyorsak hiç yapmayalım daha iyi.
Bu arada insanların maçlara daha çok gelmesi için yapılması gereken bir dolu uygulama var tabii ama onlar da başka bir yazının konusu olsun.